8 Haziran 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9

8 Haziran 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Tanısı Ya eTTIZT ER TAN Yazan: MITHAT OHMAL Adnan Belkise karşı daha mütevazi idi; ve bu tevazuda bir intikam lezzeti vardı Belkisin babası olan Erkâniharp Müşirini, İttibadü Terakkinin bir par Şasi, bir kısmı olan Adnan, kurtar. mak için çok çalıştı Fakat bu adâ- mı, Adnanm ancak #iması kurlard- caktı; halbuki Adnan yüsünü gisli. yor, kollarını uzatıyordu. Çırıl çıplak ortaya çıkmak lâzımdı: Pehlivanlık yapacakken, canbaslık yapmıştı. Müşir gittikten sonra ailesi yine mârmer yalıda kaldı; “kaldı”; çünkü buna oturmak denemezdi. Belkiele 4- nası yalınm bir köşesinde, iki bohça gibi, boyunlarını bükmüştüler. Eeki- den altından çarklariyle bir fabrika gibi paranın şimşekleri içinde yanan, parlıyan yah şimdi zenbereği sökülmüş saat gibi idi; göğsünde ka- ya taliin siyah iki parmağı, saadet günlerinin son dakikasına yapışmış kımıldamıyördu. Bakiden içindeki kalabahkla saray olan bina artık bomboş, olduğu için saray kâdar büyü Bahriye miralaymın 10 Temmusla beraber, oyunu, avı bitti, Sanki pokerde kareyi Abdilhamit tamamiryordu; sanki av sarsym bahçelerinde oluyordu. 10 Tem- muzla beraber Belkisin tiç dildeki ki- tapları da Avrupadan gelmiyordu. Sanki bu kitapları Aptillhamit yazı» yardu ve sanki yalıya iradeyle geli- yorlarmış gibi misafirleri on Tem- muz gelince ortadan kayboldular. Bir glin yalmın kapısmda biri fesli, öteki şapkalı iki sivil adam durdu, bir sürü de şerili adamlar... Fesli, müşirin Barada inci, Hindde fildişi müteahhidi bir Ciddeli idi; şapkalı da yine müşirin Londrada hususi ku yumcusu bir Ingiliz, Müşir taksitle satım aldığı şeylerin hakiki bedellerini - kendi de bilmiye- rek « bü lik hırsıza iki üç kere ödedi. ği halde, bunlar ellerinde si- pariş telgrafları, yanlarında icra mübaşirlerile yahdeki eşyaya haciz koymağa geliyorlardı. Bahriye Miralayı Asyah hırsnm yüzüne tükürdü. Avrupalı hırsısm bir elini iki eliyle sıktı. Mırıldanmak isteyen kaynanasma: — İngiliz yalan söylemez! dedi. Yalan söylemiyen İngiliz ve yalar #öyleyen Arap birleştiler, tiç defa ö- denen eşyayı sattırdılar. Eşya bitti, borç bitmiyordu. İnkıliptan sonra avu- katlığa başlıyan Adnan, artık Belkisin hocası değildi, ailenin avu- katidi. İcra işlerini bedava takip edi- yordu. fakat İttihat ve Terakki e6- miyetinin kolunu bilkemediği Gaire olan Adliye, Adnandan kork- madı; mermer yâltya da haciz kon- du. Çünkü İngiliz ve Arap dolandırıcı- nm ellerinde kâğıtlar vardı. Kiğit - lar... Huku kişlerinde kâğıt korkunç tur. Bir müddet sonra, Adnan, talâk ilşnde de Belkisin avukatı oldu: Bah riye Miralayınmn Belkisi boşamasına ilâm aldı. Kumar oynamak için Belkisten para isteyen Bahriye Mi- ralaynm Belkisi dövmeye kalkıştı « Eni, annesi, Adnana söylemişti. Artık Belkis Adnnna karşı yalnız terbiyeli değildi, sevimli idi de!.. eski ezici kibarlığınm yerinde şimdi bir İnsan tabilliği vardı. Haremağaları, yalının havasmda seyyah kuşlar gi- bi siyah bir ; iz bırakarak, kaybol muşlardı. Eşyalar, halılar, yerlerinde biraz toz birakarak gitmiştiler. Eşyasız, uşaksız yalıda Adnan şimdi Belkise hem âşıktı, bem de onu detiyordu. | “Acaba Belkisin bu fıkaralığnı Ad - nan arzu etmiş miydi? Bunu mi! kendine sormaya korktu. Yalnız Bel kise karşı daha mütevazıdı. Ve bu tevazuda bir intikam İezzeti vardı. Ancak birkaç hafta çıplak duran ya- Im odaları yine kibar husuziyetler- le döşeniyor, Belkis hacizden kaçırı- lan gardrobunun ihtişamlı elbiseleri le, iri inciler, elmaslar içinde Adna- nm önüne gil hu. Erkânı harp müşirinin çok eshamı olağağını, Adnan, Taifdeki menfasn dan dönen Habibullahtan cant erki- larak öğreniyordu. Belkise, bir tir. Mi fıkara olamıyor diye kızarak!... Bir gün, Belkisin anası yalıyı ha- ©izden kurtaracak büyük parayı Ad mana verince, eski tarih hocası gizli ce şaşırdı; ve gizlice zehirlendi; bet- baht oldu. Esham lâfı, demek ki, doğ ruydu. Ve bu eshamı demek ki ha izden kaçırmışlardı, Bu ne servetti ki bir türlü bitmiyordu. Yalıda şimdi bir Fransız sofracı vardı; bir de pahalı oldukları yüzle- rinden belli olan iki uşak!.. baş açık hizmet gören buiki» Avrupalı uşak, uzun bacakları, müş tatil suratlarile bir alay haremâğa- #indan daha ziyade yalıyı dolduruyor lar, kavun gibi uzun kafalarile ta- vanları daha ziyade yüksek gösteri- yorird. Yakat artık Adnan da bu debde- benin önünde fazla hüzün duymıya- cak kadar refah içindeydi. Ancak Belkisin düştüğü yer bile, Adnanm çıktığı yerden yüksekti; Adnan zen- gin, çok zengin olmağa mecburdu: Her gün biraz daha zengin, biraz da- ha, bir çok daha. Kizıyorlardı Kahvede Çilli Mahmut, konakta | Hidayet köğkte Mrsiriı Prens Hasan, yahda Hacı Hulisi Paşa Kiziyörlar- âr. Sofilerdeki umumhanesini hükü- met kapatmıştı, Çilli Mahmut: “Şe rlat elden gitti” diye haykırıyordu. Şehremini yapmamışlardı, Hida yet “Hürriyet yok,, diye bağırıyor « du. Lâyihasmı okumamışlardı, Mistrli Prens Hasan: “Bu memlekete İs- tiklâl ne kadar uzak!” diye alay edi- yordu. Sivasa yine vali (o olamamıştı. Hacı Hulisi Paşa: “Çocuklar elinde kaldık” diyordu. Sakallı Vasfi de, gündüz Talât Bey kövmus dargmdı, gece Enver Beyle konuşmuş memnundu: Gündüz hak- Lı bulduğu Çilli Mahmuda, Hidayete, Misir Prensine, Hacet Hulüsiye göte kınıyor, hepsine: “ Mürteci!” diye haykırıyor, kelimenin ucundaki (a- İ yin) Mimar Sinanm yaptığı bir kub- be gibi duruyordu. (Arkası var) HASAN Lâvantaları Kadınları çıldırtan in- ce kokulu Suar dö Pari - Krep döşin - Şa nel - Leylâk - Revdor Nerkis - Menekşe - Beş çiçek - Bin bir çi- çek - Gül - Origan - Kır çiçeği - Zambak - Lâle nevileri çıkmıştır HASAN DEPOSU Istanbul - Ankara « Beyoğlu AAA Türk Hava Kurumu Büyük PİYANGOSU Şimdiye kadar binlerce kişiyi zengin etmiştir 2 di keşide 11 - Haziran - 936 dadır. Büyük i kramiye 30.000 Liradır Ayrıca: 15.000, 12.000, 10.000 liralık ikrami- yelerle (20.000) liralık bir mükâfat vardır... ALA AKSAK FAYDA —— BİLGİLER Sinemalar, Tiyatrolar * ELHAMRA $ (Karalar Uğarkan) ve (Som Kos). * AZAK ; (Parannini) ve (Çelynskin 60 Olim Buzlar Arasmds). * SARAY : (Son Vala) ve (Mamyala. Tm Serveti). * YILDIZ : (Dans Rüyası) ve (Kr Mabada). * FRANSIZ £ na Fürsten) ve (Gö ee Uçuşları) * SÜMER * (Biyah İnel) ve (Kararlar Düşmanı). . © ı dmnt Krlsti) ve (Ölüm Car» MELEK £ Çödunsmyan Adan) * MELEK ; (Batu A " (Viyana Bulbülüy. . zerrece (Vonder Bar) ve (Sen ve) »* İPEK ; par Postası) ve (İs yanal Baner, * TAN: (Ask Yrenda) . e dikte bir Ges4). * ALEMDAR : (Hile Pilom) ve (Gençlik Arıların). . EK (Konünantal) ve (Gese As . ÜSKÜDAR HALE: (Tarzan yötiyüzi lar aramda) Davetler, Toplantılar Hasiane Pelefonları Çerrahpaşa hastanesi Gureba hamtanesi Yenibahçe 13013 Haneli kadınlar bast Haydarpaşı Nümene hastanesi Eral hastanesi Şişli Yenilen Bike tğr. Büyükdere Ürköder iefaivesi”, Beyoğlu hiye Büyükada zan. Berpez Kmıh takaları içim teli santralmdaki yenen Amel bae Müraemat Yerleri Denis yolları acentesi Telefon (o 42963 Akay (Kadıköy iskelesi) «3732 Çabuk Sıhhi Yardım Teşkilâtı aumaradap unda! otormo- İİ İstenir (BULMACAMIZ | 12945678401 SOLDAN SAĞA VE YUKARDAN AŞAĞI 1 — Ayağın altı (5). Çömleğin ar kadaşı (5). 2 — Bokak (4). Römorkör (6). 3 — Kardeş (0). 4 — Beldek (6). İstirham (4). 5 — Hufre (5). Ekmek (3). 6 — Müşkül (5). Vilâyet (2). 7 — Eski Rus hükümdarlarma ve rilen isim (3). Ağrı (4). Yarım asırdır biribirlerine bağlı! olan bü kari koca o biribirilerinden mefret ediyorlardı. Erkek 78 yaşında 141. Tki defa inme inmiş ölan bu & dam, Iki defasmda da kurtulmuştu. Fakat Alli, konuşuyorken, dolanıyor dü ve #natlere, güneş altmda, hasta | bir hayvan gibi, konuşmadan oturur dururdu. Kadm, Wstiskaya uğramıştı. Muas zam bir vücudu vardı. Fakat yüzü. nün çizgileri güzelliğini, ve ağsr diş- lerini muhafaşa etmişti. Güçlükle yü rüyebilmesine rağmen, evi, oturdu * ğu yerden idare eder ve hasta koca- sını her fırsatta tehzil ederdi. Erkek oburdu. Yemek yerken, ta- 8 — Beygir (2). Afiyet (4. 9 — İnce (5). Israr (4). 10 — Akıl (2). Olabilir (4). Ko - casız (3). 11 — Zulmet (8), Nota (2). DÜNKÜ BULMACAMIZIN HALLI: 1 — Horoz (5). Tkame (5) 2 — Orak (4). Özel (4). 3 — Radyo (5). Uray (4) 4 — Okyanus (7). 5 — Onaylamak (9). 6 — Uyku (4). Ana (3). 7 — Ustu (4). Tken (4). 8 — Kör (8). X (2) 9 — Azalmak (7). Tat (8) 10 — Meyhane (7). At (2). “11 — El (2). Kanat (5) Bulgaristanda Linyit kömürü istihsalâtı Bulgaristanda linyit kömürü istih. Balâtı artmaktadır. Bu kömür ma- denleri, Pernik'tedir. Ve devlet tara- fından işletilmektedir. Maden mın - takasında 5000 den fazla amele ça- lişmaktadır. 994 senesindeki istihsal miktarı 1 milyon 267 bin tonu bul - muştur. Maden İdaresi, Jinyitlerin Bulgaristan dahilinde sarfedilmesini kullanılabilecek bir hale getirmiştir. Bu yüzden sarfiyat çoğalmıştır. Ma- den idaresi istihsalâtı artırmak için, Köstendil mmtakasmda sondaj Jara batlamıştır. baklara abanır, homundâna homur - dana yerdi. Kadın: — Neredeyse, derdi, patlıyacak, Ben olmasam, Be vâr ne yok yiye cek! Kocam omuzlarını silker, istediği gibi, bol bol, küfredemediğinden hid- detihi içine akıtırdı ve ağlardı. Karısı onun hastalık yüzünden kolayca ağladığını bildiğinden her fırsatta onu ağlatır, bundan büyük bir haz duyardı. Pek gençken tanışmuşlardı. O za- manlar ikisi de gençtiler. Evlendik - ten kırk sene sönra, adam, odun ti- caretinde mühim bir servet yapmıştı. Kadın, bunu şöyle anlatırdı: — Ama ne hayat geçirdik, Hiç 80- kağa çıkmak, hiçbir eğlenceye git - mek yok. Hem de çok fena bir adam I dı. Üstelik! mütemadiyen hakaret e- der, hattâ döğerdi. Ne bir tatlı söz söyler, ne de yüzü gülerdi. Bir köle gibiydim. Bu sözlerine cevap olarak kocast- nm da bir köle gibi çalıstığı söylen- diği zamanlarda ilâve ederdi: — Elbet çalışacaktı! Fakat her pazar günl gider, arkadaslarivle ge- zer, balığa çıkar, eğlenirdi. Ve ben çocuklarla evde kalırdım, Öyle değil mi, koca herif! Ihtiyar, susar, yanaklarından yaş- lar akardı. Karısı, ontn kırlarda d0- laştığı bu mes'ut günleri mahsus a- nar, bunun, onü muztarip edeceğini bildiğinden. her fırsatta ayni sözle. ri tekrar ederdi. Karısı ev işlerini görmek icin, kor- kune bir acuze tutmuştu. Elleri To - matizmadan çarpılmış, dişleri dökük olan bu hizmetçinin ismi Mari idi Ons, pek az bir pars verirdi ve mü temadiven azarlar dururdu. Bu Mari, vaktiyle kocasiyle seviş mişti. Kadın bunu biliyordu ve şim- di milyoner olduğu bu gtinde, eski rakibesini hizmetçi gihi kullanmak - tan bir zevk duyuyordu. Kadm, Mariyi kasten sofralarına oturtur, orada yemek yedirirdi ve her misafir olduğu zamanlar, onu göstererek: — Biliyor musunuz, derdi, kocam vaktiyle bizim Mariye Asıktı. Bir ta- raftan da benim peşimderi koşardı. Hatti evlendikten sonra bile, pazar günleri onunla balolara gidermiş! Kocası, her zamanki gibi sustuğu için, iJâve ederdi: — Baksana sevgiline! Simdi ne güzel olmuş değil mi? Kimbilir evlen seydiniz, şimdi ne uygun bir çift o - lurdunuz! Kocaer, gözlerini Mariye çevirir, ona derin derin bakar ve ağlardı. A- damm, bu bakışmda büyük manalar vardı. Marinin buruşuk yüzünün mas kesi altnda, o, eski genç kızi görü - yordu. Bu ihtiyar ve biribirinden nefret eden çiftin hayatı senelerdenberi nü boğmağa başlamıştı Fakat müt. hiş surette hasis ölan kadın bir tür. lü hasta bakıcı tutmak istemiyor, Gan çekişir vaziyette sırt tistü yatıp | duruyordu, Yanmda çocukları da yök tu. Onlar da kendisi kadar hasis öl. duklarmdan, bir türlü, ölüm döşe - ğinde onu gelip görmüek istemiyer- lardı. Ona hizmet eden hizmetçi Mari i- | di. Kocasını bir türlü görmek istemi- yordu. İhtiyar, kapınm çerçevesinde görünür görünmez, — Git! diye bağrıyordu, nâsıl can gekiştiğimi görmeğe geliyörsun de - ğü mi? Ğit! Doktor her gin geliyordu! — Dikkat ediniz, diyordu, fevka» lâde mukavemet, ediyor ama, odanım havasını müsavi şekilde muhafaza 6- diniz, soğumasm ve hararet dertoei azalıp çoğalması. Dâçları da mun - tazam veriniz. Kocası, daha iyi anlamak için, bir çöcük gibi ağzı açık, dikkatle dinli yordu. Fakat bütün bu sözlerden yalnız “fevkalâde mukavemet ediyor. sözle H aklimda kalıyordu. Demek iyilege- cekti ? Halbuki, yalnız başma kaldığı dört gindenberi kendini nekadar mas'nt hinsetmisti, O gün, her günden fazla hareket- siz kaldı, akşama kada., ağn aşık, gözleri bir noktaya dikili oturdu. Akşam üzeri, Mari geldi. İhtiyar ona, gebe kalmasmı, bitişik odada yatmakını söylediği zaman Mari iti- raz etmedi. Zaten yorgunum, gsce yarıma kadar hastaya bakarım, sonra sizi uuyandırırım. Diye mırıldandı. Tbtiyarın gözüne, geceyarısma ka- dar uyku girmemişti. Mari gelip de: — Ban gidip yatıyorum, Deyince kalktı. Ve bitişik odadan Marinin horultuları gelince, doğru karımın odasına gitti, Titrek eleri- le, yavaş yavas, gürültü etmeden, 6- danm penceresini ardma kadar açtı. Gecenin rüzgürı, ustura gibi keskin, İçeri hücum edince yakasını kaldır. âr, ve, anadan uğramış gözlerle, ya- tağında, nefes nefese, kalkmağa uğ- İ rasan karısma bakmadan, çikti. Şiradi karısı odada yalnız kalmıştı. Acaba yanlış mr görmüstü? Pence- reyi açan kocası mıydı, Kan ter için- de, şişman vücudu üzerinden acı a€ı rüzcârlar esiyor, titremeler hisseri- yordu. Kalkmak istedi, o muvaffak ola madı, Üzerinden yorganı attı, yarı çıplak vücudu ile ve bütlin gayreti le gerildi. Fakat vücüdu kurşumdan- mıs gibi ağırdı, bir küle halinde yi- kıldı.vere düşen yorganı bile almağa mecali kalmamıştı. Sabahleyin Mari odaya girdiği za- man, pencere kapalı idi ve kadın 5l- müştü. Koşa koşa gidip ihtiyara ha- ber verdi. İçinden: — Zavallı, kimbilir nekadar ürü - lecek! Diye düşünüyordu. Lâkin ihtiyar ona sadece: — Bana bir kahve pişir! dedi. Artık, karısının “olmaz, dek. tor miisaade etmiyor, diye kasten menettiği kahvesini rahat rahat içe- bilecekti. Sonra kalktı, ocağın batma geğ- ti. Ve Mari, komşularla beraber, eve gidip gelir ve ölünün tekfini ile maş- gul ölürken 0, gteşi karıştırıyor, ve gülüyordu. böylece, sakin ve feci bir şekilde de- | kıs kıs vam ediyordu. İkisi de hasta olan bu karı koca birisi ötekini gömmek gayretiyle, hayata dört elle sarılıyor» temin için, bu kömürleri, sobalarda | lardır. Bununla beraber, bir kış günü. kadm sabahleyin kalkamadı. Zatül. cenbe tutlmuşut. Şişman vücudunun yağlariyle sıkışan kalp, | ile de birleşince daha ilk günden o- — mama Kayseride Türkkuşu Kayseri, (Tan) — Büyük törenle açılan Türkkuşu şubesine 17 talebe kaydedilmiştir. Bunlar Ferzan, Kad ri, Haşim, Raşit, Mümtaz, Ahmet, Mustafa, Ömer, Arif, Şükrü, Zeki Mehmet, Recep ve Ariftir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: