11 Haziran 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9

11 Haziran 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Na. 113 Belkis meşrutiyetten sonra da değişmedi; o, daima başka kadındı — Kim olacak? Senin Hidayet Beyefendin! Çemiyete sokmuşsu- Buz; Şehremini oluyormuş. Oda kapısı açıldı; kapmm kans- Ara erkânı harp müşürünün mer- meryalısında olduğu gibi, bir uşak yapıştı: Sofadan Hidayet haykır — Aşkolsun Adnan Beyefendi hazretleri, biz gelmesek sizin arıya” gağmız yok! e İE Hidayet, arkasından Hacı Bulüsi Paşa redingotunda iliklemek için fazla düğme arayarak odaya giriyorlardı. Adnan, Hacı Hulüsiyi görünce canı sıkıldı. Dağıstanlı hoca, Hidayetle Hacı Hulüsi Paşanm uzun selâmlarmı (a- İeyküm selâm!) diye ağzıyla aldı. O- dadan kaçtı. Arkasmdan koşan Ad- nanm göğsüne merdiven başmda €- ini dayadı, mâhalı baktı; “dostları- nı yalnız bırakma!..., dedi. Adnan Hidayetle konuşurken dü- #inüyordu: “Şu insanlar ne tnhaf - tr; o hocanm duydukları yarı yarıya yanlıştı. 31 Martta istibdat geri dön- meyince, Hidayet te, Hacı Hulüsi Paşa da İttihat ve Terakkiye yazti- mışlardı. Fakat din şehreminliğini is tiyen Hidayete, Sivas valiliğini isti- yen Hacı Hulüsi Paşaya, Talât: “Ze- tı saminiz hafiyesiniz beyefendi! Za- tx Aliniz da hırsızsmız Paşa hâzret « leri!,, demiş, kovmuştu, Zaten şimdi Hidayet, Adnana Bunun kavgasmı etmeğe geliyordu. Fakat bu Dağıs- anlı hocanın meşrutiyet için ne fik- Ti olabilirdi? Devlet kuvvetlerinin ayrılmasındaki ilim am e kti? litikada hükü- mi Iacağımı kestirecekti? Tabii bi, Da ğıstanlı hoca İttihatçı Adnan “'ma- demki inkılâp yaptınız, havyar oye- m'yeceksiniz!,, diyecekti. Adnan evleniyor Adnan, artık kendi refahma alış miş, fırkacılığın da tatlı taraflarına kanmıştı; Belkis hayatmda,gene bir sstırap olmağa beşiryordu.Bu istirap da olmasa, Adnanın, bütün zengin ler gibi içi sıkılacakti. işmedi. O; daima başka kadındı. Ce- miyete yatak odalarına kadar açılan bazı konaklardaki kolay kadmlardan Adnan, Beikisi daha çok be- ğeniyordu; frkaralığını ve felâketini asırların paslandırdığı siyar bir çel lenk gibi Belkisin başı daha vakarla taşıyordu. Adnan, idbarm bile adileştiremedi- ği kadma hmç duyuyordu. Bu acının heyecanıyle şimdi romanmı yazacak tı. Vaktiyle anası Naciyenin cena- sesini Dağıstanlı hoca ile beraber Yazan: MITHAT CEMAL TAN FAYDA — (sü aranan 3 eğ —— BİLGİLER Bugünkü Program Istanhal 18: Dans musikisi (plâk); 19: Haberler; Sahhi konle- 19418: Maltelif plâklar; 20: i çan; 20,30: Stidyo orkestralar; 21,30 8on le er Sait 22 den sonra Anadolu Ajamımn mahsus havadis servisi verile- 12.30 Pllk yayımı ve Ajans baberleri, 1930 Yara tedavisi hakkında yosapma 19,50 Karışık müzik, 20,30 Ajans hal ri, 20,40 Dans musikisi, Bükreş 18: Plik; 19.15: yuk: 20: Konferans; Oda 55» Şarkılar; 2115: (4875 Mi); 21,15 (asa Mandolin orkestrası; 20.20: Senforiik konser M): Dans; 2248: 73.20: Plük. Prag yor musunuz? Aptal aptal birtmirini- sin suratıma ne bakıyorsunuz? Adnan, uşaklara çıkışan Habibul- lah efendinin sesini tanıdı; merdive- nin başından cevap verdi: — Bu adam nasıl evde otursun? Oturtuyorlar mr A aHbibullah efen- di? Habibullah bununla üçüncü defa Adnana Belkis için geliyormuş! “An- nesi, Belkisi Adnana vermek istiyor- muş... Adnan sevincinden şaşırdı. Bu (10 temmuz) ne büyülü orakamdı; o gündenberi Adnanm ber işi yolunda gidiyordu. Adnan, Belkisi «lâbilecöğini düşü- nünce bu kadar büyük saadete birden bire İnanmak ona zekâsızlık gibi gö- ründü, tereddüt etti. Adnan — Fakat annesi istiyor; bakalım Belkis hanım istiyor mu? * Hâbibullah — Belkis de tabii isti. yor. Ama düştükleri için ister görün- Askeri Fabrikalar mek işine gelmiyor. “Zenginsin diye sana varmak, bu, kibrine dokunu- yor. Annesi diyor ki: “Benim teklif etmem doğru olmaz. oOAdnan bey Belkise talip olsun; fakat ısrar ede- rek!... Yani maksat kızın kibrini kır- mamak!... çok yalvararak Adnanm bu biraz csnmı sıktı; bu tedbir Belkise değil, Adnana karsı oyundu. Adnan — Neden düşkün sayılıyor. lar, anlamıyorum? Eeham var, el mas var, yalı var, ne bileyim? Var var, var. Habibullah — Bir defâ yalıyı geç, iki ay evvel ipotek ettiler. Esham da çoktan suyunu çekti; zaten zanneğil- diği kadar yokmuş, galiba... Yalnız Belkisin dört, beş bin altın kıymetin. de birkaç parça elması var; olanı bi- teni bul. Arkası var) Yani Belkisi çok istiyerek, | alacaksın! çulğğğ: Geykoce kinin “Aşkım banret , ve esin adlı eseri Çalmamca)ı 200$: PO konser; 21: "Dokuzuncu" adlı öç perdelik piyek; 2330: Şrammel musikisi 20,10: Banyo ve kür yerlerine ösir sör- nakil; Verdinin "O- 5 2420: Dans musiki- * YILDIZ : (Dans Rilyasr) ve (Kırık Mabude). * SÜMER : (Siyah İnci) ve (Korsanlar Düşmanı). * ŞIK : (Paramount Resimi Geçidi) ve (Çıplak Kadın). * MELEK : (Bulunmıyan Adam) ve (Viyana Bülbülü). * TÜRK: (Vender Bar) ve (Son Uçaş) * İPEK : (Singapur Postası) ve (is panyol Dansörü), * TAN: (Aşk Uğrunda) ve (Yene dikte bir Gece), * ALEMDAR : (Hücum Pil (Gençlik Arzular). * MİLLİ; i (Kontnantal) ve (Gece A- ve Ki iski amda). pa | * ÜSKÜDAR HALR : Davetler, Toplantılar ———— (Kontinantal). $UBEYE DAVET Fatih Askerlik Şubesinden » 316 — 330 bakaya ve 351 doğumlu deniz gain 15 8 836 günü sevk edileceklerin den bu ööğüllelnin yörmü omezkârdan şube hazır bulunmaları ve mzkür doğum )uların nakdi bdelleri 14. 6. 986 günü ak şamma kadar kabul edilecektir. Meskör günde şabede hazır bulunmayanların hak kında askerlik kanunun maddei | mahsusu bince tecziye edilecekleri İlân olunur. ÜSKÜDAR ŞUBESİNDEN 331 doğumlulardan Denir sıkılma ayrıl muş olan gençler sevk edileceğinden içtima Umum Müdürlüğü Satınalma Komisyonu ilânları 100 ilâ 200 ton mutahhar pamuk Tahmin edilen bedeli 90000 lira olan yukarda mıktarı ve cinsi yazılı malzeme Askeri Fabrikalar Umum Müdür- lüğü satınalma Komisyonunca 24 Temmuz 936 tarihinde Cuma günü saat 15 de kapalı zarfile ihale edilecektir. Şartname dört lira 50 kuruş mukabilinde komisyondan verilir. Taliplerin müvakkat teminat olan 5750 lirayı ha- vi teklif mektuplarmı mezkür günde saat 14 e kadar Ko- misyona vermeleri ve kendilerinin de 2490 numaralı ka- nunun 2 ve 3 maddelerindeki vesaikle mezkür gün ve saatte komisyona müracaatları. (3067) 4134 1500 Metre Mikabı Çam tahtası Tahmin edilen bedeli (63500) lira olan yukarıda mikdarı ve cinsi yazılr malzeme Askeri Fabrikalar U- mum Müdürlüğü Satınalma Komisyonunca 29 Hazi- ran 936 tarihinde Pazartesi günü saat 15 de kapalı zarf ile ihale edilecektir. Şartname (üç) mukabilinde Komisyondan lira (18) kuruş verilir. e Taliblerin muvak- kat teminat olan (4425) lirayı havi teklif mektubla- rını mezkür günde saat 14 e kadar Komisyona verme- leri ve kendilerinin de 2490 numaralı kanunun 2. ve3 maddelerindeki vesaikle merkür gün ve saatta Komis- yona müracaatları. (3142) — Fesiphanallah! Bu adam hiç i Te oturmaz mı yahu? Bu, üçüncü vim... Yoksa geldiğimi söylime- sini çok ucuz fiyatlarla mağaza mızda bulursunuz. Sultan Hamam 24, Beyoğlu İs tiklâl caddesi 376. Üsküdar Hukuk Hâkimliğinden : Istanbul Küçük pazar Arap Han ve otelinde Mehmet Nezdinde Mukime Kadriye tarafından Usküdarda Top- taşında İnhisar idaresinde kontrol memuru İzzet aleyhine açılan bo- şanma davası Üzerine müdânleyh da veti vak''aya icabet etmediğinden mlilddeiyenin talebile giyaben icrayı tahkikate karar verilerek tahkikat 13-7.986 pazartesi saat 14 te talik edilmekle yevm ve santi omezkürda yine gelmediği takdirde giyabmda tahkikata devam olunacağına dair yazılan giyap kararının mahkeme di- vanhanesine asıldığı gibi keyfiyet ay rıca gazete ile de ilân olunur. günü 1$, 6. 936 dır. Nakdi bedeli vermek isteyenler içtima gününden bir gün evveli ne kadar bedelini verebilirler. KADIKÖY ASKERLİK ŞUBESİNDEN: 1 — Subemizde kayrtlr 331 doğumlu deniz eratı sevk edileceklerdir. Sevk günü 15 Haziran 936 pazartesidir. 2 — Bedel vere ceklerin bedellerinin. kabulü 18. Hariran 936 akşamına kada, — Ba doğumlu Deniz sındından ol m yirmi dört saat içinde Şubeye başvurmaları gerektir, Fener Yılmaz Klübü Başkanlığından : Klübümüzün © yılık © genel o kongrası 14. 6. 9861 Pazar günü saat 13 de Fenerde Klüb merkezinde toplanacaktır. Değerli klüb üyelerimizin gelmeleri, Hastane telefonları Cerrahpaşa hastanesi 21693 Gureba hastanesi Yenibahçe © 23017 Haseki kadınlar hastanesi 24553 Zeynep Kâmil hastanesi Üsküdar 60179 Kuduz hastanesi Çapa 20142 Beyoğlu Zükür hastanesi 43341 Gülhane hastanesi Gülhane || 20310 Haydarpaşa Nümmne hastanesi 60107 Eral hastanesi Şişi 42420 Bakırköy All hastanesi 1650 Şark Demiryolları Sirkeci 23079 Devlet Demiryolları Haydarpaşa 42145 İtfaiye Telefonları iyesi 24222 Kadıköy itfaiyesi 60020 Yeşilkby, Bakırköy, Büyükdere, Üsküdar itfaiyesi 50625 Beyoğlu itfaiyesi 44040 Büyükada, Heybeli, Burgaz, Kmalı mon takaları için telefon santralmdaki memura yangın demek kâfidir. Müracaat yerleri Deniz yolları acentesi Telefon 42362 Akay (Kadıköy iskelesi) 43732 Çabık sıhhi yardım teşkilâiz Bu numaradan imdat ötemo bili istenir 4170 Bir pazar günü saat tam on iki-| de köye geldi. Ağustos güneşinin çarptığı yolda çekingen çekingen, köylüler üstü başı tozlu adamın ge- | çişine bakıyorlardı. Uzun boylu, ku» | ru bir adamdı, Yürürken, eski bir âdetin verdiği hareketle dizlerini büküp kamburunu çıkarıyor ve uzun müddet, yerlilerle beraber ta- kip müfrezelerinde bulunmuş oldu - ğu anlaşılıyordu. Yara izleri dolu kemikli yüzünü siyah bir sakal çer- geveliyordu. Ağzmın Iki tarafında da birer yara vardı, Kurşuni gözlerin- de, bazan hayatın acılığını tatmış o- lanlara mahsus çelik gibi bir pri tı peyda oluyordu. O geçerken ka - dmlar: - Bu da kim? Tanıyor musun? Diye soruşuyorlardı. O, seri adımlarla, kendisi için çoktanberi malüm bir gayeye yürü- yor, merakla kendisine bakanlara bazan hafif bir tebessümle mukabel le ediyordu. Handa durdu. Bir kelime söyle - meden oturdu. Bir şarap ismarladı ve piposunu doldurdu. Yandaki ma- salarda, reçine ve ahır kokan, si- yah şapkaları gözlerine inik köylü- ler, şarap İçerek iskambil oynuyor- İardı. Onları birer birer seyrediyor ve kendi kendine “.- Hepsini tanıyorum, hepsini, fakat onlar beni tanımıyorlar.” Diyordu. Açık pencereden, Afri- ka gökleri gibi parlak gökyüzünden, içeriye hava giriyor, etrafta kaya- Tar sivriliyor, ormanlar ihtiyarlıyor- du. Yabancı onlara hep birer İsim buluyor ve mırıldanıyordu: — İşte Mandray ormanı. Sudan kavası, Miyave tepesi, Lavadur... Orada, bir saat kadar kaldı. Pars- smı verdi, çıktı, yürümeğe basadı. Biraz sonra onun Granjur otmanma saptığını gördüler. Gittiği istika - mette “ölü kadının” evi Yelrdı. “Ölü kadın" m evi çürümüş otlar arasmda pinekliyordu. Her tarafımı sarmaşıklar kaplamış ve adeta ev, otların altında kaybolmuştu. Evin damı, duvarları, yağmur, güneş ve rüzgirm tesirile harap olmuştu. Camları kırık pencereleri esner gi- bi açılmış, içerisi simsiyahtı. Evin | bulunduğu yer tenha, metruk ve hü- zünlü idi, Adam evin karşısında durmuş, gözleri büyümüş bir halde seyredi - yordu. Güneş, ormanı aydınlatıyor - du. Bir kuş ötüyordu. O, şapkası- ni çıkarmış, kır şakaklarından — iri ter taneleri damlıyordu. Gözleri evin karanlıklarda kaybolmuştu. Eve doğru yürümek — bir gay- ret etti: Biran teredr *en sonra kapıyı itti, içeri girdi. £ ndi içerde idi, Sallanâr, düşmemek için, örüm- ceklerle örtülü duvara yaslandı ve bakmamak için gözlerini kanadı. Uzun bir müddet sonra baktı, 6- danm dibinde, ormana bakan pence- reyi hemen hemen kapatan bir de- met ot vardı, geniş ocak el'an eski halini muhafaza ediyordu. Hattâ a- sılı, dibi delik bir tencere bile vardı. Yabanet sık sik nefes alıyordu, yüzü gerilmişti, elini ocağa doğru uzatarak, yüksek sesle: — Orada idi. Dedi. Kırık bir masa ayakları üze- rinde çürüyordu. Küf kokusu vardr. Adam, otlarm üzerine yüzükoyun yattı: Ağlıyordu. Köyde bir haber yayılmıştı; “Ölü kadm” m evinde birisi vardr. Gece orada ışık yanmıştı. Ve bir sürü hortlak hikâyeleri et- rafa yayıldı. Güya geceleri zincir sakırtıları duyuluyormuş, hayalet - ler gözüküyormuş, filân... Aklı başmda olanlar susuyorlardı. Sanki bir bildikleri vardı. Bir gün bir havadis yayılâr. — Yahu hortlak dediğiniz “Afri. kalı” dan başkası değil “Ölü ka dm” m kocası, hani şu geçen gün gelen yabancı, anladmız mı? Şimdi artık herkes onu gözlüyor» du. Fakat kimse onunla konuşmu - yordu. Bu tiç hafta böyle devam et- ti. Nihayet “Afrikalı” dayanamadı. Köye indi. Evlerin önünden durma- dan geçiyordu. Onu e kadınlar perdeleri yorlardı. — Allahım, nekadar da değişmiş diyorlardı. İ Köy meydanında durdu. Köylüler toplanmış, ona bakıyorlardı. “Afri - onlara uzun uzun gözlerini dikti, bir an durdu, sonra birdenbi- re: — Evet benim, dedi, ben “Afri- kalı”, “Ölü kadın" m kocası! Ta- nıdmız mı! “Lögion Etrangire” de askerliğimi bitirdim... Nah! Sonra » sı, evimdeyim, değil mi? Köylülerden en yaşlısi cevap ver- di: — Evet seni tanıyoruz ama, zâ- vallı bedbaht, ne diye geldin?. “Afrikalı” omuzlarmı silkti, gül « dü: — Korkmaymız, dedi, size bir fe- nalığım dokunmaz, ona, bakmayın, o, orospunun biri idi. Elim de biraz ağırdı, malüm yat Bu sözlerine e ap veren olmadı. # O gündenberi köyde bir değişik - lik oldu, Sanki köyün havası eskisi gibi saf değildi. Bir sabah jandarmalar geldi. — Muhakkak “Afrikalr” içindir. Dediler. Ve herkes sevinmeğe baş ladı. Jandarmalar “ölü kadm” m evine doğru yollandılar. Kadmlar: —“Afrikah” öyle kolay kolay tes- lim olmaz, jandarmalara bir kaza olmasın. Diye haç çıkardılar, “Afrikalı” jandarmalar sesile uyandı. Kendi kendine: — Zaten bekliyordum. Dedi. Jandarmalar kapıya yük - lenmişlerdi. Fakat kapı mukavemet etti. O zaman “Afrikalı” ilerledi, kapımın sürmesini açtı ve durdu. Jandarmalar geri çekildiler. Fa » kat “Afrikalı” : — Haydi, dedi, korkmayınız. Tes» lim oluyorum. Gidelim. Dışarı çıktı. Sonra tekrar içeri, odaya girdi. Jandarmalar onu takip ettiler. Afrikalr büyük bir yükten kurtulmak istiyormuş gibi anlattı: — Şurada, ocak başında, başı ko- luma dayalı uyuyordu, fazla içmiş - tim ve bana her şeyi anlatmıştı. Ben oduna gittiğim zaman Markat, Lempre ve daha başkaları buraya gelirlermiş. Balta da şurada pıril- dıyordu, Fazla içmiştim. Deli gibi olmuştum. Her şeyi kırmızı görü - yordum. Sesini bile çıkaramadı. On beş sene Afrikada askerlik ettim ve geldim. Ne yupayım bursları görmek istiyordum. Şimdi artık her şeyi gördüm: Evi, köyü, her şeyi, eskiden tanıdığım fakat şimdi ben- den çekinen arkadaşları... Sonr2.. Sonra onu da gördüm, onu da. 'Titredi. Artık bir şey söylemeden evden çıktı. İki jandarmanın orta - sında uslu uslu yürüyordu. Böylece köye geldiler. Herkes yala birikmiş, ona bakıyordu. O kimseyi görmü - yordu. Gözleri tuhaf bir surette parlıyordu. 'Tam nehri geçerken mırıldandı. — Memnunum, çok memnunum. Ve jandarmaler a bi- le vakit bulmadan vahşi bir, ypişrayıs ile parmaklıktan atladı, iri di cup. diye sularm içinde K- ——ee ZAYI — Adapazarı Tür) Bankasmdaki 629 No cari Daire da kullandığım mühürü k Yenisini (o yaptıracağımda yoktur. Hüseyin oğlu Ha? sizi eyim— AĞ mma

Bu sayıdan diğer sayfalar: