4 Ağustos 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

4 Ağustos 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

4 Ağustos “San Püstan nın tefrika: 49 Bu tebşir, sultan Mustafaya çok ca. dilber bir gözdesini seçti. Haci Şerka- Vİ'nin tayin ettiği saatin tam dakika - sında ana rahmine bir evlâd isal etti. Padişah, ertesi gün (Müneccimba -| geçmek imkânı olmadığını anladı. Fa- #i)yı huzuruna getirtti. Meseleyi ona| kat, hiç bozmadan hemen, parmağının da anlatarak: — Nutfe, tam şu dakikada rahme su- kut etti. Bunu, bir güzelce kayda geçir. Bu* geceden itibaren her gece de yıl » dızların vaziyetini tetkik et. aldığın ri, sık sık bana bildir. imbaşı, gece sabahları ka - in damında ve gözleri yıldız » larda olarak bu büyük ve mühim işle Meşgul olsun; bu ince hesabla padi - #ahtan hamile kalan gözde de saray *belerinin dikkatli müşahade ve kon- İrollarına tevdi edildi. Artık sarayda, herkesi meşgul eden bir mesele başgöstermişti. Doğacak çocuk, acaba (sultan)midır?. Yoksa (Şehzade )mi?. Ebeler, birçok tecrübeterinin delil lerine istinad ederek: — Bir şehzade dünyaya gelecek. Diye ısrar ediyorlar, padişahın ü - Midlerini kuvvetlendiriyorlardı. Müneccim başı İse, bu ümidlere par: lak bir cilâ veriyor.. ikide birde, padi- #hm huzuruna çıkarak: — Şevketli Sultanım-.. Yiidızların Vaziyetleri o derecede talih ve ssade- doğru yürüyor ki, doğacak şehzade *öer tam şu saat ve şu dakikada dün- Yaya gelirse. bilâşek ve bilâşüpht, mu Md ve matlüb hasıl olacak. şuhzade- BİZ, muhakkak (Cihangir) lik tahtına Muracak, Diyordu. Dokuz sy on gün, böylece geçti. Bu Müddet zarfında, sarayın en mühim ÖZ ve düşünce mevzuunu, bu mesele teşkil etmişti. Nihayet hâmile gözde de vaz'ı hamil Mâmetleri baş gösterdi. Başta padişah Olmak tizere biltün saray halkı, büyük merak ve telâş içinde idi... Acaba ik, tam o saat ve o dakikada mı nyaya gelecekti?... Ebeler, sancı çeken kadının karşı » nda bekleşiyor.. oda kapısının karşi- » bir minder üzerine diz çökmüş müneccimbaşı da gözlerini, (Sa- ayar) h santinden ayırmıyordu. pkapı sarayı kuruldu kurulalı, bu in La ie meraklı ve bu derece heyecanlı bir tizar devresi geçmemişti. Ve hiç bir Siltan ve şehzadenin doğumuna bu ka- ehemmiyet verilmemişti. Müneceimbaşı ile ebeler, artık yüz “lmuşlardı... Ebeler, iklide birde Ayı açıyorlar. doğumun ıztırabları o işi zib geldi. Hemen o gece en cazib vejArtık bu defa sarah baş ebesinin sesi: ina giderek; ayın kurşun kubbleri altında, böy-|p Ve kıvranan gözdenin © vaziyetini 'necrimbaşıya bildiriyorlardı. Bir aralık, içeriden verilen haberler, 'aşmıya başladı: elindeki Cey ayarlı ve elmas işlemeli saatte, Tet vakit) e daha beş on dakika var ağ neceimbaşı, telâş ile yerinden fır- kül; Gözlerini saatten ayırmıyarak, kay, Sarpa çarpa büyük bir endişe ie İlin önünde dolaşmıya başladı. kn?! tekrar açıldı. Ebenin biri, ba. Uzattı, — Geliyor, A mırıldandı. Üneccimbaşının, aklı başından git- Bire, koman.. dört dakika daha 'eyleyin. Dive bağırdı. 4, Pat, sabreder mi idi, hiç... O sn- Big aki Müneccimbaşı ile istihza eder İnce ve zayıf bir çocuk ağlaması YAZAN: ZIYA .PAKIR Üçüncü Selimin doğuşu i. Sön defa olarak kapı açıldı.Jlerini, evlâdlarını dalma kendilerine râkib ve düşman tanımış.. bu yüzden de Osmanlı sarayları, adeta bir (Mak- tel) halini almış olduğu halde, 3 üncü Mustafa, (Selim) adını verdiği bu şeh zadesini kıskanmadı. Diğer şehzadeler gibi, (Kafes) lerde hapsetmedi. Bilâ- kis gece “gündüz, kucağından indirme- di. Hergün ve her saat: — Oğlum!. Bir gün gelip tahta çı- kacaksın.. ve, cihangir olacaksın! Diye, telkinler yaparak, küçük ya- şından itibaren onun z#hnine, dünya hayalinin en yüksek gayesinin tohum- ların; serpti. 3 üncü Mustafa, daha ileri gitti. Sal- * tanatının (Veliahd) i, (Şehzade Ab - Müneccim efendinin, saati parmak-|dülhamid) olduğu halde, bu hayalper- laması, (Selim) tesmiye edilen yeni|ver padişah olurken bütün saray ve şehzadenin tali ve mukadderatı Üze -| hükümet erkânmı saraya celbetli: rinde, en kü ik bir tesir bile göster *İ — Oğlum Selim, (Cihangir) olacak. meemişti. Üçüncü Mustafanın» ince be-İTahta onu geçirin. sablar ve Dedi. a e pi i e Fakat, bu tavsiye tali ve mukadde - lar) gibi, er ve kısmet denilen). lll e arasin . teselli ve tevekkül hududlarından bir) 02 önüne geçemedi. Vasiyeti v parmek bile ileri geçemedi. hzade dünyaya geldi. ikseldi. Müneceimbaşı, mukadderatın önüne ucu ile, saatin yelkovanını dört daki- Xa ileri aldı. Koşa koşa Sultan Mustafanın huzu- — Şevketlü Padişahım!.. Dideler, ruşen... Tam eşref sast ve dakika- da bir şehzadei civanbaht dünyaya gel. di Diye bağırdı. sundan, saltanat kanunu değiştirile - medi. Tahta, (Birinci Abdülhamid) geçti. Hayatı, hiç bir Osmanlı şehzadesine nasib olmıyan bir parlaklıkla başladı. (Osman oğulları) babalarını, kardeş» nemamknmammaziynk ia MN lame amman mm Antalya plâjları ihtiyacı karşılıyamıyor Antalya (Husu - si) — Antalya şeh - rinin bulunduğu mahaldeki sahil, ka yalık ve sarp oldu - gundan burada tam Mmanasile kum ve de uizden İstifade e - dilmediği nazarı i - tibara alınarak Mu- hasebei Hususiye nin Kâraali oğlu parkı sahiline de * bizdeki kayaları tes viye etmek suretile bir banyo mahalli yapılmıştır. Bu banyoya beton merdi -|rafından rağbet görmekte ise de vesait venle inilmekte ve kayalar arasında | meselesi ile teşkilâtsızlık yüzünden tam vücude getirilen beton Tocalarda 50 -İmanasile istifade imkân © bulunama * yunulmakta ve tulumba vasıtasile hâ-|maktadır. Bu mahallere oba tabir edi- sıl olan tazyikli tatlı su ilede düş»). çalı çırpıdan bir takım kameriye - yapılmaktadır. jer yapılmıştır. Halk burada soyunup Diğer taraftan belediyenin Barbaros z parkı sahilindeki banyo yeri oldukça|8iYinmekte, hattâ yatmaktadır. Bazı iyi bir şekilde fse de matlub derecede |âileler bütün sıcak müddetince kirala- kum bulunmaması ve kayalık olması |dıkları bu obalarda oturmaktadırlar. yüzünden plâj ihtiyacını temin edeme- | Türkiyenin sıcak (o mmtakası olan ve mektedir. Bu ihtiyaç dolayısile halk|geniş sahillere sahib bulunan Antal - «Konyaaltı ve «Lara» ya akın halin-|yanm yaz günlerinde en müh de 'gitmektedir. yacı plâjlar, böyle iptidai şekildedir. Bu iki yer kumluk ve plâj olabile -İResim Konyaaltı plâjmı göstermekte * cek bir haldedir. Bu itibarla halk ta -'dir. pe immün ina ir AİN l Bursa Biçki ve Dikiş Yurdunun yeni mezunları ) (Arkası var) ze Bursa Biçki ve Dikiş Yurdu bu yılda yeni mezunlarını vermiştir. Bu müna- sebetle açılan sergi çok beğenilmiştir. Resimde mezunları Bursa Maari? Müdürü Fakir Brdem ve Yurd Müdiresi Kevser Sanbay İle birlikte görüyorsunuz. ne getirilemedi. Yeniçerilerin korku-| demir 17 ncı asırda 'Türkçeve çeviren: Sü Galata stanbula gelen Bohemyalı. Baron Wratislaw'ın hatıraları: 28 reyya Dilmen beldesi * Çünkü peygamberleri Muhammed, başladığı zaman bu kuşlar kendisine, o vakit o kadar mebzulen bulunmıyan, inşa malzemesi yani kum, taş, su ve kireç taşımışlar ve bu suretle Muham- medin bu mâöbedi bina edip meydana getirmesine sadıkane bir surette mua- venette bulunmuşlardır. Onların, yani Türklerin, peygamberi ayni şehirde muazzam ve muhteşem bir türbe için- de medfun bulunmakta imiş. (1) * İstanbul şehri sokaklarında aşağı yukarı dolaştıkları görülen bir takım adamlar vardır ki bunlar arkalarında taşıdıkları deri tulumlar içinde taze memba suyunu -sırf Tanrının hoşnu - disini kazanmış olmek için- madeni bir tasla istiyenlere- Türk olsun, hris- tiyan veya yahudi bulunsun- mecca- nen sunarlar!, Bu koca şehrin mahalleleri arasında ev ev dolaşarak sadaka dilenen ya bir gözden veya görmek nimetinden tama. men mahrum insanlar da vardır ki bun lar, birbiri ardında olmak üzere, onar yirmişer ve hattâ ellişer kişilik grup - lar halinde gezereler. Hiç bir ferd yok- tur ki bunlara sadaka vermek (sâ - vab) ndan kaçınmış olsun”. Çünkü halk bunları (Mübarek) insanlar ola- rak telâkki ederler!.. Zira bu dilenci- ler (Mekkei Mükerreme) şehrinde bu. lunduklarını ve (Ravzai Mutahhare )| yi ziyâret eylemiş ve görmüş oldukla.! rını söylerler ve bunun içindir ki bu dünyada: kendileri için başka hiç bir zevk arzu etmediklerini, o vakittenbe- ri (Abes) şeylere nazar kılmayı iste” mediklerini ve bu ulvi maksatlarmı mevkii fiile koymak için de kızgın bir parçası (üzerine (okoydukla- rı bir nevi tozu gözlerine tutarak (Rü- yet nimeti) nden kendilerini mahrum eylediklerini iddia ederlert. Bu dilencilerin iddilarına şeksiz ve şüphesiz inanan kimseler, burların kud | si bir emelle kendilerini körleştirmiş| bulunmalarının sevab: olarak Hazreti Peygamberin ( Hüsnü nazar )ına ilk| mazhar olacak kimseler olduklarına ve kendilerine sadaka verenlere de (Şefaat) etmiş bulunacaklarına itikad ederler!. * İstanbulun halk tabakaları arasında geniş ölçüde, bir takım (Batıl itikad .! lar) da vardır.. meselâ bizim müşahe- de ettiklerimizden biri: Yolda giden bir Türk, yerde bir kâğıd parçası gö. İrürse - memleketimizde sokak orta- İsmda görülen bir ekmek parçasını, ayaklar altında çiğnenmesin diye, bir çok kimselerin alıp öptükten sonra bir kenara koydukları gibi - derhal o kâ. ıd parçasını hürmetle alır ve bir du- var deliğine itina ile yerleştirir. Bir kâğıt parçasına karşı gösterilen su saygının sebebini sorduğumuz za- man, arkadaşımız olan Yeniçeri (AJ- Jah) adnm kâğd üzerine yazıldığını söyledi. Bunların kuvvetle inandıklarına göre “Kıyamet günü) Hazreti Muhammed, | immeti olan müslümanları; bu dünya- da irtikfb ettikleri günahlardan ötürü ceza görmekte bulundukları yerlerden (Ebedi saadet) e kavuşturmak için, da vet eylediği yaman kendisine gidilecek yalnız bir vol vardır ki o da kizgın, a. teş halinde demir ıskaradır. Bu ıskara- nın Üzerinden çıplak ayakla geçilecek- tir. İşte o vakit büyük bir (Mucize) vukua gelecektir: Evveloe ayak altın- da kalmaktan kurtarılan ker kâğıt par| çası derhal buraya gelerek ıskara Üze- rine yazılacak ve bu suretle kendileri- ne vaktile hizmet ve hürmet etmiş in. sanların yanmadan, ztırab duymadan, (1) Müebifin buradaki hatasmı işaret eb- mek gerektir. Mütercim (Mekke) şehrinde bir mâbed inşasına | bi Ikolayca bu ateşin geçitten mürür etmiş lunmalarını temin edecektir. İ Binaenaleyh yeniçeri arkadaşlarımız, bizim. bazı süfli ihtiyaçlarımız için kâ- pd kullanmakta bulunmamızın pek büyük güneh olduğunu beyan eder- ler ve bu suretle hareket etmekten sa- kınmamızı rica eylerlerdil. * Türkler, bir gül çiçeğinin de yerde Sürünmesine Otahâmmül edemezler. Çünkü, kadim putperest milletler gü- lün nasıl ki (Güzellik ve aşk mâbude- si Venüs) vasıtasile yaratılmış bulun. duğuna inanır idilerse, bu halk da yani müslümanlar da, gülün peygam- berleri Muhammedin (ter) inden ya- ratılmış olduğuna inanırlar! Fakat buna mümasil batıl itikadları birer birer yazmıya devam ederek ka- riimin başını ağrıtmak istemem. bu kadar yeteri. * İstanbul şehri içinde gezip dolaştık- etkik ettikten sonra bir gün de, elçiliğin bazı memurları, Galata beldesinin omebni bulunduğu kola geçmek müsaadesini istihsal et - mişlerdi. Sandalla veya yelkenli kayıklarla ge çilen bu Galata şehrinde oturan hal kın ekserisini hıristiyan tacirler, Rum- lar, İtalyanlar vesair milletler teşkil etmektedir. Fransa ve İngiltere Kral- lıklarının sefirleri, Venedik ve Ragoza Cümhuriyetlerinin balyozları (o vesair milletlerin mümessilleri de bu şehirde oturürlar. Ben de, diğerlerinden geri kalmış olma mak için, ayni şehri gezmek müsaade. sini almıştım. Bu müsaadeyi bana bah- şeden sefir cenabları; içlerinde en gen- <i olmaklığım ve gençler için de bazı tehlikeler bulunması dolayısile susta bana dikkat edilme: emretmişti. şı sahile geçerken birçok balık - lar gördük. Refakatimizde bizleri ko- rumiya memur iki yeniçeri neferi var- dı. Galataya müvasalat edince, çoktan” beri burada yerleşmiş ve ayn! zaman. da (Kadın Sultanlar) ın da kuyumcusu olan Hans Tong adımda bir Almanın evine gittik. Bu zat bizi büyük bir se- vinçle karşıladı; bu ziyaretimizden çok mütehassis olduğunu izhar etti. Kuyumcunun bir Rum aşçısı vardı ki bu, cidden güzel bir kadındı. Ayni zamanda Hans Long'un nikâhsız kayısı » Çünkü bir kimse mu- yyen bir meblâğ tediye etmedikçe ve müsaade almadıkça açıktan Açığa bir kadını eli altında bulunduramaz veya honu zevce edinemez. Hatta evlenmek müsâadesini almak için de, Türk ni- zamlarına tebean, (Kadı) denilen bir hâkime müracaat etmek ve bir hayli para sarfeylemek Jâzımgelir. (Arkası var) lardır: İstanbul cihetindekiler: Şehmadebaşında: Cİ. Hali), Eminönün- de: (Hasan Hulümi), Aksarayda: (Şeref), Almdarda: (Abdülkadir), Bayazıdda : (Gemi, Padthte; (Vitali), Bakırköyün- de: (Merke), Eyübde: (Arif Beşir), Beyoğlu cihetindekiler; İstikii catderinde: © ( Gelatasaray, Gari), Olmhuriyet caddesinde: (Kürk- çiyan), Fürumğada: (Rrtoğrul), Şişde: Taksimde; (kemal), Başlirtaşta: A A MN vi lememieeeei ebe kehekiimiineiik in cüz. emine ği

Bu sayıdan diğer sayfalar: