29 Ocak 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

29 Ocak 1938 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—— 2.1.9038 KA NN Gündelik Gazete 'TAN'ın hedefi: Haberde, fikirde, her geyde temiz, dürüst, samimi Olmak, karlin gazetesi oluya çalışmaktır. ABONE BEDELİ Türkiye Benebi 1400 Ke, 1 Sene 2800 Kr, 10 >» BAy 100 > “00 » SAy s0 » 0 > Ay s0 » Milletlerarası posta itrihadına dahil ol Miyan memleketler için 30, 16, 9, 35 lirm dır, Abone bedeli peşindir: Adres değiş Mrmek 25 kuruştur, Cevap için mektug İara 10 kuruşluk pul ilâvesi lâzımdır. m a (sonun MESELELERİ İ Halkı mı Koruyoruz Fırınları mı? (Yazan: M. Zekeriya) Gazeteler, İstanbulda ekmeği pa- bali yediğimizi yazdılar. Bugünkü fiyatı hiç olmazsa yirmi para indir. mek mümkün olduğunu iddia ettiler. Belediyeden salâhiyettar bir zat bu iddialara cevap verdi. Bu zatın İzahatına göre belediye ekmek narhı koyarken âzami fiyatı tespit eder- Miş. Narh fiyatı ile maliyet fi- Yatı arasında 60 para kadar bir kâr imkân burakılırmış, Yal büyük sermaye ile çalıştıkları için #kmeği, daha ucuza mal ediyor, da: ha çok ekmek satıyor ve o vakit bu İlyatı da kırabiliyorlarmış. Fakat ik sermaye ile ve iptidai vasıta- larla çalışan fırınlar ekmeği pahalı Ya mal ediyorlarmış, az kazamyor- larmış. Belediye narhta azami fiyatı tespit ederken bunu gözönüne almı- Ya mecbur oluyormuş. Demek ki, küçük sermayeli fırın- miz bazi fırınlar modern vesaitle ve| TAN İstanbulda bir ekmek meselesi var mıdır? Bu suale verilecek cevap müsbettir. Nitekim, hükümet, İktisat Vekâleti eliyle, İstanbulun ekmek meselesini, et meselesi gibi kati bir karara bağlamak azmile çalı- şıyor. Bu yazıda, İstanbulun ekmek meselesi incelenmektedir. O halde: istanbulda £ stanbulun dört mesele- İl si, hükümet tarafındar ciddi tetkik mevzuu oldu. Et meselesi hakkında ilk karar verildi. Bir ay kadar sonra İs- tanbullular etin kilosunu on kuruş ucuz yiyecekler. Şimdi de ekmek, süt ve su meselele- ri, İktisat Vekâleti eliyle, bü- kümet namma tetkik olunu- yor. Herhalde bu dört gıda maddesi hakkında da şu ya- kınlarda kati kararlar verile- Istanbuldaki ekmek meselesi hakkında birkaç gün evvel, ciddi tetkik ve tahkiklere dayanan bir yazı neşrettik. Bunda hülâsa ola- rak şöyle diyorduk: Türkiyede glo- teni en az ekmeği İstanbullular lar para kazanabilsinler diye, büyük sermayeli fırınların daha ucuza mal €dip halka daha ucuza satabilecekle- Tİ ekmeği, biz pahalıya yiyoruz. Ver- diğimiz fazla parayı iptidai vasıta larla çalışan fırınlar yaşasın diye ve- tiyoruz. Eelediyenin vazifesi halkı mı ko- Tumaktır, yoksa bugünün ihtiyaçları- ba uygun şekilde çalışmasını "e büyük bir haksızlık yaptığını tak- dir etmekte gecikmez sanırız. Bu şehrin halkı dörtte üç fakirdir, Ve onun" için, bir kilo ekmekte kırk bara farkın büyük ehemmiyeti var- dır. Onun boğazından arttırarak bir- kaç fırını yaşatmıya çalışmak beledi- Yeciliğin en basit anlamile dahi kabi- li telif değildir. Eski Bürokrasi Zihniyetinden İki Örnek Sökülüp bir kenara atılan eski Un- köprüsünü belediye satmıya teşebbüs etmiş. Müşteri de bulmuş. Pazarlığını yapmış. Fakat tam satış muamelesi yapılacağı sırada gümrük Memurları çıkagelmişler. Bu köprü kurulduğu zaman verilmemiş olan Sütrlik resminin ödenmesini iste- Mişler. Na vakittenberi bilir misiniz? Sultan Aziz zamanından. Sultan Aziz zamanındanberi alın- | Mamış olan bir vergiyi bügün artık Verilecek vergi kadar kıymeti kalmı- | Yan viran köprüden almıya kalkmak Ye bu suretle onun satışına mâni ola- tak bir köşede çtirüiylip harap olma- Sina meydan vermek, eski Bürokrasi Sihniyetinin en parlak örneklerinden teşkil eder, İşte size ikinci bir örnek: v Türkiyede vaktile teessüs etmiş İr ecnebi şirket on senedenberi A- i hissedarlarına beş para Böndermemiş. Bu müddet zarfında #irket, uzun zaman ziyan etmiş, et son iki sene içinde kazandı- Ğ birkaç paranın ihracına müsaade İstemiş, Bu müsaade döviz kayıtları» © uymadığı için verilememiş. Bu- UN üzerine şirket kendisine İhraç *debilecek mal gösterilmesini iste aa Eline bir liste vermişler. “Bun- atın içinden beğendiğinizi seçiniz, iler, Listeye bakmış, hayretten “ona kalmış. Çünkü bu listede bulu- Me Siyadan birkaç tanesini ben size ki *debilirim: Amerikada ismi da- — bilinmiyen Salep, baharat, yumur- yiyorlar. İstanbulda ekmek yu- muşak buğdaydan yapılır. Halbu- ki sert buğdayın da ekmek çeşni- sinde geniş mikyasta yer alması lâ- zımdır. Bizim, tetkik ve tahkik netice- sinde vardığımız bu kanaate itiraz lar yapıldı, çürütülmek istenildi. Hakikat şudur ki bugün İstanbul- da bir ekmek meselesi vardır. Ve b meselenlm anahatları, bizimde lim ki Istanbulda muhtelif semt- lerde çıkan ekmekler biribirlerin- den çok farklıdır. Şehrin bazı yer- lerinde Belediyenin çeşni için tes- bit ettiği un kalitesinden daha iyi vasıflarda, gloteni daha çok ve da- ha pişkin ekmekler görülüyor. azı fırıncılar az kazanmak, fakat temiz ve iyi ekmek çıkarmak suretile çok müşteri tut- mak gibi iktisadi bir kaldeyo uy- maktadır. Belediye, ekmeğin kile- sunda 60 para kazanç birakmakta- dır. Bu farkı tam olarak kazanmak için bazı fırınlar Belediye çeşnisi- ne uygun ekmek yapmaktadırlar. Fakat bazı işbilir fırıncılar da ka- zancı yarıya indirmek ve kazanç farkı ile daha iyi un kullanarak iyi ekmek yapmayı tercih etmişlerdir. Beşiktaştan itibaren Beyoğluna kadar olan Maçka, Şişli, Pan- galtı, Taksim semtlerindeki ek- mekler bu nevidendir. Birinci ekmeğin bazı fırınlarda 10,10 kuruş, bazılarında 10 ve ba- zılarında 9,50 kuruş fiyatla satıl- masının sebebi de un kalite- lerinin fiyat farkından ileri gel- mektedir. üz kilo buğdaydan seksen kilo un alınmaktadır. Buğ- dayın fiyatı ile masrafı vessiresi hesap edilirse unun kilosu 7,31 ku- ruşa gelir. Hesap açıktır, her va- kit ortaya konulabilir. (o Belediye 72 kiloluk bir çuval undan 94 - 95 ekmek yapılmasını kabul etmiştir. ği süt hülâsası vesaire,. Bu listenin hüsnüniyetle yapıldı İma şüphe yoktur. Fakat bunu ya- pan memurun bürokrasi zihniyetine uyarak yaptığını da söylemiye bacet yoktur sanirim. İdare :nakinesi bu bürokrasi pasın- dan kurtulmadıkça modern ve ras- yonel bir çalışma sistemi kurmamız güş olur. B. Celâl Bayar hükümeti- nin en ziyade uğraştığı işlerden biri de idare makinesindeki bu pasları temizlemek, makinenin yivlerini yağ İ uyarak onu işler bir hale koymaktır. tozu, bilmem ne unu ve yahut A- Merikanın bütün dünyaya sevketti- Bizim için en büyük ümit ve teselli bundadır. Ekmek Meselesi Nedir? vi Selin Gü) Mİ mi lar İstanbul fırınlarının hemen hepsinde ekmek, hâlâ iptidai bir tarzda yapılır Ekmeğin ortasina bıçak vurmadan 108 ekmek bile yapılabilmektedir. Seksen kiloluk undan 72 kilosu bir çuvala doldurulunca arada se- kiz kilo un, buğday fiyatına na- zaran açıkta kalıyor. Buğdayın, Mardanın fiyatlarını, masrafları ayrı ayrı hessp etmek mümkün- dür. Lüzumunda hepsini birer bi- rer gösterebiliriz, Nesine birçok yerle- rinde ekmekler sert buğ- daydan yapılmaktadır. Sert buğ- day ekmeğinin lezzet ve gidasının üstünlüğünü, yalnız ağzının tadım bilenlerin değil, buğday kaliteleri- ni bilenlerin dahi anlaması kolay- dır. Istanbulda satılan sertler de uzak yerlerden gelmesine rağmen ucuzdur. Şehrimizdeki çeşni ile harmana konulan muayyen mik- darda sert buğday, yumuşak buğ- daydan daha ucuzdur. Hele sert buğday yerine yumuşak buğdaya çavdar katılmadığını temin etmek biraz güçtür. İşte bundan dolayıdır ki fiat tesbitinin undan değil, buğ- daydan yapılmasını istiyoruz. Be- lediye Iktısat Müdürlüğü, buğday #iyatlarının da nazarı dikkate alin- dığını ve bazan buğdaya gidildiği- Mİ itiraf ediyor. Şu halde unun sa- bit bir fiyat gösteremiyeceği Bele- diyece de malüm olmuştur. O hal- de niçin un üzerinde ısrar edil mektedir? Hattâ çok defn buğday piyasası 10 - 40 para düştüğü hal- de bu siralarda Karadenizin, Mar- mara havzasının un talebine bina- en un fiyatları kendini muhafaza etmektedir. Bi» müteahhitler piyasa- mızdan un almaktadırlar. Aldıkları unlar, ekmeklik un fiya- tından 50 - 60 kuruş fazladır. Bu unlar borsaya kaydedildiği zaman birinci ekmeklik un diye ve yüzler ce çuval olarak yazılır. Muamele vergisinin de borsa beyannamele- rinden değil, satış faturaları üze- rinden alınmakta olduğunu da ha- tırlatabiliriz... Piyasadaki muhte- lif unların birinci ekmeklik, ekstra ve ekstra ekstra nevileri vardır. Meselâ ekstra unlar; birinci ek- meklik unu ölârak borsaya yazar rilırsa değirmenci muamele vergi- #inden hiç birşey kaybetmez. Bu hareketi de kim menedebilir? 1s- tanbulun bazı semtlerindeki ek- mekler pek yavandır. Çünkü de- Birmenlerden çikan unların hepsi syni kalite buğdaydan ve ekmek- lik un değildir. Gloteni de ayni nisbette değildir. Borsa lâboratu- varında tahlil edilen ve gloteni noksan olan unların ne olduğunu acaba bize söyliyebilirler mi?. Haydi biz söyliyelim: Bunlar yine fırınlara giriyor ve ekmek oluyor. Fırınlar gloteni bilmez, veresiye XM ll “İKİNCİ Nefis hâkimiyeti ve dimağ di- siplini için tatbik edeceğiniz ikinci idman şudur; Her gün bir saat münhasıran bir mesele üzerinde durmak. Bu basit görünür, fakat görün. düğü kadar kolay değildir, bu güç lüğün önüne geçmek için başlan- gıçta evvelâ, bir mevzu (Üzerinde günde beş dakika durmakla başla malı. Bu müddeti her gün arttıra- rak yarım saate kadar çıkarmalı. Bu idinana başlamak için o gün- ler sizi en çok alâkadar eden mev- zu ne İse onu seçiniz. Faraza zihni- nizi yoran mesele imtihandır. Ya» hut bir yere memur olurak girmek- tir. Yahut bir işe başlamaktır. Bu mevzuu düşünmiye başladı- ğınız zaman bütün diğer slâka ve düşünceleri bir kenara bırakınız. Bütün dikkat ve zekânızı bunun ü zerinde toplayınız. Onun bütün imkânları üzerinde dimağınızı iş- letiniz. Faraza imtihana kimler ge- lebilir? Size ne sual sorabilirler? İmtihan olacağınız mevzuun hangi kısımlarında zayıfsınız? Bu zâfını- zı nasıl giderebilirsiniz ve saire... Ve yahut hayatta henüz böyle muayyen meselelerle (karşılaşmış değilsinizdir. O vakit hayattan lâ- alettavin bir meseleyi alınız ve ©- aldıkları unları da ekseriya mus- yene bile etmezler. Anadoludan pi- yasamıza gelen unlar da serbestçe satılmaktadır. Bu unların bazıla- rı Belediyenin çeşni terkibinde 0- larak hazırlanmadan fırınlara sâ- tılmakta olduğunu da halırlatabi- liriz. Izmirde yapılan ekmeklerin sert kalitelileri ayni zamanda İstan bula da gelmektedir. Ekstra yük- sek sertler zaten makarnacılara Sa- tılır. E skişehir, Karaköy, Kayseri, Balıkesir, Antalya, Mersin, Ankara değirmenleri piyasamiza un göndermektedirler. Bu yüzden şehrimizdeki değirmenler her gün- kü işlerini yarıya indirmişlerdir. Istanbulda çift değirmenli Ayvan- saray ve Hasköy Şark değirmeni vardır. Bunlar yalnız bir taraflı o- larak tek değirmenlerini işletmek» tedirler. Iş Bankasının Kasımpaşa değirmeni İle Balatta Değirmenci- yanın değirmeni de çalışmaktadır- lar. Beşiktaş değirmeni askere ça- lişmaktadır. Mumhanede Haşimin değirmeni faaliyetini durdurmuş” tur, Ve Anadoluya nakil için ba- zırlık yapmaktadır. Cibalide Kar- pinin değirmeni de satılmıştır. He Düz çalışmaya başlamamıştır. Bun- lardan başka 2 - 3 tane küçük ve günde ancak 10 ton mal yapan de- irmenler vardır, fakat bunlar ma- karna için çalışmaktadır. Unkapa- nındaki beylik değirmenin de Eski şehre nakil için hazırlandığı söy» Jeniyor. Şehrimizde 220 fırın mev- cuttur. Bunların ancak 192 si fan- liyettedir. Diğerleri muhtelif se- beplerle çalışmamaktadırlar. u arada bir değirmeneinin de garip bir iddiasını haber verdiler: Gloten mikdarı mevsime göre değişirmiş! Ve gloten gıda iti- barile de hiç bir ehemmiyeti haiz değilmiş! Istanbul sert buğdayı tut mazmış, sert buğday ihraç madde- si imiş. Bu garip ve cahilce sözlere ve- Trilecek cevap, değirmencinin. buğ- dayın: öğütmekle iktifa etmesini tavsiyeden ibarettir. Gilüten, ekmekten beklenilen gi- danın aşağı yukarı ta kendisidir. Hattâ diyebiliriz ki ekmeği biz 5- zot maddesi almak için yiyoruz. A» zot ise, ekmekte glütendir. O de- girmemi satın giüten için “gıda maddesi değildir” demesi bir ce- halet veyahut başka bir maksat e- seridir. Insan vücudünün en fazla mfih- taç olduğu glüten azotu hakkında “bunun gıda ile alâkası yoktur” de mek için, insanın çok cahil olması ken ekmeğin (pişirme) işini de göz önünde bulundurmamız lâzimdir. Çünkü Istanbulda bugünkü ek- mek pişirme tarzı, sıhhat bakımın- dan, üzerinde hayli durulacak bir mevzudur. UVAFFAK XX, .MANIN SIRRI» İDMAN: nunla meşgul olunuz. Meselâ sine- ma. Her gün beş dakika bunun ü- zerinde kafa yorumuz. Film nasıl yapılır? Perdeye nasıl aksettirilir? Ses nasıl zaptedilir? Hangi filmle- ri beğeniyorsunuz? Niçin beğeni- yorsunuz? Ve saire. Hattâ böyle basit meselelerle işe başlamak, sonra tedricen mücerret mevzulara yükselmek daha pratik- tir. Mevzu nekadar basit, nekadar meraklı olursa onun Üzerinde dur- mak o kadar kolaylaşır. Meselâ par mağınızı gazetenin üzerinde her hangi bir mevzu üzerine koyunuz ve onun üzerinde beş dakika, on da kika filân düşünmiye alışınız. Bu suretle idmana başladıktan bir hafta, bazan bir ay sonra ayni mevzu Üzerinde yarım saat kadar durabilecek kabiliyet kazanırsınız. Bu idmanı yolda giderken, ve yahut kahvede otururken de yapa- bilirsiniz. Bu mümareseyi müvaffakıyet- le becerenler hayatta bunun pek çok faydasını göreceklerdir. Mese- lâ yabancı bir dili kolaylıkla ve süratle öğrenebilirler. Bunun gibi daha birçok faydalar elde ederler. Tuttukları işte muvaffak olmanın kolay olduğunu görürler. Hırçın KOSE Dayak Cennetten Çıktı. Kabak Cennet Yemeğidir. (Yazan: Aka Gündüz) Çocuklara dayak meselesi önemleş tikçe önemleşiyor. Şu dayağı biribirimize atsak ta çocukları bıraksak ne olur? Bence da ha mantıki ve usturuplu bir iş olur amma kime anlatırsın? İlle çocuklara atacağızda ille ç0- cuklara atacağız! diye tutturaniara karşı bir takım bilginler de attırmı- yacağız rmayacağız! diye tvi- turmuş gidiyorlar. Halbuki ben işin en ortalamasını buldum: Ne onların dedikleri olsun, ne bunların. Biribirimizin pestilini çıkaralım. Belki bu suretle akılları mız başlarımıza gelir de çotukları mıza ev bark, beşik budun terbiye- sini daha iyi vermiye bakarız. Bununla beraber ben Dayakistlerin de fikirlerini, esbabı o mucibelerini yabana atmıyorum, Antidayakist!c- rin de. İki tarafın da ayrı ayrı mantıkla- İrı, tezleri, teorileri, doktrinleri var. Dayakisiler en esaslı doktrinlerini Şu iki cümle ile ifade ediyorlar: Da- yak Cennetten çıktı. Binaenaleyh iyi Antileri buna şu cevabı veriyorlur: İyi matah olsaydı Cennetten çıkmuz- dı. İlk insan da Cennetten çıkmıştı, ne mal olduğu meydanda. Derken aralarında ilmi bir müna- kaşadır başlıyor: — Kabağın Cennet tasmı (o oldu- unu kabul ediyorsunuz da dayağın Cennet malı olduğunu niye kabul etmiyorsunuz? — Biz kabağın Cennet azığı oldu- #unu inkâr etmiyoruz. Fakat siz de itiraf ediniz ki, balkabağına, helva- cı kabağına, sakız kabağına karşı; seftali de, muz da, ananas ta, kuşkon- maz da, enginar'da, Ayşe kadın da, Bayrampaşa bamyası da, Lânga hi- yarı da dünya larındandır. Eğer benim mütaleamı sorsalar derim ki: — Çocuğa görün! Yavrum! Cennet taamı olan kabakla Cennet malı olan dayağı mı yersin? Yoksa bunları mı? Hazim cihazı çocuğun malı olduğu- na bakılırsa alacağınız cevaba göre hareket etmek farzolur. Bu konuda (mevzuda) böyle daha birçok ilmi, fenni terbiyevi fikirler söylenebilir. Fakat en doğrusu şu- dur: Bunu ahim şahım bir mesele 6- dinmiyelim. Çünkü ortada ne bir içe timai dava vardır, ne bir âsayiş her- .cümerci. Patırtılarımızı ciddiye ala- enk safdillere sandırmıyalım ki, Türk mekteplerindeki çocuklar; eli kamalı, beli tabancalı wzu cebel bataryalı o Gang e ça sandırmıyalım ki, öğretmeniz kendisine biçak havale eden bir müs- tesna (dejenere) yılgar yumurcağın suratına bir yumruk vurup silâhanı den alamıyacak kadar yılgındır. tmenlerin kimi ihtiyat zabiti» dir, İm askerliğini yapmıştır, pek çoğu da'yinbir cephede binbir ölüm- lü harp darp görüp geçirmiştir. Şu- rada ve burada, kırk yılda bir, tek tük çıkacak bayan evlâtlarının hak- kından geleceklerine yüzde yüz bin emin olabiliriz. Beceriksizlerine de becerikli arkadesieı yardım ediver- mekten çekinmezler. Hem bu işi kanunlarımız adam 2- kıllı sağlayıp emniyete bağlamışlar- dır: Müdafaai nefis maddesi, Kanunun İcaplarından ayrılmıya- lam, Hem ne malâm ki, Cümhuriyet ad liyesinin sayın Bay Saraçoğlusu bu işi de düşünüp ineelemiyor? Ne ma- lüm ki, bir iyi iş daha meydana ye- tirmiyecektir?, Balaban suçlulara, ağızların suyunu akıtan İmralı adası- nı nasıl kurduysa, küçtmen suçlular için de bir iki Yassında, Tuvşanada kurmıyacağı ne malüm? ———— — Lokanta ve Yurt Üniversite talebesinin en mühim eksiği olan lokanta ve yurt işleri ci- rafında rektörlük tarafından kati ka- Farlar alınmıştır. Bunlar için Beyazit ta ayrı bir bina kurulacaktır, Binanın projeleri hazırlanmıştır. Süratle in- şaata geçilecektir. Yurt ve lokanta, önümüzdeki ders senesi başından iti- baren açılacaktır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: