30 Ekim 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4

30 Ekim 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

e b a İN İMECNUN İBRAHİM N AN Yazan: Ziya ŞAKIR Bostancıbaşı Sevinçle Bağırı- yordu: Bre Koban! Atın, Pek Çekin! Gemend — Paşanın bu emri, bizlere bir ham tekliftir. Burası, İstanbuldur. Sonra, hepimizi kılıçtan geçirirler. Bizler, böyle heterli işlere giremeyiz. Kendusunun bir gayri çaresi varsa, onu görsün. Diye, Mustafa Paşaya haber gön- dermişlerdi . Mustafa Paşa; ancak hayatının mu hafazası için beslediği adamlarından bu acı cevabı alınca, artık Bbakikaten kendi başına bir selâmet çaresi ata » mıya mecburiyet bissetmişti. Derhal harem dairesine koşmuş, başına siyah sarıklı adi bir kavuk giymiş, sırtına yeşil çuhadan bir cüppe geçirmiş; ya nına da taşıyabileceği kadar altın ve mücevher alarak konağının apdesha- ne penceresinden sessizce (Nallımes- cit) camisinin yanındaki arsaya in - mişti. Fakat ölümün soğuk çehresi, burada da Mustafa Paşaya karşı gel işti, Padişah, Bostancıbaşıya : — Al şunu... Emrini verip te Harem dairesine Gittikten biraz sonra; — Padişahım!.. Bostancıbaşı emri- şerifinizi yanlış anlayıp mührü alıp, kondusunu salıverdi. Diye haber gönderilmişti. İbrahim; bu haberi alır almaz fevkalâde gazı be gelmiş; Bostancıbaşıyı çağırtarak: — Tez, kâfir. Ya, başı. .Ya, başın. Diye emir vermişti. Yaptığı hata - dan ve işittiği azardan hayatını teh - likede gören Bostancıbaşı derhal ba- şına toplıyabildiği yüzlerce bostancı» yı alarak Mustafa Paşanın konağına şitap etmiş, ve konağın etrafını bos » tancılara ihata eylemişti, İşte, tam bu muhasara esnasında, Mustafa Paşa da apdeshane pencere- sinden usullacık kaymış, ve o arsaya inmişti. Fakat, etrafın sarıldığını gö- rür görmez şaşırmış; mescidin duva- rı kenarına yığılmış olan otların ara sına girerek saklanmıştı. Burada, ge- ce oluncıya kadar bekliyecek ve son- ra, karanlıkta bir takrip ile bostan « cılar arasından yılan #gibi süzülüp kurtulacaktı, E m ar her tarafa da- Zılmış, la Paşayı aram:ya lamışlardı. Konağın lee arıyanlar, oradaki alçak duvarı gö - rüp, paşanın buradan kaçtığını an * lamışlardı. Mustafa Paşayı elinden kaçıran Bostancıbaşıyı acı bir düşünce almış. tı. Hiç şüphesiz ki, şimdi, kendi kel lesi uçacaktı. Bu sırada bir bostancı neferi: — Bakın ağalar!. Şuradaki otluk kımıldar, “> Diye baj . O zaman, yirmi bostancı birden, kendini duvardan at. anmış, © ot yığınının etrafını sarmıştı. Mustafa Paşa, artık kurtulamıya - tağını anlamıştı. Etrafındakileri şa - şırtmak ve kendine bir yol açmak için, birdenbire yerinden fırlamış; — Hay bre, medet!... Diye bir nâra atmış; belindeki al tın kabzalı palayı sıyırarak, etrafını kuşatan bostancıların başları üstüne a Bir e neferi kanlar içinde yere yuvarlanmıştı. O zaman Bostancıbaşının sevinçle dolan gür sesi; — Bre, koman. Kement atın.. Pek çekin. Diye, korkunç akisler yapmıştı. Bostancılar, derhal ği atmışlar, Mustafa Paşanın ayaklarına dolaştır- mışlar; hep birden çekerek onu yere yuvarlamışlardı. Daha bir iki saat evvel herkesin tazim ve tekrimlerle önünde eğildik- leri bu sabık sadrazamın başına, gö- süne silleler, yumruklar indiriliyor; bütün vücudu, tekmeler altında çiğ- eniyordu, Bostancıbaşı, sevincinden derhal padişaha haber göndermişti. Kendisi de, Mustafa Paşayı yerlerde sürükli. ye sürükliye götürüp, orta kapının önünde başını kesecekti. Ayaklarına ip takılan Mustafa Pa» şa, Nalimnescit ulusundan sürüklene sürüklene Sirkecideki &sebilin önüne getirilmişti. O zaman saraya koşan bostancı avdet etmiş ve Padişah İb- rahimin şu emrini getirmişi ;< Katledip, meytini getirsinler. rtık, Mustafa Paşanm hayatı son dakikasma ermişti. Çünkü o emirle beraber saraydan, Cellât Kara Ali de gönderilmişti, Cellât Kara Ali, birdenbire Musta- fa Paşanın Üzerine atılmış; bir daki- ka yüzüne baktıktan sonra, â€: bir kahkaha atmış: — Hay devletlim!.. Ne haldir, bu? Diye bağırmıştı. Mustafa Paşa, can havlile yalvarmağa başlamıştı: — Aman dostlar! Bana kıyman. Padişah huzuruna sağ götürün. Di. yeceklerim var. Fakat; son sözler, dişlerinin atâ- sında boğulmuş kalmıştı. Çünkü Cel- lât Kara Ali, birdenbire kemendi böy» nuna takmış; yamağı Kambur Sü leymana: o * — Çek, bre, Diye homurdanmıştı. Mustafa Pa- şanın İlme lime olan vücudu birden- bire sarsılmış ve sonra hereketsiz kalmıştı. O zaman Cellât Kara Ali, belinden enli yüzlü bıçağını çıkar- İ muş, paşanın sakalından tutup boynu- nu gererek bir hamlede kafasını ko- parıvermişti, o Kara Mustafa Paşanın bu süretle katlinden sonra, sıra malının müsâde- resine gelmişti. Paşanın konağındaki hazine ile krymetli eşyayı alıp sarsya nakletmek için saraydan #damlar gön- 'derilmişti. Konakta, her taraf aran mış, yalnız bir heybe içinde (otuz bin flori altın) dan başka para bulu. namamıştı. Bu para, azdı. Bir sadrazamın ha- zinesinde bu kadarcık bir para bulun- masına İnanılamazdı, Buna binacn paşanın asıl hazinesini bir yere giz- İediğine hükmedildi. Kohağın her ta- rafı didik didik edildi. Bu esnada bii yük bir halı perdenin arkasında, bir kapı keşfedildi. Bu kapı kırıldı. İçeri girildi. O zaman, birdenbire herkesi bir hayret istilâ etti. Çünkü, bu giz- li odada görülen manzara, sarayın adamlarına korku ve hayret vermişti. Ortada kıymetli taşlarla müzeyyen bir taht bulunuyordu. Bu taht üze- rinde, öldürülen Mustafa Paşanın balmumundan yapılmış bir heykeli oturuyordu. Sağında ve solunda da vüzera kıyafetinde, yine balmumun- dan üş ikişer heykel duruyor- du. Mustafa Paşanın ayakları dibine bir tahta yatırılmıştı. Bu tahtanm üzerine muntazam (fasılalarla birta- kım çiviler çakılmıştı. Tavandan altın bir kandil sarkıyordu. Bu kandilden, hafif bir ığık dağılıyor; manzarayı, korkunç bir tablo halinde canlandır. yordu. Sarayın adamları, bu odadan içeri girmeğe cesaret edememişler; derhal saraya adamlar ip: — Bir acibe zuhür eyledi. Gözle görülmüş değildir. Ancak sihir ve ef- göndermişlerdi. Padişah İbtahim, gözle görülmüş olmıyan ve nihayet (sihir ve efsun) işine dayanan bu acibeyi işitir işit- mez merak içinde kaldı. — Höcam!.. Var, sen bir nazar &y le, Ne iştir, bu?. Diye Cinci Hocayı yolladı Arkas var Yine Kıskançlık Ve Sinir! Kuledibinde F. Sümer imzasile bir evli kadın bize yazdığı mektupta çok #inirli olduğunu vebu siniç yü- #ünden kocasına karşı elinde olmıya- rak, haşin “davrandığını, bu yüzden kıskançlığa da mâni olamadığını ha- ber veriyor ve diyor ki: “.. Ne yapacağımı ben de bilmi- yorum. Bazı zaman yalnız kalıp ta düşünceye dalınca haksızlığımı an- İıyorum. Fakat elimde değil. Çok cehdettim, kocama karşı birçok günler tatlı yüz gösterdim. Fakat arkasından bazı sebeplerle kıs kançlığım son dereceyi buluyor; ya ona hiçbir şey söylemiyerek günler- ce dargın duruyorum, yahut sab. redemiyerek kavga ediyor, bağırıp çağırıyorum. Bunların st: len ile - ri geldiğini sanarak beni doktora götürdü. Fakat hiçbir faydası ol » madı. Bugün onu hergün kendisine hakaret edilmesi lâzemgelen bir uşak ve her istediğimi yapmağa ha- il ir telâkki ediyorum. Elim- ne yapayım?” Yeni melesde evlenen bir kadın bile karşısındakini bir arkadaş, bir dost bulmak istiyor. Bir emir, bir zor» ba değil. Sümerin hali bir mizaç ve bir terbiye tarar zmeselesidir. Islahı kabil olmadığını söylemek İstemiyo- ruz. Biraz ceht ve gayretle düzelmi- yecek huy ve mizaç yoktur. Kıskançlık yüz hinlerce evlilere ra- hat vermiyen eski bir derttir. Bereket ki, bu da zamansmızda azaldı. Bir za- anlar karılarının rengini başkaların- dan kıskananlar vardı. Sonra kadın- lar içinde kocalarının yine erkek ar- kadaşlarile ahbaplığına bile tahammül edemiyenler eksik değildi. Sosyete hayatı bunları kökünden yıkmış gie bidir. Fakat lüzumsuz, manasız kıs- kançlıkları tamamile yıkıp atmak ka- bil mi? Kocasınm biraz geç gelmesini bile hemen onun fena ralinasebetlerine hamleden ve bunun için başka delil aramağa lüzum görmiyen kadınlar gi- bi karılarını eve hdlitlemeğe kalkan erkekler de hâlâ var. Bütün iş aile ocağında devamlı bir hürriyetin, kar» şıliki: bir emniyetin bulunmasındadır. Bu da bir görgü ve terbiye meselesi- dir. Fakat sıkı, devamlı bir ceht ile bu da alabilir. Sümer gibi birçok kar dınlar bile bile işledikleri kusurları hep sinirlerine yüklerler: “Ne yapa yım, sinir... Elimde değil!" Ve bu sözlerle kusurlarından kurtulamıya. cakjarma emindirler, Halbuki dediği” miz gibi biraz ceht ve biraz samimiyet © kusurların sinirden ileri gelmediği- ni, silinip atılabileceğini gösterir, o Sevgi bilmiven adam e) Hiç sevmiyeh çoktur; fakat sevgi- inanmıyanlar'da var ya.. Bazısı sevmek işine muktedir olamaz. Eşini bulmamıştır. -Barısı aramamış, koca- mış ve yaşını başını aldıktan sonra artık sevginin de bir hayal olduğuna inânmağa başlamıştır. a İN Na. En. yazıyor: “Otuz dokuz yaşında olduğum halde bugüne kadar ne kimseyi sevdim, me de bir kadının çıldıra- sıya sevilebileceğine inandım. Ben- çe kadın erkeğin bir arkadaşıdır. İnsan arkadaşı için ihtiras besliye- mediği gibi kadın için de besliye- mez, Sevginin bir hayal olduğu ve boş vakti olanlar tarafından uydu- ruldağu fikrindeyim. Zaten büyük Napolyon da “aşk işsizlerin işi” de- miş. Ancak bazı adamların bu yüz- den öldüğüne bile şahit olduğum in tereddüde düşüyor ve bir türlü kat'i bir hüküm veremiyo- rum, Ne dersiniz?” Na. En. bunları yazarlcen evli olup olmadığını yazmıyor. Fakat bizce mu- hakkak bekârdır ve muhakkak ki ka- dınlarla meşgul olmağı lüzumsuz ve abes bularak içinde birtakım hisleri boğmağa çalışmıştır. Sözüne inandığı Napolyon bile aşkı işsizlerin işi va- yarken ve harp dolaşır- ken sevgilisini düşünmekten kendini alamamıştır. Birtakım adamlar söy- ledikleri gibi düşünmezler. Birtakım- ları da birçok tesirlerle hislerini ka- ln deri tabakaları altında gizlerler. Na. En bu tesirlerden bir gün kendi. ni kurtarabilir ve kendine yakın bir mar ak he a inin ola, il aga alli ala İlm Mx inik. | için bugün söyliyeceğim şeyler ömrü kadınla karşılaşırsa #evginin nasil yeryüzüne hâkim olduğunu görüp an- İıyacaktır. . Nasıl anlatmalı? M. den A. E. yazıyor: “Genç bir hızla tanışıyor ve se- ldmlaşıyorum. Uzaktan onun hay. ranıyım. Oldukça zengin bir aile- nin hızıdır. Son derece sade giyinir, çok çekingen, ince ruhlu bir hız... Acaba bu sevgi benim işime engel midir? Kendisine kalbimi açmak- tan çekiniyorum, Ne yapayım, nasıl hareket edeyim?” Böyle sevgi hiçbir İşe engel de- ğildir. Mademki selâmlaşıyorsunuz; evvelâ onunla dest, ahbap olmağa bâ- kımız; kendisine arkadaşça refakat et- meğe çalışınız. Gittikçe samimi ol- mağa, gittikçe hususiyetile alâkadar olmağa ve emniyetini kazanmağa uğ- raşınız. Birçok genç kızlar kendileri- ne yaklaşan adamların maksatlarını bildikleri için böyle dostluklardan çe- kinirler. Ona ilk sözleriniz afasında kendisile tanışmaktan, yalnız onun sohbetinden istifade etmek ve yalnız değerli, zeki bir genç kızla konuş. maktan başka gâyeniz olmadığını sövleyiniz. Yavaş yavaş, onun nasıl kabul ettiğini yaklıvarak açılm ve bir müddet sonra sevginizi anlatabilirsi- niz, SAGLIK ÖGÜTLERİ Damar sertleşmesinden korunmak için Damar sertleşmesinden korunmak biraz da ihtiyarlıktan korunmak, ö- lümden sakmmâk demektir. Onün MA SARSSAAAADAAERASA DAĞDA ADA AAOAASANI 2 uzatmıya yardım edecek tedbirlerdir. Damarların sertleşmesine en ziya - de istidat gösteren artritik insanların en büyük kabahatleri,her nereden gel miş olursa olsun, vücutlerindeki zehi, leri iyice çıkarmamaktadır. Onların böbrekleri, iyi işlemez, zehirler içer- de kalır. Şu halde ilkin düşünülecek şey, yi- yecek ve içecekle imkân düğü ka - 30-10-935 gez Bugün TÜRK SİNEMASINDA — TÜRKÇE SOZLU R E K Ss VAHŞI ATLAR KRALI Bu programa İlâreten: VİLLİ FRİTZ - LİLİAN HARVEY « KAT DE NAGY - HANS ALBERT - PAUL HÖRBİGER ilh Ufa yıldı! larile çevrilen PRENSES EĞLENİYOR muhteşem müzik fılm. Ayrıc MW Foks Hiabeş harp cephesi sahneleri. Yunanistanda son vak'alar! EEE EEE AE TEE EEE SERRA OO YOR AUER EA EAA SAE EAEA A Pek Yakında YILDIZ Sinemasında ş Dünyanın en şöhretli primadonnası, billür sesli i GRACE MOORE'dan iBiRAŞK GECESİ : REM ei ve TRAVİATA ile Metropolitan operasının sahnesi özerinde görecek ve dinleyeceksinit EA EAA BULA EEE EA EE BE GA BASA DANE KADIN ne YAPSIN? Marahuana Amerikanın en güzel yüzlerce dansözü, gözleri kamaştıran br güzellik ve zenginlik, emsslsiz ve orijinal musiki arasında geçen meraklı ve heyecanlı bir mevzu Yakında İPEK Sinemasında EKA AEGEA ROKA LANA AAA AES A ONAN DEAN ODA OEA AAA i MADAME BUTTERFLY operasının tekmil iki perdesini Nevyorl Unutmayın Hüma! AE EE ER AKAY Harik Hayat Kaza ve Otomobil —— ——— ” Sigortalarınızı Galatada Ünyon Hanında Kâin UNYON SIGORTASINA yaptırmız. Türkiyede bilâfasıla icrayı müamele etmekte olan ÜNYON Kumpanyasma bir kere uğramadan sigorta yaptırmayınız. Telefon : 4.4888. 760: EEE DAA A O GE dar az zehirlenmektir, bu da şüphe - sizdir ki, ancak sıkı perhizle olur. Damar sertleşmesinden korkan ar- tritik adamın yiyeceği et haşlama ya- hut kızartma tavuk eti yahut koyun veya kuru eti olur. Sığır etinin de başlaması olabilir. Balıkların yalnız beyaz etli olanlarını, onlar da haşla” ma olarak, yiyebilir. Et yemekleri yal nız öğle yemeklerinde, Yumurta ile sütü ve sütlü yemek - leri her öğünde yemelidir. Ekmek imkân olduğu kadar az, hem de yalnız kabuk tarafı. Ekmeğin işi midede mayalanmaları artırır ve zararlı ekşilikler hâsıl eder, Sebzeler damar sertleşmesine karşı kuvvetli bir siper olürlar. Fakat pi - rinç ile kuru sebzeler insan: Jüzumun va daha ye e Kl - tikler için pel lar. Bunla- n büsbütün batakkminiğ beraber daha ziyade yaş sebzelere rağbet et - mek iyi olur. Patates onlar için pek iyi bir yemektir. Domatesi korkma - dan yiyebilirler. Iasiyakta âx mikdar da asit oksalik olduğundan a7 yenil- melidir. Mantar yemek bizde pek & - det olmamakla beraber, damar sert - leşmesine karşı iyi yemeklerden si - iler. z Baharlarla biber kara ciğeri kızdır dıklarından hi iyi şeyler değildir. Meyvelerin hemen hepsi tavsiye e dilir. Yalnız ceviz ile badem, fındık ve kestane Ge İspirtolu içkilerin her türlüsü ka - raciğer üzerine fena tesir ettikleri için büsbütün yasak edilir. İspirto - dan büsbütün vaz geçilemeyince, iyi bir şaraptan günde bir litrenin üçte birine kadar izin verirler. Yirmi dört saat içerisinde içilecek suyun miktarı bir buçuk litreyi geç- memelidir. eler b birer kahvenin ük zararı . Çay öyle değil “e Ondan büsbütün Si di Di ha iyi olur . Yemeklerin cinsinden sonra mikta» || rını da düşünmek lâzımdır. Uzun & - zun tecrübelerden sonra, damar sert - Jeşmesinden korunmak için, izin ve - || silecek yemek miktarı şöyle tesbit © dilmiştir: Ekmek 200 gram; et 20; sebze 250, || tereyağ 50: şeker 40 gram, bu kadar- la doymazsanız bol bol süt içebilirsi- miz; ekşi olmamak şartile hoşunuza gidecek kadar yoğurt ta yiyebilirsi « niz. Yoğurt şimdi frenklerce de, da- mar sertleşmesine karşı, cn makbul yemek sayılır. Onların fikrine göre yoğurt insana uzun ömür temin eder- miş. Ömrü uzâtmasa bile barsakları temiz tuttuğu, karaciğeri yormadan insanı beslediği şüphesizdir . g Lokman Hekim Jül MANN bazidi iüipieğikb çiğ dei ikiinsiklikiizikeizilimeimkiime il Devlet Demiryolları ve Limanları işletme Umum Idaresi ilânları 18-10-1935 tarihinde yapılan eksiltmede.elde edile fiyat haddi lâyıkında görülmediğinden 7363 lira m! hammen kıymetli lokomotif, vagon ve supap yaylâ gümrüklenmiş olarak teslimi şartile 9 İkinciteşrin 95 cumartesi günü saat 10 da Ankarada İdare binasında | zarlıkla satın alınacaktır. Bu işe girmek istiyenlerin 5: lira 23 kuruşluk muvakkat teminat ile kanunun tayin € tiği vesikaları, kanunun 4 ncü maddesi mucibince işe & meğe kanuni mânileri bulunmadığına dair beyannaf ile ayni gün tayin edilen saatte malzeme dairesi komi yonunda hazır bulunmaları lâzımdır. Bu işe ait şart me Haydarpaşada tesellüm ve Sevk Müdürlüğünde, A karada malzeme dairesihde görülebilir. (6729) YENİ NEŞRİYAT | ya Türk içtimaiyatçısı Gökalp | Deniz yollar İstanbul © Üniversitesi Profesör yardımcılarmdan Ziyaeddin Fahri IŞLETMESİ bu isimde bir ri kal - bu isimde bir risale kaleme almış | Acentesi rehüy Ezgi HAFTA Tel 42362 — Sirkeci Mühürdaf ayyy <ade Har, Tel, 22740. gi ü ape er son sayısı Habeş har» ine ve İngiliz siyasasına ait resim. Ayvalık yolu Bandırma vapuru 30 Birine ler, (Gizli hir Habeş cemiyeti var) |İ| | | teşrin ÇARŞAMBA günü gibi dikkate değer yazılarla çıkmış- tır, Peyami Safa, bu hafta (Matbu- e) atta * buhranı)ndan bahsedi- ik yor. (Cumhuriyet nedir?) başlığı 19 da AYVALIĞ'a kadar vi tında İştanbul Balkı arasında yapıl- |fi ——. mış bir anket, (Çerkes Etem kim - dir?) başlıklı yeni başlayan meralar Mersin yolu yazı, (İstanbul Amerikan koleji) üzerinde bir reportaj, çok enteresan İNEBOLU vapuru 1 yazılardır. teşrin CUMA saat 11 de Mersi” kadar. “6710: Trabzon yolu GÜLCEMAL vapuru 31 Biri? citeşnn E günü ** 20 de HOPAYA kadar (677 emi. 2 | riyle muhaberata mı daktiloya ihtiyaç vardır. Adres: Yeni postane arkası Ağrıları dindirir “HAS,, kelimesine Dikkat

Bu sayıdan diğer sayfalar: