23 Ağustos 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6

23 Ağustos 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

6 REASE PA) TA Cim Londos seçmeleri devam ede dursun Koca Yusuf kadar dehşetli bir Türk pehlivanı meydana çıktı Cim Londos'la güreşmek üzere 7,000 lira teklif edilen Ali pehlivan kimdir? Yunanlı Cim Londosla güreşmiek bakkını kazanmak için bugün Türk pehlivanları yine Taksimde tutuşa. caklar, Cim Londos seçmeleri namı verilen usandırıcı ve güya iddinh sa- vaşlarm herkesi tatmin edecek ye - kilde neticelenmesi hayli güçleşmiş- tir. Çünkü, seçmelerde şimdiye ka-| dar tutulan yolu, ringi olan bir mey- dandan ziyade köy dilğlnlerinde rast lanacak acayiplikleri bize gösterdi. Biri çikiyor meydan okuyor. Diğeri! kabul ediyor. Üçüncüsü orada mev-| cut olmıyan bir adamı mağlüp sayı yor. Kararlar, güreşecek pehlivan. larla, halkım arzusuna bağlı kalıyor. Ve nihayet biribirile o gün karşılaş” ması beklenmiyen iki pehlivanın ka- pışması le numaralar sone eriyor. Bu gürültüler ve patırdılar arasm- da aklın alamıyacağı vak'alar ve ka» rarlar da çıkmıyor değil... Meselâ hiç akıl alır mı ki, serbest güreşi bilmiyen bir pehlivanı serbest güreşin kurdu olan birine kârşı çe karmak?. Bir Kara Ali veya bir Tekirdağlı yalnız kuvveti ile iş gören ve bazusu- nun zoru, bütün oyunları bozacak ka- dar olan merhum Koca Yusuf aya- rında mıdır ki, bilmedikleri ve nefes- lerinin yetişemiyeceği bir işe sürülü- yorlar? bazi N Hem bugünkü'ğürüş tekniği Koca Yusuf zamanmdakinden çok tlefidir. Denebilir ki, eski büyük pehlivanları- miz sağ olsa idiler talim etmeden bu işin hakkından gelemezlerdi. Her ne ise buraları uzun münakaşaları aça- cağından şimdilik geçelim. Yalnız iki sual sorarak ve bir noktayı işaret ö- derek yeni çıkan bir Türk pahlivanım- dan bahsedelim, Cim Londos seçme- | leri: hakkında #oracağımız Sualler şunlardır: , | Mademki serbest güreşi bilen ye- gâne pehlivan Dinarlı Cim Londosa Amerikada ve son zamanda Atinada der. Bu seçmelerde Yunanlı ile kar- şılaşma hakkı Dinarlı da kalmazsa Cim Londosun Yunanistandan bu - raya kadar tekrar gelmesi biraz Şüp- helidir zannmdayız. Yeni çıkan müthiş Türk pehlivanı Bir İngiliz gazetesinin uzun maka- lesinden anladığımıza göre, Alibay is- minde müthiş bir meydana çıkmıstır. Bu pehlivan kü- yaşta iken Türkiyeden Amerika- ya gitmiştir. Gençliğini orada geçiren bu Türk pehlivanı serbest güreşte büyük muvaffakiyetler göstermistir. Kendisi son zamanda Afrikadaki İngiliz müstemlekesi Kop'a gitmiştir, Orada güreş tertip edenlerle bir mu-| kavele imzalanmıştır. O mukaveleye göre meşhur Türk pehlivanı Cim Londos ve diğer iki pehlivanla çar- pışacaktır. Bu güreşleri için 7 bin Türk lirası verilecektir. İngiliz gazetesinin güreş mukave- lesini imzalarken alınmış bir resmini n i Alibay namindaki pehli nm bir gamanlar (Ali Baba) namile ilân edilen ve şimdi Amerikada dü ya şampiyonu denilen Ermeni pehli- vanı olmadığı muhakkaktı”. Çünkü Ali babe denilen Ermeni pehlivanımın muhtelif resimlerini Amerikan ga- #etelerinde gördük. Ali Baba ile Ali- bay denilen ve Türk olduğu İngiliz gazetesinde ısrarla kaydedilen pehli- van başka başka iki insandır. İngiliz müstemlekesinde Cim Lon- dosla güreşecek olan Alibay Ameri- Türk peblivam! “ aporumuz olan güreş için hayırlı bir) kada evlenmiştir. Ve güzel, zarif bir karısı vardır. 7 bin liralık kontratı imzalarken çıkarılmış fotoğrafında karısı da yanmda görülmektedir. İngiliz güreş mütehassısının — bir İngilizce gazeteye geçen kanaati göre, Alibay denilen bu yeni şampi. yon, bir zamanlar dünyayı kuvvet ve kudretine hayran birakan meshur Koca Yusuf derecesinde bir güreşçi imiş. Kendisinin gelecek sene behe- mehal İstanbula gelmek niyetinde ol- duğunu da ayni gezete yazmaktadır. Meşhur pehlivan Alibay hakkın. da yaptığımız tahkikat İngiliz gazetesinin pek methederek ve halis Türk olarak bahsettiği Ali pehlivan hakkında İstan'ulda tahki- kat yaptık. Böyle bir pehlivanm bu-| radan gittiğine dair bir ize tosadli? e- demedik. İhtimal bu güreşçi Trakya- dan Amerikaya gitmistir. Kendisini bilenler varsa, gazetemizde spor mu- barrirliğine mâlümat verirlerse, milli iş yapmış olur. Eşref ŞEFİK | Yaşar, dün Valiyi ziyaret etti Olimpiyat müsabakalara - iştirak eden ve Greko Romen dünya birineiliğini alan Yaşar yanın- da Saim olduğu halde din Belediyeye gelmiş, Vali ve Belediye Reisi Mu - hiddini ziyaret etmiştir. Burdurda spor şenlikleri yapıldı yenilmiştir. Neden dolayı seçmelere onu aldılar? Mademki, Dinarlı seçmelere girdi. O seçmelerde diğer pehlivanlarımızın Dinarlı kadar serbest güteş bilme- dikleri ve mefeslerinin bir saatlik cid- di güreşe elvermiyeceği açıkça ilân edildi. Neden ötürü lüzumsuz seçme- lere devam olunur? İşaret edeceğimiz nokta da şudur: Bize öyle geliyor ki, Cim Londos gösterişli güreş yapabilmek üzere Di- narir ile tutuşmağı diğer pehlivanla- Anrdiya - Burmur spor CMtArı Or aram Burdur, (Tan) — Halkevi spor şubesi, Antalya Halkevi sporcuları davet etmiş, aralarında güzel bir spor günü yaşatılmıştır. Antalyalı gü- reşçiler, birkaç gösteriş güreşi yapmışlardır. Gece, belediye tarafından rımızla çarpışmaktan ziyade arzu e- misafirler şerefine bir ziyafet verilmiştir. İze spor kuvvetine nazaran Almanya- Berlin olimpiyatlarından dönen futbolcülerimiz, dün sabah saat 8,15 te Semplon ekspresi ile şehrimize dönmüşlerdir. Sporcularımız, istasi- yonda büğük bir kalabalık tarafından karşılanmışlardır. Futbol Federasyonu Başkanı Ham di Emin Çap, antrenör getirmek Üze- re Londraya gittiği Için kafile ile dönmersiştir. Böyten'deki maç nasıl oynandı ? Olimpiyatları takip eden arkadaşı: mız Şazi Tezcan, dönüşte kafile | ile beraber Böytene de gitmiştir. Bure- daki maçın tafsilâtına ait notların aynen meşreğiyoruz: “Polonya hududunda bulunan Böy ten şehrinde olimpiyat komitesinin tertip ettiği maçımızı yapıyoruz. 61 milyonluk Almanya, spor bakımından 16 mmtakaya ayrılmıştır. Muhteliti- le karşılaşacağımız Silezya mintaka- sında 600 futbol klübü ve 50.000 ak- tif futbolcü vardır. Bu rakamları bi- de dördüncü vaziyette gelen Silezya- nun futbol ihtisas şefi Hilbig vermiş» İtir. Silezya o muhtelitinde Röyten şehrinden yalnız iki oyuncu bulunu- yor. Diğerleri Alman milli takımına oyuncu yetiştirmekle iştihar eden Nasivo ve Glayvil şehirlerinden gel - miş bulunuyor.. Ayni gün Almanyanın muhtelif hu- dutlarmda müsabakslar yapan takım larm hepsi, hattâ şampiyon İtalya e- kipi bile 2 - 1 mağlüp olmuştur. Av- Gette yapılan karşılaşmalarda mu - vaffakıyetli derece alabilmek yalnız bize ve 2 - 2 ye berabere kalan Mi- sırlılara nasip olabilmiştir. Saat 5 te kırmızı beyaz formayı giymiş olan takımımız sahada gö * ründüğü zaman halkın sürekli teza- karşılandılar... Biraz sonra Almanlar da sahada göründüler. Mil li marşlari müteakıp takımlar dizildi. Bizim, takım: Cihat - Lütfi, Hüsnü - Fikret, Hakkı, Reşat - Rebii, Şeref, Gündüz, Fuat, Niyazi şeklinde tertip edilmişti. Hakem sureti mahsusada Berlinden federasyon tarafından gönderilmiş - ti. Oyuna bizimkiler başladılar, İlk dakikalarda her iki taraf biribirini denemekle geçiyor. Gündüz, ortada iyi işliyemiyor. Yedinci dakikada Ni- yaziye uzun bir pas geldi. Niyazi iler liyor, beki atlattı, kaleye çok yakm» dan şut çekti.. Fakat direği yalıyarak dışarı gitti, Böytenliler de Kısa paslarla kale * mize tehlike yaratmaya başladı. On- ların da birkaç tehlikeli şutu bizim direkleri yaladı, Oyun birinel dev *| renin ortalarma — geldiği halde el'an cansız. Her iki taraf ta isteksiz oy - rarken Böyten gittikçe açılmaya baş- ladı. Kalemizi sıkıştıfıyar. Mütema- diyen sağdan akıyorlar. Onlarm bu gayretine bâkarak bizimkiler de se- ri oynamaya başladılar. Oyun can. Futbolcüler de döndüler Böyten'de oynanan maça ait yeni tafsilât lanır gibi. Forvetler biraz şüt çek - gel bir pas alan Fuat, bulunmaz bir sıkışmaya na, bir gol daha kurtardı. Fuat ilerli- yor, fakat on sekiz pastan çektiği şut direğin yanından dışarı kaçıyor. Bi- zimkiler gittikçe açıldılar. Reşadm bir pasını alan Şeref, çok güzel bir inişle Böyteh müdafaası altüst et- ti ve kaleciyi de geçerek ilk gölümü- zü yaptı, Böytenlllerin bütün gayretine ri men ilk devreyi 0 - 1 galip bitirdik. Böyten takımında tadilât var. İkinci devre: Hüsnü yerinde, müdafaada Faruk İ oynuyor. İlk akını! onlar yaptılar. Sol içlerinin bir şutü #yut oldu. Ortalar» da dolaşan top sol açıklarına geçti. Sol açık sağ tarafa doğru bir şut çek- wi ve ilk golünü yaptı, Vaziyet 1-1 berabere. İkinci haftayme başliyalı İhenüz beş dakika oldu. Bizimkiler bi | rinci haftaymdeki gayreti temaâi et- tiremiyorlar. Rakiplerimiz ağır bas- maya başladılar. Arasıra münferit akınlar yapıyoruz. Sağ taraftan yap- tığımız bir akm ofsaytle kesildi. 'Müdafilerimizin ilerde bulunması yüzünden sağ açıkları gayet güzel bir gutla ikinci golü yaptılar. Bu gol ü- zerine bizimkiler canlanır gibi oldu. Ve-mukabil taarruza geçtik, Sağ ta- raftan gelen topn Gündüz çok yakm- dan avüta attı, Bu amarda oyuna hâkimiz. Fakat netiesiz akınlarla... Bu sırada bizim lehimize bir fav verildi. Fikretin şutunu kaleci yaka- ladı.. Yine hâkim oynuyoruz. Fakat Gündülz ve Fuadin geride kalması a- kınlarımızı aksatıyor. Çok gol kaçır yorlar, Vaziyeti bir türlü kurtar miyoruz, 31 inci dakikaya kadar devam eden bu gayretleri nihayet günün en güzel oyuncusu Şeref çok nefis bir şutla sa- yıya bağlamaya muvaffak oldu. Hem de sağdan ortalanan topu yıldırım. gibi ağlara takmak sureti - le... Bu güzel golümüz çok alkışlandı. Oyunun mütebaki kısmını daha can- W oynadık. Fakat başka gol çikar. mâk imkânsız oldu ve maç, böylece 2 - 2 beraberlikle nihayet buldu. Bizim takımdan Şeret" başta ol - mak üzere Niyazi, Pikret, Hüsnü, Lütfi çok güzel oynadılar, Hakem oyu nu bitaraflıkla idare etti. Alman gazeteleri ne diyorlar? Maçtan sonra Böytende intişar e- den Alman gazetelerinin oyunumuz ve oyuncularımız hakkındaki kritik- lerinden ufak birer hulâsayı nakledi- yoruz: Nasyonal sosyalist partisinin naşiri efkârr Vanderer diyor ki: “Türklerin bu oyunu Silezya saha- larında gördüğümliz en iyi oyunlar- dan biridir. Türkler gayet teknik bir oyun oynıyarak ahenk ve beraber - lik gösterdiler, Ve kalelerini çök gü- Gece No.22 — Rehine ne lüzum var? Senet veriyorsun... Eğer, rehin . isterse, ©- bun da çaresi bulunur, Keyifle ayağa kalkmıştı: — Neden korkuyorsun? Malm var. Karışanın, görüşenin yok... Düşün ki, bu, senin için, ticari bir teşeb- büs, kârlı bir iş olduğu kadar da ha- yati bir meseledir. Iğildi, genç kadmı, & saçlarından öptü: — Hayatının dönüm noktasında » sml, ari Telâl, fuayeden salona geçti. Sah- nenin ortasma sarkıtıİmış küçük tek ampulün ışığı, yalnız uzaktan göz &- liyor, salonu aydmlatmıyordu.. İc- lâl, iki basamak merdiveni indikten sonrâ, ıstrapontenlere tutunarak yü- rüyordu. Birdenbire, bir hıçkırık sesli yar gibi oldu; etrafına (o bakındı. Solda avansenlerden #onraki locnla- rm alt duvarma bitişi koltuklar » Yarısı Mahmut YESARI dan birinde bir karaltı gördü. Sahnedeki ampulün göz alan işi- gından korunmak için, elini gözleri - me tutarak, karaltıya doğru iğilip baktı. Şaşırdı, kendi kendine: — Baletlerden Siranuş olmalı! A- caba neye ağlıyor? dedi. Yanma gidecekti, fakat Celil hirin sesini duydu: — İclâl... Seni bekliyoruz. Genç kadm, Siranuşa yaklaşmadı, elile Hamzaya işaret etti. — Geliyorum! Ve ağır ağır yürüdü, koltuklarla orkestra yerini ayıran bölmenin ö- nünde durdu: — Ne var, Celil? Celil Mahir, sahnenin kenarından duvara tutunarak ön koltukların a- rasına atladı, İclâle yaklaştı: — Nerede kaldın? Merak ettim. Genç kadın, yüzünü buruşturdu; — Annemle gavga ettik! Ma- tı: — Neden? İclâlin canı sıkkımdı? — Annem, gece yarısı eve dönü- güme, çok kızıyor. Gece yarılarına kadar ne yapıyorsun3 diyor, saatler- ce söyleniyor. Celil Mahir, durgun durgun başı- nı salladı; — Gece yarsı.. Evet, hakkın var... Onun da hakkı ver.. Bizim günümüzün.gece yarısı, olduğunu, © zavallı kadına nasıl anlatırsın? — Evet... Bunu anlatmak güç. Anlatamadığım için üzülüyoru: Ve anlatamadığım için, o de üzülü- yor... — Tuhaf şey! Neye ağlıyor, aca- ba”. — Merak oldu, gidip anlıyacağım. Celil Mahir, genç kadını omuzun- dan yakalamıştı: p — Neyi anlıyacaksın? Hem, canım sıkılıyor! diyorsun; hem de, kendine dert artyorsun!,. Kimbilir, neye ağ- Lıyordur? Onlarm, gülmelerine, ağ- lamalarma akıl ermez. İclâl, dargın bir bakışla genç ada- mr süzdü: — Katı yürekli olma, Celil... Senin gibi ince hisli bir adama, kayıtsızlık yaraşmıyor. Sahnede imiş te, rolünü şaşırdığı Genç kadın, elini alnmdân geçirdi: — Bugün, çok carım sıkılıyor... Ve birden Celil Mahirin kolunu tuttu: — Siranuş, niçin ağlıyor? — or mu? Celil Mahir, etrafma bakınıyor. du: — Nerede?.. Demin provada idi, Gülüyordu. İelâl, döndü, balet kızm oturduğu iloş köşeyi gösterdi: Celil Mahir, gözlerini açarak bak-) — Şurada, oturuyor... hir, toplanmıştı: — Biliyorum, kimbilir, zavallınm ne derdi vardır? Fakat, senin daha fazla üzülmemen için, mahsus söy“ ledim. Genç kadm, hislerinde, düşüncele- rinde yanılmadığından emin bir baş #allayışla gülüyordu: — Onun farkındayım, Celil... Sira- nuş'un ağladığını söylediğim zaman öyle şaşırdın ki... Kayıtsız görünmek birden aklma gelmiş gibi Celil Ma - |. şünme... Hayatm zoraki, yapmacık tarafları sahneye bırak.. Hayat sahnesinde, olduğumuz gibi görüne- Tim, n Celil Mahir, sesini çıkarmıyor; ba- şmı eğmiş, âdeta hüzünle, matemle dinliyordu. Genç kadn, yüzünü okşadı: — Merakma mu dokundu, cicim?., Tatk bir gülüşle çenesini tuttu: — Bir dakika Siranuşun (yanına gideyim. Yavrucun derdi, ne imiş an- Eyaym.... > Celil Mahir, boynunu büktü; — Sen, bilirsin. Genç kadın: — Ben, bu çocuğu çok seviyo. rum, dedi, Uzaklaşıyordu, Celil Mahir, lendi: — Birinci perdenin finalini prova edeceğiz. < — Peki, haştarafı... — Tayyar, hastalanmış... İclâl, sıralar arasından geçerek Siranuşun yanma gitmişti: — Bonjür Siranuş! küçük elile onun ses bile sana yaraşmıyor... Hayr! Be- nim üzüleceğimi, sıkılacağımı hic dü- Genç kız, başmı kaldırdı, islak gözlerle baktı; İcili görünce, dudak- d İ başı bahçesinden nakil, 20: İ Profesör Ferdi Ştatser. tarafindan, 2-8-5 ——— Radyol Bugünkü Program Istanbul 12,30: Muhtelif plâk neşriyatı. 18: Tepe | Piyano salet 20,55 Son haherlef Stüdyo orkestraları, 21,30: Sant 22 den sonra Anadolu ajansmın g# seler muhakkak hir sayt yapacağız. | zetelere mahrus havadin servisi verilecek” Çok firsat kaçırıyoruz. Geriden gü- | tir. Prag 8,50: Radyo orkestrası. 19,50: Koma ir, 20,50: Çocuk | programı. 21: Şar İyo popurisi. 22: Manevra haberleri, 24 15: Müsikili neşriyst. 28.30: Almanca İs” berler, 23,35: Salon orkestrası (Şarkılı) Bükreş 1243: Orkestsa ile milli musiki 13,30 Haberler. 13,40: Konserin devamı. 15: KÖY Tü programı, 16: Romen balk musikisi, 195 Konuşmalar, 19,15: Cazhand. 20: Sözler 70,20: Konserin devamı. 20,35: Radyo or ” İkestrası. 22: Romen koro musikisi, 22,308 Haberler. 22,58: Orkestra, 19,50: Halk havaları 20,30: Mili neşr yat. 23: Haberler. 23,20: Konser nakli, 24 Dans plâkları. Budapeşte 20: Radyo salon orkestrası, 21: Şen ak radyo skeçi). 2235: Haberle zel müdafaa ettiler, Fakat hücum kattının orta yeri vazlfesimi lâyikile yapamadığından bu akınlarında ne tice alamıyorlardı. Bu oyuncular çok zaman geride kaldı. Eğer bu zaafl8” rı olmasaydı takımımızın beraberliğ köparabilmesi —“imkânr ( olamazd Türkler san'atkârane bir oyun gö” terdiler. Ve sahayı dolduran halk a yıldızm bu tezahiirünü takdirle kar” gıladı, Oyuncular arasında iki mü * dafi, kaleci, sağ açik, 8ol haf temi yüz ettiler. Sol iç oynıyan ve Iki gö“ lün kahramanı Şeref bu takımmn © muvaffak oyuncusudur.” Föltestmme gasetesi diyor kiz “Türkler, gayet zarif teknik bili * yorlar. Ve fevkalâde kombinezon y8" pPiyorlar, Bu meziyetlerini tukdir ef. larla golle o neticelendiremiyorlari| Muhtelif oyuncular Vahdetli bir $al sarfettilör. Mildafan demin serbest çaliştı. Kaleci muhtalif imkânlarına mâni oldu. Söylemek li) zımdır ki teknik itibarile bizimkilef” nazaran daha ince ve daha iyi idile! Ve tribündeki menieket ileri gelen ri ay yıldızlıların bu güzel oyunları8! dun dolayı müsbet bir intiba duydi” lar ve on bini bulan Alman kütlesi df hakiki sporcuları lâyık oldukları ğ# recede alkışladı.,, / Morgenpost gazetesine gelince? “Türk futbolü Böyötende. beğ di” serlevhasile yazdığı makaleği kendi takımlarmın gösterdiği muk$” vemetten memnun olmak lâzımgeldi" | ğini ve Türklerin teknik itibari” yüksek olduğunu söylemektedir. B£ g pek takdirle hatırlatıyor. Bugünkü at yarışları Yaz at yarışlarına bugün saat te Veliefendi çayırında devam cektir. Bugünkü yarışa 26 at kay * dedilmiştir. Mevsim yarışları 4009 ermek üzere bulunduğu için bu bat taki müsabakaların bir hayli alâ uyandıracağı tahmin ödilmektedir. /5 ları, candan bir gülümseyişle #0” verdi: — Bonjur, İelâl Hanım” Ş Genç kız, ayağa kalkmıştı, Tetil otur, otur! der gibi elini salladı kosar gibi gitti, onun yanındaki Kö“ tuğa oturdu: — Nasılsm, cici kız? Siranuş, gülüyordu: — İyiyim, İli Hanmcığım? İclâl, genç kızın elini tuttu: — Senin bir yaramazlığın var #* Hba? Siranuş, sevildiğini bilen, anıya” bir çodük sokulganlığı ile mrıldi gibi söyleniyordu: — Ben, yaramaz değilimdir. İciğl, başmı, ona yaklaştırınıf* sesini yavaşlattız ; — Ben, seni severim, — Bende sizi seviyorum, a Hanım! vu — Benden birşey saklamazsiN | bette.,, ? Genç kız, hayretle gözlerini 259“ omuzlarmı kaldırmıştı: yek — Benim saklıyacak birşeyim ki. gi tarkası © |.

Bu sayıdan diğer sayfalar: