4 Nisan 1938 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 6

4 Nisan 1938 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İstanbul;îa VKaragözd"e istanbul! — Karagöz T p Edebiyat fakültesi doçenti Sabri Esad, ilk Karagözün Orta Asyada görüldüğünü ve oradan garbe doğru yayıldığını söylüyor - Demek meydan kuşteriyi Bursada aramağa mahal yok, Mustatil — bir byaz bezden yok, Mustatil bir be. ce, karagözün şamar oğlanı — birer bebe ruhu kesilirler, On dokuzuncu lasrın ortalarında İstanbulu - ziyaret eden meşhur Fransız — edibi G. dö, Neeriol anlatıyor, “ hükümet ge - celeyin sokaklarda fenerle dolaşıl- masını emreder, Halk karakollane- de sopa yememek, külhnn temizle- meğe mecbur edilmemek gibi gayet meşru bir endişe ile fenersiz soka - ğa çıkmaz, Fakat Karagöz Kuşteri meydanına içinde mumu olmayan İbir fenerle — gelir, Tabii yakalar - llaı'. Fakat Karağgöz yakayı kurtarır. kütlesinde öylece şeklini — aldıktan sonra gayet tabil olarak, kendine sa) Jrayın kapılarını da açtırıyor. Fakat! Enderun yetiştirmeleri, halkın böy- lece saraya girmesinden hu olmuş olacaklar ki sultanların di nü, Şehzadelerin sünneti, zafer şen- likleri gibi fevkalâde hâdiselerden bahsettikleri surnamelerde halkın bütün ibdama ancak bir kaç kelime tahsis ederler. Bu belki de malü - mu ilâm etmemek endişesile böyle omuştur. karagöz Gazi boşnakla veya Tuzlultir, Bu itibarla halâ stanbulda, kö - Deli Bekirle perdede alay eder, Sa-İşede bucakta bulunan tasvirleri bir rayın cüceleri bile - ki cücelikleri|araya toplayabilseydik, hiç olmazsa nisbetinde azametli ve tehlikeli i -|evelki asrın türlü türlü kıyafetleri- (diler . Şeyh Kuşteri meydana gelin-|ni hakiki bir ralizmle yaşatan — çok hh Nigâr da eski batakhaneleri sey - rederiz, Mal çıkarma oyununda define &- rayıcılığından sıdkımız sıyrılır. Sa- lancak, bayram yeri olan her arsa- nın olagan sergüzeştidir. Odolluda ve sünnette pehlivanlığın bütün an- anolerile tanışır ve sünnet düğünle- rini bir daha başarır, Tahmis, Tah - takaledeki kahve dövüzülerinin ha-| lildir. Leylâ ile mecnun, Ferhadia Şirin| Tahirle Zehra, Arzu ile Kanber, bi-| İze edebiyatın halk satirı ile tashih edilmiş bilânçosudur, Bunlar fasıllar... Muhavereler de böyle, Fakat sabrınızı suiistimalet - memek için muhaverelerden bah - setmiyeceğim, orijinal bir etnoğrafya müzemiz © - lurdu, *»Projeksiyon İstanbulda bütün içtimaf hâdise- leri adeta günü gününe tesbit eden perdede, bugün bile tarihe karışmış olan tabloları bütün canlılıkları ile temaşa etmek mümkündür. İstan - bulun hiç hali yoktur ki - bütün giz- li tutulmak endişelerine Tağmen - İya bir muhaverenin yahut bir fas - İlın bu nevini teşkil etmesin — Esir İpazarlarında köle ve cariye alım satımını ağalıkta görüyoruz. !ŞEHİR MESELELERİ ( inci sahifemizden devam) — Yemek fiatlarının ucuzlaması reisi bay Mustafaya müracaat ede-| rek, kooperatife beş liralık sehim- lerle lokantacıların iştirakini cemi -| yetin temin elmesini istediği zaman bay Mustafa müteahhide kendi ki- lerini göstermiş: Benim kooperatifim budur, Bu işe karışmam! Demiştir ki, bu da kooperatif te-) şebbüsünün cemiyetçe geliştirilme- diğine bir misal olarak kaydedile - bilir. Ucuzluk meselesinde rüsum - ve| kooperatif işinin tetkiki icab eder, Yoksa tahdid br çare değildir, Farz delim ki Tokatliyan lok etrafını fırdolayı kebapçı, köfteci, aşçı, mahallebici sarsın! Yine onun müşterilerine zerre kadar mâni teş- kil etmez, Sonra tahdid ticaret ser- bestisini ihlâl eder mahiyettedir, Mekteb işine gelince: Buna hiç lüzum yoktur. Çünkü ahçı, kazan başında bilfiil kepçe kul lanarak yetişen sanatkârdır. Mek - tebden aşçı yetişmez, yetişemez... Eğer ananevi Tüzk ahçılığının ih - yası cemiyetçe gaye teşkil ediyor- ssa, bunu, 6 ayda bir açacağı mükâ - fatlı müsabakalar ve imtihanlarla temin mümkündür. Asıl, okantala- rın servis kısmında çalışan garson- lar için bir mektebe lüzum vardır ki, cemiyet bunu şimdiye kadar; ol- vel rin mühim bir kısmını alan kebab- 'cı ve köfteci dükkânlarının gün geç- tikçe artmasına bir nihayet veril - melidir, Rüsum meselesi bu işte i- kinci derecede kalır. Çünkü sürüm | ziyade olsa fiatlar ucuzlamakla be-| raber bu miktardan züsuma bile ta-| hammül kabildir, Bugün lokantacı- | lar arasında rekabet vardır. Ve bu rekabet yalnız fiat ucuzluğu değü, porsiyonlardaki fazlalığı salata, tur- şu gibi garnitürlerin bedava veril - mesini dahi intac etmektedir. Ve şu muhakkaktır ki: eğer tah- did işi yapılmazsa lokantacılığın â- tisi karanlık görülmektedir, —Ahçı mektebine muhakkak lüzüm var - (dbr, Ustaların ananevi Türk yemek- lerindeçirak yetiştirmemek hususun daki ısrarlarının bu suretle önüne geçilebilir: yoksa bu gidişle 5—10 sene sonra piyasada baklava yapa- cak, nefis türk börekleri hazırlıya- cak usta kalmıyacaktır, Kooperatif lüzumlu bir iştir. Yal- nız esnaf bu bhususta ikiye ayrıl - makta, bir kısmı istedikçe diğer kıs- |a istememektedir. Onun için ce- imiyet bunu halledecek bir formül bulmadıkça işe girişemiyor, Ucuz yemek için çare: mümkündür, Fakat bir şartla: Ev- |J , lokantalar mıntaka ve seratle-|İ| re göre tahdid edilmeli, müşterile- || Fakat ne olursa olsun Karagöz, beş! Fener taşımak emredilmiş am - Büyük evlenmede İstanbulun| Nihayet perde de, İstanbul sokak asra yakın bir zamamdanberi İstan- bula kurduğu yerdede — küçükleri| eğlendirerek, büyükleri düşündü - rerek, halkır her devrindeki endi - şelerine, tenkidlerine, sevgi ve te - ferruatlarına en samimi bir tercü - man olmuştur, | Şimdi artık mevzuumuzun ikinci| kısmına girebilirz: Karagöz de İs-| Biraz kuşteri meydanının İstanbul olduğunu — söylemiştik. Hakikaten, Karagöz perdesi, İstanbulu — bütün tiplerile bütün örf ve adetlerile ak- settiren bir aynadır ve bu aynanın gözünden ne eğri bir karakter, ne de yanpiri bir hâdise kurtulur, ma fenerde müm — olması mukayyed değil, da takması tenbih edilir. yakılmamıştır. yakmak tasrih edilmemiş, Juncu asırlarda kadın ve erkek gi - İyim, kuşamının geçirdiği istihalele- Ti de takip etmek mümkündür. Karagözün aktüaliteye meftuni -| iyeti her devrin zihniyeti ile — bir - likte kıyafetlerini de tesbit etmiş - HİKÂYE İsmi yazılam (4 üncü sahifeden devam) levime geldi, Ve: — Maalesef, dedi, sizinle alâka - İmızı kesmek mecburiyetinde kal - dik. Sebebini sorrmadım, Başımı önü- ime eğdim. Anlamıştım, | dar mahirane kullanır, Bu perdede * Biyaset tenkid edilir. Hatta yeniçe- 4 Ti zorbalığına bile dil uzatılır. Halk , dediğimiz harikulüde pisikolog, yi - 'e bu perdede en harikulâde — üpi we karakter tasnifi yapar ve (pi- Bikolojiestiö)adını verdiğimiz ilmi yi ne harikulâde bi hadesle işler yine bu perdede, halk dediğimiz hariku- lâde, sosydoğ, bütü an'analeri, hü- Tafeleri, adetleri ve hâdiseleri ken- di aklıseliminin mehengine — vurur, Welhasıl kuşteri meydannda bü - tün İstanbul ihtiman verir ve İstan- bul Türkü insanlara ve hâdiselere verdiği numarayı derhal — lândan gekinmez, Perde, u ö takip ::"hğğfâ_ Çelebide oku. |St adam akıllı pataklamak sevda- yoruz: On yedinci asrın meşhur Kir| ©& düştüm. Çalıştığın yerin adre-, nanmneknumnı,wa.;':“"d' bana... Soluğu burada al-| =dâ';!=n”“' "“"âî“l_’r:':nj Yorulmüştü, Nefes almak için bir| e gülyoklez. S”'ümm.m"" elerinde ga |*7 dürmasından istifade ettim: rip ballerinden ve gülünç korkula-| — Şimdi, sıkılmadan bana dayak Tindan uzun uzun bahsedilen afyon |9tmağa mı kalkacaksın! Halbuki se- tiryakileri de perdededir. 17 inci a. İninle pek âlâ anlaşabiliriz. İsokağa fırladım. Karşıma 194 Yusuf İZiya çıktı. Hani, ona da aksak, diye isim takmıştık! Gözlerim dola do - la, başıma gelenleri anlattım, Senir için, ne muzib çocuktur, deyince, emirde Kendisine mum Karagöz yine sokakta elinde fener, fenerin içinde de mum. Fakat mum — yine Zira emirde sokakta fener taşı - mak mecburiyeti varsa da mumu Şu bir kaç misal, karagöz muha - vere ve oyunlarındaki satir kudre- tini gösterdiği gibi derhal aktüalite-| e uymak seyyaliyetini de belirtir. Perdede, bugün elimizde nasılsajmümelce olan mesirelerine ayak ba-| ikalan tasvirler sayesinde 18 inci, 19 Çıktıktan sonra şapkamı giydim, (” aktüali: ; |senden müthiş bir intikam almak, İmühteşem düğünleri — gözümüzde| canlanıyor, Cazülar, bize — büyüye olan halk - itiyadlarını gösteriyor. Hamam muayyen bir devrin karı -| şık ahlâkı hakkında bizi tenvir e - ider, Orman, suru aşınca bizi bekle - iyen tehlikeleri anlatır. Şairler, son İzamanlara kadar Tavukpazarındaki kahvelerde sürün giden halk şair-| lerini ve bunların karşılıklı söyleş-i melerini canlandırır. Kayık, Haliç- le Boğaziçinin günlük macerasıdır. Bahçe ile İstanbulun bin bir safaya | larında dolaşan tiple, kendi zihniyet- leri, kendi şiveleri ve kendi kıya - fetlerile arzı endam ederler, Kara- gözü yaratan halk espirisi, kendi | İçinden olsun, yabancı olsun çeşi çeşid insanların değişik karakter lerini,, hâdiselerin mehengine sür - 'te sürte tesbit etmesini bilmiştir. Bu bakımdan perdenin — meçhili sanatkârını, memleketimizin ilk ka-| rakter pisikoloğu olarak selâmlıya- biliriz. Nasıl bizzat karagözle Ha- lelad. insanlığın iki ölmez tipi ize, diğerleri de — halkın o harikulâde! müşahede vahdetinin yine ebedi bi- rer delilidir. Perdenin canlandırdığı bütün bu beşeriyeti, birer, birer gözden geçi - rip halik dehâsına hayran olmak, bir. musahabeye sığamıyacak kadar ge-| niş ve derin bir mevzudur, | Bu itibarla sayın dinleyicilerim - den beni mazur görmelerini rica &-| deceğim, Söze başlarken maksadım, İstan- bul ile Karağöz arasındaki bağı te-| barüz ettirmek bulunuyordu. Söz - lerimi bitirdiğim şu anda, bu me| sarız, Baskın, merhum Ahmed Ra- simin uzun uzun anlattığı garip bir | adetin hievidir. Canbazlar bize bir| İloncanın çok pitoresk merasimle .| İrini bir daha yaşarız. Tahmis, Tah- hürafelerine Karagözün nasıl bal - ta savurduğuna şahid oluruz, Kan- " A ıyan hikâye « izeltmek imkânını kaybettim, Bun- İdan sonra da evlenmiyeceğim, Se - Dedim... Fakat sana bir akıl ve-,huzurunuzda Türk halk dehâsına yerek bütün bunları tashih edece -|Olan hayranlığımı izhar edecek bir. im, |fırsat buluşumdur, Bu haz, — bana, — Yine bir oyun oynıyacaksın! |noksanlarımın elim azabını unüttu-! Temin ettim: racak derin ve içtendir, — Vallahi değil... Tavsiyem ga-. (Bitti) yet ciddi... Evleneceğin zaman, ba-| —a ——— bası olmıyan bir kıza talib ol... aa Nusret Safa Coşkun| —* Çöcük haftası 23 Nisanda baş. du, oluyor, olacak diye sözle geçiş- tirip gitmektedir. Mahallebici dükkânlarının tavuk, çarba ve pilav satmaları da yine lo- kantacıların yaptıkları bir işin ne- icesldir. Bu hususta yapılan müra- caata onlar haklı olarak «öyle isel 'siz de mahallebi, sütlüç, ve tatlı sat- mayın. şeklinde cevab veriyorlar ki bu da yerinde bir cevabdır, Yemek fiatlarında ucuzluk temi.| 'ni için, cemiyetin alacağı tedbirleri, belediyenin tasvib edeceğine şüphe| bile etmem... Bu işe o noktadan başlamak gerektir. | Bu salâhiyet sahiblerinin sözleri İgöz önüne alınınca yemek fiatların- 'da ucuzluk zarüretinin halli için 10- kantacılar cemiyetinin teşebbüsle - rini beklemek meeburiyeti var de - nilebilir. Belediye, bu husustaki tet- kiklerinin neticesini muhakkak ki 'yakın bir zamanda verecek; ihtiyaç- ların ön safında olan (yemek) me- selesini Lalkın lehine ucuz bir fi - atla helledecektir, Bugün, (harcı â- ve arl Hakkı Rüşen, Eyüb Sabili, birlikte Madmazel Miçe - Pençef sinin iştirâkile Halk gecesi Localar 100 hef Çarşamba günü akşamı tiyatrosunda büyük gala, Çi güzelleştirme kurumu adın Naşid ve heyeti, Halk © Muallâ Konseri, Garden Bar teleri. ... Ertuği Sadi TİYATRO Bu akşam Kadıköy (Sürej ilk defa olarak büyük vedvil KONTAK YAPTI Jem) sayılan yemiek listelerini: et, kuru sebzeler, pilâv ve çarba teşkil etmektedir, Bir kısım Jokantacıların fikrine göre| de (harcı âlem)listelerin fiatlarında| Lakantacılar cemiyeti ikinci rei-|yapılacak ucuzlama gayeyi temine| si de şunları söylüyor: kâfi sayılmaktadır. — Lokantacıların Diğer taraftan lokantacılar cemi-|umumiyetle tahdidlerini istedikleri| iyeli ikinci reisi Mehmed Eııxılanllıdhe ve kebabcıların bu husustaki| da bumeselede fikrini şöyle izah e-|fikiriçrini de başka — sayımızda bil diyor: direceğiz! Dülger balığı Marta! (5 inci sahifeden devam) Zabita memuru şaşırmış, kalmış>| taı, Kadının bu şarlatanlığına hiç ih- — Bunların hiç birinin aslı yok, Cüzdanı aşırdığım da yalan, Memu-! rTunuzun uydurması, İsbet edeceğim lolmaz mıydı? - Beni 80 çıplak kadın rolü oynam tarmış, zahmete sokmamış olu muz... dı, senelerden çok parlak ve olmalıdır. : Yurdun istikbal ümüdi olal niminilerimize şen bir ba; çirtmek için şimdiden hazırla! Saat on bir olmuştu. — Kö kalktı: — Ben, dedi, devriyeye çi ğam. Siz de evinize gidiniz... Ya para cüzdanı, paranın diyorsunuz, değil mi?... Vakanın on beş sene evvelil olduğunu söylemiştim, Herif ger balığı, fırsattan istifade ile kah- B jveye girdi. | Bunda hatâ etmişti. Çünkü me - *mur, resmi bir polis memuruna işa-| ret etti. Ve birlikte kahveye girdi. |Ye Dülger balığını aldı, çıkardı. Ka- İönünde tavrını büsbütün değiştirdi, 'rakola götürdü. Kadın, — komiserin |Sanki kendisini niçin yakaladıkla -| |Folunu, sonra kombinezonunu çı kardı. Bunları çıkarırken eviriyor, İçeviriyor; astarlarının arasında bir |şey bulunmadığını komisere göste -| riyordu, Yalnız bir ince mayyo ile| kalmıştı, | Çorablarını çıkardıktan sanra, ko-| miserin karşısındaki koltuğa otur - du, ayaklarını birbirinin üstüne at- sırda zorbalar bic akşam kadın ha- — Her ümid bittikten sonra mı?. NOT : Bu hikâyenin izmi (Eşek he - İrtifn damadı) idi, Fakat birçok mu - harrir arkadaşlar biraz kaba olduğu- İnu ve okuyuculara tuhaf geleceğini İsöylediler. Bunun içindir ki hakikt izmi başlık olarak koymaktan çekin- dim, Bu ismi, hikâyeyi. okuduktan sonra, okuyucularımın hiç te kada 've tuhaf bulmıyacaklarımı ümid e- 4 Çöcük bayramı haftasının ilk günüdür. Yavrularınızı bayram için | Komiser: hazırlayınız, Son Telgraf Sağlık servisi (rmı, getirdiklerini bilmiyormuş gi-) bi Bir vaziyet aldı. Bir adamla otu- rup içki içmesi bir kabahat miydi?, — Madam, dedi, Beraber bulun - duğunuz sarhaş bir adamın cüzda - nant aşırmakla itham olunuyorsu -| 'nuz, Zabitai ahlâkiye memuru biz - zat görmüş. Sonra kendisini takip (etmek istememiş, yolda rezalet çı- tı, ve: — Şimdi emin oldunuz mu, müs- yö?... dedi. Cüzdanı aşırmadığıma... Bu sırada zabitai ahlâkiye memu- ru cebinden mahud cüzdanı çıkar -| İdı, komiserin masas: üzerine koydu: — şte çaldığı cüzdan... Kahveyel| girdiği zaman kanapelerin birinin altına atmış, Patron verdi. Dülger balığı hiç istifini bozma - dan: mamlarını basarlar, Ertesi ukşam|Hem sevgilimi, bem vaziyetimi dü- Potlis Romanı: 1 SİYAHLI KADIN ğ e Emniyeti umumiyenin en üst ka manca ve uçları sivri kesilmiş sa -| tında kendisine tahsis etirdiği kü-İkalı ağarmağa başlamıştı. Her şeyi-) gük yazıhanede Achille Bastien ken|ne herkese tatlı, tatlı — gülümserdi İgırtlağında duyulduğu zaman | Tafsilât bekleyiniz diyorum. polislerin içinde en mahir bir hafiye|de oldukları zaman onlara barcmet| idi, re vazifesi görürdü. Çok müdekkik olmıyan bir insan| Bunu etrafındakilerin nazarı dik| onun fizonomisindeki iki ufak işa-| katini ve ehemmiyetini celbeden bu reti görmeden geçebilirdi. Bunlar -| gıcıklara hiç te ehemmiyet verme- |dan bir tanesi arada bir gözlerinin|yen insan Achille Bostein'di, Jiçinde çok zeki bir aşığın “madeni |— p, y üsitbetÜÜyİ aöüle, ah pırıltılarla yanması idi, İkincisi de y masanıR üatünde raporlar oku < yallız onu / yakından tanıyanların ymuştu, Sonra bir mesai arkadaşı ta bildiği bir tikti, ilerdeki küçük bir yazıhanenin ö - Ete Achille Bostien'in bir — tiki'nünde çalışırken o kemali sükünet vardı. le iki gündür başladığı bir kitabı e- | şüncenin peşinde olursa hemen o -| Bu kitap Balzac'ın bir romanı idi.| 'nu bir gicik tutar ve öksürmeğe baş|Balzak onun için polis romanlarının lardı, halikt idi, Ömründe Edgar Wallase Çok tütün kullanan — insanlarda ve Gaston Lercur'ın hakikt po - pek tabif olan bu öksürükler onun|liş romanlarını okuyamamış — olan bir/Achille, Balzak'ın kitaplarına — bir karmiş, gelip geçenleri başınıza top /lamışsınız.. — Bunu evvelden söyleseydiniz Eğer zihnen bir izin veya bir dü-|line almış ve okumağa koyulmuştu.'an Ve şimdi okuduğu parça da bu. 'nun kahramın olan Curentin, © po- bsin fevkinde olun bir nevi manevi #maniyet müdürü bulunan bu adam kendisir.c selef yapacağı adama pro| gramını anlatıyordu: Küçük görümcek diye izah edi-| yordu, Fakat nuazzam işler yap - mak, bunun gidi böyle bütün kon - focu mevcud bir mahzende otur - razk ve işığa hizmetmek, her — an| €mrine amade, her an fedakâr, her mutt ve her an hazır olan görül- (mez bir orduya sahip olmak. — Her şeyin hakikatini bilmek, Ve bütün ipler burada elde tutulduğu — için hiç bir izin karşısında şaşırmamak, Her duvarın öte tarafındakini gör - di bugünkü cemiyet içinde bir dip- lomat maskesi altında yaşıyarmuş gibi tahayyül etti, Bir irad sahibi zengin, hiç bir zaman hakiki şahsi- »yetini ortaya vermeden polisi iş - gel eden bütün karışık işleri idare, eden adam. Omuzlarını silkerek... Ah — diye| düşündü. Eski zamanlarda böyle şeyler olurmuş, Bizim vaktimizde bir adam için böyle iki şahsiyet sa- Yahud da bugün bütün bütün baş- (ka olarak tekrarlatabilir. Eğer po - lis tarihini insan bir gözden geçi - rirse, yakın zamanlara kadar etraf - larını aldatmış ve iki şahsiyet mu-| mek, her sırrı bilmek, bütün kalb - hafaza etmiş ne kadar çok hiylekâr- lar dolandırıcılar olmuştur. T " /de rast geldiği güzel bir kadi 'di. Onu düşündü, Onun böyi hayat yapabilecek tipte bir olduğunu düşündü. mişti. Madam Corentin iki kere büyük bir me: tekrarladı. Sonra ciddiyetini ! narak tam yeniden okumağa iyordu ki kapı birdenbire açı disini çok sardığı belli olan bir ki - tap okumakla meşguldü, Uzun senelerdenberi hususi M_Wumdmmhmw#mw' tien elli bir adamdı, Vel Hımıuom;nîddm)..-i.n,a._w__ aei ontfetard sokağında dünyaay gel- mesleğinin ne olduğunu| BAA K e aNi K Di ” Onu ilk görüşte itibarlı bir tüc - ihtardı. Achille Bostien yalnız tah- kere başladı mı elinden bırakmaz- bir|“Er evet hem de Marsilyalı bir tüc-| İteşşuuri bir ışık sezdiği zaman, doğ-|dı, Çünkü ötekilerde sahte hikâye- ru izi bulduğu zaman kendisi — de|ler, berikinde beşerin bütün faali - / İfarkıma varmadan öksürmeğe baş -|yetleri ve insan hayatının bütün ha ü kikatleri vardı, Wmmudgıımh Şimdi elinde kitap Bal - tuttuğu ( leri ve bütün vicdanları karıştır -| Fakat erkek oldukları için kolay- mak, lıkla şüpheyi celb etmişler ve haki- Cildi bitirmekteki telâşima rağ - ki hüviyetleri meydana çıkarak yı« men Achille bu parçayı bir kere da kılmışlar... Zamanımızda böyle bir ha okudu ve başını kak role iki muhtelif hayatı idareye an En basit hakikatlere karşı dalma|cak bir kadın yakışı İnin yüzünden bütün bunlar, anlı - Tamıma ancak kısmen erişmiş ol -|timal vermemişti. Kadının feryadı-| Size... » Bi bi decede sarhoşt! iyor musun? 'düğumu görüyor ve üzülüyorum. — |nı işilenler duruyor, zabıta memu -| Dedi, Ve ayağa kalktı. Yavaş ya- Çi de düşürdüğünü zannetm Z Anlyeill Yegâne tesellim, bana bu akşam Tüna hain hain bakıyorlardı. Dül -| vaş soyunmağa başladı. İlk evvel ,, Güzdanda pek çok para da On frank kadar bir şey... üzerinde de bulunmamıştı. M yapmıya imkân yoktu, Kayıb lar dairesine gönderildi. M kapanmış oldu, İşte, Dülger balığı, m den treni konitrole gittiği zam tarıma gelen vaka... 'Trenin yolcuları salondan $' dışarı çıkıyarlardı, G dalyeleri - kaldırıyorlar, üzerine koyuyorlardı. Dülger ğinin yaşlıca ve uzun sakallı bar tavırlı bir adamla berab kola geldiğini gördüm, nünden geçerken hafifçe gözünü kırptı. Sanki: «Nihaştl kaladım...» demek istiyordu, Ve Dülger balığı, 732 mt trenih muvasalatında birini lamıya muvaffak olmuştu... Ona bir hayat çizecek d kat Achille Bastien bir hayal) zun müddet meşgul olacak in5 ğildi. Nihayet mülâhaza ve lerini şöyle bir neticeye bağlı “Eğer Balzac zamanımızda saydı bir Mösyö Corentin tip bir madam Corentin tipi yaf dı,.. Evet bir madam Corentifl Bu buluş kendisinin de ha

Bu sayıdan diğer sayfalar: