21 Haziran 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

21 Haziran 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— &emi lie, bu cins gemiler için kendi- 21 » 6 » 935 SON HABER Adis Ababada Bir italyan Memuruna HakaretEdildi Adis Ababa, 20 A.A. — Deyli Telegraf aytarının bildirdiğine göre, buradaki Italya elçiliği işyarlarından biri geçen hafta bir hâdiseye karışmıştır. Bu hususta pek ziyade ketum davranılıyor müş. Dığer taraftan, Deyli Expres gazetesinin haber aldığına göre, Habeş hava subaylarından biri, kârısile beraber sinemada bulu - nan İtalya elçiliği birinci sekreteri Monbelli'nin, kapıda duran otomobilinin üzerindeki İtalyan bayrağını tutup koparmıştır. Bundan sonra, gene ayni subay sinemaya girerek, bayan Monbel- li'nin vestiyerde duran mantosunu da parçalamış ve bunun üze- rine de yakalanmıştır. Fransa - ingiltere Deniz Görüşmeleride Başlıyor Paris, 20 A.A, — Fransızlarla İngilizler arasında deniz gö- Tüşülerine gi lanması hazırlıkları yapılacaktır. lecek ve iki memleketin deniz uzmanlarının top Hitlerin tezine karşıt olarak Ingiltere hükümeti, Fransız - Sov yet antlaşmasını Lokarno paktı ahkâmına karşı saymaktadır. Londra, 20 A.A. — Baldwin, Avam kamarasında verdiği diyev de şöyle demiştir: Ingiliz - Alman deniz uzlaşması genel bir deniz andlaşması ba- ;nlınnıuına dair olacak görüşüler için bir hareket noktası öde- vini görecektir. Balkan Kupası Maçları Sofya, 20 A.A. — Dün, çok güzel bir havada Balkan kupası için Romanya ve Bulgaristan ulusal takımları karşılaşmışlardır. Elen yargıç Hocopulos'un idaresindeki bu maçı Bulgarlar 4 - 0 kazanmışlardır. Bulgarlar, güzel bir teknik ile çok atılgan oynamışlardır. Ro- menlerin güzel teknikli hücumları Bulgar müdafaasının güzel oyunu karşısında durmuştur, Amerikada Bir Depreme Pasadena, (Arnerika) 20 A.A, — Dün saat 17,28 de merkezi buradan 6500 mil uzakta olan gayet şiddetli bir deprem kayde - dilmiştir. ı Los Angelos, 20 A.A. — Dün burada hafif bir deprem du - yulmuştur. Bir zarar olup olmadığı henüz belli değildir. LONDRADA EZRNRA, Alman Murahhası Yakında Fransızlarla Roma, 20.A.A. — İngiliz-Alman Geniz uzlaşması burada çok ağır bir tarzda tefsir edilmekdetlir. Londra, 20.A.A, — Deyli Teleg- Taf gazetesi yazıyor : “Ribentrop iki îlş bılu içerisinde, Fransa-Alman' görüşmek üzere Paris'e ııdmkxmıııı;a tarafdan Almanya, yakında, deniz yapılarınım birinci kıs- mmını tezgâha koyacakdır. Yapılacak gemiler mümkün olduğu kadar az bir zamanda bitirilecekdir. Bütün kruvâ- zörlerin içinde uçaklar bulunacakdır. Kuzey denizi ile Baltıkdaki gözetma bölgelerinin her birine torpil kovan- larile bombardman topları konacak- dır. Sonra da, Almanya, deniz aske- Tinin sayısını"35,000 e çıkaracak ve tehlike karşısında bu sayıyr daha da Artıracakdır.,, İngiltere deniz yarı- şına girmiyecek Londra, 20.A.A— Denit bakanı Tngiliz-Alman anla; anahtarla rı.hakkında radyoda verdiği bir söy- levde demiştir ki: Almanya, bu anlaşmanın yapılma- et üzerine yalnız İngiltere ile değil dört devletten hiç — biriyle deniz ya- laşmanın acun barışı na büyük bir kazanç uğlımlıdığ"“ söyl Bakan, bu anlaşmaya göre Alman- iyanın her sınıf İngiliz harp gemileri- nin yüzde otuz beşi nisbetinde harp !ımlıl bulundurabileceğini, yalnız lenizaltı gemilerinde bu nisbetin Yyüzde kırk beşe çıkarıldığını sözleri- ne eklemiştir. Almanya, ancak İngiltere ile dost- ga aytışmalardan sonra bu nisbeti art farabilecektir. Eğer, Almanya, deniz Altı gemilerinde bu nisbeti geçecek o- Tarsa bunu da ancak başka sınıflarda- ki nisbeti azaltmak suretiyle yapabi- Almanya iki yeni kruvazör yapacak Londra, 20.A.A. — İngiliz ve Al. man eksperleri, Döyçland sistemin- deki gemilerin harb kruvazörleri a- Tasına mı, yoksa sadece kruvazörler a- Tasına mr gireceğini görüşmüşlerdir. Hâber alındığına göre, birinci göri kabul edilmişdir. Demek oluyor Almanya, yalrız iki parça harb kru- vazörü yapacakdır. Zira, esasen clin- de olan Döyçland - siştemindeki üç Göruşecşk Ribbentrop sine verilen yüzde tutmuş olacakdır. Eksperler çağırılıyor Londra, 20.A.A, — İngiltere hü- kümeti, Fransadan, —Londraya iki deniz eksperi göndermesini istedik- den başka, Roma ile Moskovaya da baş vurarak, bu — ülkelerden de eks- perler gönderilirsee memnun olacağı- nı bildirmişdir. 35 nisbetini Hâak eşitliği Landra, 20 .ALA. — Bazı gazete- ler diyorlar ki, deniz uzlaşması, Av- rupanın diplomatik durumunu kesin olarak gevşetmek ve bu başarığı (muvaffakiyeti) — seçmenlere, ulusal kabinenin iş başında kalmasını gerek- N göstermek amacile, İngiliz diplo- masisinin yaptığı geniş ölçüde bir harekettir. Basının genel düşüncesile karşı o- darak, İngiliz — diplomisisi, bu uzlaş- maların önceden bir sonuca varacağı- nı pek sanmıyor. İngiliz bakanlarının Ribentrop'la görüşmeleri, daha ziya- de, bir doğu andlaşmasının yakında TA BALKANLARDA HU-| SUSİ ISTIHBARATIMIZ| Giridde Bir. Nümayiş Atina, 20 (Hususi muhabi: mizden) — Girit umum valisi İç Bakanlığına gönderdiği bir tel- grafta terhis edilen zabit vekil - lerinin Hanyada toplanarak gü- rültülü bir nümayiş yapmağa teşebbüs ettiklerini bunların da ğitılması ve asayişin bozulma - ması için her türlü tedbirin alın dığı bildirilmiştir . Kral Konstantin va Olganın kem kleri Atina, 20 (Hususi muhabiri- mizden) — Yeni saylavlardan bir grup dün toplanarak müte - veffa Kral Kostantin ile Kraliçe Olganın kemiklerinin hemen Yu nanistana getirilmesi hakkında yeni meclisten karar almak üze re bir takrir hazırlamışlardır. Siyasi mahafilde hükümetin meclisin böyle bir karar verme sine bir şey diyemiyeceği, ancak kemiklerin reyiâmdan gelmesi- ne müsaade etmiyeceği söylen - mektedir, Eski Kral Yorgi Anlatıyor Atina, 20. A.A. — Eski Yu- nan kralr Yorgi, Londra Eko dö Gres gazetesi direktörüne şu sözleri ööylemiştir: *“ Yunan tahtına döneceğimi düşündükçe, orada ne yapacağı- mar, siyasal hayatta sükün ve öz- | genliğin nasıl büsbütün geri ge- | tirileceğini, Kralın hiç bir zi maemsişrasa yapenadığı- vE yâp- mıyacağını inancınım ne suretle kökleştirileceğini, Kralın bütün partilerden üstün kalarak, ulu- sun dileklerini tamamen ve bağ- sız, şartısz gözeteceği fikrinin halkda nasıl yerleştirileceğini de düşünmekdeyim. Bu duygu- lar kökleşdikten ve ülkenin bü- tün hayati ilkeleri (unsurları) arasında eyi düşünüş ve elbirli- | ği düşüncesi başat oldukdan sonradır ki, Kralın rolü faydalı ve verimli olabilir. Yoksa, bazı- larının bağınazlığı (taassubu), bazılarının da kaytaklığı (irti- car) ortasında Kralın elinden ne gelir? Ben hiç bir zaman beni koğmuş olan Yunanistana, ken- di malikânem nazarile bakma- mişımdır. Bu malikâneyi yeni- | den elime geçirmek — de hiç bir vakit biricik kayğum — olmadı. Bende böyle bir mal sahibi dü- şünceıı yokdu, Yunanistan be- nim yurdumdu — ve beni ancak onun ileri gitmesi ilgiler.,, —— | Yeni İran kab'nesi Tahran, 20.A.A. — Başbakan Furuği yeni kabineyi, eskisi gi- bi kurmuş ve saylavlar kuru- lundan güven oyu almıştır. Belgrad saylavlar meclisinde Belgrad, 20.A.A.— Saylav- kurulu dünkü toplantısında bü- rosunu seçmiştir. Kültür bakanı Çiriç başkanlığa Laziç, Markiç ve Rejak asbaşkanlıklara ve Mulaliç, Kovaç, Radzak, Popo- viç sekreterliklere seçilmişler- dir. zlnldlyı kadar, Almanya, Fransa- Sövyet kaı andi ile döğu A birçok taraflı bir andlaşmanın biribirine uymıyacağını ta çalışmışdır. Fakat, Berlin şimdi bu nazariyenin tersini kabul etmeğe eğgkindir. Şu halde, Eden Paris'te, bundan sonra, Fransanın, Almanyaya hak e- şitliği tanrmak için şart koııııgu bay- sallığı mukavelelere bağlamak l sunu az bir vakit Wı ıığ]ımı.k :ııtkrhı | rikanın birleşik devletleri adı verilen | devletin mabiyeti nedir? Bir merkez- | Işçi ücretlerini tayinde “devletler ara |Roozvelt vergilerin 'çoğaltılmasını istedi N ICMAL Amerika Nasıl Bir Devlettir? Amerika yüksek bakyerinin basya- | sa hakkındaki kararı dünya kamoyu- nu İşgal etmekte devam ediyor. Bu ka rardan sonra Amerikada bafif tertip bir tejim krizi ortaya çıkmıştır. Ame- den idare edilen bir devlet mi? Yok- sa bu birliği teşkil eden kırk sckiz devletin ayrı ayrı kark sekiz merk zinde idare edilen bir doğu birliği mi Amerika başyasasında yazılı olan sözlere bakılacak olursa, Amerika bir devlet değil, devletler birliğidir. Yük- sek hakyeri de bu sözlere bakarak başyasayı tefsir etmiş ve N.R. A. Roosevelt'in kanunu, aleyhine karar vermiştir. Yüksek hakyı kararına hukuk bakımından kimse bir söz söyliyemez- se de dünyanın bugünkü durumu kar- şısında Amerikanın ekonomik derdle- rine ancak N. R. A, kanunu jle ça- | re bulunacağını hakyerinin gözönün - de bulundurması gerekti denilmekte- dir. Burada iki noktai narar çarpışıyor: Hukukçu noktal nazarı ve siyasal noktaj na: Esasen devlet idaresin- de daima bu iki noktai nazar çarpış- mıştır. Siyasi adam diyor ki: Başyasa han yazılmış sözleri şöyle de olsa böy- le de olsa, bugünkü durumda kurtu- luş şundadır: Onu yapmak ulusal kal kmmma için lâzımdır. Hukukçu diyör ki: Kurtuluş, başvyasadan ayrılmamak tadır. Başyasa azmanın ihtiyaçlarına göre değiştirilebilir. Bunu yapmak u- Tusun elindedir. Ancak değiştirilme - dikçe tefsir ile yasanın çizdiği dar ve doğru yoldan ayrılmak, tehlikelidir. Amerika başyasasının bugünkü ih- tiyaçlara uygun olmadığı anlaşılmış- tır. Yasa on sekirinci asır içinde, Fran ız devriminden önce yapılmıştır. O zamanki ekonomik ve sosyal kurum başka idi, bu zamanki kurum başka- dır. Ancak kanunlar, değişen duruma göre nasıl uydurulacak? Tefsir yoliy- le mi? Yoksa değişen duruma göre zaman zaman değiştirilerek mi? Roosevelt: “yüksek hakyerinin ka- rarı, bizi 1789 yılına kadar, geri attı... diyor. Ne doğru söz? Yasayı 1789 yı- lmda yapanlar ne düşünmüşlerse yük- sek hakyeri de ona göre karar vermiş- tir. O zaman Amerika, merkezden idare edilen bir devlet değil, bir bir- Tikti. Birliği teşkil eden devletlerin her biri müstakil idi. Bunu değiştiren bir kanun yoktur. Ancak Amerikayı şkil drr “devletler ara: a ticare- ti tansim” gibi müphem bir maddeye dayanarak, merkezi devlet üzerine birçok baklar ve salâhiyetler almıştır. sında ticareti tanzim” maddesine da- yanıyor. Yüksek hakyeri diyor ki; “Merkezi devlete böyle bir hak verile- | cekse, kanun ile verilsin. Başyasanın bu derece geniş bir tefsire tahammli- lü yoktur.., Bizim bildiğimiz şudur ki — kanun, değişen zamanın şartlarına behema - hal uydurulacaktır. Bazan tefsir ile uydurulur, bazan değiştirilerek. Bun- ların ber ikisi de olmazsa, nihayet ih- tilâl çıkar ve o zaman zorla uydu- rulur. * Vaşington, 20. A.A, — Rooz- velt kongreye gönderdiği bir bildirikle vergilerin çoğaltılma- sını istemiştir. Bu vergiler ara- sında kazanç vergisi ile Büyük | bağışlık ve — miraslardan alına- cak vergileri ve korporasyon- larım kazanç vergileri vardır. Rooezvelt korporasyonlar için şimdiki yüzde 13 3/4 nisbeti yerine yüzde 10 3/4 den 16 3/4 e kadar değişen bir nisbet için- de vergi alınmasını öne sürmek- de ve zenginlik ve mevki miras- Tarının ulusal yaşayış üzerine yapdığı bozucu etkilere karşı gelmek üzre çok tutan özel safi kazanç üzerinden alınan vergi- nin de çoğaltılmasını istemek- tedir. ——— ——— r KUÇUK HARICİ İ HABERLER | * anııoıı. 20. A.A —İÂ- yan kurulu, işsizliğe karşı si- göorta ve işçilerin emekliğe ay- rılma meselelerini — de ihtiva e- den sosyal güven yasasını 6 ya karşı 76 oyla onaylamışdır. Ruzvelt'in bu devre proğra- mının esaslı bir. bölümü say- makda olduğu bu yasayı saylav- lar kurulu daha önceden onay- lamışdı. Uinon (Amerika), 20. AA— Buradaki fabrikalardan birinde dün akşam işçiler grev yapmış- lardır. Ağıı- karışıklıklar olmuş, $ ——— ÇALIŞMA KONFERANSINDA Cemal Hüsnü Ekonomi Durumumuzu Anlattı bumlar trüst veyahut kartel halini al- a. Cenevre, 20.A.A. — Arsulusal ça- | lışma bürosu konferansı: kurumunun direktörü Batler'in yıllık raporunu konuşmaya devam etmiştir. Bern el- çisi Cemal Hüsnü aşağıdaki söylevde bulunmuştur. — Arkıulusal çalışma bürosu di- rektörü tarafımdan verilmiş olan ana- Sal rapor bir çok sözlere ve entere- San söylevlere yol açmış ve bu söy- levlerde hele işsizlik — meselesi ileri sürülmüştür. Seçgin L(uçur. kendi- lerinin çok kere yetkiliğine ve etki- liğine İnanmadıklarını — söyledikleri bir takım çareler ileri sürmüşlerdir. Endüstrileşmiş memleketlerdeki iş- sizliğe karşı ulusal çerçeve içinde ras yonal hiç bir şey yapılamaz. Şuna i- nandım ki, bu gibi memleketlerde a- hnan tedbirler ulusal çerçeve içinde kaldıkça bunların hiç bir sonuç ver- mediklerinden dolayı etkisiz olduk- ları ergeç anlaşılacaktır. Büyük hastalıklar için büyük ilâç- dar dâzımdır. Acundaki — imkânlar a- raştırıldığı zaman — görülür ki dün- yada fazla üretim yokdur, az yoğal- tm vardır. Geniş kıtalarda bir çok nüfus kendilerinin yoğaltıcr olmala- rına yol vermiyen bir —hayat yaşa- maktadır. Buna karşı başka yerlerde de büyük kapitallar işlemez bir halde bulunmaktadır. Eğer yalnız ekonomik ve sosyal bir maksadla arsıışlusal bir anlaşma yapılarak bu kapitallar halk kütlele- rine Üretim yolları ve insaniğ bir kiymeti olduğu kabul edilecek iş im- kânları vermek için kullanılacak olur- sa, milyonlarca insanın yaşayış dü- zeyini yükseltmek ve onların satın alma kuvvetlerini artırmakla iüretim için lâzım olan çıkıtlar açılması ve bir atılışda işsizlik belâsına son ve- rilmesi imkânı olmaz mı « Düşündü- iğüme göre insanlık, bu düzeyde da- ha iyi dağıtılmış yeni varlıklar ka- zanacak ve tekniğin ve mekanizasyo- nun ilerlemesinden faydalanacaktır. Kalkınma savaşları Bunü böylece anlattıkdan — sonra Şunu da söylemek — isterim ki, Bay Direktör, acunun ekonomik durumu- a ve bü dürümün ulusların - sosyal yaşayışı Üzerindeki — tesirlerine dair olan raporunda sayıları gittikçe ar- tan bir çok memleketlerde gösteril- mekde olap kalkımma savaşının te- meli devletin güttüğü çalışma ve uğ- raşma olduğunu — meydana koymuş- kardır. Kamilist Türkiye - raporda kulla. mılmış olan sözlerle söyliyeyim lusal yaşayışm düzeyi, ekonomik kua- rarsızlıkların — isteğine bağlı bırakı- lacak yerde, yönetimi devletin en bü- yük uğraşmaları olan,, memleketler arasında bulunmaktadır. İşte bundan dolayıdır ki, Türkiye saknı ile ve fa- kat büyük bir dölenle ekonomi diri. je yoluna girmiştir. Bana söz söylemek — için verilmiş- olan zaman, her nc kadar bu hareke- tin ekonomik ve sosyal yönlerini an- latmaya yetmezse — de bu hareketin bazı karakteristik çizgilerini kısaca belirtmeyi enteresan buluyorum. Türkiye endüstrisi Türkiye — Cumuriyetinin yapmaya uğraştığı değişinde, her şeyden önce endüstrinin kurulması için gi olan kınav girişiti söylemek gerektir. Her tarafdan ekonomik engellerin di- kilmekde olduğu bir devrede, Türki- ye, kendi sınırları içinde başladığı i- şin değerinin düşürülmesine izin ves remezdi. — Toprağının ve toprakaltı ürünlerinin bolluğu ve çeşidi belli olan bir ınmııı:m halk yığınları- gerek memleket içinde ve gerek memleket dışında yeni değiş imkân- larr çıkarmak esaslı bir endüstri kur- mak gerekiyordu. Görülüyor ki, endüstrileşme, yal- nız engin bir tecim denkleşmesi sağ- lamayı değil, aynr zamanda ve hele hâlk yığınlarının işini değerlendirme- yi amaç tutuyordu. Tarım üretimi ile endüstri üretimi — arasında bir fiyat denkleşmesi sağlamak yolundaki de- vamlı kaygu, bütün girişiltlere ba- şat bulunmaktadır. Hükümetin istek ve dileğinin amacı, eyice di ülmü, bir puğı göre ve eu’l"yi şıh% ıın. ları, yoğaltım — ihtiyaçlarımı karşıla - te yetişen ve fakat şimdiki randman- ları yoğaltım ihtiyaçlarını — karşıla- mayan endüstri işleri — çıkarmak ve bunları gelişime erdirmek, ve ikir derecede memleket içinde geniş ö de yoğatılan ve fakat memleket için- de yeter surette — üretilemeyen ilkel maddeler endüstrisini kurmak ve ge- lişime kavuşturmakdır ki, bu eregde ortaya çıkarılmak istenilen tesisat güzeyinde yakın bir zamanda elde e- dilecektir. Pakat bütün bu endüstri- leştirme işinde özel bir şey vardır ki © da bunun devlet halkın aşığı için gerçekleştirme — alanma götürülmüş olması ve özel kâr ve asığ düşünce- lerinin bu işte başat — olmamasıdır. Devletin kmavının ayırıcı vasfı şu- dur: “Özel kapital yuğrumunu anlı- yarak ve bu süretle smif ayırtlarını hafifleterek ilkel endüstriyi elde bu- lundumıkvewıun lçinduı | mış olsalardı ulusa yük olmaktan İ K kalrmayacaklardı. Bu — devletcili esasen, Türk millt ekonomisinin saslı vasfıdır. Kredinin — tevilenmesi, genel hizmetlerin yönetimini ve ta- Şınma işlerinde... İlâh. bu bal kendi- sini göstermektedir. Bunun dışmda özgür önerdeşmenin gerçekten ve ta- mamen yapılabileceği bütün alanlar- da özel girgiye tam bir özgürlük br- vakılmıştır. Tarımsal işler Ekonomi dirije siyasasının diğer bir yönü, tarımsal örgüt hareketidir. Bu alanda tarımsal üretimi rasyo- nel bir tarzda — kanalize etmek, bazı endüstriye yarar tarımı artırmak, be- sin ürünlerinin — yapılmasına yardım etmek, genç çifçilerin uzman ve Üret- men haline gelmelerine imkân ver- mek süretiyle köylerdeki nüfus azlı- ğını ortadan kaldırmak — ve bunun i- çin aynı zamanda işleri tevilemek ve sosyal bakımdan bir unsur olmak iti- bariyle köy endüstrisini teşvik etmek bahse konudur. 'Türkiye halkımnın yüzde 70 i çifçi olmasına göre devletin kınavı bu a- landa hele çilçi unsurlara tüzc ve nısfet dairesinde — bir asığ sağlamak suretiyle insan değerinin düşmesine çare bulmak ve bir müddet çalışmayı elde etmek şeklinde ortaya çıkmak- tadır. Toprak endüstrisi Öte yönden kamutaya verilmiş o- Jan tarımsal yeğretilme, tarım İşçi- sini bir parça toprak endüstrisi yap- maya sevkedecektir. —Ulusa hayatın düzenini yükseltmek — ve servetleri daha iyi bir surette dağıtabilmek a- macını güden ve büitün bu çalışmaya arasıl olarak memlekette bir bayın- dırlık ve bir demokrasi siyasası gü- dülmektedir. Her türlü nisbet — gözetilmek şar- tiyle söylenebilir ki, Türkiye Cumu» riyeti, ıuymdnııı işleri en çok geliş- mekte olan m:rneı(ulrrdm biridr. 12 senelik bir süre içinde üç bin ki- lvmetre — uzunluğunda — demiryolu, 9690 kilometre şose yapılmıştır. Ya- pılan köprüler, sulama işleri, şarbay- dıkların kanalizasyon işleri, elektrik tesisatları, su akıtılması işleri, koru. ma ve onarma İ ise Ayrıca sayı- işlerindendir. Bü. et, devletin ve illerin bütçe- lerine konulmuş olup ;de:ek nesil- ler için biç bir suretle yük o caktır. Türkiye, bugün lııfxf! ten diğer devletlerden daha az Üzül- mekte ise, bunun izalımı üretimci ça- Jışmanın bu süretle artmasında âra- mak gerekti: Cemal Hüsnü bundan sonra Türki. | yede zührevi hastalıklara karşı yapı- İan mücadeleyi anlatmış, İş kanunu ve bafta tatili meselesini izah etmiş- tir. Toplanmıyan Konferans (Baş tarafı 1 incide) Avusturyadaki hükümetin işba-« şında kalmasına yardımdan baş- ka bir şey değildir. İtalyanın Roma konferansın- da karşılaştığı bir zorluk ta, Ma- caristanın durumudur. Uzun va- kit İtalyanın en yakın dostların- dan olan Macaristan, son zaman larda Almanyaya doğru meylet- meğe başladı. Bunu tabit gör- mek gerektir. Çünkü Macaris - tan, İtalyanın değil, İtalyanın istatükoya karşı olan yanatı (ta raftar) idi. İtalya bu siyasadan ayrılır gibi olunca, Macaristan da İtalyadan ayrılmağa başla - mıştır. Macaristanı, istatükoyu korumak gibi bir amaç güden Roma konferansına getirmek i- çin İtalya,bu devlete başka yan- larda istatükoyu bozacak adak- arda bulunmalıdır.Demek ki ista tükoyu korumak isteyen siyasa ile istatükoyu bozmak amacını güden siyasa, burada çarpışmak tadır. İtalya bu iki siyasayı te- lif edebilir. Ancak ortada küçük antant olmasa... İtalya,Fransa ile birlikte yü- rümeye başlıy küçük itilâfın durumunu gözönünde tutmak zorağı karşısındadır. İşte bu zorluklar ortadan kalkmadığı içindir ki, Roma konferansı bir türlü toplanamıyor. Sözün kısa- sı şudur ki, Tuna devletleri ara- sındaki bu Roma konferansı, devletleri, Orta Avrupanın hari- tasını yeni baştan çizmek gibi Tnınun ve St. Gerinain andları- nin imzası sıralarında karsıla - nan dallı, budaklı sorumlarla karşılaştırmaktadır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: