8 Haziran 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

8 Haziran 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

e DR Çamaltı tuzlasında yeni istihsal başlamak üzere Sofra tuzu fabrikasının inşaatı tamamlandı, fabrika 25 Haziranda merasimle açılıyor Yeni sofra tu zu Izmir, (Tan) İz - mir civarındaki Çamaltı Tuzla- Sipda bu yılım istihsal mevsimi baş- lunmaktadır. Bu itibarla Ça- 2 şu sıralarda amele r. Yeni yıl fasliyetinin r senelerden fazla olmasındaki 0 Kiralık bir sofra tuzu fabrikasının inşa edilmekte olması- dır Sofra tuzu fabrikası bitmiş, nız paketleme makinesinin montajı kalmıştır ki o da Vekilin huzuriyle açılma töreninin yapılacağı gün olan 25 Hazirana kadar bitmiş olacaktır Bundan başka Tuzlada beş deraha- neli bir ilk mektep, 12 yataklı bir re vir, bir farm, transformatör İstasyon ları, çuval ve paket depoları, memur #mele hamamı İr surette devam olunmakta» al- Gerek bu inşaat ve gerekse tuz ta valarınm yanlarına yapılan evler Tuzlaya yepye- ni bir çehre vermektedir. Tuzlada hi len tek bir eski hina bırakılmamış, ıktırılmış ve yerle Tuzlanm dört kilometre boyunda bulunan sahiline yaptırılacak rıhtım için 600 âmele geceli gündüzlü çalı- garak Tuzlaya 15 kilometre mesafe- deki Çekili dağlarından dekovil hat- tından taş çekmekle meşguldür. Uç ay İçinde bu suretle 30 bin metre mikâbı taş çekilmiştir. Çekiliden Çamaltma kadar olan 15 kilometre boyundaki yolun da yeniden tamiri- De başlanmıştır. Bütün bu işler ara sında Japonya hesabma gelen vapur lara günde 1500 ton tuz tahmilâtı yapılmaktadır. Ardı ardına gelen va purlarm tahm süratle yapa- rak netaseti eğsiz olan Çamaltı tuz- larımızı Uzak şarka götürmeleri if tiharla görülecek hallerdendir. Ön bin ton tuz alan vapurlar bu tuzları beş altı gün içinde dolduru- yorlar ve bu yüzden Tuzladan bü- yük memnuniyetle ayrılıyorlar. Dün yada en süratle tuz tahmil eden Tuz lanın Çamaltı tuzlası olduğunu bu gemilerin kaplanları temin etmek- tedirler. adaki Torasani tuzları yev « “No. 46 Âdemle Havva Bürhan CAHID — Bir gün olursa tabii gelirim. Ne yapacaksın orada? manya hikâyesini anlattım. Güldi — Birkaç gün Londrada kala - caksın ya.. sonra görüşürüz. Dedi, Sadi, kafamm dengi bir arkadaş» | tı. Eski neş'esini kaybetmemiş. Onun ile buluşunca üç yıldır yaşadığım karışık heyecanlı hayatm sinir- lerimde bıraktığı yorgunluğu unu- tur gibi oldu. Sadi bana hemen bir plân çizdi. Onun zaten işi o kadar hafif ki, bütün gününü ve gecesini bana ayı. rabilecek. Artık İngilizce bilmemek sıkmtısı da çekmiyeceğim. Dedi ki: — Tik günü biraz Londranm gö - rühen ve görlinmesi lâzım yerlerini gezelim. Gece burada ecnebiler için başka âlemler vardır. Yemeği beraber yedik. Beni götürdüğü Karlton otelinin | inşaata | fabrikası miye azami bin ton, İspa: diks, Almârya, Toreviyeya tuzlala - İ rının tahmil randımanlarınm 500 - /1.000 mütehassis etmiş ve dış pi yüzünlü memleketimize dış piyas bırakacak modern bir iskelenin yapılması için de etütlere başlanmıştır. Böyle bir iskelenin inşasmdan sonra buradan 24 saat zarfında 2.500 ton tuz yük- e İPARALAR 6 HAZIRAN Sterlin 1 Delar 20 Fransız fr. 5 Belçika iran 20 Drahmi 20 İsviçce fr. 20 Çek kuron we 10 Dinar Liret vesikal Fiori Avustarya silin İngiliz üzerine Dolar Liret Belga Cenevre Sofia | Florin Çekoslovak Avusturya Mark İveç kurona İspanya pezeta yemek salonunda baş döndüren bir kalabalık var. Bu yiyen ve içen in - sanlara yemek ve içkiyi narıl yetiş tiriyorlar . Fakat hiç kimsenin yeme ği ve içkisi geç kalmıyor. Makine- leşmiş insanların hareketleri benim gibi İstanbulun ve nihayet Belçika- nın buraya göre durgun hayatma a- hışanları şaşırtıyor. Bu ne hareket yekdiğ: madan, altüst olmadan olgun insanlar. Etrafı seyretmekten yemek yeme- mi şaşırdım. Sadi: — Bir gün de Brightoma gidelim, dedi, — Uzk mı? — ingilterenin en mükemmel plâ- jr. Trenle ve otomobille gidilir. Tren- le giderir. İngiliz kibarlarını orada görürsün!, — Ostend'de gördüm onları. — Oraya bekârlar veyahut çap - klar giderler Burada kalanlar a- gırbaşlı, eski İngiliz kibarlarıdır. — Bunlardan bir fayda yok. Her- kes kendi Âleminde yaşamalı azizim İngiliz lordu benim için Mamot müs- tehasesi gibi görülmeğe şayan bir İ şey değildir. Buraya ant İmeğe değil, gönül eğlendirmeğe gel- BrIŞ- EKONO İ soda fabrikasın yaşıyan ne| m seyret- | da Odası tarafından ten edimektedir. anbulı Beri ir mal, bu edilmekte mesuliyeti İ- Köstence yolu sürat İdan en kısa yoldur. Mi | Köstence transit yolunda inkişaf Köstence transit yolu gün geçtik- çe inkişaf etmektedir. Son zamanlar- ihracat tacirlerimiz, bu yola çok ehemmiyet verimektedirler. Ticaret yapılan bir tetkike göre, bu yolun ihraç mallarımız için in ettiği faydalar şu suretle izah bakımın. este yolile ne 11 günde gönde ıl üzerinden 5 gün 2— Nakliyat bir devlet idaresinin altında dir. Bu bakımdan, diğer yollara nisbetle dahâ emniyetli eyan etmekte Köstence | yolu, aktadır. Halbuki Köstence üzerin den ihraç olunan mallar için böyle bir masrafa ihtiy zi yeni inin risefain idaresi, aç yoktur. olduğu gibi, bu gibi munzam bir Ücret almamaktadır. lemek kabil olacı Çamaltında ku! ktur, ılmakta olan bu tuz şehrinin inkişafı İnsanım göğsü - nü cidden iftiharla kabartıyor. Tuz- Is memleketin en kombinası şeki Elan soda ine bu dahi CUMARTESİ Esham Iş Bankası Mü ame N i Anadol “<0 100 Şirkethayriye Tramvay Bomonti Nektar Terkos Aslan Çimento Merkez Bankası Osmanlı Bankası çamaşırlarımızı büyük bir sanayi almağa namzettir. Hamili Şark Merkez Eczane İstikrazlar Türk Borca 1 Sıvas Erzurum 1 e Mısır tah 1886 « 1 ısı DI Tahvilât Rihtm Anadolu ve TE ru dim. Sadi Anladım! Gibilerde kafası Ye yah kafi ne öğreniyorlar. Bugün Sad Fakat Londraya ve biri kalkıp; İ diye sorsa böyle Anadolu Mümessil villeri 31— sar 46.50 91.— 85.50 43,80 51,85 | yıkadığımız | dışardan getirilmeyip müessesede kurulacak bir da temin edilecektir. Fotoğraf Tahlilleri Fotoğraflarmızı bize gönderiniz, karakte-| rinizi size söyliyelim! Fikri takip sahibidir. Hodbin de- ğildir. Iyilik yapmağı sever ve kar- şılık beklemez. Fakat (kendisini tahrik etmek iyi değildir. O zaman büyük - hiddetlere kapılabilir. Çünkü asabi bir vardır, bi- raz da hayalpe - fekttir. Bununla beraber kararları- nı kuvvetle | tat bik eder, ve hiç - Sadettin Teker bir şey onu, ken- dine çizdiği yoldan ayırmaz. * | mizact men zekâ ve cevvaliyetile İ etmiş bir karak- ter, Fakat karar- sızlık içinde boca- lamaktadır. He- nüz bütün kabili yetlerini inkişaf ettirecek yolu bu- lamamıştır. Tabil muhafaza» kârdır, yenilikler. den pek hoşlan - maz. Dostlarma hizmet o etmesini sever ve bunu bi- lâmenfast yapar. Hissi ihkisarlara uğramıştır. babası olur. temayüz a G. Barut ha; Iyi bir aile * Maddi menfaatlerini fikri endişe- lerine feda etmiş bir karakterdir Güzel san'atlere, temaytlü vardır. Fakat kendini bu temayüle kaptır - mamakla et- miştir. Mütevassrt bir şahsi lur- du. Bugünkü mes leğinde de henüz vasattan ileri ge- çememiş İse de is- tikbali daha kuy - vetlidir. Hâdise - Cemil Onal © yer onun hayalle- rini benüz tamamen bertaraf ede- memiştir. Hayatmda bi bir ma- cer geçirecektir. * Büyük bir fikri teşebbüs ve İ olan bir karakter. Yalnız fazla emniyet edi- İ şi onu bazı inki - sorlarla karşılaş - tırmıştır. Bu in- kisarlar maddi ol maktan ziya müsavi kuvvette « dir, zaman zaman ikisini birden ça- lıştırmağa muvaf- fak olür ve çok ği iyi neticeler alır, Fehmi Zorlu Sportif meziyetleri ve kabiliyetle- Fi vardır. Fakat bunları ihmal öder, Eğer çalışmış olsaydı, tanmmış bir şampiyon olabilirdi. Kararlarında kuvvetlidir. İptida! bir tahsili olmasına rağ-| Hoppa bir k İ Ankaradan Nejat imzasile: “30 yaşındayım. Oldukça yakışık h ve zenginim, Iki senedenberi ben- den om yaş küçük bir benç kisi sevi- yorum. Kız zeki, ve çok güzel, Beni | de sevdiğinden bahsediyor. Fakat be- nim ona ilimadım yok. Çok tecrii- belerden sonra anlıyorum ki bu-kız her şeyden evvel kendini, zevkini ve eğlencesini seviyor. Fevkalâde hop- pa ve fazla neş'eli, Bazan ona bu hallerinden şikâyet eder gibi oluyo- rum. Gülüyor ve: “Neden böyle ol- m. Hayat sıkılmağa değer mi?” gibi cevaplara maruz kalıyo - rum. Yani, anlıyorum ki onunla bir yuva kurmanıza âmkân yok. Bumu yapsak ikimiz de bedbaht olacağız. | Buna rağmen müthiş seviyorum. Ne yapayım?” İ Buşerait dahilinde evlenmeniz ha- İ yarlı bir iş olmaz. Bizim size söyli - İ yeceğimiz gey bundan ibaret: Kızla | son defa olarak ciddi konuşunuz. On- dan, eğer tarzı hareketini değiştir | mezse, ayrılmak mecburiyetinde ka - f Iacağınızı söylersiniz. Eğer razi ol - mazaa, demek Ki sizi sevmiyor. Çün- | kül seven bir kadın değil eğlencesini, İ daha neler feda edebilir. * | Beni aldatıyor, fakat ben | onu seviyorum Osmanbeyden O. 8. imzasile: “30 yaşındayım. — İki senedenberi benden beş yaş küçük bir kadınla, tanıştık, seviştik ve evlendik. Bu üki sene bir rüya gibi tath ve saadet içinde geçti. Karımı fevkalâde çok | seviyorum. Onu değil aldatmak, 0- nun yanından bir saat aym yaşamak benim için cehennem oluyordu. Bun» dan bir ay evvel karımın beni aldat- tagını haber verdiler, Tabii hiç inan- madım, Fakat ne de olsa içime bir kurt girmişti. Ona bunu söyledim. O kadar hararetle inkâr etti ki, inan- maktan başka çare yoktu. Fakat bi- 2 sonra imzasız bir mektup bana tajsilâtile, her şeyi anlatı. Tahkik her şeyin doğru olduğunu anladım. Karım beni bir bahriyeli üs aldatı - yormuş... Bilemezsiniz o anda ne ol- dum? Oldürmek, hem onu hem ken- uvmi, Bunları düşündüm. Sonra bel- ki yalandır ümidile karıma meseleyi açtım. Evet, öyle, hem de onu deli gibi seviyorum dedi. Bu itiraf karş sında elim ayağım tutuldu. Ne yapa- yım, Müthiş olan bir şey varsa oda her şeye rağmen karımı müthiş sev- İmemdir. Ayrılmayı düşündüm. On dan ayrı yaşamayı görüm tutmuyor. Bu vaziyette de devam etmenin ne- kadar giçak bir hareket olacağını i rak ediyorum. Pek zavallıyım. Hiç olmazsa siz ki, beni tanımıyorsumuz, bana bir akıl öğretin.” Vaziyetinizin fecaatini anlıyoruz. Bizce ayrılmanız daha hayırlıdır. Mademki karmız öbür adamı sevdi | Eini itiraf etti, mesele yoktur. Sizi böyle alçakça aldatan bir-kadmı sev- memeniz lâzrmdır. Göreceksiniz ki, yakım bir zamanda vaziyeti adama- kıllı idrak edecek ve şimdi sevdiği - İniz kadından o zaman nefret edecek- siniz. Her seyden evvel insanım İzze- ettim, karımın peşine düştüm ve... | ızı seviyorum ti nefsi mevzuubahs olmalıdır. Sizl haysiyetinizle böyle oynamış ol bir kadın sizin nazarınızda pek al çak olması gerektir. Hürmet edile miyen bir kadın isesnasıl sevi * Üvey kızını seviyormuş Bomontiden R. K. imzasile “j5 yaşındayım. Karımın ilk sev cinden bir kısı var. On sene evva evlendiğimiz zamam kız henüz yed yaşımdaydı. Şimdi 17 yaşında, fev kalâde güzel bir kız oldu. Ona karş baba sevgisinden bambaşka bir sev dar kendi kendime itiraf etmek iste İ mediğim şeyi şimdi mecburiyetindeyim.: Uvey kızımı 86 viyorum, hem de pek çok. Sonu ne derece feci ve kötü bir Şey olduğu mu biliyorum, Pakat elimde değil. O- nu her gördüğüm zaman bu aşkın dehşetinden ve akibetinden korku - yorum. Ne kızın, me de annesinin bir şeyden haberleri bile yok, Zaten böyle bir şey akıllarına bile gelmez. Ne yapayım? Hissiyatıma hâkim © lamiyacağımı anlıyorum. Bunun ça resi nedir?” Vaziyetinize çareler'var. En evvel hissiyatmıza hâkim olmak. Bu aş- kım fecaâtin! adamakıllı idrak ettik- ten sonra, bu sevgiyi öldürmek için ciddi ve dürüst olarak mücağele et» mek. Uvey kızmızı düşündüğünüz zamanlar kendi kendinize böyle deyi "Benim bu çocuğa karşı bir baba sevgisinden başka bir hissim yok, zaten olamaz.” Ondan sonra bu kızı evlendirmeğe bakınız. Her halde sizden birkaç z8» man için uzak kalsm, Havstebdiline bir akrabanıza filân gönderin. Siz er- keksiniz, iradenize sahip olmalısınız, Mücadele etmeniz şart ve elzem. Böyle bir sevgi bir nevi cinayettir, Onu her halde idrak edemiyecek ka- dar alçak değilsiniz. * Erkek gibi bir kadın istiyorum Fevzipaşadan Bekir Top imz$i “Şu kadınlar yok mu, her yeri düş- tükçe hemen erkeklerden farksız ol- duklarını söyler dururlar. Halbuki ben hiç bu sözü ispat edeni görme » dim. Meselâ sevişmelerde bile ilk sö- sü erkekten beklerler. Ben erkekten farklı olmıyan bir kadın bekliyorum, Vücutça hiçbir eksikliğim yok. orta okul mezunuyum. Askerliğimi yap « tım, Hâlâ ülk sözü söyliyecek kadı m bekliyorum. Ve evlenemiyorum. Siz na dersiniz bayım. Korkuyoruz ki, siz ebediyyen be- kâr kalacaksımız., veya bu nazariye» nizle top atacaksmız. Vakıâ, bir er- kek gibi, aşkını ilk olarak ilân eden kadınlar yok değildir. Fakat kadını bu vaziyete getiren gene erkektir. Yoksa sokakta giderken durup da alelekser erkeklerin yaptık. ları gibi, sevgi veya muhabbet eser. leri göstermezler. Hoş bu gibi alâka. ların esasen sevgiyle de alâkası yok: tur ya. Hem nerede kaldı ki, kadım- ları, aşklarını ilk olarak İzhardan meneden vaziyetleri gene erkekler ihdas etmişlerdir. Sevgi hususunda erkekler daha sabırsızdırlar. mama a va a a m a an ını salladı, heklen sonra bir otomobille İs- tanbula gelen Amerikalı gibi Londrayı dolaşmağa başladık. Böyle gezintileri gülünç bulurum. İstanblda rk sık gördüğüm sey - seyyahlar ileleri gözümün önüne gel- di. Gözlerinde kübik pencereler ka - dar geniş gözlükleri, dilenci torbası gibi kutuları ve kalm mantarlı kab: kun- duralarr ile otomobillerden inip ka- palı çarşıda nargile, kâğıt fener almak için satıcılarla çe- kişen İngiliz, Alman, Amerikan sey- | yahları acaba gezdikleri boyunlarında sarkan fotoğraf | sırmalı terlik, yerlerden yanmda Hayd par- kı, Britiş müzeümü üstünkörü ge- zerken, ben de onlara benzemiştim. gelip de bu belli - başlı yerleri görmeden gitmek de garip olacak.Londranm bahsi açılsa — Tarihi katedrali gördünüz mü? | sevahat meraklısı ukalâlara cevap vermek lâzim. İnsanlar zaten görmekten ziyade İ göstermekten, gösteriş Yapmaktan İ zevkalırlar. Bir Avrupa seyahatin - den dönüşte gezdiği yerleri anlatmak için türlü türlü behaneler bulup: — Kravat mı dediniz. Ha, Lon- dradan almıştım. — Iskarpinlerim. Evet, fena de- gil. Isviçredeyken birkaç cift almış- tam. İ rim. Paristeyken bir terzi tavsiye etmişlerdi. Moris alyenin terzisi imiş. Komple bir gardrop yaptı. Te. his, golf takımma kadar onundur. Diyenler nekadar çoktur. Zaten bizim seyahatlerimizin se » bebi de kendimizce anlaşılmış değil- dir. Avrupaya tetkik seyahatine çı- kan, hem de masraflarmı devlet"büt- çesinden çıkaran ne insanlar tanırız ki, tetkiklerini eğlence yerlerinden & Veriye götürmezler. Benim Londra seyahati de bunun bir benzeri işte! Babam İngilterede maden tetkika- te yapmamı lüzumlu buldu ve bunun için burasmın pahalılığını. düstinüp beş misli dünyalık gönderdi. Mesle- ğim için Londrada olmasa bile me- selâ Kardifte cok enteresan gezinti. — Evet, elbisgmi ben de beğeni. | ler yapabilirim. Fakat ne münase - fet, Ikinci direktörlüğü için mukavele yaptığım Anglo - Beljik maden şir- ketinin işlerine on yedi gin sonra başlamam lâzım. Misa fena bir mevsimde gidiyorum. Onun için biraz gezmek, eğlenmek hakkım. Gece Londranm ecnebilere mahsus Alemlerine daldık. Sadi buraların kurdu olmuş. Bir yerde elçi kâtibi veya konsül olmak iyi bir gey. Fa- kat bir şartla, Kendi de zengin olma- k. Sadinin babası İstanbulun sayı zenginlerinden olduğu için hiç sıkm- ti çekmiyor. Tanıdığı birçok kadmlar var. Han- gi kafeşantanm, hangi barm kapı - sından girse tanıdıklar buluyor. Ingiliz kadının, düşmüş, İngiliz piyasa kadınının mevkii ve hayatı bana çok garip geldi. Bu kadmlar kaldırımda bile gururlarmdan bir sey kaybetmiyorlar. Zannederim on lara bu kıymeti verdiren biraz da er kekleridir. İngiliz erkeği kadını mukaddes bir mahlük gibi tanıyor ve ona öyle ta- piyor. Bunu Sadiye de söyledim. Siyasi mevki vözünden bircok maruf ve yüksek klâs İngiliz aileleriyle tanı « şan Sadi dedi W: — Ingilizlerin çok beğendiğim bir usulleri vardır. Erkek, cinsi ve şahat ! keyiflerini rahatça yerine getirmek için muayyen zamanlarda kadından ayrı yaşar. İngiliz erkeği erkekçe viskisini içmek, bacaklarını uzatıp oturmak, açık saçık konuşmak, ku- mar oynamak, sarhoş olmak veyahut, başka kadınlarla eğ lenmek ister değil mi? arzusu için hayatının muayyen saat-| leri vardır. Onun klübü ayrıdır. Eğ- lence yeri ayrıdır. Haftanın bir, # günü öğle ve akşam © yemeklerini dostlariyle, arkadaşlariyle veyahu sevgilisiyle baş başa yemek ister. Bu hakkı vardır. Yer, içer, eğlenir, sa hoş olur. Insanlarm nekadar medeni olsi bir hoyratlık, hattâ bir hayvanlık ih tiyaçları vardır ya, Işte bu ihtiyacı © serbestçe zamanlarında istedikle, gibi doya doya tatmin ederler. Fakat evlerine, karılarınm yanmı gittiler mi, hiç de o hoyrat insan de. gillerdir. Bir misafir nezaketi ve bi salon teşrifatı ile oturup kalkarlar, Arke

Bu sayıdan diğer sayfalar: