31 Mayıs 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 12

31 Mayıs 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

12 ** TAN “ m . tefrikası ; “MEİN KAMPF ,, KAV Hit er'in yazdığı kitab ——— ' <llab IBU ESERDE İLERİ | mek, burjuvazı sınıfının karak- | SÜRÜLEN DÜŞÜNCE VE DUYGULARLA HIÇ BIR BAGIMIZ YOK-. TUR. BU TEFRİKAYI BÜTÜN DUNYADA DE.- DIKODU UYANDIR . MIŞ SIYASI BİR VESİ- KA OLARAK NEŞRE- DİYORUZ.) Sırf tedafii bir ittifakın da hiç kıymeti yoktur, İki millet top- rak kazanmak, kuvvetlerini yük seltmek için müsbet neticeye varacak tarzda bağlanmadıkça, mış sayılmazlar, Hitler ecnebi dostluğuna e - hemmiyet vermediği kadar, bir milletin de kendisine o nisbet - te güveni olmasını istiyor. Bir millet oturduğu ve işlediği top rakları muhafaza ve müdafaa et meğe mecburdur. Eğer bunu ya pamaz, kendisinde bu cesaret ve enerjiyi göremezse, ya başka yere hicret etmeli, ya mahvolup gitmeli, yahut köleliğe boyun muhadderatlarını sağlamlaştır- eğmelidir, Zaifları mahküm eden tabiat kanunlarına karşı koyabilmek için, insanların yapabilecekleri kanunların hükmü yoktur. Büyük olmak isteyen bir mil- letin kendisine lüzumu olan her toprakta hakkı vardır. Eğer ken di sınırlarının genişlemesi ha - yati bir zaruret haline girmişse bu hak, bir vazife halini alır. Hitler imparatorluk hüküme tinin dış sıyasasını tenkit eder- ken, milli hükümetin fatih bir hükümet olması lâzım geldiğini GAM terini tebarüz ettiren tembelce bir hamlıktır. Hitler kendi mem | leketinin istikbalini daha cok, çok geniş görmektedir. Yine diyor ki: — “Fakat Versay muahedesi nin dahi bizden aldığı toprakla rı tekrar ele geçirmek için, har bi göze almağı düşünmek te ge rek değildir. Çünkü istedikleri - mizi kuvvetle elde edecek vası talarımız yoktur, Hatta bu vası- talar olsa bile, bu kadar az bir netice için milletimizin kanını dökmeğe değmez.,, Hitler Almanyayı soyan mu- ahedenin diplomatik yollarla ta- dil edilebileceğine de inanma - maktadır. Ancak bir çocuk böy le bir hülyaya kapılabilir. Yeni bir hârp lâzımdır ve Hit ler böyle bir ihtimalden çekin - miyor. Ancak böyle bir harp, ga lip geldiği takdirde Almanya - ya ihtiyacı olan bütün toprakla- rı temin etmelidir: gittikçe ar- tan nüfusunu bol bol doyuracak ve dışarıdan her hangi bir düş- marı tehdidini mümkün mertebe asgarye indirecek topraklar... Hitlerin hak iddia ettiği bu toprakları Almanya nereden bu lacak? Yukarıda da bahsettik ki, deniz aşırı memleketerde o kadar gözü yoktur, Bir köşk ve ya çiftlik sahjbinin gözü daha zi yade civar arazidedir. Amanya için de topraklarını hiç bir deni zin biribirinden ayırmadığı Av- rupa içinde hudutlarını genişlet mesi lâzımdır, Eğer elinden gelirse, yapma dığı için imparatorluk hüküme söyler, Hattâ Almanyaya 1914 sınırlarını kâfi görenlerden bi- Te hoşlanmaz, Der ki: — Almanyaya harpten evvel ki hudutlarının geri verilmesini istemek, siyasi bir kavrayışsız - lık demektir. Çünkü Almanya - nın 1914 teki hudutları mantı kın icap ettirdiği hudutlar değil | di. Çünkü Alman milliyetinde- kibütün insanları camıasında bulunduramıyordu. Askeri ve coğrafi bakımdan da sakattı. Bu !ııgdutl.ır olgun bir politika fa- aliyetinin neticesi sayılamazdı. Bunlar muvakkat, hattâ bir kıs- ı arızi hudutlardı ve Almanya Tun kendisini tamamlamak için giriştiği mücadeleye cevap vere | cek vaziyette değildiler. Alman Yaya 1914 teki hudutlarını de : ğil, belki tarihteki daha geniş ı hudutlarımı istemek neden ol - masın? Alnganyı için sadece 1914 hu tutlarile iktifa edilmesini iste- Beyoğlu Altıncı Noterliği Boş olan Beyoğlu Altıncr Noterliği, Yüksek Adliye Bakanlığı tarafın- ' ühdeme tevcih edilmiş ve o günden itibaren Noterliğin cski yeri olan Galatada Billür sokağında Taptas hanındaki da- dan 14 mayıs 1935 taribinde iresinde işe başlamıştır. Terayis' asalığımdan mütekait ve Istanbul Asliye Mahkemesi iki, bukuk dairesi eski LeTam * tefri Edgar Wallace Şu basit sebepten ki, çünkü onu tanımaz. Aralarında biribirleri - me ihanet edemezler. Çünkü hiç biri diğerini tanımaz. Jacka kendisinin evvelce ta - kip ettiği bazı meşhur vakaları anlattı. Saat on bir buçuğa geli- yordu, Delikanlı gitmek için ö- zür dileyerek ayağa kalktı. Parr dedi ki: — Siz bahçe kapısına kadar götüreyim, Ötomobiliniz bekli- yor mu? — Hayır, taksi ile geldim . — Evin önünde bir otomobil durduğunu işitmiştim. Civarda hususi otomobil sahibi yok. ol - &a olsa bir doktorun arabasıdır. Bahçe kapısını açti. Dediği tine serzineş ettiği şeyi yapa- caktır: yani Almanyanın şarkın da bulunan toprakları ele geçi « recektir. Diyor ki * — “Biz milliyetçi sosyalistler harpten evvel takip edilen poli tikanın sonuna noktayı koyduk Şimdi hamlemizi altı yüz sehe evvel cetlerimizin bıraktığı yer- den alacağız. Cermenler gibi hep cenuba ve garbe sarkmaya- cağız. 'Gözümüzü şarka çevir - miş bulunuyoruz. Harpten ev : velki müstemleke ve ticaret po litikasından da vaz geçtik.., Hitlere göre Almanyaya mü- nasip en geniş saha, Rusyadır. Kıyı ve bucaktaki ** bileri,, adettiği k ler de buna dahildir. Litvanya, Letonya, Estonya - (Lehistan - dan bahsetmiyorlar), yani şim diki Almanyayı Rusyadan ayı - ran hükümetçiklerin istiklâlle - ri Hitlere göre zahiridir. (Arkası var) |lar - Amerikalılar, | che Montel 14 Ağustosta Tours | şehrinde doğmuştur. Adresi şu- YENİ BiR YARIŞ (Avrupa sinema muhabirımizden| Güzel filmler yapmak yarışt son senelere — kadar belli beşit dört ulus arasında yapılırdı.Bun Almanlar, Fransızlar ve İngilizlerdi. > Enbüyük stüdyoları, en çok sevilen artistleri olan bu dört ü- lus, milyonlarca para harcaya - rak gelecek sinema yılı görece- ğimiz filmleri yapmak için bü - yük ve amansız bir yarışa çık « mışlardı. i Bu büyük yarışa şimdi İtal « yanların da girdiğini ve yapıları filmlerin en büyüklerile boy öl- çebilecek bir film hazırladıkla « rını — Pariste işittiğim zaman, sinema dünyasına geniş sütun - lar ayıran “TAN” okuyucuları- na bu yolda en doğru duyunuları bildirmek için, gördüğlüm bütün filmcilere bu filmi sordum. iler- kes bunu duymuş, fakat kimse görmemişti. Nihayet hem İtal - yanların sinemacılıkta atcıkları büyük adımları hem de meyda- na getirdikleri filmleri gürmek merakı beni Romaya kadar gö- türdü. ÇiNES STÜDYOSU Musikide, resimde ve diğer gü- zel sanatlarda belli başlı bir ye- ri olan İtalyanlar filmcilikte de geri kalmamak için Fransa ve Almanya'da gördüğüm stüdyo- lar ayarında "ÇİNES” adını ta- şıyan büyük bir stüdyo meyda - , na getirmişler, hiç — durmadan çalışıyorlar, Roma'nın dışında ve şehir « den otomobille yarım saat u - zakta olan bu stüdyo bütün bir- leşik İtalyan film şirketlerinin sermayesile kurulmuş ve mo - dern bir şekildedir. Başdirektö- rü stüdyonun film çevrilmeğe ve hazırlamağa — ayrılan bütün salonlarını, odalarını, makinele- rini gösterdikten sonra stüdyo - da yapılan filmleri prova etmek için ayrıla nve mükemmel bir bir sesli makine ile kurulu kü - çük sinema salonuna girdik. e Blanche Mantel Sahneyi Tercih ediyor Fransız yıldızlarından Blan- dur: 2 Avenue de Segur, Paris... aldığı mektupların çoğuna ce- vap verir. Fotoğraf gönderir. 1 metre 58 boyunda, kırk se- kiz, elli kilo ağırlığındadır. Ye- şil ve mavi renkleri çok sever. Çok briç oynar. Fırsat çıktı mı, © da seyahate çıkar. Pariste iken sporla o kadar uğraşmaz. Say! yede bulunduğu zamanlar yüz- meği, kürek çekmeği, ata bin- meği sever. Hayvanlardan hoş- lanır. Pariste güzel bir kedisi, sayfiyede, tavukları, güvercinle- ri ve bir köpeği vardır. Modern bir dekor içinde eski üslüp mo- bilyalar kullanılır. Çok neşeli- dir. 'Tiyatroyu iş olarak, sinemayı da seyretmek için sever, Dünyaya gelir gelmez kome- di oynamağa başlamıştır dense yeridir. Babası Tours'da beledi- ye tiyatrosu müdiri idi. Sahne- de kendi yaşında bir çocuğa ih- tiyaç oldu mu, hemen Blanche Montel'i alırlardı. Ondan sonra ailesi sık sık şe- hir değiştirdiği için, tahsili de hep yarım yarım olmuştur. Altı ay Lille'de, altı âay Bordoda, ai- lenin dolaştığı ve kaldığı şehre göre muhtelif mekteplerde oku- 51-5-935 Aşağıda ilâhi kadın Greta Garboyu en son çevir- diği filimdeki kıyafetile görüyorsunuz. Garbo- nun bu filmi çevirdiği engüzel eserdir diyorlar P muştur. n T Tiyatro onun için ikinci bir aile yuvasr gibi idi. Sessiz film zamanlarında bazı ticari filmler çevirmiştir.. Bu filmler o kadar parlak olmamakla beraber, epey ce para getirmiştir. M Maamafih yavaş yavaş sine« maya da alışmış ve iyi filmler çevirmiştir. “Üç silâhşorlar,, “May Ledi,, bunlardandır. Bir zaman tiyatroyu bırakarak büs- bütün kendisini sinemaya ver miş, fakat tekrar sahneye dön müştür. Sahneyi asıl kendi yer: bil gibi bir kaç metre ileride siyah bir otomobil duruyordu. Parr dedi ki: — Ben bu arabayı bir yerde gördüm galiba.. Dışarıya bir adım attı. Ayni zamanda otomobilden ince bir alev parladı ve bir tabanca pat- ladı. Parr delikanlının kollarına düştü. Bir saniye sonra da siyah otomobil tam şüratle uzaklaş « mıştı, Arkasında işıği yoktu ve | sokağın köşesinde büsbütün kay boldu. Silâh sesine koşan bir polis memuru Jack ile beraber müfet tişi yemek odasına götürdüler. Bereket versin, ihtiyar kadın uyumağa çıkmıştı ve görünüşe bakılırsa hiç bir şey işitmemiş - ti. Emniyet müfettişi gözlerini açtı. | beni geberteceklerdi. Ür Yeleğini çözdü ve yeleğin iç tarafındaki zırha yapışıp kalan kurşunu iki parmağının arasına — Vay canma, dedi, herifler | mış olsaydı, kurşun her halde kendisini öldürürdü, Parr dedi ki: — Londrada böyle zırhlı el- bise ğiyen üç kişi varız. Kızıl çenber şefi bir, — ben iki, bir de Thalia Drummond. Ondan sonra bir müddet sus. tu ve Jack'tan Yale'e telefon et- mesini rica etti. — Pek o kadar hayret etmi- yecektir, dedi, ,, Yale yarım saat sonra a-ele ile geldi: — Benbu haydutlarmn size de taarruz edebileceklerini doğ- rusu hiç hatırıma getirmiyor - dum, Siz belki bunların en 80 - nuncusu olabilirdiniz. Doğrusu polise karşı bu şekilde bir. defi ilân etmek cesaretini de kendi. lerinde buluyorlar. “Size ne söyliyecektim? Kâ. tibim Thalia Drummond bu sa- bah benden hususi ikametgâhı- nızın adresini istemişti. Çünkü rehberde adresinizi bulamamış, — Ne cevap verdiniz? alarak çıkardı. Parr zırhımı ev velden giymek tedbirini alma - — Hemen hatırlayamadığımı söyledim. Fakat düşündüm ki, hususi adres defterim ondadır. | çerseniz, sizi çok geniş surette Sizin de adresiniz orada yazılı... O halde neden deftere hakma - yıp ta benden sordu? Jack içini çekti: — Her halde Parr'a kurşun sıkan o olamaz. — Sizden adres sorduysa, — hemen kendisinden şüphe etmezsiniz değil p—xı? Bu kadarı gülünç olur. Biliyorum, bir iki ufak hırsızlık yapmış. Fa- kat oradan cinayete kadar git - sin, bunu havsala almaz. Yale cevap verdi: — Evet, belki — bu genç kiza karşı ben haksızım, Neyse, bu- nu bırakalım, benim başka meş- guliyetlerim var. Cebinden bir muhabere def - teri çıkardı ve Parr'a uzattı: — Ya buna ne dersiniz? — Ne zaman aldınız? — Mektup kutusundan çıktı. Bugün öğleye kadar bakma - mıştım, Olur iş değil, değil mi? Kartın üzerinde Kızıl çenber damgası vardı ve bir de şu ya - | Zı: “Siz de kaybedenler arasın - dasınız. Eğer bizim tarafa ge - | zem hiç bir mükâfatlandırırız. — Yok eğer, şimdiki vaziyetinizde ısrar eder- seniz, önümü: i ayın ilk haf- tasında kendinizi ölmüş biliniz.,, Parr bu yeni tehdit karşısın- da: — Demek ki önünüzde daha on gün kadar vakit var, dedi. ÖOn gün... Yale neşeli görünüyordu: -— , ben bu tehditlere pabuç — bırakacak insanlardan değilim. Fakat bu heriflerin de kendilerile uğraşmağa değer in sanlar olduğunu kabul ediyo - rum, — On gün... O halde önümüz- deki ayın ilk haftasında nerede bulunmak istiyorsunuz? , — Deal'e, balık avma gitmek istiyorum. — Dostlarımdan biri bana motorunu vadetti. Gecele- ri dem_ıde geçirmek istiyorum. - — Siz ne isterseniz yapabilir- siniz, Fakat, biz de sizi yalnız bgrakn'ıımık mecburiyetinde » yiz. Şimdi ben biraz istirahat e- deyim. Bereket versin ki tey - gürültü işitmedi. Annem de burada değildi. v 5ğ — KIZIL ÇENBER Harvey Froyant yer yüzünde kimseye itimat etmemekle ifti- har eden adamlardan birisiydi. Heggit acentesini banknotları- nn aranmasına memur etmişti. Fakat bu acentenin de olur ol * maz insanlarla temasını bildiği için, —onlara da pek emniyet! yoktu. Parr'a karşı yapılan suikast” tan iki güt sonra ihtiyar Heg * git bir defa daha milyonerin yâ” nına geldi. — Paralarından bif kısmınım ümümi müesseseler * den birinin kasasına geçmiş ol,' duğunu haber aldığını söyledi. Ellerini uvuşturarak: ç — Şimdi madem ki — bir izif üzerinde bulunuyoruz, dedi. b*î paraları ilk defa tedavüle çıkâ ran adamın kim olduğunu aft mak kolaylaşır. y Y 0 ÇArkası Vai

Bu sayıdan diğer sayfalar: