22 Mayıs 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 10

22 Mayıs 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

*TAN " m tefrikası : Beylerbeyi Turhan Ve iki Oğlu! Moraya Dehşet Salıyorlardı! “Üç kulesiyle, Birinci Daranın tahtını kurduğu yerden Boğaza hükmeden Yeni Hisar..., Rumeli hisarı 1452 senesinin eylâl ayında tamamlanmıştı. İ- kinci Mehmet padişah olalı iki sene geçmişti. Şimdi Kostantin, aldığı son cevaptan büsbütün azâba düş- müş bulunuyordu. İş meydandaydı. — Geçen her gün karşısındaki genci Vilâher- neye adım adım yaklaştırıyor - du. Türk ordusunun devam e - den hazırlıkları gösteriyordu ki ikinci Mehmedin Teodos surla- rına saldırdığı gün Bizansın so- nu gelip çatmış olacaktı. Ne A- nadoluda bir isyan uyandırmak, ne bir garplı hıristiyan ordusu- nun Türk İmparatorluğunu o - yalamasını beklemek ümidi kal- mişti. ' Bilâkis, Bizansın ötedenberi oynadığı rolleri, aldığı tedbir - leri şimdi, yeni Türk hükümda- rı Bizansın aleyhine kullanıyor, Bizansın aleyhine oynuyordu. Her ihtimale karşı Moraya büyücek bir Türk kuvveti gön- derilmişti. Bunun vazifesi ora - larda “Kostantin Dıragazes” namına hükümet süren iki pren- si (1) oyalamak, Mora'nın Bi - zansa “en ufak bir. yardımda dahi,, bulunamamasına çalış - maktı, Bu kuvvetin başında Peyler- beyi Turtan bulunuyordu. Tur- han iki oğlunu beraberine almış ve bunlardan Ömeri Tomas'ın üzerine ve Ahmedi prens De - î:ı'letnyüı'ün üzerine satdırtmış- Za Nı'm';îs'l hgâ;lduilm kuvvetler rağindi e tırilmıyor -« lardı. Fakat bir= idınyîrdi. Tiyorlardı. Bunlar daha ziyade çete muharebeleri yapıyorlardı. ,İlk akında Korent berzalıın - daki surları (2) zaptedivermiş . ler, çok kanlı bir harpten sonra Despotun askerlerini Mantine'- ye doğru sürmüşlerdi. Anali bu âni saldırış — karşısında mütm'ş bir heyecana — tutularak kaçan askerlere karıştığı için şehirler ve kasabalar boşalıvermişti (3). 'Turhan oğlu Ömer Arkadiya'ya Moranın merkezine — girmiş ve 1â Messiniya körfezine kadar u- zanmıştı. Korent'ten sonra — Patras ta 'Türklerin eline geçmişti. Maa - mafih ilk şaşkınlıklar uzun sür- memişti. Bütün Mora kıtasının kaybedilmek üzere bulunduğu - nu gören Rumlar akıllarını baş- larına alır gibi olmuşlar ve sağa sola kaçan, dağılan kuvvetlerini toplayarak Miken civarında kuv vetli bir cephe kurmuşlardı. Bü taraflarda — Turhan oğlu Ahmet kılıç sallıyordu. Babas: İsparta'nın en kısa bir zaman içinde zaptedilmesini emrettiği için kış adamakıllı bastırmadan Prens Demetriyüs'ün işini bitir- meyi kafasına sokmuştu. Hal - buki sekizinci - İyovannis'in şirret oğlu olan bu Demetriyüs, hiç te öyle kolay kolay yuvarla- nacak, partiyi çabuk çabuk kay- bedeceklerden değildi. Biliyor - du ki Mora harbı Bizans muha- sarasının bir başlangıcıdır. Ve Bizans tahtına günün — birinde çıkmak ümidini - kaybetmemek istediği için İspartayı elden çı- karmamak şöyle dursun, Tur - han kuvvetlerini ezip mahvet - mek gayretile geceli gündüzlü çalışıyordu. Nitekim — Turhan oğlu Ahmedin kendisine fazla güvenmesi yüzünden buna mu- faffak ta oldu. 'Türk kuvvetleri ilk muvaffa- kiyetsizliğe e lilama. &. nünde uğradılar ve Turhan o; lu Ahmet toparlanmağa vakit bulmadan Leontaris yolu üze - rinde fena bir mağlübiyete uğ- radı. Etraf casuslarla doluydu. Bü tün Mora — Türk kuvvetlerinin hareketlerini tarassut ediyor ve despotlara bildiriyordu. Bun - lardan biri Ahmedin bütün kuv- vetlerile Miken civarından ge - çeceğini haber verince, mevkii iyi bilen Moralı kumandan Mu- tiyö Azan, hiç beklenmedik bir zamanda Turhan oğluna bir ge- ce baskını yaparak büyük zarar- lar vermiş ve bir gün sonra da onu kurduğu bir pusuya düşüre- rek esir etmişti. Demetriyüs Turk kumanda - nınt İsparta kalesine getirdikle- ri zaman onu derhal sallandır - mak istemişti. Fakat bu fikrin- den kendisini kolaylıkla caydır- dtlar, Zira, Matiyö Azan'ın ka- zandığı Parsiyel muvaffakiyeti. Türk kuvvetlerinin — Mora'dan kovulmuş olması demek değildi ki... Turhan oğlu Ahmet esir e- dilmişse, Turhan oğlu Ömer ve Beylerbeyi Turhan hem hayat- taydılar, hem de Mora'nın he - men her tarafını elleri altında bulunduruyorlardı. — Ahmedin idamı bir çok ya - pılmasıma sebep olurdu ki Tür- han hem oğlu ve hem de bir Türk kumandanı olan bu esirin intikamımı her halde Moralılara pek pahalrya malederdi, (Arkası var) (1) Bunlar Kostantinin öz kardeş- keri idiler de. (2) Şimdi orada kanal var. (3) Bcenebi tarihleri güya beylerbeyi (Turhan) mm burada çok şiddetli işler yaptığını, halkın bundan korktuğunu Yazıyorlar. Bu doğru değildir. Zira Turhanın yanında bütün bir kıt'ayı asıp kesecek bir kuvvet yoktu. Bilâ- kis despotlar Turhanın karşısına sa- yısı pek yüksek bir ordu çıkarmışlar- Ü. Sekir on kişi ile koskoca bir kıt- ayr kesip biçmek nasıl mümkün ola- bilir? Yeni başlıyanlar için: 30 İki rengi tutmak “Arkadaş ikinci bir renk dek- lare ettiği takdirde bunu tut - manın ayrı bir hususiyeti var - dır: Arkadaşınız bir renk deklare etti. Siz pas dediniz. Arkadaşı - nız ikinci bir renk söyledi. Eğer ondan sonra gelen oyuncu pas derse arkadaşınızın ikinci rengi- ni muvafık buluyorsanız pas der | siniz. Fakat ikinci renkten küv- vetli iseniz bunü arttırır, değil- seniz arkadaşınızın ilk rengine dönebilirsiniz, Ancak ilk renge döndüğünüz zaman, arkadaşınız, bu rengi X ve fazlasına gitmemelidir. Eğer elinizde arkadaşmızın söylediği her iki renk ayni kuv- vetteyse, meselâ arttırmağa mü sait değilse, umumiyetle ilk ren- ge dönmek iyidir. Eğer ilk renk kıymetsiz, ikinci renk kıymetli ise, cisinden arkadaşınızda dört kâğıt bulunduğu hemen he men muhakkak olduğuna göre, bir löve fazla yapmak lâzımgel- diği halde bile, mutlaka ilk ren- ge dönmelidir. Sanzatuyu tutmak Eğer, daha evvelki yazıları - mızda gösterdiğimiz sayı usulü ile ellerin kıymeti hesaplanır ise, bilmek lâzımdır ki, iki san- zatu yapmak için sizin ve arka- daşınızın elinde 22 sayı, üç 1ö - ve için 24 sayı bulunması icap eder, Bundan dolayı arkadaşın bir sanzatusunu ikiye çıkarmak için elde dokuz sayı, bir löveden üçe çıkarmak için on bir sayı bulun- T ari Sanza! ördüncü söylemişse, yukarıdaki arttır - malar, birer sayı eksiği ile yapıl- malıdır. Diğer taraftan ellerin kıyme- ti löve olarak hesaplanırsa, iki sanzatuyu — yapmak için, sizin ve arkadaşımızın elinde beş onör lövesi, üç sanzatu yapmak için de beş buçuk altı onör lövesi bu- Tunmak lâzımdır. Şu halde arkadaşın bir san - zatusunu ikiye çıkarmak için el- de iki onör lövesi, bir satızatu - sunu üçe çıkarmak için de üç onör lövesi bulunmak gerektir. Fakat arkadaşınız — sanzatuyu dördüncü vaziyette iken söyle - mişse, arttırmak için, yukarıda- ki kıymetlerden biraz eksiği kâ- fi gelir. Arkadaşınız birden iki sanza- tu söylemişse, bunu üçe çıkar - mak için, elinizde yalnız bir o- nör lövesi, meselâ dört yanlı bir as, yahut bir as ve vale, yahit bir rua ve dam, yahut iki rua, yahut ta iki rengin dam ve va - leleri bulunması yeter, Müdafaayı tutmak Müdafaa deklarasyonları ar- kadaşta üç löve ve zonda iken iki löve bulmak ümidiyle yapı - lır; binaenaleyh bir deklarasyo- nu, bu kıymetlerden yüksek bir kâğıtla tutmak lâzımdır. İki lö- ve birden yapılan müdafaa dek- larasyonu beş kâğıtlı bir renk bulunduğunu gösterdiğine göre, böyle bir deklarasyonu tutmak için asgari koz — tek yanlı dam veya üc küçük kozdur, Değiştirme deklarasyonu çi De_ği;tin-ne deklarasyonu, en iyi bir deklarasyona varmak ü - âerı_ ıı:kıdııgn söylediği rengi cğı,urmekıır. Bunun için böy- le bir d_el;!ıruyen arttırmaya devam icin bir teşvik olarak gö- rillmettdie 1 mecburen tuttuğunuzu anlama- gün başka bir renk; beş kâğıtlı | bir kozla: Yalnız bir buçuk onör lövesi lâzımdır. Meselâ bir kör üzerine: Pik: Rua, dam, vale, 5. Karo: 8, 6, 4, 2. Trefl: Rua, 8, 5. Trefl: Dam, vale, 2. Veya: Pik: 10, 9, 7, 6, 4, 3. Kör: e Karo: 8,3. Trefl: As, 9, 5. Şeklindeki ellerle bir pik söy- lemelidir. Almanyada Almanların ya - bancı kandan bir millet efradı ile evlenmeleri yasaktır. Fakar başka hiç bir memlekette böyle bir yasak ve bunu yapanlara karşı emniyetsizlik ve nefret gösterilmemiştir. Yalnız bir- | çok memleketlerde olduğu gibi bizde de yabancı kadın alanlara karşı hariciye memurluklarında bazı kayıdlar vardır. Yabancı milletten kadın al - mak, doğacak çocukların terbi- yesini evlenmeden evvel arada 2— Renk değiştirmek için — bir pike iki trefl gibi — bir löve arttırmak lâzımgeliyorsa, elde bir buçuk onör lövesi ve beş kâğıtlı bir renk bulunmalıdır. Meselâ: Trefl: As, 10, 9, 8, 5. Pik: 7,2. şeklindeki bir elle bir pike iki trefl söylemelidir. Eğer ren kdört kâğıttan iba- retse, renk değiştirmek için, rengin kuvvetli olması ve iki o - nör lövesi bulunması gerektir. Meselâ bir kör üzerine: Trefl: As, dam, vale, 9, Pik: 8, 7, 2. Kör: 8, 7. Karo: Rua, 10, 9, 5. Şeklindeki — bir elle iki trefl deklare etmelidir. Eğer renk altı kâğıtlı ise, renk değiştirmek için, bir onör lö- vesi kâfidir, Meselâ bir pik üzerine: Kör: Vale, 10, 9, 7, 6, 3. İ geei — t As,7,2. Trefl: 8, 4 Şeklindeki bir elle iki kör söy- lemelidir. Bilenler için DARLI 10105 ni Kâğıdı (S) vermiştir. (8S) bir kör; — (O) iki karo; (N) iki kör; (S) dört kör söyle- miştir. (O) oyuna karo ruasıyla baş- lamış ve sonra karo damını oy - namiştiır, Eğer (S), karonun ikinci 1ö- vesini kestikten sonra koz oy - nar ve hasımlardan birinde dört koz çıkarsa, kozları bitirdiği za- man kendisinde de koz kalmaz; bu takdirde trefllerini sağlam - laştırmağa uğraştığı sırada, ha- sımlar bu renkten bir löve ala - cakları için kendi sağlam karo- larını da yaparlar. Binaenaleyh, (S) treflden ilk löveyi hasımla- ra vererek, morda koz bulunür- ken trefilerini sağlamlaştırma - lıdır. Eğer hasımlar ilk trefl lö- vesini yaptıktan sonra yeniden karo oynarlarsa, (S) elinden ke- seceği yerde bir pik kaçacaktır; bu sırada mordaki kozlar hasım ların karoya devam etmelerine mâni olacaktır. Bu suretle (S) si ve sağlam treflleri muhakkaktır. | gerinden ayrıla in el tutması, kozları düşürme- yapması Prensip: Mordaki kozlar, sağ lam bir renkleri olan hasımların Renk değiştirme | bu rengini, taahhüdü yapan o - ——— | yuncunun kendi elinden kesme- ,1 — Renk değiştirmek için — | sine lüzum bırakmazsa, taahhü- bir _kı?re bir pık_ gibi — löve a- | dü vapan oyuncu, kozları çek - dedini arttırmağa lüzum yoksa, | meden evvel kendi uzun rengi- tayin etmek şartiyle faydalıdır bile. Yalnız kalb yakınlığını tam almıyarak bütün sonları in- ceden inceye düşünmeli, ondan sonra kararını vermeli. Yoksa Fatihte Fevzipaşa caddesinde Z.K. Y. imzasile mektup gönde- ren genç gibi pişmanlık iki tara- fın da senelerce sarsılmaşına se be bolür, Z. K. Y . bir eenebi ile sevişerek evlenmiş, şimdi peri- şan olmuş, bir Türk kızile evlen mek istiyor: Bu kadın tam mânasile bir ev kadınıdır, Gözü dışarda ve eğ - lencede değildir. Hayat arkada- şımda aradığım bütün meziyet- leri vardır. Fakat, kendisinin başka dinden oluşu beni pek çok düşündürüyor. Bugün bu kan ayrılığı dolayısiyle aramızda ge çimsizlik baş göstermektedir. İleride bir çocuk ta olacak olur- sa o zaman veziyetim büsbütün tahammültersa olacak. Bu müd det zarfında kendisine islâm ol ması için rica ettimse de (Her - BK KPEKB ÜYE HüKADEEdE bulundu. Diğer taraftan çocuk olmadan evvel kendi ırkımdan olmayan bu kadından aytılarak kendi kanımdan olan bir kızla evlenmek arzusunu kendimde şiddetle hissediyorum. Bu me - yanda baba bir ana ayrı bir ab » lam ile başka bir babadan olma bu ablamın henüz on yedi ya - şında bir kiz kardeşi vardır. Ge- rek ablam ve gerekse valdesi ev li olduğumu bildikleri halde di- k bu kızla ev- lanmekliğimi arzu ettiklerini hissediyorum. Sevmiş ve sevilmiş, mektubu- nuzun diğer kısımlarından anla şıldığına göre birtakım engelle- re rağmen evlenmemişsiniz, Bu gün hâlâ bir kadında aranan bü yük meziyetlerin karınızda bol bol mevcud olduğunu yazıyorsu nuz ve sizin için kadımın müslü- man olması herşeyi halledecek görünüyor. Halbuki mesele bu kadar basit değildir. Önun baş- ka dinde oluşu.değil, başka ırk- ta oluşu mahzur olabilirdi. Fa- kat bu mahzuru da çoktan ka- bul etmişsiniz. Ablanızın kız kar deşi ile evlenmeniz daha az mah zurlu değildir. Pu kadar yakın akrabadan - isterse analar ayrı olsun - istediğiniz gibi iyi bir meyve alnıamaz. Tam bir ev ka- dımı olan karınzdan — ayrılmayı ünmedikçe mes'ud olmanız muhakkaktır. Fakat ayrılırsanız muhakkak de”'1, . e M. N. arkadaşlarından birile sevişen bir genç kızı sevmiş. U- zun müddet yüz bulamamış. Der ken bir gün arkadaşına dayak at N. tarafından attırıldığını sana- rak ondan büsbütün yüz çevir - miş, Fakat M. N. da bu dayak üzerine kendisile selâmı sabahı kesen arkadaşının bu halinden cesaret alarak genç kıza mek - tup yazmış, cevab alamamış. Is rar etmiş, gene yok. Kızın sev - gilisi başka bir memlekete git- dört kâğıtlı bir kozla: Bir bu -| ni sağlamlaştırmağa bakmalı - | tiği halde kız- M. N. hakkında çuk onör İövesi ve kaideye uy- | dır. hâlâ müsaid bir vaziyet alma- mışlar; genç kız bu dayağın M. Ecnebi İle Evlenen Bir Gencin Pişmanlığı mış. Aradan seneler geçiyor: M. N. onu seviyor, fakat kız hâ- 1â soğuk duruyor. OÖnu çok seviyorum; diyor. Gece gündüz fikrimi işgal eden yalnız odur. Onun bana karşı o* fan iyi, tena duygularını hiç ols — mazsa bir kere bizzat kendisin - — den dinlemek arzusundayım, bu — nun için birçok çarelere baş vur- dum, muvaflfak olamadım. | Arkadaşınız vasıtasile tamıdı- — gınz, onunla seviştiğini bildiği « niz bir kıza göz koymanın ceza- sını birkaç senedenberi çekiyor — ve hâlâ ümide düşüyorsunuz. Mektuplarınızı geri gönderme - si, cevabsız bırakması, size hat- — tâ selâm bile vermemesi herke- sin anlayabileceği açık bir ce - vaptır. Bunu yalnız âşık olanlar anlamaz. Çünkü aşkın gözü kör- | dür. Sizin hareketiniz kızı o ka- dar soğutmuş ki sevgilisini unut sa bile size gelmiyecektir. Boşu na bekliyorsunuz. e İki ateş arasında kalmış bir kadın, fakat bize mektup yazan onun âşıklarından biridir. Ka - dın hangisini seviyor? Mesele bu. M. M. T. imzalı mektup işte bu davanın hallini bekliyor ve W diyor ki: Onunla dört sene, benimle W dört aydanberi konuşuyor. Onu sevmediğini, beni çıldırasıya sevdiğini onunla katiyen evlen — miyeceğini, fakat benimle istedi - ğim zaman evleneceğini söylü- yor ve şimdiye kadar onunla konuşmama sebeb olarak da ço- cuğun tı.'rketr'nesı'ııin gösteri- tığını ilâve ediyor, Birçok tecrü- belerim, bana, orlun, yalan söy “ Temeyi sevmiyen bir kız olduğu hükmünü verdiriyorsa da belki onu seviyor, fankt benimle ev « — Tenmesinde hiç bir mentaat me- - | selesi yoktur, beni sevdiğine e — minim, T Benim ondan ayrılmama, o * nun birimizden vazgeçmesine; fakat, benim de âşık rakibimle bu halde olan bir kızs sevmeme — imkân yok. Ondan ayrılmak, bu hale gö yummak kadar acı geliyor, O ço cuktan; birçok ısrarrma rağmet' ayrılmadığına göre herhalde 0* nu da seviyor, başka bir sebeb yok, Mademki sizinle evlenmey? razıdır, o halde sizi, her ne s€ * beple olürsa olsun, tercih edi “ yor, demektir. Evlenmiyen, " şanlı olmayan bir kızdan yalnif size bağlı kalmasını istemektt bilmem nehak görüyorsunuz î Önun şimdi iki namzedi var, d& mek. Bu iki namzedden sizi ttf cik ettiği de muhakak. O haldt? Siz şimdiye kadar onunla nişaf” lanmakta tereddüdünüzü göstef mişsiniz. Bu teredcüd karşıstfi” da onun başka bir namzedir? 1ed cevabı vermesini neden iSt” -sunuz? vi eli l5

Bu sayıdan diğer sayfalar: