7 Mayıs 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 13

7 Mayıs 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bundan birkaç ay evvel, Ro- TMya kıralının karemi malısus Memurları kıralm mektuplarını aÇarken, eski Romanyanın u- fak bir köyünden gelen bir mek- tubun altında memleketin en Meşhur haydudu Karoyu'nun İmzasını gördükleri zaman hay- Tetten hayrete düşmüşlerdir. Bu Karoyu çok garip bir adam- dır( Bu yol kesen haydut, zen- £inlerin otomobillerine, büyük Çiftçilerin arabalarına, hayvan tacirlerinin kamyonlarınga saldı- Tır, bir güzel soyduktan sonra aldıklarını serserilere, çobanla- Ta, dilencilere, dullara ve yetim- ere dağıtır. Maalesef bu hay- dudun fenalıklarına birkaç katil Vak'ası da ilâve olmuştur. Çok Uzüun zamandanberi polis ve Jandarmanın birlikte tazyikine Tağmen, Karoyu, mirastan mah Tum kalmış bazı gençlerin hi- Mayesile daima yazayı kurtar- Maktadır. Bir türlü yakalana- Mıyan bu haydut bazan bir çe- tenin başında, bazan da tek ba- $ma ortalığı kasup kavurmakta- dır. Romanyada bir numaralı hzlk düşmanı ilân edilen Karo- Yu günün adamı olmuştur. Karoyu'nun kırala yazdığı Mektup şudur: “Haşmetlü, — senelerdenberi Bizinle konuşabilmek fırsatı pe- şindeyim, Son zamanlarda Be- lenyes taraflarında ava çıktığı- » Tüzi öğrenince, bu eğlenceye da- Vet edilmek şerefine mazhar ol- Madığım halde, yüzlerce kilo- Metre mesale alarak oraya gel- dim, Size tesadüf edebilmek için gece gündüz yürüyerek yor- gunluktan yılmadım, Ne çare i, size yaklaşmağa muvaffak olduğum her defasında son da- kikada öyle bir sürü polis ve Jandarma ile karşılaştım ki, bu adamlara karşı olan nefretimi yendiğim halde, yanınıza yak- laşmak kabil olmadı. Bununla beraber felâketimi arz ve affini- Zi istirham etmek için zatı şa- hanenizin ayaklarına kapanmak isteğile yanıp tutuşuyorum. Ah, Bevimli efendimiz, bütün jandar Malarınızın fazla kıymeti olma- dığı bir zamanda, iyiliğe dön- Müş bir haydudun size ne fay- daları dokunabileceğini tasav- Yür buyurunuz. Jandarmalarını- Zın fazla kıymeti olmadığı, şim- diye kadar beni yakalıyamamış Olmalarile sabittir. Size fayda- olmak içindir ki, hizmetleri- Mi arz ve merhameti i ediyorum. Haşmetpenah, Beç te olsa, bana ölünciye kadar $ize sadakatle hizmet edebile- Seğim şerefli bir vazife veriniş. “Ber, merhametli efendimiz, 1$- tiyakını duyduğum sakin haya- tekrar girmemi kabul buyu- Tursanız, biliniz ki, çok minn*t- tinız olan milli haydut JöZ€ aroyu'dan daha sadık bir hiz- tkârı dünyada bulamazsı- Tabiatile haydut mektubuna 'Sbir zaman cevap alamadı. Birkaç hafta sonra Kıral Ka- ':l“ı Bükreş sokaklarından araba Te geciyordu. Birdenbire polis İhcirinin gerisinde elinde bir Arzuhal tutan bir adamın ÇIrpın- 18t ve polis zincirini kırmağa Srastığı görüldü. Bu adam! Ürttüler. Çok geçmeden, a7 İNi ademın, bütün memleket hi bita kuvvetleri tarafından 4" ,:":!' haydut Karoyu'dan baş imse olmadığı halk arasın- Söylenmeğe başladı. Fakat lislerle jandarmalar bu ada- .l:i&'ıkalamık hevesine düştük- Gi Zaman, Karoyu çoktan ST X ğ GÖN & Son günlerde bu müthiş hay- dut Botoşani barosu avukatla- rından Monastiryano'nun yazı- hanesine geldi. Sırlarını söyle- di ve bilhassa haydutluktan bık- tığını anlattı. Mazisi cinayetler- le dolu olduğu için zabıta kuv- vetlerine teslim olmaktan baş- ka çare görmüyordu Fakat bu- nu yapmadan evvel kendisini müdafaa edecek birisini bulmak istiyordu. Bu vazifeye de Avu- kat Monastiryano'yu lâyık gör- müştü. Avukat kabul etti ve Ka- royu ile mutabık kalarak müc- rim müşterisinin iyi niyetlerini müdediumumiye bildirdi. Bu- nun üzerine harekete geçen, takviye edilen zabıta kuvvetle- pişman olmuş Karoyu,yu | ri, beklediler. Fakat, bu bekleme boşa çıktı. Nihayet, geçen hafta, Boto- şari civarında kamp kurmuş jandarmaların kumnandanı, hay- dudun Sulita köyünden Adela Yoanesko ismindeki genç metre- sinin evine sığınmış olduğunu haber aldı, Derhal Sulita'ya sev kedilen jandarmalar haydudun ahkikaten Adela'nın evinde ol- duğunu öğrendiler. Bir tuzak- tan korktuğu kadar kan dökül- mesine meydan vermemek isti- yen kumandan evi muhasara et- meğe ve icap ederse Karoyu aç bırakarak yakalamağa karar verdi; bir gün bekledikten son- ra kumandan evin kapısına git- ti ve yüksek sesle haydudu tes- lim olmağa davet etti... Birkaç saniye sonra kapı açıldı ve ara- lıkta Karoyu göründü. Her & linde birer tabanca tutan hay- dut bunları kumandana doğrul- tarak bağırdı: — Bana dokunanı yakarım! Eninde sonunda kabahatlerini hayatımla ödiyeceğimi biliyo- rum, Fakat beni diri yakalıya- mazsınız. Çünkü daima eliniz- den kaçtığım — için bana karşı beslediğiniz nefret ve intikam hislerinizden korkuyorum. Müd delumumiyi ve avukatırmı çağı- rınız. Ancak onların önünde teslim olabilirim. ğ Haydudu mutlaka diri yaka- lamak emrini alan jandarmalar silâhlarını kullanmadılar ve ku- mandan geri geri çekilerek a- damlarının yanına geldi. Biraz sonra iki jandarma bisikletleri. ne atladılar ve müddeiumumi ile avukatı bulmak üzere Boto- ni'ye gittiler. şaKaı:-oyıı tabancaları jandar- malara doğru ve arkası kapıya dayalı olarak, - sabırla bekli Bütün bir jandarma bölü, iki saatten fazla bir zaman kar- şısında bekletti Arasıra metre- sinin ağlıyarak çıktığı ve ona ya içeri girmesi, yahut ta tes- lim olması için ona yalvardığı görülüyordu. Ö nefretle: — JJandarmalara mı, asla! diye bağırıyordu. Yağmur bardaktan boşanır- casına bir hal alınca l_htoyıı nihayet evin içine çe!şildı. fakat kapıyı açık bıraktı. Bir masanın gerisine oturdu. Orıfiz_n )ın.dar- maların her hareketini takip e- diyor, jandarmalar osu gözden kaçırmıyorlardı. — n Karoyu metresine emretti: — Sigara ve rom getir! Genç kadın bu emri yerine getirdi. Kadın bardağını doldurdu ve âşıkmım dudaklarına — götürdü. Haydut jandarmaları doğrul muş tabancalarını indirmeden içkiyi son damlasına kadar yu- varladı. Haydut için vakit çok ağır geçiyordu. Canı sıkılmağa baş- ladı. Adela Yonesko'ya “Gra- KRALA MEKTUB DEREN,RO- MANYANIN ULUSAL HAYDUDU mofonu getir!” emrini verdi. “Canım öyle sıkılıyor ki, şen şarkılar dinlemek istiyorum”... Adela gramofonunu getirdi ve çaldı. Böylece saatler geçti, arada yüzlerce meraklı kadın ve er- kek köylüler koşuşup toplandı. lar, Nihayet, Müddeiumumi Spi- ru'nun yanında Avukat Monas- tiryano olduğu halde geldiği görüldü. Arabaları halkı yarıp geçmek için epeyi zorluk çekti Müddeiumumi kapıyı geçti ve |elini lâkayt duran Karoyu'nun omuzuna koydu: — Ben müddeiumumiyim, se- ni tevkife geldim, teslim ol! Karoyu kalktı ve iki taban- casını müddeiumumiye doğrul- tarak: “Seni tanıyorum, teslim ol mağı kabul ediyorum, fakat şu şartla ki, beni jandarmalara vermemeği vadedeceksin.” Bu sırada avukat müdahale etti: “Haydi teslim ol. Bir şey- den korkma! Istıraplarının so- nuna geldin!” Bunun üzerine Karoyu taban- calarını müddeilumumiye vere- rek üstünü aramalarını istedi. Ustünde bir deste halinde yüz bin ley (1200 Türk lirası kadar) ile büyük bir kıymette birkaç mücevher çıktı. Haydudun yanında bir düzü- ye ağlıyan metresi duruyordu. Karoyu saçlarını okşiyarak onu teskine çalışıyordu. Nihayet: “Ağlama, Adela, biliyorsun ki, sıkılıyorum, zaten çok sıkılan kalbimi bir de sen gözyaşların- la üzmel!” dedi, Bu sözlerden sonra mukave- met göstermeden, ellerini bağ- lattı. Müddelumuminin emrile Adela da tevkif edildi. Ev baş- tan aşağı aranıldı, ehemmiyet- li bir şey bulunamadı. Evin et- rafında birikmiş halkın heyeca- nı gittikçe artıyordu. Köylü ka- dın ve erkekler bir düzüye haç çıkarıyorlardı, bazıları da ağlı- yordu. Nihayet haydut bir tarafında müddeiumumi, bir tarafında a- vukatı olduğu halde müddeiu- muüminin arabasına yerleştirildi Karoyu büyük bir rahatlıkla — Ne kadar memnunum, de- di. Uzun zamandır haydutluk hayatım beni üzüntüden kemir- diği halde jandarmalardan kor- kuyordum. Seneler var ki hu hayattan kurtulmak istiyor- dnm_l Bu ebedi saklambaç, ıstı- rap içinde sabahlamalar, sonu gclı:_ıyenğıçmılır. mütemadi asabiyet, inanınız bana, değil bu... Bğn Müddeiumumi sordu: — Cürüm ortakların var mıy- dı? Hığdut gülerek cevap verdi: el h, istediğin kadar.. Gece- lerin karanlığı, yıldızların piril- tısı... Örmanların dibindeki kay- nakların taze suları... Bindiğim hayvanların seri ve sağlam ba- c!klın..._ Bazılarının sefaleti ve diğerlerinin küstah zenginliği. İşte cürüm ortaklarımdan baş- lıca bazıları. - Fakat, bay müd deinmumi, bunlara karşı hare kete gecebilir misiniz? Güldü. Sonra bitkin, biraz da bıtkin, biraz da otomobilin yü- yüşünden beşiklenerek gözleri- ni yumdu, müddelumumi ile a- vukatı arasında uykuya daldı. Bu iki iyilik adamı uzun üzun ona baktılar ve yavaş yavaş onu taklit ettiler. Ötomobilin motö- rü horulduyordu. Arabanin için- de de, bu yorgun üç adam ho- ruldamağa başl.dılar. 5 LAi SAÇ MODALARI (1) Arkada toplanan saçlar; en. sede bir topuz gibi sarılır. Bu sade saç tuvaleti için ondülâs- yonlar lüzumsuzdur, (3) Conchita'nın gündüzleri ter cih ettiği tuvalet o kadar sade ve rahattır ki şapkalar kadınla. ra hiç rahatsızlık vermeden gi- yip çıkarılabilmektedir. Saçlar 8 rakamı resmeder gibi bir ' puz halinde arkada toplanır. Bugün eskisi gibi alabildiği - ne boyanan kadınlara Allaha çok şükür, — çok az rastgeliyo - ruz. Boyanmakta — esas olarak kabul edilen şey de bam başka bir kadından daha ziyade ken - dine benzemek meselesidir . Şu halde tabii olmak her za- mankinden ziyade modadır. dı- yebiliriz. Kullanılan losyon, pud ra, göz ve yüz kremi, dudak ba yası vesaire tabii renginize en uygün gelenlerden intihap olun- malıdır. Bu hususta da her ka - dın çök titiz davranmalı, güzel- liğine ait bu ince işlerin en kü- çük teferruatını bile ihmal etme melidir. Aşağıdaki tavsiyeler - den bütün kadınlarımızın çok istifade edeceklerine inanıyo - ruz: Pudralar: Derinizin tabil ren- ginin meyli, pudra intihabında esas meseleyi teşkil eder. Bil - hassa önümüzdeki yaz, yüzü ve vücudu — güneşle fazla yakmak moda olmayacağından pudra - nın deriyi güneşe karşı muha fazada büyük — rol oynayacağı muhakkaktır. Bunun için Coty müessesesi koyu, donuk pudra lar imal etmektedir. — Gene bu vaz için kadınları mümkün ol duğu kadar az pudralanmış gös terecek renklerin, moda olacağı m) zannediyoruz. Helena Rubinstein — geceleri yalnız iki renk pudra kullanı! masını ileri sürmektedir. Biri şeftali çiçeği, — diğeri de yeşil renktedir. — Diyeceksiniz ki büu sözlerle yukarıda tavsiye edi - len “tabii,, olmaktan uzaklaş - maz mıyız? Haklısınız, fakat dü şünmelisiniz ki geceleri ya e lektrik ziyası, yahut daha ta - lihli iseniz ay ışığı altında bulu- nacaksınız.Madame Rubinstein, in tavsiyeleri bu ince nokta na zarı itibara alınırsa doğrudur. Gündüzleri kullanılacak pudra- lara gelince; Coty tarafından i- leci sürülen iki rengi aşağıda ta- rif ediyoruz: Güneş yanığı deği,, güneş öpmüş gb Güneşte kavrulmuş, Arap ge- bi yanmak bu sene moda olma yacağına göre Coty, bunun yern- ne hafif bir güneş — yanığına “Güneş öpüşü,, diye yem bir i sim vermiştir. Tabii olmak için yüz çok parlak ve yanık olma malıdır. Yüze sürülmüş ruj yal nız yanaklara değil, alm, burun kulak memelerine, yanaklara ve çeneye de sürülür. — Yanaklara diğer kısımlardan daha fazla sü rülür. Bundan sonrâ sıra pudra va gelir. İki renk pudra kullan mak lâzımdır. (Hakiki mâna sında) Kadınlar burunlarına vüzlerine sürdüklerinden dahe koyu renkte bir pudra sürmeli dirler. Eğer çeneniz fazla rekik ve kürükse biraz daha göster mek için acıkca renkte bir '—uq Ta ile pudralamalısmız — İyi bir teknik ile boyanan — yüz kadar mucize yaratan bir şey olamaz. Dudak boyaları sarıya bakar kırmızıdır Mavi, kırmızı ve mor renkte- ki dudak boyaları artık ortadan 2) Conchita Montenegro gece- leri bile çift örgü saçla ziyafetle- re gidiyor. Yüzü Boyamak San'atı kalkmış gibidir. Helena Rubin- stein'in yanık toprak renginde- ki boyaları git gide çok aran - maktadır. Şimdilik en çok ara- nrlan Coty'nin çıkardığı mar « kalardır. Gerlen ve Hubigan fabrikala- rı da son moda renkleri lânse ct- mişlerdir. Yalnız ilk sürüş:e tü dudak boyalarından biraz bolca sürmeli, fazla gelen — kısmı da tülbent ile silmelidir. Bundan bir kaç dakika sonra ıkinci bir tabaka daha sürerken dudağın orta kısmına diğer kısımlardan daha fazlaca tatbik etmeli ve ta şan kısımları — gene tülbent ile si!melidir. Kaşlara ehem- miyet vermeiidir Bu sene kaşları hiç şüphe yok ki daha tabü göreceğiz. Şa- yet volarsanız bile çok az kıl bi- takarak incecik, — hilâi gibi var mi, yok mu belli olmıyacak gibi yolmamalısınız. — .Kollarılacak cırnbız çok hassas olmalı, bir tu- tuşta vyolacak kadar keskin ol nalıacır. En moda olduğu zamenda hi- le, vok ince k cadına fazla m iğve et - nemişti. Du; icin bu senc a ta kalın ve tabii kaşlar moda ©- ac ktır. — Buna sebep 'se tahil saşların, bilhassa gözleri daha i-ellestirmesidir. Kirpiklere gelince; en şık ka- dmların bu sene yalnız üst kir - piklerini boyadıkları ve alt kir- piklerine bir şey sürmedikleri #örülmektedir. ner ha

Bu sayıdan diğer sayfalar: