28 Haziran 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9

28 Haziran 1937 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TAN Yazan: Ziya Şakir Gülnar'ın Sözleri, Halife Mansuru Korkuya Düşürdü Babam, Abbasın torunu ve Abdullahm oğlu (Salt) tir. Bunu isbat için, şahitlerim var. E- ğer siz de bumu tasdik ederseniz, sizi dünyanm bütün ikbal ve saa- detine garkederim,, demişti. life Mansur, bu sözler kar- a H şısında sersemlemişti. Ade ta baygmlıklar geçirerek : — Onlar. Baba Süleyman Kesir ne cevap verdiler?.. Diyebilmişti.. Gülnar, rolünü gayet iyi bellemiş bir aktör gibi sükünetie devam etmişti: — İkisi de, şiddetle itiraz etmiş. ler.. “Biz, katiyen kanaat getirme- diğimiz birşeyi tasdik etmeyiz. Ve senin de böyle tehlikeli iddialara girişmemeni tavsiye ederiz.” Diye cevap vermişlerdi. İstitrat olarak şunu arzeden ki; Gülnarın bu sözleri, büsbütün asılsız değildi. Fakat hakikat, kâ- milen tahrif edilmişti. akikaten bir gün Eba Müs- lim Yahşi Beyin konağına gel- miş; başka bir meselenin müzake- resi için Süleyman Kesiri de ora- ya celbetmişti.. Söz arasında, (Abbasi) hanedanından bazıların ismi geçmişti. Eba Müslim, bütün (Ali Resül) gibi bu hanedans hür- metinden bahsederek: — Ben; onlarm hiçbirini, ken- dim için yabancı addetmiyorum. Büyüklerini birer baba, küçükle- rinide birer kardeş telâki ediyo- rum, Demişti... İşte Eba Müslimin bu i£ edilerek, yu- bu sözleri karşısında, çılgınca bir öf- ke hissetmişti. Fakat, vaziyet na- sikti. Bu öfkeyi gösterecek zaman değildi. Onun için Halife, sükünet le cevap vermiş; — Cenabıhak, cümlemizin kötü huylarını iyiliğe tebdil etsin. İn- sanlar, bir türlü ihtirastan hali kalamıyorlar.. Bana söylediğiniz bu sözleri, sakın kimseye tekrar et- meyiniz. Sizinle, tekrar görüşece- ğim, Şimdilik misafirim sıfetile bu rada kalınız. İstirahat ediniz. Demişti. | Gülnar, (Hindin Manastırı) m. da bekdiyen dadısı (Reyhane) ile iki sandık kıymetli oşyanm getir. tilmesini Halifeden rica ettikten sonra; harem dairesinde, kendi- sine gösterilen odaya çekilmişti. Halife Mansur; harem dairesi müdiresini celbederek (Gülnar)m istirahatini mükemmelen temin et- mekle beraber kendisinin pek &r- kı bir göz hapsi altmda bulundu- rulmasını emretmişti. Ayni zaman da, (Reyhane) ile sandıkların ge- tirtilmesi için de (Hindin Manastı- ri) na adamlar göndermişti. ülnarla sözleri, Halife Man- surun - dalma vahim ve vesveselerie (o çarpan - kalbinde, çok korkulu bir iz bırakmıştı. E- ba Müslim; şayet (Abbas oğulla- rı) hanedanma mensup olduğunu iddia eder.. Ve bunuda, eğer .bir takım vasıtalar ve delillerle İspat eylerse.. Hiç şüphesiz ki, hilâfet ve saltanatına tamamile hak &a- kazanacaktı. Fakat o zaman, ge- rek kendisinin ve gerek hanedanı erkânmın hal ve hayatları ne ola- caktı?.. İhtimalki Eba Müslim, yalnız kendilerini Hilâfet ve Sal- tanat mevkiinden iskat ile. Birer birer kafalarını kesmekle kalmı- yacak.. Kemiklerini bile çatır ça- tır ateşlerde yakarak küllerini ha vaya savuracsktı. Halife, o gece sabahlara kadar uyumamıştı, Kalbine giren hain göphenin ıztırabına dayanamamış- tı. Evvelâ, başka şeylerden bahset tikten sonra, mahirane manevra- larla onu istievsba başlamıştı. (Halid)e: — Sen, onun eski dostusun, Fi- kirlerini tamamen bilirsin. Bizim banedanımızla akrabalık hususun da bir temâyülü var mıdır?.. Demişti... Halit, bu suslden hiç bir şey anlamıyarak: — Hanedanmıza karşı hürmet ve merbutiyet hisleri beslediğin- den başka, Eba Müslimden hiçbir şey işitmedim. Diye cevap vermişti. Mansur, (Halit) i şüpheye dü- şürmemek için sualini gu suretle tefsir etmişti: — Bunu sormaktan maksadım, gu... Ebe Müslimi, büsbütün ken- mize maletmek istiyordum. Mer. hum biraderin kerimelerinden bi- rini, kendisine vermeyi düşünü- yordum.Onun da; hanedanımiza mensubiyet hakkındaki telâkki ve temayüllerini öğrenmeyi arzu edi- yordum. Ss on derecede geki bir adam olan Halit, bu sözleri söy- liyen Halifenin başka bir hedef ve maksat takip ettiğini anlamakta gecikmemişti. Çünkü; uzun za - mandanberi sarayında yaşadığı Ha lifenin kalbinden geçen şeyleri, yü zünden okumayı öğrenmişti. Sonra. (Eba Müslim) ile 6s dostluğundan ( dolayı, Halifenin kendisine de şüpheli bir gözle bak- tığını bilmiyor değildi. Onun için (Halit), Son derecede ihtiyatlı ve temkinli davranmış: — Ya, Emirilmüminin!.. Benim bildiğim Eba Müslim; sizin tarafı- nızdan Verilecek emri nicrismı, kendisi için bir şeref telâkki eder. Tasavvur buyurduğunuz mesele, hiç şüphesiz ki, tasavvur edilemi - yecek derecede büyük bir kıymet ve ehemmiyeti haizdir. Eba Müslim, böyle bir emrinizi en derin bir min net ve şükran ile kabul edecektir. Maamafih, ferman buyrulursa, ken disinden husust surette istimzaç €- deyim. Demişti... Daha doğrusu Halit, Helifeden daha kurnaz davranm$; ve kalbindeki hakikati öğrenmek is» temişti. Ve nitekim de, öğrenmişti. Çünkü Mansur, onun bu sözlerine karşı, âdeta telâş göstererek: — Hayır. Daha son kararımı vermedim.. Hele biraz daha diülşü- neyim. Eğer muvafık bulursam, © zaman sana söylerim, Diye, mukabele etmişti. Halit, Eba Müslimin başmda dö- | nen fırtına bulutlarını, çok “yi his- sediyordu. Fakat, şiddetli bir ta- rassut altımda bulunduğu için, faz la bir hareket göstermiyor. Ken. disini ayni tehlikeye atmaktan çe kiniyordu , Fakat Halifenin bu mahirane İs ticvabı, kendisini ikaz etmişti. Kork tuğu fırtına bulutlarının »iraz da- ha kesafet peyda ettiğini hisseyle- müşti, Bundan dolayı kalbinde çok derin bir eza duymakla beraber; bulunduğu müşkül vaziyeti düşü- nerek, artık her şeyi mukadderata terketmekten başka bir çare güre- memişti. (Ebâ Müslim, Geliyor.) yol hazırlıkları bitmig- ü BB a Müslim, daimi se | kilde muhafaza edecek olan zırhlı muhafızlara, saray nazırı Berk ile Eba Müslimin hususi kâtibi Malik oğlu Haşim tarafından ayrı ayrı sadakat yeminleri ettirilmiş. Ve hepsine de sıkı emirler verilmişti Eba Müslime derin. bir merbu- tiyet besliyen Berk te, 'fendisini terketmek istememişti. Fakat Eba Müslim onun bu arzusuna muvufa- kat etmemiş! — Hayır, Berk... Sen, burada kal. Buradaki vazifen, daha mü - himdir. Olabilir ki; Halife, haki- katen bana fens bir kasitte bulun- mak ister. O zaman, sen derhal ordunun başma geçer, bana yardı- mu gelirsin. Ayni zamanda, buru- daki hazineyi de muhafaza eder. sin... Ben her şeyi sana yazarım. Yalnız, benim tarafımdan gelen mektuplara dikkat et. Eğer, mektu bumun altındaki mükür, yarım ba sılmıssâ, o mektup benimdir. (Arkası var) yn AAA Tİ TU İİ A LİV İASKER GOZUYLE ! MS arana arar rar arar R İstikbal Harplerinde Tayyarenin ve Tankın Başdüşmanı: Top Topçuya Ğ .. .. ok Büyük Vazifeler azifele Dü .. üşüyor A skerlik hizmetine büyük harp te girmiş olan tank ve tayya- re dafii silâhlerm, bir istikbal har binde neler yapabileceğini kesti atmak doğru değildir, Fakat ikisi etrafında da ortaya atılan fikirler son zamanda askeri edebiyatında bir fantazi halini almış ve bu iki silâh — belki de olduklarından da- ha korkunç — birer heyulâ olu- vermişlerdir. Tayyareler elektron bombala- rile bir şehri yakarken, Bâkinlerini sokaklara kaçırması sonra da her tarafı o iperi,, ofasgen, oadam- zit, klark gazlerile zehirlemesi bu- günkü tahayyül edebiyatı için ga- yet basit bir hâdise gibi olunmaktadır. T anklar, Flander muharebe - leri sırasındaki icadıdır. Tank ndı da, imalâtm gizli kalması için verilen bir addır, İngilizler bunları yaparlarken gaz tankları yaptıklarını yaymışlardı. Tank sahneye girer girmez Al- manlar bocaladı. Tank taarruzları ilk korkunç tesirini yaptı. Fakat hemen mukabil tedbirler, mukabil silâhlar düşünülmiye başlandı. Bugünkü tanklar eski dar gü - rüşlü tanklardan çol ayrıdır. Stro baskale denilen devvar kuleleri vardır. Bu kulelere bütün muhitle- rinde, gâyet ince yarıklar açılmış- tır. Kule motor vasıta dakika da 180 devir yapacak surette dön- miye başlayınca, ince yarıklar bi Sağlam Adam keklerde - tam memelerin ucundan geçirmelidir. Ölçü alınırken £ Bir adamın vücudu sağlam olup olmadığı nereden belli olur? Bazıları, insanım sağlığı daha yü zünden belli olar, derler. Vükm sağlık en çok defa güzellikle bir gittiği için vücudu mütenasip, en- damı güzel, yahut yakışıklı denilen bir kimse ayni zamanda vücutça du sağlam sayılabilir. Fakat, gö - rünüşe aldanmamalıdır, sözünü de hatırdan çıkarmamak © lüzimdir. Pek çok defa doğru olan görünü- Şün aldattığı da olur. Vücut sağlamlığını anlamak için, en emniyetli yol şüphesiz, vilecudun tekmil uzuvlarını iyice muayene et- mek, sonra onların nasıl işledikleri- Dİ bir müddet tetkik etmektir. An- cak bu da haylıca uzun zamana bağ. lıdır, Onun için hekimler — bilhassa Sigorta hekimleri gibi meslekleri sebebile kati fikir bildirmiye mec. bur olanlar — öteden beri hem kestirme yoldan ve hem de emniyet. H olarak, gördükleri bir adamm sağ- lam olup olmadığını anlamak için çare ararlar Şimdiki halde en yeni usul, insa nm boyu ile kilosu ve göğsünün çevresi arasmdaki nisbeti bulmak - tır, Boy ölçüsile vüçut ağırlığının nasıl ölçüldüğünü herkes bilir. Gö- Züs ölçüsünün de nasıl alındığını yi ne herkes görmüştür. Fakat bu ök çüyü almak için kaideyi, hatırlat mak faydasız değildir: Göğüs öl gilsü almırken metro şeridini - er- tistikler insana umumi bir fikir ve, şisirmiye yahut havayı büsü boşaltmıya lüzum yoktur. Tabii hal de durmak yetişir. Kadmlara ge lince, bu söylediğim nisbetler za- ten yalnız erkeklere aittir. Bu üç ölçü almdıktan sonra, in- sanın sağlam olup olmadığı şöyle anlaşılır: — (Ağırlık 4 göğüs çevre- si) > sağlık alâmeti Meselâ: 175 Sm. boy — (65 kilo | ağırlık * 95 Sm. g çevresi) — 15, En son, yani — işaretinden sonra | çıkan sayı ne kadar küçük olursa insan o derecede sağlam sayılır. Sıfırdan on sayıya kadar en ziyade | sağlamlık, ondan yirmiye kadar | yine iyi derecede, yirmiden yirmi beşe kadar orla derecede sağlam- | hiktr, Yirmi beşten otuz beşe ka- dar olunca vücut artık zayif sayı- lr. Otuz beşten yukarısını da oku- yucularımızdan hiçbiri için temen- ni etmem... Bununla beraber, bu nisbetlere göre, müsaviden sonra pek küçük bir sayı bulununca koltukları ka- bartmak, yahut pek büyük bir sa yı bulunursa merak ederek keder- lenmek te doğru değildir. Çünkü bu usulde sağlamlık alâmeti de is- tatistiklere göre kurulmuştur. Ista- rirlerse de, aldattıkları da olur, Bugün dünya piyadesinin elinde bu çeşit tank dafii silâhlar var birierile birleşmiş gibi görünür ve tankın içindekiler 360 elik bir muhit içinde etraflarını mükem - melen görmiye başlarlar. Bu gö- rüş o kadar vazıktır ki görünen a- razinin fotoğrafını bile çekmek mümkün olmaktadır. Devvar kulenin altında ise ayrıca billürden yapıl! bir sabit kule vardır, Bu kulenin vazifesi de eri- mek suretile içeriye fışkıracak en küçük kurşun habbeciklerinden râsıdı korumaktır. Tankın silâhları, tankın istih- dam şekilleri de hayli değiş- miştir. Bugünkü tank körlükten, ksaklıktan oldukça kurtulmuş bir htir, ayyareler büyük harp bidayetin de çok ehemmiyetsiz birer silâh Hattâ bunla- rım bidayetteki verdikleri haber ve raporları Alman kumanda maka- matı kaydı ihtiyatla telâkki etmiş tabiye esaslarmı münakaşa ve ka- rarlarını yaparlarken .bu haberleri ikinci plânda kabul etmişlerdi. Bugün fotoğrafla ve gözle ke- şif yapan, yerle telsiz irtibatı ba- şarabildiğinden kumanda makam. larını taze haberlerle besliyen, top- çunun ateşini idare eden hava mu harebeleri yaratan, hava taarruz ve müdafaaları yaratan tay- yare hakikaten yaman bir silâh olmuştur. Son İtalya Habeş harbinde bun- ların en mükemmel bir tarafı da menzillerinden uzaklaşmış Dirlikle- Tİ iaşe etmek suretile tebarüz etti, B u küçük icmal, bize tank ve tayyare adındaki Iki si- lâhm bir istikbal harbinde oynı- yacakları rolü anlatabilir. Fakat her ikisini de serkeş, lâf anlamaz, aman vermez bir silâh şeklinde kabul etmek te doğru değildir. Her silâh tekemmül ettikçe, bunu dafii olan silâh ta onunla at başı beraber yürümüştür. Topçu tayyareleri şarapnel pa- patyâlarile tankları tanelerin sivri ucu ile karşılayabilecek bir durum dadır. Bilhassa harp sonu tevcih usullerindeki tekâmül gerek tay- yareyi gerekse tankı kendi başlar rına, kabadayı gibi dolaşmaktan menedecek kadar İncelmiştir. Bütün dünya tank daf silâhları etraf latmaktadır. Tayyareler için dinleme merkez leri, sada uçma birlikleri, defi bas taryaları yapılmıştır. Elektrikle techiz edilen Du toplarm sti © | kadar hassastır ki, bunlar hazar zamanlarında kendi tayyarelerinin “ 200 metre arkazmda uçan “Manş, denilen bir hedefe atış yapacak ve kendi tayyarelerini ateşten müte» essir etmeksizin, Maş Üzerinde İs sabetler alacak kadar hassas top lardır. ece bombardıman tayyarele “ G ri ise blyük projektörlerin © ışığına girdikten sonra artık bu ışıl huzmesinden kurtulamaz ve defi © bataryaların ateşi da hirpa- lanırlar. Dinleme postaları en ve * zaklardaki tayyare homurtularmı duyacak kadar hassas birer ku * laktır. Uçma tertibatı topcuya tay yarenin yüksekliğini süy trikli vasıtalar topları tevcih eder ve düşer lemiş olur. Bü müdafaa şebekesi üstü ce bataryanm ve pro, sında muvaffakıyetl; uçuşlar yap- mak, evvelâ elketron mak, yangının büyüme dışarıya fırlamasını bekli iş olduktan sonra ortalı; mak basit bir hâdise gib edilmemelidir. Ne de olsa tayyareye karşı iyi silâh yina tayyaredir. Bu ge çeklik tamamiyle anlaşılmış olen la beraber, milletler defi silâh yapmaktan geri kalmıyorlar. Avusturyalıların son manevrajı rında yeniden iki silâh dependi, risi tank birisi de tayyare dafii © lan bu toplar, tekâmülün en derecelerini bulmuş toplardır. Ha fftirler. Nüfuz kuvvetleri faz dır, Çapları küçüktür. Kullan ları az mürettebatla olur. Pi; ile omuz omuza dövüşebilir, Bil 88 cephede vuruşacak olan ku feklerin Tank olan bu kapalı arabaları devire! lecek kudrette ve piyade ile en leri hatlarda çalışabilecek hafi tedirler, Fakat şunu da itiraf etmeli bu maksat etrafndan ideal i silâh henüz kat'iyyet kesb tir. Tekâmül yolundadır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: