23 Eylül 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

23 Eylül 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

mx 2-9-936 TAN Gündelik gazete Başmuharriri Ahmet Emin Yalman Tan'ın hedefi: Haberde, fikirde, mk ali dürüst, samimi olmak, kariin gazetesi çalışmaktır. ama m Belediyelerin yanlış tedbirleri Her şehrin kendine göre bir husu - #iyeti vardır. O hususiyet bir çok ya- Kayış zaruretlerinden doğar. Bu , za- Turetler ortadan kalkmadıkça o hu- hun neticelerini kaldırmağa teşeb - bis etmeği tercih ediyorlar. Çünkü bu daha kolay ve daha basit bir iş tir Hstanbulda halkı sağ istikamet - mez gazeteler müvezzilere dağıtılır ve satılığa çıkarılırmış. Belediye halkı rahatsız ettikleri bahanesiyle miivezzileri gazete satmaktan men - etmiş, Bu yasak Mersin şehrinde gazete satışma sekte vermiş » Mersine posta saat onda geliyor - sa, halk da dünya hüâdiselerini bir an evvel öğrenmek ihtiyacında İse, belediyenin böyle bir tedbir alması halkın lehine değil, zararma olur. Belediyelerimiz tedbir alırken, gehrin ihtiyaçlarını, hususiyetlerini gözönlünde bulundurmağa mecburdur lar. Aksi takdirde bu tedbirler hem ikimize Müze gk msi toritesine zarar verir , ... İzmir fuarı münasebetile Ne kadar hüsnü niyetle hareket *derseniz ediniz, ufak bir tenkide ta- hammil edemiyoruz. Her işimizin beğenilip takdir edilmesini istiyo - ruz , Halbuki insan melâike değildir. Bahusus insanm istediğini yapma - 8ma mâni olan bir çok engeller var- dır, Zaman, tecrtibe hoksanı, çalı -| anların işi benimsememesi ve saire &ibi bir çok âmiller vardır ki yaptı ğumız işin İstenen mükemmeliyette meydana çıkmasına mâni olabilir. Biz bir işi yaparken şiiphesiz onun İzmir Fuarı, her sene biraz daha tekemmiii eseri gösteriyor. İlk yap- tığımız Fuaria bu sene açılan Fuar Arasında tekemmül bakımından müt- hiş bir fark vardır. İlk Fuarları ya- Panlar noksansız bir İş yapmış olsa- lardı, bu seneki Fuar daha mükem- mel olamazdı. Eğer bu yılki OFuar hoksansız bir eserse, demek ki artrk RKelecek yıllara daha iyilerini yap - mak imkânı yoktur . Bize bu satırları yazdıran, geçen! gün İzmir Fuarma giden Suriyelile . | Tin gazetemizde çikan (sikâyetleri Mmünasebetile İzmir belediye reisinin Ye Yeni Asır gazetesinin bize ver - dikleri şiddetli cevaptır. İlk önce şunun vazihan anlaşd - Mmasmı İsteriz ki, biz o şikâyetleri Boksanları göstermek için değil, ge- lecek sene alınması o lâzemge * len tedbirlere işaret için sütunları - tuza geçirdik. Mademki maksadımız Fuara gelecek ecnebiler üzerinde İyİ köre tertibat alır, Fuarın propagan- da rolünü kuvvetlendirmeğe çalışı - "e, Kabul etmeliyiz ki, biz bu işlerde benliz acemiyiz. Bütün hüsnüniyeti - Mize rağmen ufaktefek ihmallerimiz Ye noksanlarımız olabilir. Maksat ta erin ve yapılan işin kemalini temin *tmektir, yoksa tenkit etmek değil Bizim yaramazlar —GEÇEN GÜN HALAM'BİZE | MİSAFIR GELDİ, BANA BİR SÜRÜ | HEDİYE GETİRDİ ZANNE!, HALAM, BİZE NİÇİN MİSAFIRLIĞE GELMİYOR. BIR ONU T 4 MİM, e İ AKŞAM ÇAĞIRSANIZA. (Kataro) yu bir kabartma harita halinde seyrede ede dağlara tırmandık. | Karşılaştığımız dikkate değer bir şahsiyet: Derviş Korkut Zetine 16 Eykül kdenizin (o fiyortları Norveç fiyortların- dan hiç geri kalmıyor. Bunu Dübrovnikten sonra sahil bo yu ilerlerken gördük. (Kata- ro ağzı, denilen yerde, sahi- lin girintileri ve çıkıntıları vahimi İişüle büyük ada cude getirmişlerdir ki, bura- da insan hem fiyortlara mah sus eşsiz güzelliği buluyor, hem de tabiatin en yaman bir'deniz ve hava askeri üs - sünü görüyor. YY spora, sahilden Çetine dağlarına giden yollardan birini bir serpantin gibi dağlar ü- zerine çizmiştir. Sıfır O metreden 1200 metre irtifsa çıkmak için o- tuz kilometrelik zikzak bir yol tac kip ediliyor. Bu yolun her nokta, sında başka bir manzara Sizi bek- ler, Evvelâ Kataro ağzının şu ve- ya bu tarafıma ait dar bir ufuk gö- rüyorsunuz. Fakat budar ufukta da bütün güzellik unsurları vat: Cenuba mahsus ağaç, mavi deniz, yüksek kayalıklar, ağaçlı tepeler. ükseldikçe manzara umu mileşiyor, Mozayık halin. de işlenmiş bir resme (benziyen renk renk tarlalar, deniz, kaya, te- pe ağaçlık manzarasma karışıyor. Nihayet tepeler arkasında açık de niz görünüyor. Canlı, kabartma bir harita görmek hissini duyu- yorsunuz. Dağlar Üzerinde yüksel- dikçe haritanın ölçüsü küçillüyor, sahası genişliyor. Yolun her kıv- rımında değişen güzellikler gözle. ri kamaştırıyor. Yol bir volkan kraterine iner gi- bI içeriye doğru inmeye başlaymen ve denizi gözden kaybedince tatlı bir Füyadan uyanıyorsunuz ve yal hiz bu manzara filmini görmek için Dalmaçya sahillerine gelme BİR zahmete değer bir şey olduğu- nâ karar veriyorsunuz. B in iki yiz metreden altı yiz metreye inmek ve Çetine denilen kartal yuvasına varmak basit bir şey olmuyor, Tssız dağ. lar, tepelerden geçiliyor, iniliyor, çıkılıyor. Ercüment Ekrem Talu otuz se- ne evvel Çetinede #efaret kâtibi o- larak bulunmuş ve bir daha oraya dönmeye katiyyen imkân olmadı- ğma karar vererek bu ş6hirle ebe. di, vedamı yapmış, ayrılmış. Tarihi bir hatıra: Karadağ Kralının sarayı önünde son resmi geçit Yazan: Ahmet Emin YALMAN Çetineye yaklaşırken meraki bi- raz dahe ayaklanmıştı. Herhalde serpantin yol üzerinde mütemadi. yen dik virajlar dönmenin de tesi- ri olacak, kendi kendine soruyor. du: — Neden Çetineye tekrar geli- yorum? Acaba toprakımı çeki- yor? Sonra bu hissi kaybetti, Çetine hatıraları ayaklanmıştı, Üç ayda rk ur geliş were ve BAĞULN Dİ varifesi vardr: Bar veya Ülkün Ti manma inmek, Abdülhamidin mü- aş diye Karadağ Prensi Nikolaya üç ayda bir gönderdiği 15,000 al, tn lira İle dolu torbaları Çetineye çıkarmak... Prens Nikolaya Rus- yadan, damadı olan İtalya Kralın- dan da böyle hediyeler gelir ve bunlar bu dağ ülkesinin başlıca varidatını teşkil edermiş. mu Çetineyi çok de- ğişmiş buldu. Güzel cadde- ler açılmış, yeni binalar yapflmış, Eskiden sefaret olan binalar mek. tep filân olmuş, meselâ Türk sefa» reti bir kiz sanayi mektebi haline getirilmiş. Otelde valinin mümeseilinden, Çetine gazetecilerinden mürekkep nazik bir İstikbal beyeti balduk, derbal şehri dolaşmaya çıktık. Buranm en meraklı yeri Kral Nikolanın şimdi miize olan sarayı... Saray denilen şey, orta büyüklük- te bir konaktan ibaret,. Fakat tür- dü türlü canlı hatıralarla dohu.,. İlik girdiğimiz odada o Abdülhamidin Nikolaya hediye ettiği murassa e. ger takımı var. Bir çokta bay- raklar... Kimi Balkan harbinde a- Immış, kimi de civardaki Müslü, man halkla olan mevzii muharepe- lerde... Bu oda vaktile Nikolanm yâzı odası imiş. Fakat Nikolanm yazı ile başı pek hoş değilmiş. Bir şöminesi olduğu için (ocaklı oda) denilen karşıdaki odada oturur, halk işlerile kendi usulünde meş- gul olurmuş. Meselâ para çalan bir memura kendi eliyle sopayı çe- ker, memurlarla halkın arasını bu- Tur, halkın davalarınıda dinler miş, İz salonları dolaşırken ara. mıza fesli birzat karıştı ve kendini Türkçe tanıttı. — Çetine müzesi memurlarm- dan Derviş Korkut. Bosnuli memurlara O Yugoslav hükümet dairelerinde hergün t6- sadüf edilir. Bunda hayret edecek bir şey yoktur. Fakat Bay Korku» tun Türkçeye vukufu Boşnaklar arasında nadir tesadüf o edilecek bir derecededir. Dilimize iyi oku» muş her Türk kadar sahiptir. Harpten evvel İstanbul Üniversi, tesinin lâhiyat fakültesinden çık» miş, sonradan da memleketimizin içtimai ve edebi hareketlerini ta- kip etmiştir. Bilmem nasil oldu, İsmail Müş. takın ismi geçti, Bay Derviş Kor- kut derhal harpten evvel Fazil Ahmedin Müştak'a dair (yazdığı bir beyti hatırladı ve okudu. Büyük bir merakla eski hocala. rin sorüyordu: İzmirli © İsmail Yugoslavyanın deniz ve havası Kotoranın güzel köşelerinden biri Hakkı Efendi ne âlemde, eski fe külte reisi Bay Ferit ne yapıyor? Eşref nelerle meşgul? K aradağ Krâlmm saraymda- Ki en dikkate değer #ey, fotoğraf koleksiyonları... Bir ne. Çetine müze memuru Bay Derviş Korkut sil evvel ismi işitilen ne kadar hü- kümdar, prens, falan varsa bepsi- nin imzalı resimleri var. İşte eski Romanya Kraliçesi maruf yazıcı Karmen Silvanm şairane bir ros- mi.., Altma: “Sevmek, sevilmek. | ten daha büyük saadettir.,, yazmış. Abdülhamidin ve delerinin ve vakit vakit Karadağa gelen Türk resmi heyetlerinin de sayısız resimlerine tesadüf yor. Sarayı gezerken banyo odasına geldik. Burada Bay Derviş Kör- kut“ bir-frkra- anlatir. Bir, iki sene evvel eski Fransız nazırlarından (Toma) burasını gezerken banyo. ya gelince: “Vay,, Kral Nikola yir kanır mıydı?,, demiş. Bay Derviş Korkut, Yugoslav hükümet mü- messili sıfatile buna içerlemiş. Bi- raz sonra kütüphane odasmda &. cünü almış. (Toma), (Şnayder) harp malzemesi şirketinin bir ka» taloğunu görünce: — Vay, burada Şnayderin ka- taloğu var. Demiş. Derviş Korkut ta harpten son- ra dönen bazı Fivayetleri İma ede- re — Evet, eski dostlarmiz.. De- miş, Nazır (Toma) föna halde bo. zulmuş, Hiç ses çıkarmamış. Sarayda Türkçe kitaplar da ver. Eski evrak mahzeni de Türk. çe vesikalarla dolu imiş, Fakat ge- ce basmak üzere idi. Bunları gör- meye vakit olmadı. Bir daha bu garip diyara ayak basmak herhalde miiyesser olmu yacağı için Çetineyi | dolaşmaya çiktek. diye şehza- edili- $ ar | Tarihi Dedikodu Hakiki bir dalkavuk aranıyor 1302 de Tercümanı Hakikate yazı yazmıya. başlıyan o muharrir Ahmet / Rasim, Ahmet Mitat Efendi ile yap- tığı riyaziye münakaşalarında kendi- İ sini ona çok sevdirmişti. Rasim, git- gide efendi hazretlerinin (Mitat Efen | dinin matbaada ve matbunt âleminde künyesi “Efendi hazrefleri” idi) Muhabbet ve takdirini celbetti ;dost- tukları pek ileri gitti, 1312 ramisi- ne tesadüf eden bir ramazan gecesi Şehzadebaşmda Kâzımın kıraathane- sine geldiler. (1). Yanlarında Şeyh Vasfi de bulunduğuna nazaran Şeyh Vasfinin o civardaki evinde iftar et- mişlerdi. Hemen İftarı müteakıp gel- İ dikleri için gazino boştu. Mitat Efendi ile Rasim peykeye 0- turmuslar, Şeyh Vasfi de bir sandal- İ yeye ilişerek karşılarına geçmis, nar İ gilesini tüttürmiye dalmıştı. Rasim, sözü açtı ve Mitat Efendiye bir dal. kavuk fıkrası nakletti. Fıkra aynen şudur: “Mirasyedinin biri içinin sıkıldı - gından bahsederek bir dalkavuk ara- mıya koyuldu, Bir dostu da kendi- İ sine birisini tavsiye etti, Pazarlık et- tiler; aylığı yıllığı kararlaştırdılar. | Dalkavuk hizmetine başladı. Aradan üç beş gün geçince efendi: “— Sen dalkavuk değilmişsin, hiç İdalkavuğu benzemiyorsun” tarizle ne başladı. ” Dalkavuk (telâşa düştü; ekme- ginden olacağına kani oldu: “— Efendim ben dalkavuğum; her tarafım dalkavuğu benzer.” diye mu kabelelere kalkıştı. Mirasyedi, dalkavuğu dostuna ia - de etti; hizmetine hitam verdi. Dostu, mirasyediye bir Ikinelsini İ tavsiye etti. “İkindisile de ayn! mace- ra geçti. O da iade olundu. Dostu mirasyediye bir üçüncüsünü tavsiye ve takdim etti. Mirasyedi bu- na da sordu: “— Sen hiç dalkatuğa benzemiyor. sun,” “— Benzemem efendim.” | “— Yok yok, benziyorsun.” | “— Benzerim efendim; Tıpkı tıp - kısı dalkavuğum efendim.” “— Ama tam da dalkavukmuşsun.” “— Evet efendim.; Tam dalkavu- Zum efendim.” Muhavereler böyle tekerriir etti, Mirasyedi dostuna şu tezkereyi yaz dı: “Üçüncü defa olarak gönderdiği. niz zât tam dalkavukmuş. Ben ne der- sem o da aynini tekrar ediyor. İşte asıl dalkavuğu şimdi buldum; tesek- küirler. ederim.” Abdurrahman Âdil EREN (1) Küzmun kıraathanesi. Direklerarasm- da Vidinli Tevfik paşa ve doktor F. 3 caddelerine giden yolun ağrım: m paşa- türbesi sokağın Orta Tramvay yapılırken Şehremi; tarafından kaldırıldı. OKUYUCU MEKTUPLARI Yine gürültü meselesi “Gürültü ile mücadele hakkmda ve/km bir zaman geçtiği halde cevap rilen kararların maalesef hakkile tat bik edilemediği görülüyor. Sirkeci Nöbethane caddesinde fecirde baş - ıyan seyyar satıcı feryatları bu cl - varda oturanlarm istirahatini tama - men bozmaktadır. Alikadarlarn nazarı dikkatini celbetmenizi rica &- derim,” Mühendis M, M. Bi . Bir nüfus kaydi Sirpuhi Hanumyan imzasile: “Nüfus kâğıdımı yeniden çıkart - mak için 17 - 1 - 936 tarihinde Be-| yoğlu nüfus memurluğuna müracs. gelmedi. Bir nüfus kaydinin gelme- si bu kadar uzar mı? Alâkadarlarm nazarı dikkatini celbetmenizi rica ederim.” * Bir göçmenin dileği Eski Fibe Rodof güzetesi sahibi müracaatlarıma cevap alamadım. Yedi aydanberi müsbet menfi bir ce- vap bekliyorum. Kanunların göçmen- lere verdiği bir haktan istifade ede- bilmekliğim tabiidir, o Alâkadarların nazarı dikkatini celbetmenizi rica €» diyorum.,, » Radyö şirketi tahöildarları M. L. Takan Edirmeden gönderdiği! Radyonun hükümete geçmesi üze mektupta diyor ki: “26 Şubat 936 tarihinde Yüksek Sıhhat Bakanlığına müracaat ederek rine eski şirkette çalışan 12 tahsil « era vazifelerine nihayet ver. . tir, Bunlardan, Rauf, Sıtkı, Zeki, İskân Kanununun şahsımı alâkadar | Abdullah, Nurettin ve Eşref matba- eden hüktmlerinden istifade etmek|/amıza müracaat ederek mağdur ol - tedim. Aradan uzun zâmanlar geç. |duklarmı anlatmışlar ve bu vaziye - at ettim. Nüfus kaydimi Adapaza -| ti. Ben beklemekten sefil vaziyetlere | tin al4kadarlarca nazarı dikkate alın. rından istettiler. Aradan on aya ya- düştüm. Bu müddet zarfında birçok 'ması temennisinde bulunmuşlardır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: