4 Nisan 1938 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 5

4 Nisan 1938 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Kelleyi koltuğa alan beş adam ! manların, Parisi döğen topları- h 1 nın yerlerini Beş casus yakalandıkları zaman ya Berta topu nasıl susturuldu ? n mermileri P: buki Pa merkezi olan gelip i gibi değil- bi Fr re anın toplarının i bir yen €lden gelen her zamdı. -OÖnun başbaşa ve bunun çaresini düşünmüş- lerdir, Almanların o zaman — yeni yaptıkları ve dını verdi! leri bu cesim topu hiç işe yaraı bir hale.getirmek için neye mal v- L bir feda n hiç gel n geliy Fr: çin çok uğraştı- lar, fakat emekleri boşa gitti, Fran- BIZ Çasus toşki mükemmel su- rette işliyordu. Fakat koca «Berta» sturmak kolay iş değildi Fransız casus teşkilâ i gelen, beceriki damları ara:; mak lâzı ansızlı en ileri Cesür, zeki, faal a- 'da bu iş için çalışmak & t İaz Parisin Böbeğini cehenneme! Üzere gönüllü olanlar vardı, lendiğine ı lardar Böy- arasında 5 kişi seçil- llülerin yapa-, # çok müh zordu. Gecele- e ile düşman tarafına ge- , Sonra paraşütle kendileri- Berta'nın bulunduğunu, e ineceklerdi. her türlü ihti-, Mallere karşı uyumuyorlardı. On- lar düşemarın bi r vadan birkaç fedai göndererek to- pt tahrib ettirmek ihtimalini hesa- ba kat Jardı. Onun için gelecek düşmanları aldatmak için birtakım tedbirler almış bulunuyorlardı, Cesim Berta topuna benziyen bü- yük birtakım toplar — yapılmıştı. Bunların tahtadan yapılarak üstleri Berta'ya benzemek üzere kaplanmış Ve piril piril parlatılmış olduğunu söylemeğe hacet yöktür. Halbuki ' toplardan sona hakikatön arâ- î—m Berta'yı bulmak kim bilir lâîı.k::l;w“' Bgitmek Tâzımdı! Hu- ki Berta ile ona benzetil- mek Üzere - mahsus yapılmış, düş- man casuslarını aldatmaktan başka ye yaramıyan sahte topları tmek imkânsız görünüyordu kat Berta'yı bulmak için giden miştir cağı Bu ces; lümat istiyen kar- ışmak Üzere kel- Parise gelen bu in, atıldığı mesafeyi hesab| iş görüyorlar, topun mevki- Hesabların yamılma- dığı görüldü, Almanların her il mali düşünerek dü aldatmak i Berta diz. ina — rağmen beş Fransız casusu, geceleyin yap- Miş oldukları tayyare hareketi ile Bilmişler, Berta'nın asıl yerini keş- fetmişlerdir. nı| n or: -İrin isabet ettiği « birçök ta sahte| * öğrendiler !, ralı idiler.. ta'nın bulunduğu yere kolay gitmek kabil de- ğildi. Çünkü bombalarla ve daha birçok patlayıcı maddelerle her ta- edildiği gibi bir tek, gılmiştir, Al- | ssim toptan birden faz- n lasını yapm Maamafih beş Fransız fedai ca- edebildikleri neticeye süsün. eli geli kları Berta'nın yeri- 'Topun vaziyetini kat beş kişiden bi- Almanlar öldürmüşlerdir, Biri alanmış, ele geçmiştir. Üçü de, darak Fransaya dönebilmi ğrendiklerini, a- id oldukları yere - bildirmişlerdir. kin şu anlaşılmıştır ki Berta to- punu tahrib etmek için Fransızlar çok düşünmüşler, bu beş fedai ca- susun elde ettiği malümat üzerine imanların cesim topunu tahrib et- mek çarelerini çok aramışlardır. T BĞ çeviren Berta topları ateşde Lâkin yukarıda et odildiği gibi Berta'nın tek olmadığı sonradan an- Taşılmıştır. Almanlar, bu topun da- |ha başkalarını yamışlar ve eğer bir tanesi düşman tarafından tahrib e- dilecek olursa diğerinin, ona da bir şey olursa bir üçüncüsünün faaliye- te geçebilmesi için tertibat almış- lardı, Berta'nın Parise attığı mer yerlerde görülen tahribatı Fransızlar hemen lamir| ettirirlerdi Bundan maksad, halkın bozulmasın düşüncesi olduğu kadar |Pariste bulunan Alman casuslarını bunu görerek kuvvel maneviyesi| —LA VEUSKE ŞEHİR MESELELER rğıvlınl yıldız. Marlen Balen Holivuda avdet leder etmez (La Veus) tll-| :_mlnl çovlrmı!: Eıı_l_ıdı | — Dül Olgun ve dolgun vücudlü bir ka- dındı, Müşterileri, gözlerinin şeklin- den kinaye olarak kendisihi (Dülker İbalığı) diye çağırırlardı, Hakikaten i ve siyah gözleri, ayni isimder” balığın gözlerine pek benzerdi. Tilerini, Paris istasyonların- rardı, Son trenlerin hareket sa- Tini, hangi hattan kalkacakları- sevindirmemekti!, — Bunlar, tahr İ-İpt bilirdi, Tren hareket edince geç batın büyük mikyasta — olduğunu| y alm g bir yi ibi koşar, hemen Almanyaya bildirirlerse bu süretle ç gibi soluk solu Almanlar hesabına fakiyet kaydedilmi Fransızlar, Berta'nın ve mermi- İlerinin açtığı tahribatı beş altı &aat içinde tamir edebi Berta'yı Berta'yı dikleri anda yeni bir muvaf- olacaktı. rlardı, Fakat susturmak- iste-, kabil — olamamıştır. ansız. casuslarından, mecruh ola- ak Almanların eine Bgeçen, sonra- dan kaçmıştır! — | ti — -| Sovyetlerde Jü'ver'nin aserleri Sövyet gazeteleri son günlerde do | Bumunun YÜzonuncu — yıldönümü Münasebetiyle, büyük ve velud ro- Mancı Jül Vern'e geniş sahifeler tahsis etmişlerdir. Jül Vern'in ya - Tatıcı dehası, Sövyetler Birliğinde alk tarafından çok büyük bir rağ- bete mazhar olmaktadır. Her sene Jül Vern'in eserleri bir çok defa ba- naktadır. Yirmi sene zarfırda Jü! | n'in eserlöri bir çok defa basıl- maktadır. Yirmi sene zarfında J Vern'in eserleri, Sovyetler Birli - ğinde, 13 ayrı dilde, 3,825,499 nüsha (olarak basılmıştır., (Tas ajansı) karşılaşırdı; geceyi Parisle geçir - meğe mecbur kalan bir kadın tavrı alır, meyus nazarlarla etrafına ba - kınmıya başlardı. Tabif treni kaçı» ran erkekle aralarında bir muhave- 2 açılırdı: — Ne yapayım?.. Yaşım ilerledi. |Sokakta dolaşacak, müşteri arıya - cak değilim &... Hem bu, son zaman- larda çök tehlikeli, Zabitai ahlâki - İye memurları arı gibi dolaşıyorlar, Yakaladılar m Ji muayeneye, Sonra bir de vesika. İşin yoksa hat tede üç gün emrazı zühreviyeye ta-| gın, dur... Dülker balığı; bu sözleri söyle - dikten sonra kalktı ve ilâve etti: — Bekle beni, gitmte... 237 numa- 'ralı tren kalkıyor. Bir çey çıkmazsa, gelirim, Hoş bu trenden ümidim de yok ya... Dülger balığı; ve müuyasalat saatlerini, numarala-i rını, hangi istası uğradıkla -| rını ve kaç dakika durduklarını bir istasyen şefi gibi bilirdi Biraz sonra döndü, geldi, Tekrar masaya oturdu: J | tzenlerir. hareket| İlk evvel robunu, sonra zonuhu çıkardı. — On beş senedenberi çok değiş- tim, değil mi?... Bunu biliyorum, Bildiğim içindi. ,kombinc- ger balığı Marta “Ben cüzdan falan aşırmadım. Şimdi isbat edeceğim,, Komiserin önünde yavaş yavaş soyundu ve.. “İŞTE NE CÜZDAN VAR NE BİR ŞEY EMİN OLDUNUZ MU?, yoztanberi beni receğini söyledi, H dığını, polise ve arladım, bu a- , damla beraber kalmıştık, Aramızda ufak bir hâdise geçmişti. Ehemmi - yetsiz bir şey, cüzdanından iki bank- notunun eksilmesi. Eminim, eğer evli bir adam olmasaydı, muhakkak beni polise vermekten çekinmiye - cekti, Ses çıkarmadım, yanından sı- vıştım... Dülger balığı; gelen bir trenin yolcularını tetkike gittiği zaman on beş sene evvelki hali gözümün önü- ne geldi, Ayni istasyonda, ayni bek- leme salonunda ve ayni masada, o vakit genc ve güzel bir kadin olan Dülger balığını sarhoş bir adamla beraber görmüştüm, İçiyorlardı, He rifih cüzdanını çıkarıp hesabı göre- ce hâli yoktu. Kadın, cüzdamı aç - tı, garsonun hesabını gördü, ve sor- ra'çantasına koydu. — Meğer, biraz| ilerideki masalarda bir zabitai ahla- kiye memuru pturuyor, kadını ta - rassud ediyormuş. İstasyondan çı - kınca kadının yanına yaklaştı — Haydi, dedi, Yürü... Ben, za bitai ahlâkiye memuruyum, kara kola gideceğiz... Dülger balığı, ses çıkarmadı. Me- murun önünde yürümeğe başladı, Fakat, köşe başında kahvenin önü- ki gündüzleri ça -|ne gelince birden bire yaya kaldı - hşmıyorum artık... Hafızam da za- rımının üzerine oturdu, bacaklarını yıfladı. laşıyorum, Ve: «Aldanmıyorsam siz mösyö Rober'isiniz! havere kapısı açmak istediğim za - Şimdan, rahat bırak beni... man müşkül bir vaziyette kalıyo -|bU senden çektiğim... Git, biraz da| larla rüm. Herifin biri gece bana ne yap- ti biliyor musunuz? Gözlerini açtı, Bazan ayni adamla karşı- açlı, avaz ayaz bağırmağa başladı — BHerif, herif! Bıktım sana para .» diye bir mu- vermekten... Artık yetişir, git ba- Nedir başka bir kadına... (Devamı 6 ıncı sahifede) - SONTELGÇ U * Wisan 1938 YEMEK FİYATLARI UCUZLİYAMAZ MI? Lokantacılar kooperatifi üzerinde duran bir lokantacıya göre Lokantacılığın sonu karanlıktu Hayat pahalılığı ile mücadele se - ferberliği yapıldığı şu sırada en ziya de göze çarpan ve gündelik (htiyaç. ların, yaşama şartlarının en başın. da gelen bir mesele de hiç şüphe yok ki eyemek» meselesidir. , Gıda maddelerinin ucuzlattırıl - ması; aile mutfaklarının daha ucu - temin ederke: maddeleri alçalışlar bnlerce kişinin cevab |İvermek vaziyetinde oluşu, memur, esnaf, işçi ve bütün denilebilecek kenesinin hiç olmazsa öğle yeme; ni dışarıda yemek mecburiyetinde |bulunuşu karşısında yemek fiatla- rmın tetkiki ve alâkadarların bulrun bu huşustaki müktesebatını d husustaki düşüncelerini tahkik et -| yarıda bıraktırıyor; ölüm gibi mec tik Bu şümullü mesele etrafındaki 1 -: sebeblerle piyasadan çekile okantacılar cemiyeti ikinci reisi Mehmed Arslan ma taşı gibi yer değiştirmeleri onlı düşünceleri — aşağıda hülâsa ediyo- | L aai boş kalıyor, Cemi rüz: İ Lokantacılar cemiyeti fiatları nor.|YEt btlnun için bir ahçı mektebi kua mal buluyor: mak tasavvurunda olmakla berabe Lokantacı, aşçı, köfte ve kebabcı,|masraflı olacağına şüphe edilmiye çorbacı, ve mahallebicileri çerçeve-İbu mekteb için belediyenin yardı Liman işletmesi lokantasında bir öğle yemeği isinde bulunduran Lokantacılar ce-|mını beklemektedir. miyetinin bu husustaki fikri şimdiki| Tahdidle, mekteb fikrini tuhaf bu- yemek porsiyonlarının normal bir|lan lokantacılar da var, Hlatta bulunduğunu ifade etmekte-| Ezcümle Cenyo lokantası sahib Rahmi Altan cemiyet reisi Musta: Bu hususta muharririmize izahat|fanın fikirlerine tamamen muarı” veren cemiyet reisi Mustafa üç sınıf | bulnmakta, — onun — noktai na İteşkil eden lokantaların bilâ istisna zarına göre tahdid; ticaret serbesti hepsinin zarar vaziyetinde bulun - sini ihlâl edeceği için garib bir dü- duklarını, aşçılığın 9645 i bulan rü. şünce teşkil etmekte, mekteb mesc sum ile bugünkü sürüm azlığı kar- lesi ise gülüne bir fikir telâkki edi şısında günden güne sönmekte oldu- lecek garabette bulunmaktadır, ğunu, buna mukabil köfte ve kebab-| — Lonkantacılar cemiyetinin hiç bi cılığın ilerlediğini anlatmış ve de- özlü tetkikte bulunmadığını, yerin de teşebbüslere girişecek yerde bör le âfaki düşüncelere daldığını iler süren Rahmi Altan, yemek fiatla tının ucuzlaması bahsine girmiş v demiştir ki: — Bugün müesseselerin verdiğ İrüsum 9675 e baliğ olmakta, bilhar |sa içkili lokantalarda bu miktar ye mek ve içki fiatlarının yüksek Ol masını intac etmektedir. Kooperatife lüzum var mı? Gerçi lokantalarda içki kullan - mak — mecburi değildir. Fakat, bu- İnu itiyad edinmiş insanlar arasında- İki müşteriler de fiatlârın pahalılığı yyüzünden yemeklerini evlerinde al- mağı tercih etmektedirler, Binaenaleyh, yemk fiatlarının u - cuzlaması için rüsum meselesi bağ- ta olmak şartiyle ikinci bir nokta vardır. O da, lokantacı esnafının bu gün bir kaç elden geçtiği için yük- sek fiatla tedarik ettiği gıda madde- lerini, lokantacılar cemiyetinin vü- cude getireceği bir kooperatifle da- ha ncuza ve daha iyi cinslerini ala- bilmek imkânını bulmaktır, Bu kooperatif için vaktiyle yapı- lan teşebbüsler, hükümetçe de tâb - dik edilmiş, muvalık görülmüş; fa- kat cemiyet bu işi helletmemiş, et- mek istememiştir, Hattâ, bu işi dö- ruhte eden bir müteahhid cemiyet (Devamı altıncı sahifede) dir. miştir ki: - Yemek fiatlarını ucuzlatmağa imkân yoktur, Ancak sürümü arttı. racak tedbirler alınırsa belki bu fi- atlarda bir değişiklik olabilir Bu - nun için de benim bulduğum çare şudur: Lokantaların tahdidi'mi? Lokantaları tahdide tâbi tutmak! Vaktiyle eczaneler için alınan bu tedbir ilâç ifatlarına müessir olduk- tan buşka eczacıların İkazanclarını da arttırmıştır. Halbuki bugün lo- kantaların müşterilerini - paylaşam| köfteci, kebabcı dükkânlarının çok- luğu, bir de mahallebicilerin seb- zeden başka yeme kde satmaları kar Iştında en önleyici bir tedbir olabi. lir. Bu hususta belediyeye şifahen müracaat yapan cemiyet bir fayda temin edememiştir. Eskiden fazla| olan sürümün azalması karşısında bu tahdid işi ihmali caiz olmıyan 'bir keyfiyettir. Ahçı mektebi lâzım mı? Diğer taraftan ananevt türk ah - İçılığı da bugün kaybolmak tehlike- sindedir, Türklere mahsus yemek - lerde nolan bir kısım hamur işleri- le baklava ve benzeri seçme tatlı - Türk yemeklerinin — ustaları günden güne azalıyor, Çırakların rekabet karşısında da-

Bu sayıdan diğer sayfalar: