4 Nisan 1938 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

4 Nisan 1938 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

#—SONTELGRAF — 4 Nisan 1938 Hitler italyada 10 Nisan için İtalya bay- rama hazırlanır gibi bütün eksiklerini tamamlıyor! KATOLİKLER İŞİNASIL HALLEDİLECEK? Her — Hitler'in Einyor Musolini i- e le görüşmek için İtslya'ya gideceği malümdur, Bunun Hin İtalya da şim en — hazırlıklar mıştir. Geçen Eylülde İtalya Baş vektü Berlin'e gite tiği zaman ne ka- dar parlak mera « karşılandığı Vatikan Hitleri mihverinin çol kuvvetlendiğinden bahsedildiği - şu zamanlarda — Her Hitler'in İtalya'yı ziyareti vesilesile yapılacak morasi-| min ne kadar parlak olacağı kolay- ca tahmin edilse gerektir. — Fakat, burada mühim bie sual sorulmak- tadır: Mer Hitler İtalya'yı ziyaretinde Roma'ya geldiği zaman — Vatikan'ı da ziyaret edecek — mi, PitA. Roma'ya gelen isleri wter katolik olsun. ister ol - asın bir kere Vatıkan'a uğrama- an Güörmedikleriar ötedenberi dik iştir. Bilhossa artıs İtalya üle Vatika. arasında — her ü ittilâfların haltedilip - bittiği ©n sene zarfında Roma'ya ge -| lenler "alya hükürett-i darıllmak | vndişesi olmadan Papa'yı ziyaret e- ildikleri gibi Papa'yı gücendir- de İtalya hükümetile temas edegelmektedirler, — Yani - İtulyan payitahtına gelen yabancı hükü - Mmetlerin reisleri Roma'da — İtalya hükümeti reisile görüştükleri gibi Papa tarafından da kabul edilmek üzere Vatikan'a gitmektedirler, Fa- kat Almanya ile Vatiganın — arası kaç zamandanberi hiç iyi değildir. Gerginlik bir türlü ortadan kalk - mamıştır, Bu böyle olunca Her Hit ler'in İtalya'ya geldiği zaman Va tigan'ı da ziyaret edip cimiyeceği meselesi Avrupa matbuatını — ve, bu matbultın gerek Berlin'de — ve Viyana Khrdınıll İnnllzer almıştır. Viyana'daki Avusturya rine can ve gönüldden itaat etmı şükranını söylemiştir. Viyana'ya geldiği zaman onunla Tüşmüştür, 2 — Avusturya'nın Almanya birleşmesi neticesi olarak şimdi milyon nüfusu olan Almanya'nın tolik Avusturya'nın Almanya birleşmesi üzerine hasıl olan 'le görülecek gibi değildir, katolik kilisesinin ileri ni ilân etmişlerdir. 10 nisanda bir hazırlık dmek oluy gerek Romada'ki muhabirlerini çok 4 — Alman gazetelerinin şu son/Halbuki Almanyâda'ki katolik ki - Meşgul etmektedir. Avrupanın siya- si dedikoduları arasında — şimdi bu bahis de vardır. Fakat Her Hitler'- in Roma'ya gittiği zaman Vatigan'ı ziyaret etmeden dönmiyeceğini id- dia edenlerin dayandıkları bir ta - kım haller vardır: 1 — Avusturya'nın Almanya ile birleşmesi karşısında Katolik kili- sesi son derece ihtiyatlı bir vaziyet! zananlarda Vatigan'a karşı olan .ya'nın en ileri gelen bir gazetesi Yazmaktan kendini alamamıştır. lüyor: Dernek . Hâlâ, bu adam aptallığının farkına var- madı! İnsan dünyanın ne kadar eşsiz bir alığı olma- ikdır ki, herr. bu teklifi yapsın, hem de cevabını bek- lesin... Fakat Ömerinki aptallık değil; kepazelik, kâst... Hlerif; beni yıkmağa, bütün bütün mahvet. miye kasdetmiş'... Ne yapalım, aldırmamak benden, Başka yapılacak iş yok! * 2? Maziran İstanbulun aranacak pek çok şeyleri var amma.., Anatlolu da hiç fena değil... Anadoluya her gelen İstanbulu arayacağına, buraları da birer İstanbul yapmıya çalışsa daha mi az iyi olur” Bütün mesele, medenilik levzımını buralara da — sokmak, buralar için de biraz çalışmak... Eskiler: «Bakılırsa bağ, ba- kılmazsa dağ olur...» demişler. Anadolunun da bü- tün noksanı bakımsızlık, ihmal... Acaba, İskilipte elektrik yapılsa, biri kalkıp ta: — Biz buru istemeyiz... Ç Mü.. der? Otomobil işletiiss.; — Kağını daha iyi i Diye itirazda mı bulunur?... Kerpiç evi muhte- şem bir apartımana tercih mi eder?... Biraz kültür, biraz bakım, birz çalışma her işi yoluna koymağa Dün kaymakam bey, telgraf müdürü Hüsnü bey muhasebeci Lütfullah bey, bütün aileler hep bera- ber «Çağıl» tepesine gittik te avallahi İstanbulda bir çok süppelerin: — İsviçre,, İsviçr -Deyip Muhmmk'ıld:ı. İsviçreden ne baksak: Demekten blat güzelliği lırsak hiç bir tolik kilisesinin başı olan Kardinal bütün Avusturya katoliklerine yeni | yi ; gelen hükümete, yani Hitler Al - manyası'na tâbi olunmalarını, o - nun dediğini dinlemelerini, emirle- |nasihat etmiştir, Kardinal İnnitzer bundan başka Avusturya'nın Al - manya ile birleşmesi kan dökülmek sizin, olduğu için memnüuniyet ve| yeclerken Almanya' Her Hitler ğ milyon nüfusu da katoliktir, Ka 27 milyonluk Katolik ekalliyeti öy-| 3 — Şu günlerde Avusturyadaki ,, gelenleri; | müşterek bir beyanname neşrede -| rek; Avusturya ile Almanya'nın bir; lşmesini son derece iyi gördükleri- vusturya halkının reyi toplanarak, birleşmek kararı almacağı cihetli bundan evvel Katolik kilisesi ile - ri gelenlerin böyle bir beyanname| neşretmeleri; 10 Nisan için mühim leri değişmiştir. Bugünkü Alman-|leri gidememişlerdir. lan Volkişer Beobahter Katolik ki - lisesinin bu vaziyeti karşısında Al- man milletinin sevinç duyacağını ihtilâf mı var?... Bu gazete hülâsa olarak şunu söy|duğu için Almanyada'ki Alman milleti Avusturyadaki Ka! dallikten, bakımsızlıktan, medeni bekliyor! tolik kilisesi erkânının beyanname- Bini sevinç duyarak — öğrenecektir .| Bu beyanname gösteriyor ki, Kato- lik kilisesi yeni idare ile anlaşmak yolunu bulmak emelindedir. Bütün. Alman'ların birliği maksadını takib eden milli sosyalistlik bu — sahada milleti ayıran kavgalara bir niha- yet vermek suretile bahtiyar ola -| caktır. | İşte bu neşriyat; az mânâlı değil- dir, 10 Nisanda halkın reyine mü - Tacaat işinde; bazı tereddüd — ve şüpheler yok değildir Katolik kili- sesi erkânmın bu beyannamesi neş- redildikten sonra artık bu şüphele- re de yer kalmıyor demektir, 10 Ni- sanda bütün Avusturyalıların Al - cekleri görülecektir. İşte Vatikan ile Hitler Almanya-| sının arasındaki gerginliğin kalk - ması Şu son vukuatın bir sebeb teş- iğini söyliyenlerin noktai na- zarı budur. Vatigan ile Berlin'in a- Tasının iyileşmesi neticesi yalnız A- vusturyada görülecek değildir. Bü- ka eyi gılacaktır; diyorlar, Avusturyada -| sanda evet diye rey vermelerini sö 'daki Katolik k BölAlmanlaar bu <evcts 1 söylemeleri i. Tanya ile birleşmek için rey vere-| ” küçük bir teahhur, o günkü prog- ramı altüs edebilir. lışma başlıyor he DEamaer areyelkini sen Ka Wı'::îsğiwı-iıeeek. ve bu çölde sevişen ki papazlar, Avusturyalılara, 10 Ni-| S Büneşin vazifesini gören bin-| lerce mumluk, gözleri kamaştıran, vücutleri yakan elektrik aynalar ar- lisesinin ileri gelenleti daha Katolik | tstlerin çıplak vücudlerine çevril- Mmiş, mütemadiyen.film alınıyor. SiNEMA Kolay mı? Güç mü?. Beyaz perdede hayret ve takdirle birçok filmle seyrederiz, Bu filmle-| ri seyrederken içimizden acaba kaç kişi, bu eserlerin nasıl çevrilip meydana geldiğini merak etmiştir. Sinema artisti deyip geçmiyelim. bu üzücü ve yorucu bir san'attir. Filvaki iyi para kazanıyorlar. Lâ- kin onların mesai saatlerinde çek-| tikleri azab ve işkenceler — sayısız- Birçok kimseler - bilhassa genç kızlar - sinema yıldızlarının stüdyo haricinde giyinişlerine ve yaşadık- ları lüks hayata gibta ederler, Lâ: kin bir de onların içyüzlerine vükıf olsalar, eminim hallerine şükredip| oturacaklardır. Meşhur ata sözüdür: — «Davulun dızlarını / stü film çevrilirk: mamak kabil değ Meraklı görüp te onlara acı-) sinema — okuyucularım;! cıklı olduğu kadar da meraklı bir| sahne çevrilişini birkaç satırla hu- lâsa edeceğim: Stüdyolarda ekseriya iş saati sa- bahın altısında başlar. Yıldızlar, fil- i idare edecek rejisörler, opera- törler, ve saire bu saatle stüdyoda| bulunmağa mecburdurlar, Çünkül Derhal rejisörün bir işaretile ça- ve film çevriliyor. 'abil Mevsim kış, Halbuki senaryo cabı sahnelerden birinde bir çöl in aşk sahnesi alınacaktı. Bu- çin bir tamim yapmaları bekleni - ile|yor, Çünkü Avusturya'nın Alman- 75'ya ile işinde; yalmzA vu: daryalıların 27|değil bütün Almanlarına reyine mü caat edileceği evvelce kımınş-; |tırılmıştır. Onun için Almanya da| şimdiye kadar mücadele — halinde kalmış olan katolik papaslarının da, | vaziyetlerini değiştirmeleri bekle - ile bu iyor. Avusturyadaki papaslar; Avus turya'nın Almanya'ya geçmesi va - İziyetini kabul etmekte çok İleri gi A |tikleri halde; Almanyadaki katolik 'pıpulırı bu hususta ihtiyatlı dav- ranmaktadırlar. Her Hitler ile gö- le; | dinal İnnitzer Avusturya Katolik| gençlik teşkilâtına hemen — Alman milli sosyalist gençlik teşkilâtile bir |leşmesini söyledi ve bu böyle oldu, dül|lisesinin leri gelenleri, bu kadar i- ©-| , Şimdi şu sual hatıra geliyor: — Alman Katolik kilisesile A - |vusturya Katolik kilisesi — arasında Her ikisi de Vatikan'a tâbi ol - Katolik papaslarının ihtiyatkârlığı da, Vi - (Devamı yedinci sahifede) gerilikten başka noksanı var? Yoksa aldıran, sonra, bakan yok, Gözlerimizi Avrupaya çevirdiğimiz ka- dar biraz İstanbulun gerisine, Anadoluya da çevirip — Türkiye yaşanatak yer değil, Canım Avrupa! çekinir, Türkiyenin her köşesini de bir Avrupa şehri yapamadığımız için kendi kendi- mizden utanırız. Burada noksan olan ne? Su mu, ta» mi, hava mı, insan mı, hangisi? Tabil hepimiz tıklım tıklım olup İstanbulda kapanıp ka- şey de yapamayız, Hiç bir şey de ol- maz!Sade, şu: «Çağıl» tepesinden Kizilirmağın üzerin- de gökün derinliğine akan güneşin gurubunu seyret- mek, değeri ölçülmez.bir zevk. Yer kızıl, gök kızıl, nehir kızıl, güneş kızıl, Yerden göke, gökten yere fışkıran sarı, mavi, beyaz, pembe, eflâtun karışık bu kızıl alev sütunları arasında güneş mağrur ve nâze- ibti- i liyor: *|liri zablı dakikaları, (men kazandıkları milyonlar, onlara Bu sıcada rejisörün gür sesi işiti- Hohlamayan!,— Mahvoluruz! , Rejisör, bu ihtarında haklıdır, ha-, ikatte meysini kış ve atölye sıcak,| miş gerilmiş de o müthiş boynuz - ları ile hücum etmişti içeriye. camları, çerçeveleri yerinden oy - natarak açılmıştı. desüsünün eteklerini arkasında top layarak beline dayar arlanmaz adam... Soni Japonya bi ayaklarımın altına alıp Çine mi benzeteyim, kafanı taşla mı ezeyim?. muştu... Karşımdaki o derece bileşmişdi ki, burnundan soluyor -|kendisine baktım. size geçende Holivud sinema stüd-| , iyolarından birinde geçen acıklı, a-| | Biraz sonra diğer bir sahne çevri- ebiliyor. Bundan sönra san'atkârlar istira-i hate çekiliyorlar ” ve birer kan ça-|ga a dönen gözleri, yaralı, siy-İkemiği gibi ikiye fyırıveririm. Yan- rıklı vücudleri ilâçlar, pomadlar ve|tunca lasyonlarla övalanıyor, masaj yapı-|lışım varmış,... Tenmak — şerefile liyor, Bu ameliyatta ayrıca yıldız-| mübahi değilmi! lar kim bilirine kadar ıztırab ve acı|Ben yutar miyim - sanırsın? Oo... Bu adam muhakkak Maz - İşte size sinema yıldızlarının her|har Osmanın Arab hademesinin dal- |film çevirdiklerinde geçirdikleri a-| gınlığından İstifade ederek Lâkin bunu rağ-İhastalardan biri ... Elimi masanın yanmdaki zile u- İduyuyorlar, her türlü işkenceyi unutturuyor ve|zattım, Maksadımı anladı. - Deliler stüdyo haricinde fevkalâde bir ö-İzeki olur derler ya! mür sürüyorlar, kaynıyor. Sonra, o enfes kiraz bahçeleri ne eşsiz şey- Tepenn eteklerinden eİvlik» e kadar uzanıp gi- den, ucu bucağı bellisiz bir koruluk, den berrak, aynadan farksız, buz gibi, hayata hayat katan sular fışkırıyor, İnsan avuç avuç içmekle su- ler?. İriyarı bir adamdı da... Deli midir nedir? n Mümkün olduğu kadar sakin gö-) 'ken iki san'atkâr yine çıplak ola-İrünmeğe çalışarak sordum: İrak ve rol icabı yakıcı aynaların — Sözlerinizden hiç bir şey anla- |karşısında yere - yuvarlanıyorlar |madım efendim. Herhalde bir yan- Yer, kum ölduğundan ve sıcağınllışımız var... Bendeniz, zatıâliterini fazla tesirle ve vücüdlerin derileriltammak şerefile mübahi değilim! rüştükten sonra Viyanada'ki Kar - y aayor. Bu sahne de en beş yir-| — Bana bak! Diyerek üzerine yürüdü, HİKÂYE: Sanki bir İspanyol boğası geril - Kapı, bir zelzele gürültüsü —ile, — Söyle alçak herif! D Diye haykırdı, , Söyle utanmaz , odaya. Yoksa Vaydman işsafsızlığı — ile| Ne yalan söyliyeyim, ödüm kop-! asi İsmi Yazılamıyan Hikâye. NUSRET SAFA COŞKUN Heyecanla elimden kalemi atarak|dünyanın kaç bucak olduğunu gös- ayağa kalktığım zaman karşımda| t€rmeden şuradan şuraya gitmem, saçı başı dağılmış, gözleri oyukla - rından oynamış, sur kızarmış bir udam gi Adam coğrafya hocası mıdır ne -| istakoz gibi| diT yarabbi... Dünyanın — kaç bu - lüm. Odanın | Cak olduğunu gösterecekmiş ğ rie Bir koltuğa bıraktı kendini... Pa-| ort: kadar geldi. ki kendini... ÜetEÖR MK A AA? ğ |kattal çıkardı. Elleri tir tir titriyor- du, Çakmağı ile tutuşturduğu siga- Eyvahlar olsun - yerleşiyor... - Ne yapmalı bilmem ki? İnadına hiç kimso de uğramıyor| — Dikkatli bak yüzümet.., Ta - nıyacaksın beni!.. Gözlerimi karısının terzi fatura-| İsını görmüş bir koca kadar açarak — Söyle utanmaz.. Arlanmaz adam madım! — Belli!, — Bana —numara — yapma - kalkma — bacaklarından tu - Beni alimallah — lüdes »» Lâf mu bunlar... limden ... kaçan Kimseyi 'ni zamanda kapılar ve pencereler|du, Şişhane yokuşunu — tırmanmış|zumuzu beraber pay edeceğiz, Sana| vermiyor banal. .. açık. Yıldızların bir hohlamaları|bir beygir gibi ağzı köpüklenmiş - halinde bütüm filmin altüst olması-| ti, na ve bu Üzücü çalışmanın boşa git- (mesine sebeb olabilir, — Tanıdınız mı? — Affedersiniz, bir türlü çıkara- Doğrüldu koltukta... Hiddeti bir| Pabamın yanına- döndüm, parça olsun yatışmamıştı. Dişlerini gcirdütarak: | — Ben, dedi... Eşek herifin da -| Manda muvaffak oldum. Büyük İş- madı... Tanıdın mı şimdi? Boş bulundum ağzımdan kaçtı: | ü lamaz da h_m_ toperlar toparlamda G9 İkunda gidiyordu. Evlenmek istedim, iken kendisine “Eşek herifin da - madı,, adını taktığımız Sezai idi, — Şimdi tanıdım seni... Sezai di- ye bağırdım. Şimdi tanıdım şeke - Tim seni... Fakat ne kadar değişmiş “"Aî:"mmı “geldi. Az daha yi- SÜ evvel kızın bbesi telefon etti, ne mahud adını kaçırıyordum di -| Ptni acele yazıhanesine istiyordu. — Hazır elin değmişken dedi ... bir hayli söyle de rahat et! Senelerdenberi söylemiye söyle - |i. miye birikmiştir içinde... | — Yahu, Sezâi nedir bu halin ku- | Namuslu mu J2|) ağırayım deme... Ko zum, Ödümü kopardın. Zaten ya - |mer'ud edece - param bülmez bir göz lüzım!., soğuktan yarılmış, şekerden farksız; - iri; mor çağıl kirazını yemek te,öyle nefis ki, . İnsanın yedikçe yi- yeceği geliyor, Fakat, çok sağlam bir mide, doymak 28 Haziran «İstanbul - Ankara - Çorums tarikile geliyo- rum, Yarın hareket edeceğim. Telgrafın tarihi: 26 Haziran, Demek, dün İstan- buldan hareket etti, Selim Bey hesabladı. Tam bir hafta sonra, Vecdet burada,. kendisini «Karaburun» dan karşılıyacağız. Bari, beni görünce bütün sırlari- Ağaç diplerin. Yabilirim! Güzel Vecdet... suzluğuna kanmıyor, Tepenin ortalama bir yerinde de büyük bir menba var, Yazın en kaynar, güneşin ber tarafı cayır cayır kavurduğu — sıralarda bile bu su, soğukluğunu muhafaza ediyor. İnsan, bir saniye parmağını kaynağa sokup tutamaz, Tadı da lezzet- linin en lezzetlisi. Burada kiraz ökka ile satılmıyor, «Çağıl» a Çıkan aileler kalabalıklarına göre bir ağaç, )yahut ta iki ağaç kiraz satın alıyorlar, ağacın üzerindeki bütün kirazlar beş kuruşa. Yiye- bildiğini ye, taşıyabildiğini götür; yiyemediğini, gö- türemediğini de ağacın üzerinde bırak, Biz, iki ağa- cın meyvasını satın aldık. Hüsnü Bey yüz para da ce, sevincinden parlıyan büyülü gözlerini verdi, bit çocuğa kirazları toplattı Toplanan kiraz- me a İntne at isürdsı Parmutarkrı Vai 'alDağı” miş gibi artistik yüz, Yine : Büyük bir me dolü ses. Geldi, Hiç değişmemiş, tıpkı, eskisi gibi : adali bir vücud; yağız bir beniz; ince, uzun, hâreli | kirpikler; siyah, zarif iki kaş; yuvarlak bir çene, ku sursuz bir burun, halâvetli bir ten, dalma mütebes- sim ve dalgalı tok yanaklar; ressam fırçasından çık- dikti, bir kaç saniye böyle hayran öNürnedi -. n mızi meydana vurmasa, Vallahi, öyle seviniyorum, öyle memnunum ki... şimdiden kendimi mes'ud sa- 5 Temmuz tök, tün bu güzel ve yağız çehreye gömülen o bir çift yeşil göz, ahenk ve nağ- Babasından ve kardeşlerinden sonra, benim de arabadan inip kendisine doğru ilerlediğimi görün- ini gözleri - hayran bana ( rım aklım vardı... O da gitti, De sandım seni vallahi . Hızlı hızlı nefes alıyor, sigarı üst üste nefeslerle çekiyordü, — Deliden farkım . var mıf.e Mahvettin beni! Hayretle sordum: Ben niçin mahvedeyim, yorsun yıllar var ki seni görmedim, Duymamiş gibi devam etti: — Bu altıncı üefadır Ki niş bozuluyor, Her defasında kainpe * derler işitince bunu, çileden çıkıyof lar, Hakları da var yani... — Biraz kendine gel de anlat, n€ demek istediğini... Şimdi merakıme, dan yeni yapılan asfalt yollar gibi çatlayıvereceğim. Sigarasını tablaya bastırdı. Ayas veren bir ha © tip edası ile ellerini masanın ke © narlarına dayayarak bana doğru & gildi: — Mektepte iken — hatırlıyorsun Eşek herifin damadı,, ismini |bana sen takmıştın? — Ne çıkar bundan... Bu bir şa < ka idi, Hepimizin de adı vardı böy- |le... — Fakat hepimizinki unutuldu. « Kayboldu, Lâkin benimki halâ u * nutulmadı, İsmin ehemmiyeti yok,; İBir şaka bir alay vesilesiydi mek - |tepte... Fakat bu ismin benim istik- İbalime mani olduğunu altı defadır, bir yuva kurarken bu isim yüzün < den saadetimin bozulduğunu tah - min edebilir misin? Tekrar koltuğa çöktü, başını el « leri arasına aldı: — Mahvettin beni! Diye içini çekti... Mahvettin be - ni... Hay dilin tutulaydı da bu ismi takamaz olaydın bana! 'Takacak başka isimmi yoktu a Al lahın belâsı... Gülmemek için kendimi güç zaptediyordum. — Fakat — ha - lâda bu ismin istikbalinc, Saadetine ne suretle mani olduğunu anlamış değildim, — Hiç kimse, hiç bir baba kizıni Diye ânlatmağa başladı. — Lişeyi bitirdikten sonra tahsi- linize devam ettiniz. Ben — Sinoba Ticaret yatına atıldım, Bu mesleğe karşı istidadım olduğunu bilirsin, Az za: lere giriştim. Babamı kaybettikten sonra ondan kalan cecim serveti ser mayeye ekledim, Birinci sınıf — bir tüccar olmuştum, İşlerim gayet yo Fakat alacağım kız muhakkak İs - tanbullu olmalıydı. İşimi İstanbula nakledecek ve burada evlenecektim. İstanbula gelince gayet güzel bir kızla tanıştım. Ailesinden istedim, Muvafakat ettilec, Nişanımızdan bir Yanına git''ğim zaman: — Oğlum, maziesel kızımı sana veremiyeceğim! Bizi mozur gör, des © sardünn, bir kakitık ni yoktu? olacuk hit Şaşırmıştım. Ko d Yıksa, evlenmraz mât, sebeb mi vardı? - Hiç bir çey değil oğlum! dedi. Fakat beni maz.e gör, senin yüzüne den ben, el âleme kepaze olamam, — Neden, benim yüzümden, ni * çin kepaze olasınız? diye sordum. — Bize «Eşek herifin damadı» di" yorlarmış. Bu şakalar, bir alay dâ olsa, nihayet ucu buna dokunuyor, Sizin yüzünüzden ben, lâyık olma” dığım bir sıfatla niçin tavsif edile * yim? Hiç bir şey söylemeden, boynu mu büküp dışarı Çıktım. Bundaf sonra talib olduğum beş aile de, ki zını, ayni şeyi bahane ederek ver mekten istinkâf ettiler. Hiç bir k babası yanaşmıyordu, Nereden d duyuyorlardı yarabbi... İsmim, gep Kızlar arasında Rober — Taylo ismi kadar meşhur olmuştu, j Artık evlenmekten ümidi kesti ğim bir sırada âşık oldum, Çılgınca seviyordum. Babası gayet zengindi. Bugünlerde işlet çok — berbad gidiyordu. Bu sı belimi doğrultmak imkânını da | lacaktım. Nişanlandık, Tâh, bu sofer tahkikat esnasında # *

Bu sayıdan diğer sayfalar: