28 Haziran 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4

28 Haziran 1937 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

e 4 esMahmkermelerde Soy Adı o Fakat Bir Şey Çalmamış! Dün nöbetçi Cürmü Meşhut Asliye İkinci Ceza mahkemesin- de bir yankesiciliğe teşebbüs da- ıma bakıldı. Suçlu ve davacı rildiler. Davacı Mahmut, mü- cait bir asker; suçlu da Cemal isminde biri. Önce davacının hü- viyeti tesbit edildikten sonra, hâ- tim suçluya soy adını sorduğu Zaman şöyle bir cevap aldı: Herkeste şaşkınlık. Suçlu tek- rarladı: — Adım Cemal Çalar, m, hafifçe gülümsedi: “ — Oğlum, sen bu soyadını değiştir, ivacı, Kurtuluştan tramvaya bin- hişti, Teksime geldiği sırada arka lanılığa çıkmıştı. Orada dalgın du- Farken, önünde bulunan birisi, ona İ işaret etmişti. Davacı, bir de ne bakmıştı ki, kendisinin olmr- bir elin üç parmağı yarı yarıya n içinde. Hemen eli çekmiye başlamıştı. Meğerse elinin ucunda Cemal Çalar Çalar, inatla inkâr ediyor. beraber tramvayda gidiyor- inin 275 kuruşunu çalmışlar. sabıkalılık var. Hemen yakama itılar, Iftiradır bu. disenin biricik şahidi olan 14 Yorgi, davacmm, Çaların e- : “Polis!,, diye bağırdığı. nliştü. Vakanın evveliyatnı bi- yordu, Mahkeme, yankesisiyi yakalıyan sıkıca YA-| merkeze göndereceğim dirada yüzü- “Çalar ,, Kendisi Polise Tokat Vurmuş Din nöbetçi elirmi meşhut mahke mesinde, vazife halinde bir polisi dövme davasma bakıldı, Mahkemeye davacı polis Mustafa. Suçlu olarak ta bakkal Memduh ve Mustafı vasını şöyle anlattı; “— Küçükpazarda bir bakkal Memduh vardır. Gece saat 9,25 goç- tiği halde dükkânmr kapatmadığını gördüm, hakkmda zabrt tutmıya başladığım sırada Memduhun kain biraderi, zabit tutmama mâni ol - mak istedi. Bunun üzerine kendisini me tokat atmıya yeltendi, sonra bek çiler geldi ve beraber merkeze gö - türdük.,, Suçlu Memduh ta şöyle de- di: “. Bu polisin bana 7 lira borcu vardır. Bundan dolayı bana garezdir. Saat beniz dokuz olmuştu, Suçlu Hasan da dedi ki: “— Ben Küçükpazar karakolua git mek istedim. Halbuki polis Mustafa | beni merkeze götürüyordu. Merkez- de döverler diye korktum, kurtul - mak için çırpınırken elim polise te- sadüf etti. Buna tokat vurmadım Bundan sonra hâdisenin şahii turunun çağırılması için baş ine bırakıldı. Kumar Değil, — Baht İşi İmiş! Üçüncü sulh ceza mahkeme- a lotarya oynatmaktan iç kişi getirildi. Vahan, Baki e Büyükadada olmuş. Va - ; inde, bunun kumar olma- 'bir talih işi olduğunu söyledi. lardan Baki de, kendisinin bu iş- « bulunmadığını söyledi ve gösterdi. Muhakeme, bu şa- ı celbi için bugüne kaldı, uğu için vergici işi alaya bozmıya derin bir #üküt içinde çarşıya doğru yürürler. ken yüzbaşı yerine döndü. Bu defa vaziyet büsbütün ehemmiyetli ve ciddi ol- dı sağma kaymakamı, soluna Hacıyı almış söy» söylüyor, söylüyordu, Yüzbaşıyı görünce: Ne dersiniz ha, yüzbaşı bey ne dersiniz bu ve bekçiler dinlendi, Hepsi de Hasa- nın polis Mustafaya tokat vurduğu- nu söylediler. Muhakeme kısa bir müzakereden sonra Hasanm henüz 18 yaşmı bitir- mediğini gözönünde tutarak dört lira seksen kuruş para cezasına mahküm etti, Askerlik işleri O emre Askerlik Daveti 333 doğumluların son yoklamaları- na 1 Temmuz, 937 tarihinde başla- nacaktır, Bu doğumlularla muamele- ye tâbi diğer doğumlu eratın hüvi - kainbiraderi Hasan getirildi. Polis| Üç Gün Hapis Bir Lira da Para Cezası Dün nöbetçi üçüncü sulh ceza mah- kemesinde, tramvayda bir hakaret davasına bakıldı. Suçlu Nesim ve da- vacı tramvây kontrolu 93 numaralı Celâl, Hâkim, suçlu ile davacmın barış- maları teklif etti, fakat davacı da- vasmda israr etti ve hâdiseyi şöyle anlatir: “— Suçlunun yanmda bir erkek, bir kadm ve iki cocuk vardı ve bera- berce seyahat ediyorlardı. Kontrol et bindim. Evvelâ suçlunun yanındaki erkadaşına bilet sordum. “Arkada, dedi. Ona da Sordum, “önde,, dedi, Ben de bu muamelenin doğru olma- dığını, yakışık almıyacağnı söyle - dim. Bundan muğber olan Nesim, ba» na küfretti. Suçlu küfrettiğini itiraf etti. Son- ra, hâdisenin üç şahidi dinlendi ve neticede hâkim Nesimi 3 gün hapse 1 Bra da para cezasına mahküm etti. Yoksul Çocuklar İçin Bir Teberrü Çocuk Esirgeme Kurumu genel merkezinden: | Senelerdenberi Biga kolumuza pa- İra yardımları yapan Biga ahalisin- den Abdi oğlu Bay Ali bu kere Kuru- mumuza 8 dönümlük iki tarlasını te- berrii etmiştir, Bu hayır Sever zata alenen teşekkür ederiz. Trakyada Hayvan sergisi Açılacak Trskyuda br sone. BUÇUK Maş vas panayırları açılacaktır. Ağustosta | Babaoski, Lüleburgaz, Lâpseki, - Vi- | ze, Saray Merkezlerinde ve Eylülde Çanakkale - Çinarir, Çerkesköy, Ke- şan, Uzunköprü, Hayrebolu, Kırkla- reli Pehlivanköy, Malkara ve Çor- Tuda, Birinciteşrinde Tekirdağda ve Ikinciteşrinde o Pınarhisarda birer hayvan panayiri açılacaktır. Bun - dan başka 19 Ağustosta Lüleburgaz, 6 Eylülde Edirnede ve 25 Eylülde Çorluda birer hayvan sergisi yapile-| egklr. İznik Hükümet Doktorluğu Iznik, (TAN) — Eskidenberi hal- kın sevdiği Dr. Mustafa Fehmi Der- yet cüzdan ve mektep vesikalarile şubeye müracaatları, cesaret edemedi. man hükümet tabipliğine tayin olun- mek üzere Atikalipaşadan tramvaya | TAN — Bitlis, (TAN) — İstanbul festival komitesi, bu seneki eğlencelere öğret men Sadi Güneli davet etmiştir. Sadi Günel, Şarkım meşhur “Uç ayak, Oyununu öğretecek ve bu ©- yun festival programına konulacak. tır. | “Uçayak,, Elâzizin tek figürlü bir İoyunu iken Sadi Günel bunu ıslah etmiş ve figürlerini yirmi yediye çı- kaymıştır, Ayni zamanda oyuna has bir müzik telhdas etmişve “Uça. yak,, oynandığı her yerde rağbet ka İ zanmıştır. Sadi Günel, bu oyuna dair bir de kitap yazmış bulunuyor. Kadınların Gençleşti- rilmelerinde Bir Mucize Dünyanm en büyük profesörleri genç Ve küvvetli hayvanların hö- ceyrelerinden çrkardıkları özü İnsan- lara aşıliyarak ölen kuvvet! ve haya. tr iade ediyorlar. Ayni oses Üzerine genç ve dinç hayvanların cildlerisi besliyen böceyrelerin — İfraz ettikleri o kıymetli özü vesajti fenniye İle ikin ci bir koruyucusu olan acıbadem ya. ğı ile imtizaç ettirilir. Yağlı ve yağ- siz Hâsan Acibadem kremleri elde edilir. Yüze, cilde sürüldüğü zaman musyyen adaleler gerilir, yüzdeki çu-| kurlar büyük düzen alır. Açılan me. samat kapanır. Cild elâstikiyetini ka- zanır, Çil ve lekeleri kökünden temiz ler, 60 yaşında bir kadınm bu krem ile buruşuk yüzünü genç bir kızm cil. di kadar tazeleştirir, ve düzgünleşti- rir. Bu hal tecrübe ile sabittir, Ha. vE Çeriler melleştirir ve ihtiyarları gençleştirir. Kadmlara füsunkür tatlı sıcak bir ca- zibe verir. Cinsi cazibeyi ziyadeleş. tirir, fakat acıbadem yağı kremini yapmak çok güç olup bu bir sanat ve fen meselesidir. Bazı ıtriyatçılar acr- badem €sansını vazelin ve buna ben; | zer yağlarla karıştırarak acıbadem ya ğı kremi ham altında satmak isterler. | Cildinizi acıbadem yağından yapıldı. ğı asta malüm olmıyan acıbadem ya- ğı kremlerinden koruyun, &k$i halde yüzün esmerleştiğini ve tüylendiğini görürsünüz, Yağlı Hasan &cibadem kremini gece yatarken yağsız Hasan Rerbadem kremini sabahları kalkınca yüzlerine süren her Bayar Cildlerinde bu büyük değişikliği göreceklerdir. Bır muhtar Tevkıf edildi Fatsa, (TAN) — Gölller muhtarı Salih, tevkif edilmiştir. Hâdise şu- dur: Maliye tahsildarı Mahmut, bir ha- eliz için Göller köyline gelmiş ve Sali hi haciz yapmak Üzere vazifeye ça- ğırmıştır, Muhtar bu daveti kabul et- mediği için haciz gecikmiş ve Fatsa kaymakamlığı kendisini muhtarlık - tan menelmiştir. Fakat Salih, resmi! mührli vermekten imtina etmiştir. | Nihayet mühür, zorla elinden alm- mış ve cürmümeşhut mahkemesine sevkedilmiştir. Yıllardan Sonra Buluşan Kardesler | Izmir, (TAN) 'Bura darillâce&: | gal zamanında Susığırlıktan kaçarlar ken kaybettiği ve o zamandanberi aradığı halde bulamadığı kardeşi Nazmiye ile burada tesadüfen tanışıp | buluştular, Ku eee YOOKIZILAYA İ YAZILINIZI / ; li N Kızılay haftası 1 temmuzda N başlıyor. Hepimizin her vakit N yardımma koşan Kızılaya üye Nyazılınız. ; nama sinde hastabakıcılık eden Nazife, iş.! 28-6 -037 İRadyo Bugünkü Program Oğle Neşriyatı: Saat 12130: Plâkla Türk musikisi, 12,50: Havadis, 13,05: Mümtelif plâk neşriyatı, 14,00: Son. Akşam Neşriyatı: Saat 18,30: Plâkla dans musikisi, 19,30: Afrika av hatıraları: 8. Salâ- hattin Cihanoğlu tarafından, 20,00: Rifat ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları. 20,30: Ö- mer Rıza tarafmdan arapça söylev, 20,45: Safiye ve arkadaşları tarafım- dan Türk musikisi ve halk şarkıları, (Saat ayarı). 21,15 Orkestra, 2215: Ajans ve borsa haberleri ve ertesi günlin programı, 22,30: Plâkla solo- pere ve operet parçaları. 23,30: | Günün Program Özü Senfoniler: 16,15 Roma kısa dalgası: Senfonik konser, 18 Varşova: Filharmonik ta- kım (Leh eserlerinden). 22,30 Lille, Limoge, Toulovse: Büyük senfonik konser. e Halif Konserler: 7,10 Berlin kısa dalgası: Plâk. 7,30 Orkestra konseri. 9,20 Paris kısa dal gası: Plâk. 9,45 : Keza. 10,30 : Koza, 1150: Keza 13 Paris kısa dalgası ; Plâk. 14,15: Konser nakli. 15: Keza, 1310 Bükreş : Eğlenceli plâk mus kisi. 15,30 Roma kısa dalgası: Hafif musiki, 16,05 Prag kısa dalgası: Or- kestra, 16,25 : Keza. 16,30 Paris kısa dalgası: Şarkılı hafif musiki konseri. 18,0 Moskova: Karışık konser, 15,30 Roms kısa dalgası: Orkestra, sopran. 19,03 Bükreş: İskandinav musikisi. 20 Peşte: Koro. 20,10 Lâypzig: Karı- sık Bye musükili Medi 20,20 Bükreş: Nottara'nın idaresinde rad- İyo orkestrası: 21 Moskova: Karışık konser. 21,05 Varşova: Asker; ban- do. 2115 Peşte: OOrkestrm.. 21,40 Prag kısa dalgası: Orkestra (Beril. oz, R. Korakov, Cassado), 22 Milâno- Tornino vesaire: o Bando muzlka, 22,15 Lâyprig: Muallimler birliği ko- rosu, piyano, 22,45 Bükreş: Sakso . fon, balalayka oküarteti, örkestra. 22.50 Peşte: Çigan orkestrası. 23 Roma: Örkestra ,piyano. 23,40 Peş- te: Plâk konseri, Operalar, Operetler, çü Viya; Eer GU 15,25 Prag kısa dalgası: Yaylı sax lar kenteti. 19 Peşte: PiPyano triyo- su. 21,25 Bükreş: Oda musikisi kon- seri. (Dvorak). 22.25 Prag kısa dal gas. Resitaller: 19,15 Varşova: Şarki resitali (Plâk). 22 Roma: Şarkı resitali, 22,05 Prag kıs& dalgasr- Halk şarkıları ve orkestra, 22/10 Bllkres: Pocnaru ta- rafından şarkılar. 22,40 Viyana: Jö- şef Marks'n şarkılarından. 23 Var- şova: Şarkı resitali Dans Musikisi : 15: Prag kısa dalgası. 2205 Prag inse dalgası, 23,50: L&ypzig Her genç bayan teninin güzelliğini, mug ve vazifesine başlamıştır. geffafiyet ve letafetini ancak bu Ha. san kremlerile idtme ettirebileceğin! unutmasın. sunuz. — Bilmiyorduk. — Şüphesiz! Muhtelif; 1930 Roma kısa dalgası: Arapça ve Rumca musikili program. Fakat öğrendik. — Bilâkis büsbütün öğrenememişsiniz? — Demek siz biliyorsunuz? — Biz de öğrenelim o hâlde? ı Dedi. Refik Tekin ağır bir ifade ile cevap verdi: Geçiietirilmiş bir kaza derim. « Pekâlâ siz de iyi keşfettiniz. Evet; her za- i elinden kaza çıkabilecek bir küstah, ” Yoo! Hâkim efendi hazretleri, mesele kapan- iştir. Binaenaleyh, zisin de İleri gitmiye hakkı âli“ olmasa gerek, — Ne günlere kaldık efendim he günlere. Yüzbaşı gülümsiyerek ve mânalı sordu; — Ne günlere efendim? - Ne olacak ? Bir hâkime, bir kaymakama karşı > bal, bü ne vaziyet? Biz böyle şeylere alışma» — Şimdiden sonra alışmak lâztm, Alışmak mı aslâ. O kim oluyormuş? Öylesi de oluyormuş? Ben askerim hâkim efendi hazretleri. Böyle lere aklım ermez. Bildiğim şu ki, o, ve onun gibiler etin asıl sahipleridirler, Ve biz, siz, hepimiz leriyiz.. n artık bir mutasarrıfn, bir hâkimin halk- in herhangi biri Üzerinde malikiyet ve tasarruf eki kalmamıştır. Bahis uzun ve can #tkici bir şekil aldı, Refik kadınım çalçeneliğine lâf yetiştiremiyeceği- mea kısa kesti: 2 Doğrusunu ister misiniz hâkim efendi hazret- ri, Tkinei defadır ki, Erden Beye siz çatıyorsunuz. — Ben mi” — Evet. İşte kaymakam bey vurada, Söylesinler, evvelos ne siz onu, ne o sizi tanımıyordu, Sebebi ne? Arada ne oldu ki, gördüğünüz yerde hiç yoktan me- Bele çıkarıyorsunuz? — Arada hiçbir sebep yok. — Olmaması kabil değil. Niçin bana çatmıyorsu- nuz? Niçin bir başkosma o kadar hücum etmiyorsu- nuz? Fakat sözlerime müteessir olmayınız, hürmet. le söylüyorum. Bütün bunlar mutlaka bir kurt yeni. ğine delâlet eder. — Aradaki meseleyi mi arıyorsumız? Hacı Zeynullah, sıcak mangal üzerine oturmuş gi- bi bir hal aldı. Ivranıp kıvranıyor: — Olağan işler efendim, geçer geçer. Diye Kadıya bakıyor, kaşlarile, gözlerile, dudakla» rmm uçlarila işaretler ediyordu. Refik bunları yan gözle gördü ve büsbütün meraklandı: — Öyle ya, bir dost ve bir hürmetkâr sıfatile bun- ları araştırıyorum. — Peki peki Refik Bey! Geçenlerde Kasap Deli Osman kışkırtan kim idi? İlpte yaptığı işin bir marifet olduğunu sana- rak koltuklarını kabarta kabarta oturan kim idi? Haci Zeynullah boynunu bükerek kaymakama baktı ve sesini çıkarmadan dudaklarını kımıldattı; — Aman, gidelim, Demek istiyordu. Refik biraz daha kurcaladı: — Erden Bey mi? ğ — Oyle ya.. — Hiç zannetmem. — Öyle ise söyle Hacı Efendi! Hacı Efendinin süratı kireç gib oldu, Nefesi da. raldr. Boynunu bükerek yalvaran bir gözle Kadıya baktı, Kadı; — Peki, söyle Hacı söyle! Müslüümanam, bildiğini söyle! Bana söylediğini söyle! Kaymakam Beyin işit tiğini söylesene! Sonra yüzbaşıya dönerek: — Refik Bey, Refik Bey! Ben hava narexet eden hâkimlerden değilim. Bilmediğim, kani olmadığım meseleye vaziyet etmem! — Peki, lâkin Erden Beyin bunları yapmasına da bir sebep olmalı. — Sebep dalma sebep. Elbette var: Muhalif ol- mak! Muvafık olanisra hücum etmek, Memlekette hükümet kuvvetini, haysiyetini kırmak. Devleti gira- zel intizamdan... Yüzbaşı istemiyerek gülmeye basladı ve : — Erden Bey mi muhalif? Dedi, Erden Bey mi bunları yapıyor? Böyle şeyleri istiyor?. — Öyle ya.. İşte eniştesi burada, yi — Benim eniştesile işim yok. Yalnız şu var ki siz Erden Beyin kim olduğunu gerçekten bilmiyormuş» Refik Tekin Eadmın bu istihzalı sözüne ehemmi, yet veremiyerek sözünü bitirdi: — Erden Bey, merhum Abbas Efendiyle Hâfız Hanımın oğludur. Fakir, zengin, âciz, kavi, bütün memleketin kalbinde yeri olan iki hakiki ruh asale- tinin bir nümunesi.. Sonra mensubiyet İddiasında bulünduğunuz cemi» yelin en genç ve © fedakâr mesul mürahhası. Daha sonra Türköcağınm merkez heyeti azasın- dan.. Erden Bey hepsinden evvel birinci derecede çıkmış veya çıkmak üzere olan bir Türk doktoru. — Bunlar sizin kavli mücerrediniz. — Pekâlâ. Kabul ediyorum. Ya Hacı Efendinin kavli mücerredine $İz nasıl inanıyorsunuz?. Hacı Zeynullah söylerse doğrudur da.. Yüzbaşı Refik Te- kinin doğru sözü Yalan mı? — Een yalan #öYfüyorsunuz demiyorum, — Başka mâna Çıkmaz ki bundan. Refik Tekin kızmıştı. Hacıya dik.dik bakarak: — Sen, dedi, Erden Beyin eniştesisin değil mi? — Evet. — Teessilf ederim sans Hacı! Kaymakam, beşiğinde uyanan hasta bir çocuk se. sile, bahse karışı: n — Bir suitefehhilm olsa gerek efendim. Bu gibi vakalar ne kadar... Şey efendim. Basit görülmelidir. Aradaki anlaşamamazlık efendim, Şey çabuk., Ibti- mal ki saikai hiddetle. Hani şey,. Bendenize kalırsa | şey.. kapanmalı değil mi yüzbaşı bey? (Arkası var) İD". Mek mi md

Bu sayıdan diğer sayfalar: