31 Mayıs 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7

31 Mayıs 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

LAT A L e Sar n S 0 İK ee ca SO et O da $8 F R 8. YS A ça T A A UKUA j ği | &z ŞE eç <e S Si.3.0s IİKLAVUZ Tahmin — Oran, tasın Bu iki ada arasındaki uzayı ne ka- &v oranlarsınız? ler sızin tasınladığınız gibi yürü. iyor. Böyle meselelerde üstünkörü tasın- höla htiküm vermeyiniz. Kayık, göz oranı ile, iki mil kadar uzdan geçti. tasını başka, göz,oranı başka- dir, Bu misallerde geçen yeni kelime: Mi — Uza Muhit — 1 » Çevre, 2 - Çevin Ankara dolayında ormanlık yoktur. İstanbul yöresi, belki hiçbir şehirde ladığı kadar, değişik ve güzeldir. * Son deprem, Trakya çevresi içinde Londra sıyasal çevenlerinde söy- "M_ıiinz göre, hükümet arsrulusal ğ:&b&ı konferans toplamak fikrin. Bu mişallerde geçen yeni kelime: Deprem — Zelzel .« Zaruret — Zorağ, kıstam Havamızı 1000 türk kanadı ile si- lamak, rahat nefes almamız — için Sir zorağ haline gelmiştir. Arabca zarüret kargılığı — olarak Anadolu'da kullanılan kıstam da gü- İ bir kelimedir: “İnsan böyle bir örekette bulunmak için nasıl bir Kutam içinde bunalmış olmalıdır! D Matbuat — Basın Neşriyat — Yayın Nakliyat — Taşın 5—!-.’1 — Taşıma & üti üye — Taşıd ama -ıı.;_. makliy: 'aşıd (taşı Hele bir devrim memleketinde ba- dir kamuğasıyı en yakından ilgilen- tü kurumların başında gelir. kurumunun dördüncü kuv. Eünu, ve kamusağı bakımından ne- kadar disiplin altında bulunmak lâ- eldiğini anlatmak demektir. dyo, en daydalı yayın araçları dir. gç *üm işlerine, memleketin - genel ha tomi ihtiyaçlarına —daha uygun düzen vermelidir. Yelkenliler, bugün bile, diğer ta- latın en ucuzudurlar, Taşıma araçları ilerlemiyen mem- ,"'m:, ekonomi gelişmez. İt misallerde geçen yeni kelime- :—n. — Araç ( Matzile — Öder Mesuliyet — Sorav e Ervali menkule — Taşıdlı mallar Emvali gayrimenkule — Taşıdsız Firka programındaki son değişke- .,;_-n'lııdıu mallar üzerine verilmekte kağ krediler hakkında yeni kayıtlar tıştur. Tei —- bütün taşıdlı ve / taşıdsız tını karısının üstüne çevirdi. 'AN'IN ROMANI: 12 eee ’o: Kendi inceliğiniz sizi üzü- B e apurdaydık. Gnveneye çıkt. 'qâı'h de yanından gidiyor- DU danir - parmaklığa da: % Güneşin batımını seyre- Baç 'dü. Güneş, Heybeli ile %:iz'm arasından — denizir öey Hu sularına iniyor ve alev- Tn Yanıyor gibi idi. Yüzünün de öyleydi. Konuşmamı- İ *î Vermemek için: T Zin verirseniz, size bu ka- $ Dq?tmnini vereyim., e alan: birg Tesekkür ederim, büyük eh göbim yok. En son bir çi- " Di €Meti idi! e bu sorgümü karşıladı, ** oravlarının ne kadar büyük oldu- || Z v Genç karı koca ilk yaz güne- şinin, ılık aşıkları altında kol kola geçmiş yürüyorlardı. Üst- lerinden pardösülerini çıkarmış, birleşen omuzlarının ortasına atmışlardı. Gözlerinde kara camlı birer güneş gözlüğü.. Sa- €t solu araştıran gözlerle dola- | Hergün 5 Söz | | ON DÖRDÜNCÜ LİSTE | (1 — Tevazün — Denklik Örnek: Devlet yönetimin- | debütçe denkliği birinci | şarttır. 2 — Mütevazin — Denk, den- | geşik Örnekler: 1 — Türkiyenin dış tecimi dengeşiktir. | 2 — Denk bir bütçe, esas- tır. İ j j İ İ | | | | Tevzin etmek — Denkleş- | İ tirmek, dengeştirmek | | | | v emeyorneme gv düyse - i rinciye kadar ne çek- tiğimizi biz biliriz. l 3 — Muvazene — Denge | Örnek : Arkadaşım denge- | |sini kaybederek düştü. | ı# — Merkezi sıklet — Dengey | Örnek : Fransız parlâmen- ' tosunun dengeyi şimdi ya di yarı - sağdadır. ! | | | | İ |S — Taziyet — Başsağlığı | Taziyet etmek — Başsağ- | lamak, başsağlığ dileğin - ı de bulunmak, başsağlığı | | dilemek. | Ömrnekler: 1 — Bütün hü- | kümetler Marşalın ölümü İ i üzerine Polanyaya başsağ | lığı telgrafı çektiler. 2 — Size, başsağlığı dile- rim, | Not: Gazetemize gönderilecek ya zılarda bu kelimelerin Osmanlıcala- İrz kullanılmamasını rica ederiz. — — YOSMA! k""'—v Etem İzzet BENİCE Ben yine: — Ne de olsa çiçeklerinizi yere düşüren ben oldum. Bu demetle ©o güzel çiçeklerinizin yerini doldurabilirsem çok se- vineceğim.. Dedim, demeti uzattım. Bir saniye durakladı, Sonra: — Çok teşekkür ederim. Dedi, demeti aldı. Arkasm- dan: — En güzel karanfil çeşitle- ri. Hele ortadakinin rengi ve kokusu o kadar iyidir ki,, Dedim. Bir kelime ile : — Evet., Dedi. Bayıltan, hecelerini bi- rer aşk ırıltısı. gibi kulaktan kalbe taşıran tılısımlı sesile: |— Size çok çok teşekkür ede. rim.. « Dedi, yanımdan ayrıldı, arka | aslığı büsbütün köt KIRLANGIÇLAR A Bir İ | , S şıyorlardı. Yazlık ev arıyorlar kendilerine.. Üstünde “Kiralık ev,, yazısı gördükleri her kapıyı çalıyor, bir türlü beğenemiyor- lardı.. Yeşil gölgeli bir yola saptılar. 'Taze yapraklanmış ağaçların ka vuşan dalları, yolu bir serin tü- nele benzetmiş... Ta öbür ucun- dan giren ılık, güneşli esin, yap- rakların gölgesinden geçerken serinliyordu. Nemlenmiş gövde- lerini bu hava sarınca hoşlandı- lar... Genç adam ıslık çalmağa başladı. Ardından karısı da.. Esin dudaklarıma çarpıyor, ses- lerini kesiyordu. Genç kadın ko- casının bu tökü çalışma gülme- ğe başladı. Bu kez delikanlının itü: ti. Tür- küsünü söylemek istiyor, bir || yamdan esin, bir yandan karısı- mın gülüşleri bırakmıyordu. En sonunda sustu. Karısına yarı dargın bakışlarla bakarak: — Bozdun türkümü, dedi. DA vasasi SAN GYACNLUR GNUK KECE, çalınan parçalardan birini söy- lemek istiyordum. Genç kadın kahkahalarla gülü yordu. Durarak kocasının ya- naklarını avuçları içine aldı: — 0000 canım, demek ki kaba- hat yaptım. Özür dilersem ka- bahatimi bağışlar mısın?.. Bunları söylerken sesi fıkır, fiktr kaynıyor, yüzünü gülüşle- rin en tatlısı kaplıyordu. Genç adam ona baktı, baktı. Sonra bileklerinden kavrıyarak onu kendine çekti. Birazdan biribir- lerine daha sokulmuş yürümeğe başladılar.. Yaprak yeşili boya- lı, demir parmaklıklı bir kapının üstünde kocaman el yazısiyle (Kiralık köşk) yazısını gö: Bgöz göze geldiler, Kara gözlük- lerin camlarında yüzlerini görü- yorlardı. Genç kadın parmak- lıkların aralığından — görünen ağaçlıkların arasındaki köşke bakarak:; — Burasını beğeneceğiz sanı- taraftaki kanapelere doğru yü- rümeğe başladı. Ölduğum yer- de sanki mıhlandım, kaldım., — Nereye gidiyorsunuz?, Niçin gidiyorsunuz?. Bütün konuşmamız bu ka- dar mı?, Bir daha konuşmıyacak mıyız?. Nerede buluşacağız?. Diyemedim. Arkasından da yürüyemedim. — Alıklaşmıştım. Ne yapacağımı bilmiyordum. Refet burada yine söze karış- ti — Alıklaştım.. Dediğin ka- dar alıksın Ferit. İnsan bu ça- ğa getirdikten sonra hiç kadı- nin peşini bırakır mı?. Demin toy âşık.. dedidim de kızdın. Dedi ve devam etti — Ne diye arkasından yürü. medin?, Ferit, kaşlarını kal- dırdı, uzün uzun Refet'e baktı. Bu bakışta; — Nasıl yürürüm?. Diyen bir anlatım vardı. Re- fet kaşların ve gözlerin anlattı- ği bu deyişi de karşıladı: —» TAN ÖZ HİL SAY Şu dinlendirici bucağa bakın. Bu kanape ve koltuklar, sanmayınız ki, çok paraya mal olur. Sağlam, güzel basmadan kılıflar içine pamuk doldurarak hazır örme iske- letlerin üstüne yerleştirdiniz mi bu dinlendirici ev bucağını elde etmiş olursunuz. —a Pa aeti ea İN ai baretereiyeniirelara nni BULMACA | 12345678 91011 B :ı PT a| ıi yorum, dedi. Delikanlı elini demirlerin ara- sına sokarak kapının mandalını çekti. İçeri girdiler. Bakımsız ko ca bir bahçe... Gölgeli büyük geverler eee alkuula, yal 4 'i çiçekler, güneşsizlikten büyüye- memiş solgun renkli gelincikler açmıştı.. Bir yanda susuz bir ha- vuz.. İçi taş dolu.. idüler. İlerde panjurları örtülü köşk, bu Ilık ilkbahar öğlesinde bay- gın bir uykuya dalmış gibiydi. Evi kim gezdirecek diye araştı- rirken gözlerine, arka bahçenin bağ kütüklerini belliyen bir 'ı;ı'lım ilişti. Genç adam seslen- — Bu köşkü siz mi gezdire- ceksiniz?.. Adam başını kaldırdı. Onlara baktı: — Kapı açıktır. Girin, kendi- niz geziverin, Ben de işimden kalmıyayım.. Köşkün kapısının tokmağını açınca içerinin soğuğa yakın havası yüzlerine çarptı. Yeşil bir aydınlık dolu. Birinci katı gezdiler. Güzeldi. Yukarı çıktı- lar. Önde camlı kapıları açık bir teras vardı. Oraya çıktılar. Çam — Basbayağı yürürdün. Ben : olsaydım, konuşur, o kadarla da kalmaz, iskeleye çıktıktan sonra da ille gezmeye gö a düm. Bu işlerde pek kofmuş- sun Ferit kof!, Ferit: — Bilgiçlik yapma. Söyle- mesi kolay ama, yapması güç. Kız hiç te senin tanıdıkların. dan değil. Öyle ciddi, öyle dob- ra dobra kadın ki kılına bile do- kundurmuyor, Dedi, sözünü tamamladı: — Sözün kısası yürüyeme- dim de, konuşamadım da! En son vapurda onu kaybettim, is- keleye çıkışını bile göremedim. Refet kendinde büyük gü vençler bulan herkes gibi tok bir söyleyişle: — Konuşmasını bilen erkek her kadınla konuşur. Konuşma- yan kadın yoktur. Yeter ki ko- nuşturması bilinsin! dedi. Fe- rit? — Kes artık.. 'Der gibi arkadaşının gözleri içine baktı baktı, biraz sinirli çevap verdi SOLDAN SAĞA : 1 — İstek (5), Sukutu hayal (5). 2 — Salatası yapılır (4), İstifham (2), Beygir (2). 3 — İçinde balık kızartılır (4). 4 — Ayakkahbı yapılır (4). $ — Duman lekesi (2), Füiil (2). 6 — Fiu değil (3), Nota (2), Çok | değil (2). 7 — Seviye (5), Nota (2). 8 —— Cemi edatı (3). 9 — Yaraya sarılır (5), Bit ev hay vanı (4). 10 — Avrupada bir millet (3) 11 — Bitgin (5), Damen (4). YUKARDAN AŞAGI : 1 — Cerahat (4), 2 — Köpek (2), Duvar - (3), Ra- yık (3). 3 — İle (2), Nota (2), 4 — Maksat (4), Geniş değil (3). $ — Sonuna (1) koy saçr dökülür (2). Menfa (6). 6 — Fidan yavrusu (5). 7 — Dakik (2). 8 — Eski bir Türk hakanı (4): Sarhoş değil (4). 9 — Eser (2), Izmirli (3). 10 — Cidal (5), Yokuş (3). 11 — Cet (3), Çukur (5), EL dallarının, biribirine kavuşarak düzleşen üstlerinden deniz gö- rünüyordu. Dört yanın kuş bö- cek sesleri, çiçek kokulu esin, başlarını sonsuz bir ürperti ile sardı. Oracığa eşiğe oturdular... Bir kanat çırpış, ikisinin de ba- kışlarını yukarı çekti. Bir çift kırlangıç korkuyla uçuşuyorlar- — Güzel... tükel, Sen öylesi- ni yaparsın. Sen şimdi bırak ta beni öyki bitireyim!. Refet: — Peki kardeşim. Dinliyo- rum! Dedi, kadehini kaldırdı, Bi- rer tane daha içtiler ve Ferit anlatmasına devam etti: — Önmu, bir hafta, on gün son- ra yine bir sabah Taksim'de otobüs durağında arabaya gi- rerken gördüm. Hemen ben de girdim. Yanı boştu, oturdum. Refet atıldı: — Tabil sen yine sarsıntıyı tutulmuş gibi tir tir titriyordun. Ferit uzun uzun güldü: — Ona şüphe mi var?. Be- yoğlu'nda, Ada'da vapurdaki titreyişim neyse bir"ac kere ar- tığile yine üzerimdeydi.Ama bu, sefer daha zeki ve becerikli idim, yanına otuürürken kendi- sini esenledim. Kısa, ama, kes- kin bir bakışla beni süzdü; ese- nimi aldı. — Beni unuttunuz mu?. Ha- ni Ada iskelesinde çiçeklerinizi yere düşüren ve çiğneyen — dr.. Seslerinde korkulu bir yam vardı. Genç karı koca sivri ka- natlı, yumuşak uçuşlu kuşçağız- lara baktılar. Baktılar.. Sonra genç kadın ta içinden gelen bir sesle onlara: — Korkmayın dedi. Biz. de sizin gibi taze yuva kuruyoruz.. Cahit Uçuk adam!.. Dedim, Güneş ışığı renkli yü: zünde bir gülüş dalgalandı: — Ben unutmuştum, Siz ha- tırlattınız.. Dedi, ilâve etti: — Üzerinde durulacak bit sey değildi. Saçmasapan ne olursa olsun lâkırdıyı uzatmak, artık ona açılmak, — Kadın, sana tutkünum!. Diye içimi boşaltmak fırsatı- nt bulmak istiyordum. Hele oto- büs Pangaltı'nın bozuk kaldı. rımlarında ileriye doğru hızla- nıp bizi sarstıkça omuzlarımız, bacaklarımız, bazan da elleri- miz biribirine değiyor. ben bü- tün lâvlarını taşırmağa hazır bir yanardağ gibi için için tü tuşuvordum Hemen cevap verdun: |— Siz, üzerinde uarulacak bir şey değildi.. diyorsunuz ü (Arkası var) .. Bu yazıdaki yeni kelimeler : Tükel — mükemmel, Ovkü — hi- kâye, Esenlemek — selâmlamak,

Bu sayıdan diğer sayfalar: