3 Şubat 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7

3 Şubat 1938 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ü ullalla Mısır, Çok Yenilen Milli Bir Gıdadır İL b kk kkk innüntini Yazan: HALİL LÜTFİ Kii Gk a CR İİ 25. . rnavutluk milli iktısat nazı- rile yarım kalan mülâkatı- Mi tamamlamak mümkün olaraa- dı. O, kabinenin içtimama, bende ertesi günü İşkodraya hareket et- tim. Fakat Iktısat Nezaretinin tica- ret işlerinden başka ziraat işlerile de meşgul olduğunu öğrenmiştim. Esasen Arnavutlukta ziraat işleri- le başlı başına meşgul olacak ayrı teşkilâtlı bir nezarete de ihtiyuç yoktur. Bakınız neden: Arnavutluk 27,538 kilometre murabbaı osahasındadır. Bu «- Tazinin yüzdelZsiyani 3.304 kilometre murabbaı ekilmiştir. Yüzde 11 i ekilmesi mümkün, fa- kat boş, 30 zu çayır, 5 i sulak ve bataklık, 6 sı istifadesi mümkün ol mıyan toprak parçaları; yüzde 36 sı da ormanlık arazidir. rTnavutlar, bütün Arnavutlu ğun yüzde on ikisini teşkil eden bu mezru arazi için, fakir e lan bütçelerine, apayrı bir nezaret teşkilâtı ilâve etmek istiyemezler. Dikkate şayan olan şey, Arnavut lukta bu kadar az ekilebilen arazi de en çok mısır yetiştirilmesidir. Yüzde 11 buğday ekilmesine karşı yüzde 26,75 mısır ekilmektedir. Bu memlekette ekilen şeylerin en Çoğu mısır ve hariçten ithal edilenir en çoğu da yine mısırdır. Mısırın pek bol yetiştiği mıntaka ise Be- rat ve Ergeri havalisidir. Arnavutlar mısır ekmeğini ve mi çok yerler. Buğday ekmeğine de çok mısır karıştırırlar. isir ücüz olduğu, halk ts f&- kir bulunduğu için buna Tağbet fazladır. Yalnız 936 senesin de Arnavutluğa hariçten 3 milyon kilo buğday ithaline mukabil 19 buçuk milyon kilo mısır ithal e- dilmiştir. Bunun için de 1 milyon 714 bin 577 altin frank dışarı Çıkmıştır. Arnavutluğun arazisi Mmazlesef mısır mahsulünü bile ken- dini idare edecek Kıdar yetiştire- memektedir. Arnavutların bahçs ve bostan iş- lerinde; ekme ve biçme mesele- lerinde usta oldutlarını bildiği miz halde Arnaylıtlukta bunlara çokluk el mek mümkün ol Mamaktadır. Burun sebepleri ara- ında Arnavudun eski aletlerle Çift sürmesi, an'ane ve adetlerin 6- Siri olması, hükümetin de şim- diye kadar diğer gailelerden Zirante bakacak vakit bulama. ması, o bütçesinde çokluk teş Vik edecek; nümune gösterecek tahsisat ayıramamasıdır. Arnavu- dün bu kabiliyeti kendi memleke- tinin dışında dolaşmakta ve Arna- Yatluk bundan hakkile istifade edememektedir. Tnavutluk topraklarında hu bubattan sonra fazla istih- Sal bakımından olarak zeytin ge- lir. Zeytin ağaçlarının adedini bir buçuk milyon kadar tahmin ediyor r. Toprağın üzerinde zeytin ağa- €ının bulunması altında da petrol Olacağına alâmettir diyenlere rast geldim, Berat civarında petrol çı- rılması söyliyerlerin bu sözleri- he kuvvet vermektedir. Arnavut- Yukta istihsal edilen zeytinyağı, Wi memleketin - başlıca ihracat Maddelerinden birini teşkil etmek ir, Akdeniz ikliminin hâkim ol- duğu cenubi Arnavutluğun alçak Yerlerinde, meyva, portakal, li- Mon ve incir yetişmektedir. Bü- tün Arnavutluk arazisinin yüzde *şini. teşkilierlen sulak ve batak- muntakalarda pirinç te yetişti- tilmektedir. Bilhassa İşkodra, Ma- Ohri, Prespe gölleri havalisin- © yer yer pirinç ekiliyor. Viyosa Yâdisinde pamuk ziraati tecribe- i yapılmış, patates yetiştirilme- de ehemmiyet verilmiye buş- mıştır. Draç limanına uzaktan bir bakış İşkodra gölüne dökülen B una nehrinde. bir köprü vk ihracat ve İtha- lât işlerinde gittikçe iyi yol ktedir. Bilkas- vanları ile tereyağ, peynir, yumuür. ta, sebze, meyva, ham deri, yün; tü- tün, zeytin ve zeytin yağı ve (Hi- mara) da yetişen limon cinsinden Yahudi kitresi ihracına mukabil, mâkine şeker, kahve, pamuklu men sucat ve maden ve manifatura eş- yası ve elbise, kereste ithal etmek- tedir. , İhracatı, Yugoslavya, İtalya, mı- sır, Fransa, Yunanistan ve Ameri- kayadır. İthalâtı ise Almanya, İ- talya, İngiltere, Çekoslovakya, Yu goslavya, Amerikadan ve hattâ Ja ponyadan yapılmaktadır. Arnavutluğun en büyük ithalâtı İtalyadan olduğu gibi en büyük ih- racatı da Jtalyayadır. 929 senesinde İtalyadan 17 mil- yon küsur altın franklık (bir al tın frank 40 kuruştur) 'emtia it- hal ederken. bu miktar, 936 sene- sinde 4 milyon küsura düşmüştür. Buna karşılık 929 senesinde İtal yaya 8 milyan küsür altın #rank- lik ihracat yapılırken bu, 936 se- nesinde 4 milyon küsura inmiştir. rnavutluğun Avlonya, Draç, Saranda. limânlarile. İskod ra ve Görice, şimal ve cenup güm- rüklerinden 936 senesinde yapılan umum ithalâtnın yekünu 16 mil yon 777 bin 691 altın franktır. Ayni senede umum ihracatı 7 mil- yon 434 bin 691 altın franktır. Arnavutluğun Türkiyeye ihra- catı yoktur. Fakat Türkiyeden 929 senesinde 47,590 altın franklık mal #halâtı varken 936 © senesinde 20,021 altın franga düşmüştür Netice itibarile Arnavutluk ti- caret müvazenesini gittikce düzelt mektedir. İthalâtın azalmasına kar sı ihracat oldukca artivor o Hata 928 senesine nazaran 938 senesinde İtalyaya yaptığı ihracat ile ithalât arasında Arnavutluk lehine 777 bin 341 altın franklık fazla ihra- cat vardır. İthalâttan fazla ihra- cat yaptığı memleketler arasında Yunanistan ve Amerikayı saya bi- liriz. Diğer memleketlerin ithalâ- tı Arnavutluğun ihracatından faz- ladır. rnavutluk tütün ziraat ve ihracatında çok geri kal mış bir vaziyettedir. Bazı mınta- TAN Şu Garip Dünya: Oyuncak Membaları Japonya, İngiltere, Almanya, A- merika Birleşik hükümetleri, Fransa ve Avustralya başlıca oyuncak ya - pan memleketlerdir. Ekseriya selo- bit oyuncakları Japonlar yapar. Ba- onlar müstesna, lâstik oyuncaklar da Amerika Birleşik hükümetlerinin işidir. Deri oyuncaklar da İngiliz ma mulâtidir. Söz söyliyen, gözlerini kapıyarak uyuyan güzel bebekler de Almanys- dan gelir. Fakat, bu gibi oyuncakla- rı son zamanlarda Amerikalılar da yapmıya başlamışlardır. Araba, oto- mobil, bisiklet gibi küçük mekaniz- malı oyuncaklar ise Avustralya ma- hıdırlar. x EE , Tırnaksız aile Bir âlim tarafından İtalyada el ve ayaklarında tirmakları olmüyan bir âile bulunmuştur. Bu ailenin geçen nesilleri de böyle tırnaksız olarak doğmuştur. Bunların el ve ayak par maklarında tırnak yerleri etle dol - muştur. Parmaklar tırnaksız olduğu halde hiç te çirkin değildir. Bu aile efradı normal ve sıhhatleri de yerin- de olup sağlamdırlar. * Renkli yollar İngiltere Münekalât nazırı, gece yolculuğu için yolların kırmızı, sarı ve al renklerde taşlarla döşenmeleri- nin daha muvafık olup olmıyacağını tetkik etmiştir. Sarı, kırmızı ve &l taş larla döşeli yollarla yapılan tecrübe- ler, muvaffakıyetli neticeler vermiş- tir, * 200 katlı bina Şikago şehrinde iki yüz katlı bir bina inşa edilmektedir. Bu bins, dün yanın en yüksek ve en geniş grat- sieli olacaktır. Nevyorkta da hâlen bu kadar yükseklikte gratsiyel yok» tur. 200 katlı gratsiyelde 400 asansör çalışacaktır. Ve bu gratsiyel orta bü- yüklükte bir Amerikan şehrinin bü- İtün nüfusunu içerisine alabilecektir. * Operada çocuklar Roma Kral Opetası çocuklar için bir oyun salonu vücüde getirmiştir. Aileler, evlerinde bırakamadıkları çocuklarını temsil sonuna kadar bu salonda bırakacaklardır. Çünkü İtalyanlar, musikiyi çok sevdiklerinden çocukları uğurüna o- peradan mahrum kalmayı kabul et- miyorlar. Operada, bu çocuk bakım evi için küçük bir ücret ödenmektedir. Jean Gabin'in Yeni Bir Filmi kalarda köylü tütününü kendisi e- ker ve kendisi kullanır. Arnavut- Tukta en çok kullanılan Yunanis- tanın Kepir siğaFalarıdırFeryer- de Yunanın zarif kutuları içinde Arnavutluk purasına nazaran pek ucuz satılan sigaralarına rast gel- mek mümkündür. Fiyatlarını u- cuzlatmak şartile Arnavutlukta Türk sigara ve tütünleri epeyce müşteri bulabilir. İnhisar idaresi- nin nazarıdikkatini celbederim. Yu manistanın tütün ve sigaralarından kat kat yüksek nefasetde olan tü- tünlerimiz Arnavutluk pazarları- na sevkedilsin.. Orada oldukça rağbet görecektir. Esasen Türk tü- tönlerini; ay yıldızı ve nefaseti ile pek yakından tanıyan Arnavutluk ahalisi bu eski dostuna yabancı kal mıyacaktır. o. idaresi zamanında Arnavutlukta yetişen ipek gibi yumuşak. kehriba gibi san, sert ve kokulu tütünler bugün ka) mamıştır. Tütünün para ettiğini gören köylüler evvelce bu fakir mıntakalarda Arnsvutluğun güzel tütünlerine mukabil çok fena tü- tün yetiştirirlerdi nitekim bu mü nasebetle hatırıma bir fıkra geldi onu size anlatayım: z lejinin olmadığı devirlerde idi. z İ Tütünün dükkân ve sokaklarda ser best serbest satıldığı devirlerde İ- pek. Yakova, Üsküp, Debre ve İş- 2 İl kodradan Makedonyaya denkler- le tütün gelir ve Selânik sokakla- rında sergi halinde rahat rahat satılırdı. B* gün iki jandarma neferi atlarını sürerek Vardar ka pısından çıkarken bir çuval Üs- tünde sokağa serilmiş bir tütün yı. a i ğınına rast o gelmişler, | sahibi iki avucile tütünü tutup tu- tup kaldırıyor, silkiyor ve karıştı- rıyordu. Jandarmalar yaklaştılar ve Arnavuda sordular; — Tütünün nasıl? i : | — Hiç lâf istemez ağa! Cevabile z bir miktar satın aldılar. Yolda gi- derken birisi bir sigara sardı ve yaktı. Diğerine yakmak üzere si- garasını uzattığı zaman tütün sön- müştü. Tekrar yaktı, tekrar uzat- tı, fakat sigara dudaklar arasından çekildikçe sönüyordu. O zaman Ar- navudun sözünü hatırladılar; — Heklkaten hiç lâf istemez. miş!.. Boyuna çekmeli! Maruf erkek yıldız Jean Gabin çöl. lerde yeni bir film çevirmiştir. “Aş kın aksiliği,, adıyla yakında beyaz perdede gösterilecektir. TERE Yhğı İ Balıkpazarında yağ iatan bir mağazanın vitrini İSTANBULUN İÇİNDEN: Istanbulda Bir Dirhem Hilesiz Yağ Bulmak Niçin Mümkün Değil? t, ekmek, süt meselesinden başka Istaribulun bir de yağ vardır, Yağ mevzut, diğerle. rinde ir. Istanbulda satılan, kullanılan yağların maalesef pek azı hâlis yağdır. Ekserisi karışık, sıhhate mu zır birtakım mahlutlardır, Yağın iyisi pahalı olduğundan, şehirdeki lokantalar, börekçi, tat- her, pastacı, muhallebici ve emsali müesseselerin mühim bir kısmı iyi yağ kullanmıyor. Halkın satın aldığı yağın da ter- kibinin ne olduğu belli değildir. Çok zaman pahalı fiyatla alınan yağlar dahi, fena terkiptedir. Istanbulda satılan belli başlı yağ cinsi mahduttur. Fakat, buna mukabil, “mahlüt yağ,, ismiyle satılan bir, yağ nevi daha vardır ki, bunun nelerle ka- rıştırılmış olduğu malâm değilidir. Mahlütun da birkaç cinsi vardır. Resmen malüm olan yağlar Ur- fa, Birecik, Antep, Mardin. Diyar- bakır, Erzurum, Kars, Trabzon, vejetalin olmak üzere ayrılır. Urfa yağları birinci, ikinci. diye iki sını- fa ayrılır. Erzurum ve Kars yağla- rı da erimiş erimemiş olarak yi- ne ikiye ayrılır. Trabzon yağları "Trabzon Vakfıkebir, Trabzon Şar- lı olmak üzere iki kısımdır. 1 yağlar yalnız fe- na değil, ayni zamanda çok pahalıdır. Fiyatlar şöyledir: En pahalısı Urfa yağıdır. Birinci nevi toptan kilosu 105 kuruştan satılır. Perakende olarak semtine göre, 110, 120, 130 kuruşa kadar verilir. Ikinci nevi Urfa yağıda toptan 98 kuruştur. Bu yağı da bakkaldan 110 kuruşa alabilirsiniz. Birecik, Antep, Mardin, yağları â- şağı yukarı ayni fiyat üzerinden muamele görmektedir. Diyarbakır, Erzurum, Kars, Trab zon yağları nisbeten daha ucuzdur. Bunların fiyatı vasati toptan 80-85 kuruş arasındadır. Vejetalin yağı- nın kilosu İse toptan 50 kuruştur. Fakat, bu yağların, taşıdıkları i- simlere bâkarak tamamen temiz ve saf olduğu mânası çıkarılmamalı- dır. Istanulda büyük yağ fabrikaları vardır. Bu fabrikaların toplu bu- lunduğu yer daha ziyade Istanbul Balıkpazarıdır. Bura da binbir çe- $it yağ biribirile karıştırılır. Içine birtakım ecnebi maddeler de ko- nulur. Yeni yağ nümuneleri mey- dana getirilir. Istanbul mezbâha » sında her gün binlerce kilo iç yağı da elde edilir. Bu iç yağını, yağ fabrikaları alırlar, Diğer yağlarla karıştırırlar, hele, “mahlüt yağ, diye bilhassa mahalle bakkalla- .İ rında satılan yağların içindene kadar gıda maddesi olduğu meç - huldur. lâkadarların söylediğine gö- re, öyle karışık yağlar var- dır ki, bunlar birtakım mide has- tahıkları doğurur. Mahiyeti bu ka- dar meçhul yağların Istanbullula- rın midesine olduğu gibi girdiğini kabul etmeyiniz. Bir ikinci hileyi de bazı lokantacılar yaparlar, Al dıkları yağı yine bazı şeylerle ka- Tıştırarak daha ucuza mal ederler. Istenbulda bir de tereyağı mese- lesi vardır. Tereyağı son seneler- de çok artınıştır. Beyaz. sari renkte olanları vardır. Hepsi de, meşhur te reyağı olarak satılır. Fakat, yüzde doksanı Istanbulda yapılır. Tere- yağı diye satılan yağların fiyatla» rı yüz kuruştan başlar. Iki yüz elli kuruşa kadar yükselir. Bu ka- dar fazla fiyat farkı gösteren tere- yağlardan hangisinin iyi cins oldu- ğu belli değildir. En muzır olan da bu tereyağlardır. Tereyağı ya- pan fabrikalar da çoktur. Tereya. ğı yapmak âdeta bir kimya işi ol. muştur, Tereyağı fabrikalarının ge niş lâboratuvarları ve burularda ça ıştırdıkları kimyagerler için de bü yük mütehassıslar vardır. lâkadar bir zat şöyle diyor: — Bu yağtıların lâbdfa- tuvarındaki teşkilât ve ihtisas ele- manları belediyenin Fatihteki tah- lilhanesinde . yoktur. Her türlü fenni tedbir alınır. Meselâ, bütün tereyağlar misk gibi kokar. Fakat, bu, yağın kendi kokusu değildir. Içindeki esansların, birtakım muzır maddelerin kokusudur. Meselâ bir yağ tahlil edildiği vakit içinde yüz de otuz şahmi madde bulunması lâ zımdır. Bu yağ fabrikalarından nü #müneler alınır, tahliledilir. Bir de; bakarsınız ki, tamam yüzde otuz şahmi madde vardır. Hattâ yüzde, otuz bir.. Çünkü, yağcılârın ileri teknikli lâborâtuvarları kimya if » mi sayesinde bu, nisbeti temin e- debiliyorlar, Yüzde otuz bir şahmi madde bulunan tereyağı hangi çift liklerin besili hayvanından çıkarı- yor, hayret?. Pariste, yüzde yir- mi sekiz mevaddı şahmiye bulun. duğu vakit dahi, bu, kâfi addedilir. Çünkü, bazan bu kadarcık fark, mevsim, hayvan cinsi dolayisile husule gelebilir. Belediye © lâboratuvarlarındaki halis yağ arama usulü yanlıştır. Fakat, elde mevcut talimat böyle- dir, usul böyledir. Baska türlü a- rayamazsınız. Bu usulden gidin- ce de tahlil neticesi müspet çıkar. Fakat, o yağ, yine tereyağı değil- dir. Ne yaparsınız ki, tereyağı di- ye, kabul etmeğe mecbursunuz. Zaten başka türlü bir usulle tah- lil edilse, & zaman da, yağ fabri- kacıları derhal faaliyete geçer, icap eden tedbirleri alırlar. ir büyük resmi müessese nin kimyabanesi var.. Yağ ları tahlil ediyor. Tatbik edilen u- sulle iyi netice aldığı halde, ya- ğı inde ediyor. Fenadır, diyor. Çünkü o zat, hakikaten kanidir ki, o yağ, iyi yağ değildir. Işin aksak tarafı şudur: Bütün yağcılardan sık sık nümüne alınıp tahlil edilemez. Tahlil deyip geç- meyiniz. Uzun iştir. Belediye tah- lil hanesinin kadrosu, malzemesi buna müsait değildir; Çünkü ora- ya her gün bin bir çeşit yiyecek maddesi geliyor. Hepsile uzun boylu uğraşmak, maddeten imkân- sızdır.,, Yağ mevsim ve hayvanın cinsi: ne göre, sütün yüzde 4 — 6 sı nis- petinde elde edilir, En fazla yağ bırakan süt manda sütüdür Istan- bulda da, tereyağlar daha ziyade manda sütünden alınır. Fakat, meselâ vasati bir hesapla yüz kilo * manda sütünden ancak 6 kilo yağ elde edilebilir. Bu kadar fazla sü- te ihtyaç gösteren bir madde için, De kadar çok müstahsil vaziyette hayvan olmalıdır ?, Bu hesap ta gön terir ki, şehirdeki yağların hensi halis sütten alınmış, halis yağ de-

Bu sayıdan diğer sayfalar: