July 15, 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3

July 15, 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

l Amerika Bitaraflık Kanunu l Avrupa Sulhü ve Amerikalılar Amerikanın İstikbalini Tayin Edecek Şey Şerait ve İhtiyaçtır Bitaraflık Kanunu Amarikanın Harbe Iırııısını lılıııııı Avrupa sulhunuzn istikbali A - merikâlıların yeni dünya haricin- deki yerlerde cereyan eden vuku- da karşı alacakları vaziyete ne kadar bağlı olduğu görülüyor. Bu- nun yeni bir misali Amerikanın bitaraflık kanununu değiştirip de- Kiştirmemesi meselesile bir kere daha anlaşıldı. Telgefaların günü gününe ver- diği haberleri tekrarlamağa lü - zum görmeden Amerikanın bi - taraflık meselesini daha sonra na- Sil bir safhaya gird'ğini yeni ge- len gazetelere bakarak yazmak faydasız olmasa gerek. Harbeden memleketlere silâh, mühimmat ve sâire gönderilmiyecek, bitaraflık kanunu bunu söylüyor. Çünkü A- merikslılar başka yerlerde olan ve olması muhtemel barblere gir- mek istemiyorlar. İstikbalin gösterdiği bu lüzum üzerine bugünkü Amerika Cum - hur Reisi bitaraflık kanununu ta- dil etmeyi parlâmentoya teklif ettirmiştir. Bunun için Hariciye Nazırı âyan ve meb'usan mecliş- lerine müracaat etmiştir. Fakat ne görülüyor?. Meb'uslar Üç Genç Kızın Berline Gitmesi Hâdise Oldu Çünkü Bunlar, Hitlerin Bile Alkışladığı İngiliz Artistlerdir İngiltere ile AL manıya arasında bir harb mi olacak?, Almanyada bulu - man Avrupalı mu- habirlere göre Al- man halkı böyle bir ihtimali düşün- meyi hiç istemi - yor. Esasen buna imkân da görmü » Yormuş. Ortalekta böyle harb lâkır diları ölürken İn- giliz artistleri de Almanyaya git - mekte tereddüd et miyorlar. İşte ge - çen gün İngiltereden giden üç san-| atkâr kız Almanyada o kadar al- kışlarmıştır ki onların bu'soya - hati pek bellibaşlı bir hâdise ol - müştur. — Belkis, beni mahvettini, Bu üç kızın seyahatj bir hâdise oldu Bir Amerikan harb gemisi meclisi şung karar vermiş oluyor: Harbeden kim olursa olsun Ame- rikadan peşin para vermeden ve kendisi gelip almadan hiçbir şey satın alamıyacaktır. İleride bir harb olur da meselâ Fransa ve İn- giltere parasını sayar ve almak için de gemilerini yollarlarsa A» merikadan birçok oşya alabile - ceklerdir. Fakat buna müsaade e- den Amerika meb'usları harb mal- zemesinin satılmasına — kat'iyyen razı olmamışlardır. Yiyocek mad- | İngiliz san'atkârları Berlinde Vinter Gardende Hitler tarafın - dan da alkışlanmışlardır. Gelecek aya kadar Almanyada kalscaklar- miş. deleri ve saire satılacak, fakat harb “maddeleri verilmiyecek, Halbuki Reis Ruzyeltin maksadı bu değil- dir. İstikbalin ihtimalleri düşü - nülünce Amerika bitaraflık kas nununun meb'uslar meclisinde bu şekli alması Avrupada da hoş kar- şılanmadı. Silâh ve mühimmat ve- rilmiyecek. Halbuki Avrupada bir harb çıkarsa Bahrimuhitiatlaside Alman donanması dolaşamıyacak- tır. Onun içit İngiliz ve Fransız do- manmaları bu denize hâkim olarak Amerika ile Avrupa arasındaki nakliyatı ellerinde bulunduracak- lar. Fransa ile İngiltere bu tak - dirde istedikleri gibi Amerikadan silâh, mühimmat yüklenip getire- bileceklerdir. İşte istikbal için yürütülen he- sab bu olmuşta. Almanya İle İtal- ya bunun böyle olacağını bilince Avrupa sulhunu tehdid edemi - yeceklerdir. Amerika mebtusları” bitaraflık kanununda silâh ve cephâne ve harb malzemesinin kimseye sa » tılmıyacağını kararlaştırırken şü- nu ayırıyorlar: Harbe yarıyan di- ğer maddeler, Bunlar ne gibi maddelerdir? Herhalde nasıl anlaşılmak İste - nirse öyle tefsir edilecek olan bü müsasdeye bakılırsa harb için bi« rnci derecede elzem olan mevad- dı iptidaiye buna dahil olduğu gi- bi petrol ve hattâ harb tayyaresi olmuygn hava vesaiti de buna gi- rebilecektir. Bu takdirde ileride bir harb olursa İngiliz ve Fransız gemileri Amerika limanlarına gi- rerek bu çeşid daha kimbilir ne kadar maddeleri alıp Avrupaya getirebileceklerdir. Tablidir ki parası verilmek şartile, Silâh ve mühimmat alamıya « caklar. Bu da anlaşıldı. Amerika- da Cumhur Reisinin geniş salâ - hiyetleri vardir. Fakat netice iş âyan ve meb'usanım birleşmesile (Devemı 7 inci sayfada) MERAKL! ŞEYLER UYUTUCU OTLAR Amerikanın meşkur nebatat â- limlerinden Vernon Balley, Skra- mento dağlarında tetkik sevahati yaparken bir pınar başında ça - dirini kurmüş, hayyanlarını da, serbest bırakmış, Beygirler etraf- taki otları yemiye başlamışlar. 'Tesadüfen geçen bir köylü âli- me: — Dikkat ediniz, demiş Beygir- leriniz haftadan evvel u, a. cıramazsıtlız, Ertosi günü, beygitler, az ot ye- dikleri halde kalıp gibi yatmış - lar, kalmışlar. Daldıkları derin uykudan uyandırmanın imkânı olmamış. Kırk sekiz ssat sonra göz lerini açmışlar. Yerliler, bunu bildikleri için © otlardan kat'iyyen hayvanlarına yedirmiyorlarmış. Alim, bu ottan bir suyku ilâe» mak için uğraşıyormuş. ÇÖPLERDEN NASIL İSTİFADE EDİLİYOR? Paris beldesinin çöpleri, sabah- ları saat 6 buçukla 8 buçuk ara - sında otomobillerle toplanır. Her etomobilde bir süpürgeci, iki çöp- Çü ve bir de paçavracı vardır. Bir otomobil, 150 evin çöplerini alır. | Paris belediyesin'n 705 çöp oto - | mobili vardır. Toplanlın çöpler, Paris civarında Romenvil, Sen 'Tuen ve İvride bulunan fabrika « lara götürülür. Paris belediyesi çöplerden isti- fadeyi daha doğrusu bunları kal- dırmak için sarfettiği parayı çı- karmayı düşünmüştür. İlk evvel çöpler, gübre maka - ra bundan vazgeçildi. Kışın mah- mında kullanılmıya başlandı. Son- rukat yerine kullanıldı. Şimdi de elektrik istihsal ediliyor. Bunun için de senede - 735,000 ton — çöp sarfolunuyar. ESKİ FRANSIZ BAYRAĞININ RENGİ NASILDI ? İlk Fransız Kralları Sen Marten tenin shfadı idi. Bu şebeble bay- rakları lâciverd ve renkli idi. Ke- | narlarında Sen Martenin tasviri vardı. 1789 da Fransız bayrağı kırmızı | ve lâcivend idi, Beyaz rengi ilâve eden Lafayettir. Doktorun Öğütleri: Peklik Bir çok sebeplerden ileri ge- lir: barsakların ataleti, gü - den barsağının iltihabı, ada- lenin zaâfı, ilh... Pekliğin önüne geçmek için müshil, müshil hapları ve şe- kerleri almak doğru değildir. Az sonra bunlara alışılır, te- sirleri görülmez. En iyisi sütü mümkün mer- tebe az içmek ve bol yeşil seb- ze ve meyva yemektir. Ye - meklerde, fazla zeytinyağlı salata mutlaka bulundurmalı, Bu allenin vaziyeti çok iyi idi, Ne kadar iyi olduğunu anlamanız için, size şu kadarını söyliyeyim: 18 219 yaşlarında güzel bir kızları vardı. Bu kızları için, tamamı üç hoca tutulmuştu. Bir İngili cası, bir piyano hocası, bi nastik hocası.. Evlerimiz yanya- na idi. Çok zaman, ders esnasında, muallimle talebenin konuşmaları- ni duyardım. En çok hoşuma gi den jimnastik hocasının ders ver- me gekli idi. Jimnastik hocası or- ta yaşlı bir Madam idi. Bütün yaz, komşunun kızı. bu üç muallimden ders aldı.. Piyano- da ne kadar ilerledi, İngilizceyi ne | kadar söktü, jimnâstikte ne hü - nerler peyda etti, bilmiyorum.. Yalnız, aylarca; bozuk piyano sesinden kulaklarım şişmiş, jim- nastik hocasının sinirli bağırışma- larından asabım bozulmuştu.. Sabahları komşunun kızmı, pen- | cerenin önünde otururken, görür- | düm. O, eline mayosunu alır, plâ- ja giderdi. Plâjdan geldiklen s00- | ra jimnastik dersi başlar, bunu piyano dersi takip ederdi. Akşama doğru da, İngilizce ted- risatı sırasını savardı.. Sırasını savardı, diyorum. Bali- ba, bu kız için, bütün bu dersler sıra savmaktan, yasak — savmak kabilindendi. Onda, böyle şeylere kargı fazla bir istek ve heves gö- remiyordum, İhlimal, bunu ailesi de seziyor, fakat, bütün bu ders- leri, sonradan görme her zengin a- ile de olduğu gibi, asriliğin icaba- tı addediyorlardı. Bir akşamdı. Tam İagilizce der- sinin saati idi. İngilizce hocası ih- tiyar, gözlüklü, kamburu çıkmış zatın çatlak zurnayı andıran seşi- | ni bekliyordum.. Fakat, bu akşam | İngilizce dersi yoktu.. Yalnız, o çatlak zurna sesi yerine, bi ağla- mak vardı., Kulak kabarttım. Ganç kız hüngür hüngür ağlıyor, arada bir, bir şeyler söylüyordu.. Söyle- diklerinin hepsini aynen duyami- yordum. Yalnız: — Vallahi, billâhi “anneciğim., diye tekrar tekrar yeminlerini işik tiyordum. Arada bir. babasının sesi de karışıyor, fakat, ne söylediği bel- H olmuyordu.. Kızın ağlaması ve evin içindeki telâşlı konuşmalar ve gürültü şöyle bir on dakika - dan fazla süzdü.. Sonra, darin bir süküt.. O gece, plâj gazinosuna gezmeğe çıkmadılar.. Merak et - miştim. Merakım, daha ziyade, hâdisenin iç yüzünü öğrenemeyi- şimden ileri geliyordu.” Kız, âca- ba noden ağlamıştı?.. Üç akşam sonra idi. Plâj gazi - nosuna gitmiştim. Komşunun ki- zmı, genç bir delikanlı İle dans ederken gördüm.. Üç gün evvel ağlıyan, gözyaşı döken, sanki, hiç © değildi.. Çok neş'eli Idi, gülüyor, konuşuyordu.. Kızın annesi ile babası da, bir masada oturmuşlar, dans eden kız- larını seyrediyorlardı. Fakat, yüz- lerinin hatlarında memnun bir mana yoktu., Daha ziyade durgun, endişeli bir hal vardı. Bir aralık, kızla, dans ettiği de- likanlı ortadan kaybolmuşlardı. Yarım saat kadar geçti.. Vakit e- peyee olmuştu.. Gidip yatmak üze- re yerimden kalktım.. Gazinodan çıktım. Ağaçlı yolda ağır ağır yü- rüyordum.. Karanlıkta, taflanla - rın arasında ikt gölge gördüm. Dikkat ettim. Komşunun kızı ile ' delikanlı idi. Hemen, yürüyüşümü daha ağırlaştırdım. Onlar, dalmış- lar, konuşuyorlardı.. Gürültü yap- mamak için, âdeta, durmuştum. Kulak kabarttım. Genç kız, deli- kanlıya şöyle diyordu: — Bilmessin Sadi, seninle nişan- lsnıncıya kadar ne ıztırablar çek- —— dükçe aklımı oynutacak oluyorum, Bak üç dört Dedi, Yanındaki sandalyeyi çekti, oturdu, eli- ni dizlerine vurdu: — Paşaya söyledim.. Oradan geliyorum! Diye, söze başladı. Anlattı, anlattı!, Benim ev- Tenmeğe razı olmadığımı, nişanlımdan ayrılmıya- cağımı kendisinin çok zorladığını, fakat, muvaffak olmadığını, altınları geriye getirdiğini Paşaya söy- lemiş. Paşa, çok müteessir olmuş. İnanmak isteme- miş: — Kızınızı bana siz vermek istemiyorsunuz.. Demiş, Her vakitki bol iltifatını Rüştü Efen- diden esirgemiş. Bu, — Hayır.. — Katiyen.. — Çok zorladım!. — Üç gündür, hep peki., Demesini bekliyor - — Beni affediniz. Elimde değil!. — Övey kızım, Filân demiş, fakat, bunların hiç birisini Paşa sahiel bir mazeret olarak kablu etmemiş, Bütün bu hikâyeyi öyle yana yakıla anlattı ki, Güzleri doluyor, sesi, kısılıyor, hüngür büngür ağ- lamak için, BEŞ HASTA VAR — Haydi. Dememizi bekler gfbi duruyordu. —E... Peki, sahici mazeret nasıl olurmuş?. Dedim. Boynunu büktü. Uzun uzun bana bak- tı, yalvararak: — O iki yüz elli altın daha gönderdi. Siz bun- ları da Hanımefendiye veriniz. Ufak tefek için bel. ki kendilerine lâzım olur.. Dediler!. Diye, cebinden altın torbasını çıkarmıya ko « yuldu, ilâve € — Ötekilerini de almadı, cebimde.. Dedi. Bu sefer hepsinden çok kızdım. Fakat, bağırmak yerine acı, zehirli bir kahkaha dilimin u- cundan koptu, güldüm: — Kah.. Kah.. Kah.. Ve ilâve ettim: t BENİCE — Hiç o altınları çıkarmayınız, görmek iste - mılyorum! Rüştü Efendinin gözünden bu sefer hakikaten bir damla yaş geldi. — Kızım, vaziyeti bilmiyorsun. Hırsız gibi bir adam haline düştüm, Paşa zannetti ki, seni vermi- ye razıyız, sen de razısın fakat, ondan çok para çek- rrek, onu biraz üzmek istiyoruz! Bu yanlış telâkki beni perişan etti. Hani senin varmamanın zararı yok, Hiç olmazsa şu yanlışlığı ortadan kaldırabil- sek. Ben şimdi bu paraları yine geriye götürür: — İstemiyor, varmıyor.. Dersem yine inanmıyacak, bu sefer beş yüz, bin âaltın göndermiye kalkacak. Getireyim, zararı yok, fakat, bütün bunları getirip göfürürken yüre- ğim de beraber ağzıma geliyor. Ben bu kadar para- ya alışkm değilim. Bunları geriye vermeyi düşün- gündür hasta gibiyim. Ne yemek yiyebiliyorum, ne su içebiliyorum! Belki, öleceğim de.. Bari ne bu pa- ralar bana verilsin, ne de geriye vereymi.. En samimi bir itiraf halinde bütün bunları söy- lodikten sonra, uzun bir; — Ooot. Çekti. Keşke şu adamiı görmeseydim, ömrümün 80 - nunda aklımı fikrimi yok etti.. Dedi, yine, belki bir ümit arıyarak uzun uzun gözlerimin içine baktı. — E bunun için ne yapmak lâzım? Dedim. Düşündü, düşündü, son ve korkulu bir Bgayretli — İki şey var,, Dedi. —Net, — Birisi: Evet, Demek, İkincisi Paşaya doğru- dan doğruya gi — Paşam söylediğin bu iş olmaz!. Demek. Bari hiç olmazsa arada ben yanmıya- yım. Reddetmek mes'uliyeti sana kalınca, ben na- gıl olaa yine Paşaya sokulur, bir çaresini bulur ka- pılanırım. (Devamı var) ları - Pl.), İ tim, Seni sevdiğimi - evdekile öyliyemezdim. Benim durguf düşünceli halimi gördükçe, KIf zülüyor, boşluktan canı sıkılıyt” diye, bana hocalar tutuyorla! Yok bilmem piyano hocası, İnE lizce hocası, jimnastik — hötl Bunların hiç biri beni alâk etmiyordu.. Kalbimde bir acı Wi B dı.. Seni seviyordum. Evdekli B “ 4Ben Sadiyi seviyorum.. diyt y V mezdim.. Bana aşk okutacak Olİ sen Jâzımdın.. Onlar, asıl Hootf Vi bilmiyorlardı.. Nihayet, geçen #fkid şım ağladım.. Her şeyi itiraf # Şit | tim.. Önce çok kızdılar., Sonrâ, MjiTde zımız üzülmesin diye, seninle şanlayıverdiler, oldu, bitti, e TİM. .. u RADYO © AD S ANKARA RADYOSU vi DALGA UZUNLUĞU TAR. 19,74 m, 15195 Kes, 207 TAP, 3179m. 9465 Kes. 20 1638 m. — 138 Kes. 1204 BUGÜN 18,80 Program, 18,35 Müzik (Kabare - PL) 13,45 Müzik (Küçük Orkestri Şet: Necip Aşkın). 19,15 Türk müziği (İnce saz 18 4). 20,00 Memleket saat ayarı, Sf | ve meteoroloji habetleri, 20,10 Neşeli plâklar - R. — ) 20,15 Türk müziği (müşterek "İh, solo ( İ—. .. revi, 2— Lem'i - Şehnuz Puselik ?" Rıı kı « Narı firkat şüle paş. a 8— Sedat Öztoprak - c»ı—'ırnîr K, selik şarkı - Cuşedip gi 4— Denizoğlu - Şehnaz şarkı - Yolun bulmat B—r Aif bey - Hicazkür - şarkt eç Tol, Şehnaz puselik P * : Bir halet ile. q“ 6— Lâtif ağa - kâr şark! Rüç Gönlümü bir nflı dilbaz. * ?— Mahmut Celâlettin Paft Gd Karcığar şarkı » Vah meyası A © 8— Rahmi bey - Bayati ars h; şarkı - Bana noldu & hi 9— Suphi Ziya - Muh &i kı - Titrer yüreğim. İ ni 1ö— Dede « Gülizar şarkı * Ö * vefa bi çeşmi bidat. li ml_ 2050 Konuşma — (Dış polt ) ÇS hâdiseleri). h—..[ 21,05 Temasil. e 2700 Haftalık posta kutusü __k » dillerde). 22,30 Müzik (Operet sexeıuy“' ları - PL). .q 2320 Müzik (Cazband - Plh a 23,56-24 Yarınki program. İ YARIN a 12,35 Türk müz'ği (Klasik peef l,ı* Tam). a - Ankara radyosu erkek kümt $i saz heyeti. 13,00 Memleket saat ayarı, aef ;':'—’ı ve meteoroloji haberleri. — A vn 13,15 Müzik (Küçük Orkesi” &" Şel: Necip Aşkın), oli 14,15-14,30 Müzik (Keman K | & 1357 Hicrt 1355 Bumi| Tei Cemaziyelevval Temmtf DD yi, 27 ğ ü ç — g 1939, Ay T, Gün 196, Hızır 7? 'ESİ 55 Temmuz CUMARTİ g; & ğ 1 | Vakitler | Vasati | gzanl Lı 4 sa.da. | a GAŞ * düneş | sar | 9 ETE öpe |ı220| 4S P * fkindi | 16 19 s!’ Akşam | 19 40 11'” Y İzi 37 | 1 SİRİ İmsak |2 28 6*' N

Bu sayıdan diğer sayfalar: