25 Eylül 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

25 Eylül 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

an 25-9-986 5 | Tarihi Dedikodu | TAN Gündelik gazete Başmuharriri Ahmet Emin Yalman "Tan'ın hedefi: Haberde, fikirde, herşeyde temiz, dürüst, samimi olmak, kariin gazetesi olmaya çalışmaktır. Müstemleke oluyormuşuz Cihan Harbinden evvel Türkiye bir Yürım müstemleke idi Kapitülâsyonlar, Düyunu Umumi - Ye, ecnebi sermayesi, ecnebi devletle- rin nlifuzu, ecnebi şirket ve mektep- ler ve salre, Türkiyenin istiklâlini e- linden alan âmillerdi. Cihan Harbinden sonra tam müs - temleke oluyormtışuz. Hattâ harpten galip çıkmak bizi bir Alman müstem- lekesi olmaktan kurtaramıyacakmış. Cihan Harbi esnasmda maliye ne- “7 Gün”de Cihan Harbinin bize kaça malolduğunu gösteren bir bilânço ya- piyor. Bu bilânçoya göre, Türkiye 6 Teşrinisani 914 de Umumi Harbe ka- rıştığı zaman kasasında beş parası yoktu. Her sene Osmanlı Bankasn - dan almağa mezun olduğu bir buçuk © mliyon liranm da 1,210,000 Hrasmı sarfetmiş bulunuyordu. Boş kasa ile harbe giren Türkiye Bizim yaramazlar | — SOKAKTAN GEÇERKEN MOC AMIN Gözü ; PL AMDAN) AYRILMADI Prem & —YENİ BIR çoP SEPETİNE IMTİYACI VARDA ş 2 GALIB A Ae 5 Altın sahanlar içinde altın Sultan Mahmudun kızı Adile sul- İ tan, Trabzonlu Lâz Mehmet Ali Paşa ya verilmişti. Bir zamanlar bahriye nazırlığında bulunan Mehmet Ali Pa- şa daha Abdülmecit zamanında şeh - zade Ablülüziz Efendi ile münasebet tesis etti, Ramazanlarda saraylar ve sultanlar arasında biribirine İftariye gönderilmek âdetti, Şehzade sıkmtı çekmesin diye, Mehmet Ali Paşa al- tın sahanlar içine altınlar doldurur, bir siniye koyar ve sininin üzerine bir beyaz örtü gererek mühürlerdi, Siniyi baltacı Esat Efendi başi üze - rinde taşır, şehzade Abdülâziz Efen- dinin dairesinde harem kapısma ka- dar götürür idi . Abdülâziz padisah olduktan sonra bir meseleden Mehmet Ali Paşaya canı sıkılarak onu Trabzona nefyet. ti. Baltacı Esat Efendide paşasma refakat etmişti - Abdülüzize tabiat hilâfı iş görme- ği ilk öğreten Lüz Mehmet Ali ok muştur. Liz Mehmet Ali Galatada bir kürkçünln çırağı idi. Sultan Mah » -NEDPEN ACABA? Efsane şehri RÖPORTAJLARI iCetinede RÖPORTAJLARI ESKİ KARADAĞIN BU KÜÇÜK ŞEHRİ Saraybosna 17 Eyül etine rüya ile hakikat a- Ç rasında bir yer... Ora- dan ayrılalı ancak bir, iki gün oldu. Fakat masa başına geçip Çetinede gördüklerimi ve duyduklarımı kâğıt üzeri- ne siralamağa çalışınca epey- ce durakladım. Karmakarı - şık bir rüyayı sonradan ha- RUYA İLE HAKİKAT ARASINDA BİR YER: BURADA EFSANEVİ VE YARI VAHŞI BİR ÇOK HİKAYELER DİNLEDİK Yazan: AHMET EMİN YALMAN harbi idare etmek için borçlanmağa mecbur oldu. Harp müddetince Al manya ve Avusturyaya 239,133.000 lira borçlandı . Almanya bu parayı bize kara gözü. miz için vermiyordu. Harp galibiyet. le biter bitmez masa başma oturup bizden hesap istiyecek, para alama. yınca Türkiyeye bir müstemleke gibi yerleşecekti. Zaten askerile, mektebi. | le, mütehassıslariyle, sermayesile yer leşmeğe başlamıştı bile. Bu karanlık netleeyi görmedikçe Türkiyenin bugünkü istiklâlini temin eden biiytik rejimin azametini anla - mak mümkün değildir , ... © Atinada Alman nüfuzu a ir ld Titlesku esrarengiz bir surette ze- hirlendi. Alman hariciye nazırı Von Neurath Macar ricalile görüşmek üzere Buda - pesteye gitti. Alman propaganda nazırı Göbbels de Atinada bulunuyor. Metaksas Yunanistanda faşist bir devlet kurmağa tesebbüs etmistir. Almanya kuvvetli bir temaylil gös - termektedir. Almanlar da onun bu temayülünden istifade etmektedir. İngiliz kralının Atinayı ziyareti bu temayülü bir parça baltalar gibi ol- Muştu . Almanya vaziyeti düzeltmek ve Me. taksasa yol değiştirmek için imkân bi- rakmamak üzere derhal harekete geç- ti. Göbböls'in Atina ziyareti bütün Bal kan devletlerini şiddetle alâkadar e - der. Çünkü biribirini takip eden hâdi- seler Almanyanm Balkanlarda siste- matik bir siyaset takip ettiğini ve Balkan devletlerini birer birer kazan- mağa çalıştığını göstermektedir. Bükreş, Atina, Budapeştede Alman faaliyeti hergün bir parça daha mu- vaffak olmaktadır. Belgrat, Prag'da da faaliyetten geri durmamaktadır. Yugosluvyayı kazanmak için Alman. Ya çok gayret sarfetmektedir. Fakat bu iki memleketteki faaliyet muvaf - fakiyetti neticeler vermemektedir. Almanlar nevmit o olmamışlardır. Vaziyeti kendi lehlerinde buldukları Için faaliyete devam ediyorlar. He - Pimiz dikkatli olmalıyız. ——— Gazi Köprüsü inşaatı Gazi köprüsünün temel inşaatı! ç muvakkaten durdurulmuştur. Bu- Bun sebebi de denizde yapılacak te- Mellerin inşasma mahsus çimento "Memleketimizde mevcut olmadığın. dan Almanyaya sipariş edilmiştir. Bittabi buradaki çimentolar deniz , haricindeki inşaatta gene kullanıla- 'Saktır. Almanyadan çimentolar ge Minciye kadar köprünün inşaat hazır. ları yapılmaktadır. tırlamağa çalışmak gibi bir şey... ral Nikolanm eski saraymın karşısmda kocaman bir ba- raka var. Burada eski Karadağm üç, dört yüz metre murabbainda bir kabartma haritası vücuda ge- tirilmiş. Karadağ Avusturya işga- Ji altında iken Avusturyalılar ga- liba yapacak bir şey bulamamış- ları, bu haritayı çok büyük emek- lerle hazırlamışlar. Haritanın etrafındaki o bir yok dan Karadağın deniz cephesini ve hudut sahalarını görüyorsunuz. 'Tam ortadan bir köprü yapılmış. Birkaç basamak merdivenle bura- ya çıkınca memleketin dağlarını, KeYonduptiilerini Kuşkakışı Mey: Bu memleketin her tarafımda bir parça mezi yaşıyor. İşte Go- sine tarafı... Burasını Berlin mu- ahedesi Karadağa yermiş. Fakat civar halk bu hükmü kabul et- memiş, silâhlanmışlar, uğraşmış - lar, ana vatana bağlı kalmayı te- min etmişler. Balkan harbinden sonra Karadağlılar bunun İntika- mını almak istemişler. Gosine hal- kırdan 12,500 kişiyi toptan hris- tiyanlığa davet etmişler. Bu ta lep kabul edilmeyince 500 kişi kı. tale uğramış, O zaman müftü fetva vermiş: “Hıristiyanlığı ka - bul eder gibi görünmek câizdir. Müsait fırsat düşünce müslüman. lığa avdet edersiniz.” Uç ay sonra bu milsait fırsat zuhür etmiş. 12 bin kişi üç ay hıristiyanlıkta mi- safir kaldıktan sonra yalnız bir tek noksanla tekrar müslüman ol- muşlar, A Işkodra gölü görünü. yor. Sor aylarda bu göle ait bir dalyan davası Çetine muhake- melerini işgel etmiş. Mesele şu- dur: Bundan 240 sene evvel bu- rası hıristiyan manastırma ait i- ken civardaki müslüman beyler dalyanı işgal etmişler. Manastır - daki papazlar kadıya müracaat et- mişler. Kadı evvelâ beylerin şa « hitlerini dinlemiş. Hepsi dalyanm beylere cedlerinden kaldığına yemin #diyor. Manastırın mümessilleri- ne sormuşlar, Onlar da dalyanm manastıra ait olduğunu, eski ma- mastır kayıtlarmı göstererek İspat etmişler, Kadı bu kayıtlara kani o- larak dalyanm inanastıra alt ol- duğuna hükmetmiş, Son zamanlarda da civar köylü- leri dalyans sahip sıkmışlar. Ma- nastır tekrar mahkemeye başvur- muş, fakat kayıtlar Yandığı için davasmı ispat edememiş. Fakat eski davadan haberi olanlar var- mış. Evrak mahzeninde 230 sene Çetins dehilen Kartal ypiva senden bir manzara... evvelki Buctet aranmış, bülün - muş. Buna istinaden dalyan, ma- nastıra tekrar iade edilmiş. ahilde (Bar) şehri görülüyor. Karadağın bu limanmda hâ- lâ epeyce müslüman halk var. Li- sanları da türkçe... Bunların vak- tile hazır cevap bir müftüsü var- miş. Karadağ kralı, yeni bir ad- liye binası yapınca ecnebi memle- ketlerinin mümessilleri ve Kara - dağın İleri gelenlerile beraber bu müftüyü de açılma resmine çağır- mış. Birçok nutuklar irat edil - miş, Kral Nikola Bar müftüsünün de bir şeyler söylemesinde şiddet ile ısrar etmiş. Müftü nihayet a- yağa kalkarak demiş ki: — Bu adliye binasınm yapildı- ğı yerde bir vakitler bir şer'i mah- keme vardı. Bir gün bir inek mah- kemenin içine dalmış. Halk kız- mış. İneği öldürmüşler. Biz bu ineğin bedelini size hâlâ bugüne kadar borçluyuz. (o Müsaade edin de ben bu bedeli ödiyeyim, siz de Zaptettiğiniz Müslüman mallarmı serbest bırakınız. Böylece bu ada- let binasının açılma resmi yapılır. ken ödeşelim ve sulh olalım. Kral kızmakla gülmek arasında tereddüt etmiş. Fakat merasimde hiç ses çıkarmamış. Her şey bit- tikten sonra müftüyü çağırmış. Yarı şaka, yarı ciddi demiş ki: — Bre müftü, bilir misin ki ben adamın boynuna taş asarım, Müftü cevap vermiş: — Ben de sâlip asacaksın, san- muştım. Salip denilen şey meğer Karada- ğın en büyük nişanı imiş. Hazır cevapirk Dağlılar kralmın hoşuna gitmiş. Hem müftüye nişanı ver- miş, hem de müslüman mallarını iade ettirmiş. abartma harita ( binasından çıktıktan sonra tarihi bir noktada durduk. Bir vakitler Kral Nikola Çetinöye su getirtmiye te- şebbüs etmiş. Muhalifler demişler ki: — Düşündüğün yerde su yok. Çetineye bir katre bile su gelmi - yecek, boş yere masraf edecek- sin. Kral Nikola aldırmamış, teşeb- büsüne devam etmiş. Çetineye bol bol su gelmiş. Bunun küşat res- mine muhalifler de çağrılmış, Kı- ral Nikola eline kocâman bir hor- tum alarak kendilerine demiş ki: — Behey muhalifler, su var mı, yok mu, kendi gözünüzle görüp anlaym... Hortumu üzerlerine çevirerek hepsini adamakıllı ıslatmış. Ama muhalifler ve taraftarları bü 1 lanmayr hiçbir zaman affetmiye- rek şiddetle sleyhine yürümüşler. Zaçlar arasmda bir taş yi. ğını... Bunun önünde dur- duk. Burası altınış, yetmiş se- ne evelisine kadar kabahat işliyen genç kızların taşlandığı yermiş. Kız büyük armut ağacının dibine oturtulur. Anası, babası, en yakın akrabası her kimse ilk taşı o atar- Miş. Sonra bütün halk sevabma taş yağdırırlar, kabahati yakala. nan genç kız bunların altında gö. mülür kalırmış. Sayısız kızlara mezar olan bu vahşi nokta karşısında Ürpermele- rimiz geçmeden uzaktaki (tepede bulunan bir kubbeli binacığı gös- terdiler. Bir vakitler Karadağda Müslümanlık artmış. Piskaposun biri bu cereyana mâni olmak için erkek müslümanları o kubbeli yer- de idam ettirmiş. Kadın ve çocuk. lar hıristiyanlığa almmış. Nikola- nm annesi de böylece (Müslüman olan bir ailenin neslinden gelmiş. Bu yüzden dağlıların hayatıma bir takım. Müslüman o an'aneleri ve hisleri karışmış. Meselâ bir aile. nin çocuğu bir, iki defa ölürse ye- ni doğan çocuğun yaşaması için Müslüman adı takmak âdetmiş. A. na veya baba tarafndan Müslü- iman olan hiristiyan çocuklarım kahraman ve kabiliyetli kimseler olduğu zannedilirmiş. Bu nevi a. damların, hatırımda doğru kal mışsa, Slarinar diye ayrı biris- mi varmış. ark civarma geldik. Bura. da yer, yer kuyular... Bun- lara Köprülü kuyuları derlermiş. Köprülülerden biri buraya gelince Çetinenin susuzluktan istırap çek. tiğini görmüş. Derhal kuyular aç- tırmış. Kasabayı suya kavuştur. muş. Bu yüzden Karadağda Köp- rülünün &dr asırlardanberi saygı ile yad edilmiş ve park içinde Köp- rülünün atını bağladığı bir taş iti- na İle saklanmış. Çetinenin dikkate değer tarihi Moktatarmır gördükusn ve mazinin garip ve yarı vahşi havasını tenef, füs ettikten sonra sıra Türk Va- sili ziyarete geldi. ürk Vasil diye Çetinede meşhur olan adam, Kay- serili bir Rumdur. Tek Kayserili- nin Çetinede işi ne (diyeceksiniz. Vaktile Cafer Tayyar Paşa İpek mutasarrıfı olunca Vasili ve karı- st Helenayı halıcılık hocast diye 8 altın maaşla İpeğe getirtmiş. Balkan harbinden sonra Vasilin memuriyetini Çetine Kız Sanayi mektebine geçirmiş. Karadağ inhi- lâle uğraymca Kayserilik an'anesi mucibince bir bakkal dükkân aç. mış. Aradan otuz sene geçmiş. Fakat Vasilin ve Madam Helenanın hâlâ Kayseri, Talas ve pastırma göz- lerinde tütüyor. Vasil diyor ki: — Türkiye bir bahçe. Orada bir renkte pek çok çiçek var. Ne o- lur, bizde orada olsaydık. Bir bahçeye renk renk çiçek lâzım... Arada pek az Türkçe konuştuk- ları halde Kayserili karr kocanın Türkçe bilgisine otuz senelik za- man hiç tesir etmemişti. Kayseri. ye, Sıvasa, Samsuna şimendifer. yapılması, Kayseride fabrikalar a. —— Sılması gibi memleket havadisleri- ni “ey Allahım!,, diye heyecanla yerlerinden zıplıyarak, © “vasasın Mustafa Kemal Paşn!,, diye bağı- rarak dinliyorlardı. &hri gezmeye devam ediyo- ruz: Perdeleri simsikı ka- palı bir ev... Burada eski Kürada. ğin ve Kral Nikolanm © matemini mut görüp beğendi ve kendisine da- mat yapmıştı . Gi Yedi kardeşler Sene 1308. o Sadaret makamında Kâmil Paşa bulunuyordu, Antvan Manas Efendi de Büyükdetede seki « zinci dairei belediye müdürü idi, Bir gün lodos havada Boğazlar mu hafızı Asaf Paşa ile Sarıyerden va - pura bindiler, konuşa konuşa küdara kadar geldiler. Vapur Üskü - dar Kikelesinden ayrıldıktan sonra Kızkulesi açıklarına geldi. Lodos havalarda Kızkulesi açıkla. rayla deniz pek kabarık olur. Dalga- lar biribirini kovalar Denizciler Kız- kulesi açığındaki denize “Yedi Kar. deşler” derler. Manas Efendinin ka- mara arkadaşı olan Asaf Paşa “Ye. di Kardeşler” den pek mustarip oldu, gayri ihtiyari: “— Aman ilâllah su Veli Kardeş. lerde ” dedi Manas Efendi hemen atılarak: “- Aman efendim. insaf buyu - runuz!.. “Yedi Kardeşler, e ta'net « meyiniz. Yedi kardesler olmayıp ta sadrazam hazretlerinin o mahdumlari gibi on iki kardeşler olsalardı hali « miz neye varırdı?.,, dedi. Herkeste bir kahkaha... Abdurrahman Adil EREN — lâf tarafı harbi kazanırsa nasıl ol- sa Kara Corelar başa geçecek. Fa- kat tesadüfen Almanya kazanırsa kendisinin büyük bir o memlekete Era) olmasına ibtimal var. Bir a- rahık Almanyaya dönmüş, fakat münferit sulh teşebbüsleri üzerin- de yakalanmış Bu'iki yüzlülük Nikolanm hu- yunda Yar, Abdülhamidin verdiği 60.000” altın lira maaş kesilince Balkan harbinde ilk kurşunu ât- raamış mu idi? Çetineya bugünkü ehemmiyetini veren ve Yugoslavyanm yedi v- mumi vilâyet mmtakasımdan Zeta banlığma merkez olmasını temin €- den sebep, Kral Nikolanm “artık u- zak tarihin mahı olan hatıra ve ef- #aneleri değildir. Kral Aleksandr, Kara Core ha- nedanı mülteci sıfatile Karadağda bulunurken burada doğmuş, doğ- duğu yere kıymet verdirmek için Çetineyi banlık merkezi yaptır. miş. Bu yüzden nüfusu üç misline çıkmış. Çetine güzel caddelere ve tutan tek bir ihtiyar kadın yaşı- yor, Karadağ müstakil değil diye evinden dışarıya ayak basmıyor. Bu matem hissi umum değil, çün- kü Kral Nikolanın iki yüzlü bir rol oynadığım herkes biliyor, Nikola düşünmüş: Cenup Slâvlı- binalara sahip olmuştur. Hele banlık idare binası resimde göre ceğiniz veçhile pek güzel bir ya- pıdır, Kataroye banlığnm yaptırdığı bir yoldan indik. Güzel ve şirin manzaralarını bir defa daha küş- bakışı gördük. Sonra bir istasyon- ğr Aleminde iki Kral hanedanma | harpten sonra yer olmıyacak, It. | da dar hatlı trene binerek seyaha- timizin çok meraklı bir noktasına, Saray Bosnaya yollandık,

Bu sayıdan diğer sayfalar: