9 Haziran 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7

9 Haziran 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

2 9-6-936 Hava tehlikesi karşısında Pariste yapılan hava propagandası nasıl oldu Boşlukta gür bir ses bağırıyor : Allo! Allo! 73 dakikada 212 taklak | atan kadın tayyareci yükseliyor!.. | Alle! Havadan düşen mankendi merak etmeyiniz! Allo! Pervasız kadın tayyarecile konuştum Günün üç hava yıldızı, Soldan itibaren: 'Detroyat, Bureham ve Doret sinema maki Paris Muhabirimiz yazıyor : Pariste yapılan büyük hava şenlik- lerindeyim. Müsabakalardan evvel u- çuş meydanmda dolaşırken bir kadın gazeteci arkadaşa rastladım, O da bo nim gibi tayyareleri geziyordu. O sr- rada yanımızdan geçmekte olan meş- bur paraşütçü kadın Edith Clarck'ı yolundan çevirdi. ve Edite gel sana bir Türk gazeteci takdim edeyim de- di, cesur kadm tatlı bir tebessüm le elimi sıkarken: Türkiyede havacı- lığa çok ehemmiyet verildiğini haber alıyorum, hattâ Türk kadınlarının da bu işe girletiğini ne yalan söyleyim biraz hayretle işittim, Dedi ve sonra benim sual sormeklı- Zıma vakit bırakmadan memleketimiz. havacılığı hakkında izahat istedi. Lâ- zımgelen malümatı kendisine verdik- ten sonra sorgulara başladım. — Matmazel, göğsünüzdeki şu iş - Jenmiş 189 rakkamı nedir? AJâ garson kesilmiş altın sarısı dal gal: saçlarını karıştırdı ve güldü: Bu gün 189 uncu paraşütlü inişimi yapa- cağım.. Dedi. Yüzünde bir tek ener- jik çizgi okunmıyan bu ufak tefek ka dınm cesaretine hayret ediyordum. onda daha ziyade mahcup, birâz hül- yalı bir mektep kızı tavrı vardr... Hal- buki şimdiye kadar Romanya, Por - tekiz ve sair ecnebi memleketlerde yüzden fazla hava nümayişine iştirak etmiş ve en tehlikeli inişleri yapmış. — Bugün ne yapacaksınız? — 1500 metrodan kendimi boşlu- Ba atacağım ve yere ik! yüz metro ka- İmcaya kadar paraşiltümü açmıyaca- fim. Dedi. Bin metrodan fazla bir yükseklik- ten paçavra gibi aşağı düşmeği ta - savvur ediniz, ölüme iki yüz metro kalıncaya kadar onu istihkar ediyor- sunuz... Bunun heyecanmı anlamak Için rüyamızda doksan metroluk Be - yazıt kulesinden düşerken uyandığı. mız zaman hissettiğimiz yürek çar - pmtısmı hatırlaymız... Bu cesur kıza sordum : — Peki, şu anda fazla bir heyecan hissediyor musunuz ? Güldü ve manikürlü ince parmağı Ye göğsündeki 189 rakkamını göster- di... — Affedersiniz size bir sual daha soracağım. Hayatmızı bu kadar istih etmenizin acaba başka bir sebe- var mr? l Bir anda gözleri pamuk gibi beyaz; bir buluta takıldı ve uzaklara gitti... ; Biraz sonra döndü tuhaf bir tebes -| sümle: — Bünü ilk soran siz oldunuz... Ne reden hatırmıza geldi bunu sormak? «Belki istemiyerek- fakat tam devam etmeğe hazırlanırken böparlör gürle di. v — Alo Alo Edith Clarek paraşütü | ile sahadaki yeşil tayyareye... Imtihana çağırılan bir talebe gibi biraz telâşlandı ancak TAN için eri önünde resim çektiriyorlar larımı yazmağı unutmaymız... Vâdet tim ve kendisine muvaffakıyet dile - dim. Hayatımı paraşütünün -belki bir gün inat edip çözülmiyecek- düğümü- ne bağlayan bu cesur kadınm ayni zamanda çok ince bir ressam ve hey- keltraş olduğunu söylerim., Srbahm yedisinden itibaren ilç dört hattan beş dakika fasıla ile kalkan sayısız trenler, binlerce otokar ve hu- susi otomobiller bir hafta şehirde bu- nalmız halkı Parise yarım saat me - safedeki meşhur Sen Jermen ormanı- na durmadan taşıyor... Ormanın tam ortamdaki geniş manevra meydanı bugün tayyare kampı olmuş... Hava propagandası komitesinin ve büyük gazetelerden birinin mâne- vi yardımı ile tertip edilgp bu zengin havn şenliklerine Amerikanın en meş- hur tayyare canbazları Fransanm en tanmmış hava hokkabazları iştirak ediyor. » Ormanın muntazam, serin yolların- dan yüzlerce görülecek yere asılan işaretlerden üç kilometro ileridek! sa hayt ve yalnız bugün için. yapılmış muvakkat tribünlerdeki yerimizi bul. duk. Saha bizim Veli Efendi çayırı - nın belki iki misli... nişliğinde bir halk şeridile sarılmış... Bugün buraya gelen seyircilerin yekü- nunu İki yüz elli, üç yüz bin tahmin ediyorlar. Meydanm Kenarlarındaki muhtelif modelde irili ufaklı tam elli İlç tayyare duruyor. Havada da beş on tanesi mütemadiyen dolaşıyor. Motör gürültüsüne alışan kulaklar! - mız şimdi çok neseli bir spikerin sa- hadaki kuleden yüzlerce hoparlöre | serdiği niikte ve tuhaflıklarını işide- | wiiyor, Bu muazzam mey |? danın etrafı on beş yirmi metro ge -| | Müsabakaların başlamasına çok va ! Kit olduğundan komiteninkartmı gös terip uçuş sahasma çıktım. İşte meş- bur Amerikan canbazı Burcham'n kıpkırmızı tek satıhir tayyaresi, Bi - (Yaz ileride kendisi Amerika hava a- teşesi ile görüşüyor... Meydanda müt hiş bir faaliyet göze çarpıyor... Beş altı film kumpanyası otomobillerinin üstünde sinema makinelerini hazır -| lamakin mesgul... Gazete reporterle- İri mütemadiyen resimler ahvor, Ri ladıkları meşhur tayyarecileri sor -| guya çekiyorlar... Şurnda beş altı ki. İstik bir aile hususi tayyarelerinin ka Akşama belki Nis etekler... Biraz ileride iki kişi küçük bir tayyarenin dümeni- nin önüne acayip bir kutuyu vidala - |makla meşgul... Onları biran seyre - b hoparlör “alo; alo,, ile başla- — Dikkat ediniz. Şimdi üzeri den beyaz bir tayyare uçacak ve $ manızı çekecek. Bayanlar! En güzel vaziyetinizi almız, en tatlı tebessümü- nlizii operatörden esirgemeyiniz?.., Gülmek için vesile ayan halk kahkahadan kırılıyor... Fevkalâde 28 rif bir tayyare nazarı dikkatimi cel. betti, Yaklaştım penceresinden içeri baktım. Dört koltuklu minimini bir . Bir köşesinde bir ayna, önün- ik bir masa ve Üstünde bir dü- dak ruju, bir podra kutusu, işlemeli bir mendil ve bir paket smerikan &a- Dört karışlık duvara iki küçücük çerçeveli resim asılmış... Birkaç va- zodaki güller ve karanfiller, yerdeki halı ile tavahdaki nefis abajür bu sa- lon minyatürünün eşyasını tamamlı- yor. Kapısında bir isim okudum: Harise Hiloz 1932 senesi nisânm biriki güzü| Paristen havalanıp 2 nisanda Parise,! Üçte Halebe, beşte Kalkütaya varan | İve beş gün 20 saatte 12000 kilo metro) katedip oh altr nisanda Tokyo tay; re meydanma inen meşhur kadın yareci... Birçok defalar Paris - Salgon, Pa- ris - Madagascar seferini yapan bu kadın şimdi hava canbazlığına heves etmiş... Bugün buraya 230 beygir kuvvevtinde Morane - Saulnler tipin de bir tayyare ile hünerlerini göste- recek, Höparlörlin madeni sesi ormanı çm lattı: Alo alo! Micher Detroyat tayya resinin başına! Marcel Doret tayyaresinin başıns! Müsabakalar başladı... Kasklı, göz- İlüklü, muşamba elbiseli, paraşütlü Edith Clarek muhabirimizle sah»da görüsürken o Edith Clarck telsiz telefonla ahaliye teşekkür ederken birçok kadın erkek motör gürültüle- ri arasında sahada gidip geliyorlar Tayyarelerin biri inerken diğeri kal- kıyor... Detroyat halkın pek sevdiği bir hava şampiyonu... Birçok kupalar ka zanmış ve sirtiistü 26 dakika uçarak Fransa rekorunu tesis etmiş... Havalandığı sama koptu... in uçüşler esnasında höparlör izahat veriyor: — Detroyat'ın £ yorsunuz değil mi? İşte burnunu ha- vaya dikti, gidiyor... Hâlâ gidiyor dal dı galiba... Hâlâ dimdik yükseliyor... Aman ne oldu. Birden tüç taklak at - tı, iniyor... Yıldırım gibi iniyor... Kar şıdan üstümüze geliyor... ltüsünden Spikerin sesini işitemiedik. Tayyare bir canavar ni yyaresini görü - İgibi iki üç metro üstümüzden geçti or manm Üstünde tekrar yükseldi, Bir- kaç bin metroya çıktı ve burgu gibi döne döne inmeğe veya düşmeğe baş ladı. Halk nefes almadan heyocnnla seyrediyor. Bir İki yüz metro kala doğruldu Süzüldü, sahaya indi, Tay- yarenin durması ile Detroyatm yere atlaması bir oldu. Halk deli gibi alkaşlıyor... Sıra meşhur Burehama geldi. Ame. | rikanı göz bebeği olan bu otuz liç ya sındaki tayyateci sırtüstü tam dört sant 5 dakika 22 saniye uçmuş... Bu rekoru üç senedenberi kıracak kimse | cıkmamış... Elile halkı selimlağıktan sonra Bo cihg markalı 420 beygir kuvvetinde- ki kırmızı tayyaresine atladı... Bir - kaç saniye sonra üstümüzden geçi - yor... Höparlör anlatıyor; “— Bravo Burcham! Enfes bir kalkış... Marifetlerine başladı... İşte sırtüstü uçuyor.. Bütün sahanm tu - Tunu bu vaziyette yapı; Ayni şe- kilde burnunu havaya dikti gidiyor. z gördüğünüz kalın bulutun içine dal dı... Çıktı.. Hâl& sırtüstü... Fevkalâde, Arka arkaya tam altı lüping yaptı ve fasıla vermeden burgu inişine gecti. burnunu dikti iniyor, faket dik- kat ediniz, hep tersine... Kan beyni- ne çıkmıyor mu? Seni Amerikadan getirdiğimize ne İsabet etmişiz... Gö- rülecek şeysin. Ainan aman dikkat, eğiliniz...,, Ve kırmızı canavar başımızın Üs - tüinden sıyırarak geçiyor. Soğuk kan 1 tayyareciyi sol elile halkt selâmlar- ken tamamile görüyoruz. Çünkü tay- Yürenin tekerlekleri havada... Parisin Hava bombardımanı düşünülerek hususi surette yapılmış bir sığınak (bu sığınak 20 metre toprak al- bir resim imzaladı. Elimi sıkarken sa kın dedi Türk tayyarecilerine selâm- tındadır. Ve dışarıdaki hava zehirli gazlarla kaplandığı vakit hususi tertibat sayesinde temiz hava alır. sekiz bin kişi içinde barınabilir) m bir alkış tufa-| seklerde olan bir tayyarenin kapısı İ açıldı ve birisi kendini boşluğa saldı. Tayyars meydanında en göze çarpan bir Amerikalı (1892 denberi tehlike- li muhabirliklerden vazgeçmiyen | Amerikan gazetecisi) | Detroyat (solda) Roret (arkada Amerikan hava ataşesi ile konuşuyorlar Bu sada oradakileri çok eğlendi- ren bir şey oldu. Fox Movietone di- rektörlerinden biri sinema operatörü- nü avazı çıktığı kadar azarlıyor. Burcham inerken adamcağız o ka- dar korkmuş ki, makineyi birakıp 0- tomobilin üstünden kendini yere 20r atmış, Amerlkalı hava canbazı en mühim numarasını yapıyor.. Dört beş metro yüksekliğinde iki bambo direğinin a- Tasa bir metro genişliğinde kırmız bir bez geriliyor. İki direğin arasm daki mesafe tayyare kanatlarından yalnız iki metro daha uzun. Bureham göklerden süzülüyor, şimşek gibi ini- yor ve iki direğin arasından geçip be zi parçalıyor. Ne soğuk kanlılık... Nihayet yere iniyor... Ne güzel iniş. Tekerlekler yeri âdeta okgayor.. A- merikalı, tayyaresinden gülerek iner ken kendisini ilk tebrik eden Detro - yat oldu. Yüz binlerce halk spikerin hip hip hip kumandasile hep birden | © üç defa hurra ile günün kalıramazımı! alkışladı... Şu Avrupalılar reklâm için hiçbir) fırsatı kaçırmazlar işte yine höpar - Törde o neşeli sesi işitiyoruz: “ Bayanlar, baylar, gençler ihti- yarlar, görüyorsunuz artık tayyare bir çocuk oyuncağı oldu... Onu idare etmek bir bisiklet idare etmek kadar kolaydır. Pazar ginleri hava almak i- çin göklere çıkmız. Gençler! Balaymızı, ihtiyarlar son günlerinizi havslarda geçiriniz... Ba - Kımız şu istünüzde dolaşan tayyare İgüzel mi? 35 beygir kuvvetinde olan İbu şık tayyare herkesin kesesine el - İverişli... Yalnız 15.000 frank ediyor. | Onu idare eden fötr şapkalı tayyare-| ciyi tanıdınız mı? Meşhur Marcel Do- ret.,, — Alo alo! 3000 saat uçmuş olan (Adrien Roland) ım uçacağı şu tayya reye bakmız! Nerede valanıncaya kadar yer de sürüm im sürünmek”. 5000 metroda kadın irtifa rekotunu kıran 73 dakikada arka arkaya 212 taklak atan bu kadın tayyarecimizin o buna tahammülü yok... İşte motör işliyor, tekerlekler yerde yalnız beş metroda dönliyor ve tayyare yerden yükselme ğe başlıyor... Havalanmak için artık tayyare meydanma lüzum yok, evini- zin taraçası kâfi... Bravo Roland!,, Birkaç dakika sonra bir hayli yük- İsırpma çırpma iniyor Dürbünle takip ediyorum. Her sani - ye artan baş döndürücü bir süratle . Herkes sus muş, bütün gözler ona dikilmiş... Pa- raşüt açıldığı zaman gayri ihtiyari umumi bir oh işi li... Fakat doğ- yleyim herkes oh çekerken minden en aşağı dört yüz kseklikte bulunuyordu... Ne olsa canı tatlı imiş... Rüzgâr onu or. manm içine attı... Derhal motosiklet ler otomobiller gidip aldıla; Kırmr- zi fevkalâde şık bir ot obilin içinde ayakta bütün sahayt dolaştı ve yüz binlerce kişinin alkışlarını topladı. Sonra geldi spikerin kulesine çiktı ve oradan höparlörlerle halka teşekkür etti... Bundan sonra 100 kilo ağırlığında 110 kilometro süratli 30 beygir kuv- vetinde Pou du elel (hava biti) tipine deki tayyare zeminde kırk metro ka- dar zıplaya zıplaya gittikten sonra #üç belâ havalandı... Bunun uçuşunu da az heyecanla seyretmedik. Çünkü daha birkaç ay evvel bu (hava biti) sistemindeki tayyarelerle uçuş Liyon da bir günde iç kişinin hayatma mal olmuştu... Arka arkaya uçan beş tayyareden ellişer metro mesafe İle atlayan pa- raşütlerin nazi: inişlerini de seyrettik ten sonra bir anda havada Burcham ım idare ettiği bembeyaz bir tayyare gördük. Bir gün evvel şehir üslünde Amerikalı canbaz beyaz bir bulutla Paris kelimesinin her harfini çoğu- muzun yazısından daha güzel bir şe- kilde yazmış ve büyük meydanlarda toplanan binlerce halkı hayran etmiş ti. Bu harfler dünyanm en büyük harfleri idi; her birinin uzunluğu bir kilometroyu geçiyordu. Bir saat evvel yaptığı müthiş can- bazlıkları tekrar eden Amerikalı tay- .İyaresinin bütün geçtiği yerleri göste- ren sun'i bulutu da mütemadiyen ka rad altından koyuveriyordn. 1-2 dakika sonra havada ancak (beyaz Arap saçı) kelimelerile anlatabilece- Zim şekiller hâsıl oldu. Yalnız bürgü inişinde görülen kocaman beyaz bur gu pek hoştu. Birazdan diğer bir tayyareden baş ka bir paraşütçü atladı. Fakat hayret paraşütü açılmadı... Kollarını bacak- peşi sallayıp çırpmarak iniyor... İn- . indi ve yerde parçalandı. Heye » can son dereceyi bulmuştu... — Alo! Alo! Merak etmeyiniz dü- İsen hakiki bir adam değil, tayyareci elbisesi giydirilmiş bir manken idi... Herkes gülüyor, biribirinin heye canı ile alay ediyor... Tam dört saat aralıksız süren hava şenliklerinin komik numaralarından biri bu, diğeri de spikerin verdiği bir pilotaj dersi oldu. Meydandaki tayya re acemi -sözde acemi. bir pilotun ida resinde bir türlü havalanamıyor... Kal kıyor, düşüyor. yükseliyor, rüzgâr yana alıyor, yan yatıyor, dizeliyor, bu defa çırpmtılı denizde bata çıka #- lerlemeğe çalışan pazar kayığına dö- nüyor... Nihayet beceremiyeceğini anlıyarak yere konmağa uğraşıyor. Bir türlü iki tekerleği birden yere ya pıştıramıyor... Sol tekerlek üstünde sürünüyor o kadar yatıyor ki, âdeta sol kanadım ucu toprağı yalıyor ne işe en sonunda kapaklanmadan ine- bildi. Pilotun bu acemilik numaralarını yaparken tayyareci hasıl oyuncak gi- bi kullandığını görmek halkı hem eğ- İlendiriyor hem de heyecanlandırıyor- du. Işte herkesin tayyareye olan alâ - kasını artırmak için Fransa hava pro pagandası komitesinin en güzel orga nizasyonlarından biri olan tayyare şenlikleri bu suretle bitti... Feridun DEMOKAN

Bu sayıdan diğer sayfalar: