16 Mart 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

16 Mart 1938 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

gi # g n Ge € Ni i Ni b R pi ii | 8 li ! | —— İG -3- 938 TAN Gündelik Gazete ——0 in hedefi: Habarde, fikirde, her #eyde temiz, dürüm, samimi olmak, Karin gazeteni olmıya çalışmaktır. TAN» ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi 1400 Kr, 4 Sene 2800 Kr, 750 » 6 Ay 1500 » 40 >» Say s0 » 150 » 4 00 » Milletlersrası posta tttihadma dahil ol. Tyan memleketler için 30, 16, 9, 3,5 Kira Ör. Abone bedeli peşindir: Adres değiş tirmek 25 kuruştur, Cevap için mektup Mira 10 kuruşluk pul ilâvesi Hâzmmdır, GÜNÜN MESELELERİ Almanya İle İngiltere Karşı Karşıya IYazan: M. ZEKERİYA) Son zamana kadar Avrupanın en Küvetli devleti Fransa idi, Fransız “dusunun dünyanın en kuvvetli or- da olduğunda ittifak vardı. Fransa Küçük İtilâfı, Polonyayı ve Sovyet Rusyayı kendisine bağlamak Sretile büyük bir de siyasi blok vü- *üde getirmiş, Avrupanın sözü ge (9, dostluğu aranır kuvvetli bir dev- eti olmuştu. Fakat son senelerde vaziyet değiş- Yaval'in Başvekil olduğu günden- Fransa tedricen nüfuz ve mev- i kaybetti. Polonya Almanya ile i bir anlaşma yapmayı tercih t Yugoslavya, Fransız ittifakından ade müstakil bir siyaset takibine adı, Küçük İtilâf kuvvetini kaybetti. Ve birkaç ay evvel Fransız Hari * Nazırı Delbos'un Orta Avrupa» Yaptığı seyahat müspet netice edi, Sovyet Rusya ittifakı da, İngilte - hin gösterdiği soğuk mukabeleden Fa zayıfladı. Bunun üzerine Fran. b ime in kuyruğuna takıldı. me Avrupa siyasetinde hâkim &.'*vkiinden İngilterenin peyki vazi- aş e düştü. Hatt Fransızlar “Fran İvyilterenin yeni bir dominyonu ye gelmiştir.,, demiye başlamış. | ir, Pilhakika İspanya © meselesinde, #eniz meselesinde, Habeşistan işin $imdi de Avusturya davasında Tansu İngilterenin çizdiği yoldan mamıştır. Buna mukabil Avrupada günden e kuvvetlenen bir devlet var: Al n074... Almanya bugün Avustury ederek nüfusunu 70 mi Ve ikarmuştır. Orta Avrupa devlet- Lı hi kazanmıya başlamıştır. Balkan- Ta kadar nüfuzu ilerlemiştir. ve halde Avrupada şimdi karşı gil, > gelen iki devlet vardır; İn. tere ve Almanya, iyisidir Başvekili son nutkunda si- ag mayı yeni değişikliklere göre kay, zumundan bahsettiği zaman Ni ğı yeni Almanyadır. Demek Bey rupada İngiltere, karşısında in - Roma mihverini görmekte iile hâlâ kafa tutacak ka: h ye değildir. Almanya ve İtal- Mg, Snlaşmıya çalışmasının sebe- kya, Pour. Fakat Almanya ile haş- kiç, , Büzakere daha başlangıçta »- tır. İtalya ile başlıyan mü. heşiç e de İngilterenin mağlâbiyetile Na epecek gibidir. Çünkü İngilte- di İtalya ile ilk halletmek istedi- Mesele İspanya işidir. maalbaki, anlaşıldığına göre, AL kaş 'Ya Orta Avrupada serbest hare- ay pakkını kazanmak için İtalyayı Yada serbest bırakmıştır. yaya da İngiliz müzakereleri cere *derken bu işi kati neticeye bağ- tap, >» karar vermiştir. Bu maksatla tapgş Tara İspanyaya mühim mik- Börü ei kuvvetler göndermiştir. raya vünce ordularının başladığı hareketi, hakikatte bir İtal- Yüz taarruzudur. Çünkü bu cephede Büşa İtalyan askeri vardır. motorize o vasıtalar | İtal: gitmiştir. Yalnız tayya- yaş, bir kısmı Almandır. İ Ve ha Kvvetleri Akdenize indikten ya Kümetçileri mağlüp ettikten Seki, artık İtalyanın İspanyadan ni meselesi kalmıyacaktır. Bu İngilterenin kuvvetleninciye diye yakit kazanmak siyaseti suya ktir, HİiNDİSTA TAN Yazan: Halide Edip ç Ürer A Doktor Ensari'ye ithaf edilmiştir. "Ben insanlarda kardeşliği bir tek hakiki bağ telâkki ederim. Irk ve din isimleri altında yapılan fazyikler ben- Vie memleketler ve mil- letler hakkında arada şah- si intibalarımı kısaca yazdığım vâ- ki olmuştur. Fakat onlar hakkın - da ciddi ve uzun bir eser yazma- mayı âdeta hayatımda bir kujde haline sokmuştum. Batı dünya- $ını İngiliz harsi vasıtasile öğren- dim, İngilterede bir hayli sene ya- şadım, hayatlarını, içinden tetkik etmek fırsatırı elde ettim. Buna rağmen onlar hakkında bile bir ki- tap yazarak bu kaldeyi bozma - dım. “Bugünkü Hindistan, 1 yaz- makla bu eski esasımdan ayrılıyo- rum. Sebepleri şudur: Birincisi: Hindisteni kendi ruh- iklimime yabancı bulmadım. Bu, sırf benim Müslüman olmamdan ve Hindistanda çok Müslüman bu- lunmasından ileri gelmedi. İçtimai bünyeleri bizden çok başka olan Hindulara da kendimi yakın bul- dum. Bana evlerini açan bu bam- başka tarzda yaşıyan insanları hiç yadırgamadım. Bunun sebebini İ kendim de lâyikile tahlil etmiş de- Bilim. Yalmz Hindistan seyahatin- de duyduğum bu mânevi birlik ba- na onler hakkında açik ve serbest bir tarzda yazmak cesaretini ver - di. İkincisi: Eski aziz dostum dok - tor Ensâriye memleketini gezdik- ten sonra intibalarımı yazmayı vâ- detmiştim, Fakat Hintlilere karşı hissettiğim yakınlık, ve verdiğim bu söze rağmen, eserin ortasına gelince, üzerime almış olduğum işin çok, pek çok müşkül olduğunu anladım. Eğer doktor Ensâri sağ olaydı ihtimal ondan, verdiğim sö- zü geri almak için müsaade diliye- cektim, Fakat eserin birinei kıs mu bitmeden birdenbire öldü. Ölüle re verilen sözden kurtuluş yoktur. Bunun için eseri, iyi kötü sonuna kadar yazmayı mukaddes bir borç bildim. Üşörcüsü: “Elbiruni,, nin “Tahkiki Hint,, ismindeki eserinin İngilizcesini okuduğum 2a man bende yaptığı derin tesirdir. Bu adam aslen Türk, fakat hars ba- kımından Müslümandı. Hindistan hakkında yazabilmek için Sanskrit lisanını öğrenmiş, Hindistanın il- mini, içtimal hayatını, felsefesini bitaraf bir gözle tetkik etmişti. A- lim olduğu kadar sanatkâr ruhu ta şiyan bu harikulâde adamın onun- cu asır Hindistanı için yazdığı ki- tap, hâlâ hiçbir yabancıya müyes - ser olmıyan bir muvaffakıyettir. Hindistan; gezerken her an “Elbi- runi,, yi düşündüm. Onu onuncu asırda o kadar içinden alâkadar eden memleket beni de içimden kavradı. Onun bin sene evvel hâlâ bugün gıpta edilecek bir fikir na- musile yazdığı Hindistan dünya- sını ben, ayni kudretle olmasa bile, ayni “objektif, bir görüşle yaz - mak istedim. İnşallah o müsteşrik- ler beni fazla cüret ve küstahlıkla #tiham etmezler. Bütün ilim dün- yasında daima “üstat,, ismi taşıya- cak olan bu dâhile aramdaki farkın büyüklüğünü ben herkesten fazla idrik edenlerdenim., YE serin türkçesi, İngilizcesin - deki bütün meseleleri ih- tiva etmekle beraber tercüme de- ce suni ve keyfidir 44 (Doktor Enşari'nin bir mektubundan) Bayan “Kamaladevi,,den Halide Edibe sevgi ve saygı ile GÖNÜL Kadın Aldatmaz, Erkek Mecbur Eder Aldatan, kocasına sadık olnıyan kadın yoktur, yalnız erkeğin doyur- madığı, aldatmıya mecbur ettiği ka- dın vardır. Karısının kendisini aldatmasından şikâyet eden erkek kıskançlık sahne- leri yapıp kırılan şerefini tamire kal- kacak yerde aynaya buksın ve kendi kendine şu suali sorsun: — Buna lâyık olmak İçin ne yap- tam? Çünkü mesut, tatmin edilmiş, ha- yatından ve kocasından memnun bir kadın durup dururken evini, aşkını, yuvasını bozmaz. Kadın tabisten sa- dıktır. İdeali ev yapmaktır. Bu idea- line kavuştuktan sonra evini yıkma- sı, veya yıkmak istemesi bir cinnet- tir. Kadın mecbur olmadıkça ve mec- bur edilmedikçe bu deliliği yapmaz. Binaenaleyh kadın kocasını alda- tıyorsa bundan koca mesuldür. Böy» le olduğu halde mahkemeye (gidip hak arıyan erkek sadece haksız değil, Ayni zamanda tedbirsizdir. Hata nerdedir? Çok defa erkek — kadın meselesini anlamak için — kâfi derecede zaman sarfetmez, Sevgi u- İŞLERİ zun bir tecrübe istiyen bir ilim gibi- dir. Bunu öğrenmek için uzun zaman lâzımdır. Erkek bunu tabiaten bildi- ğini zanneder ve üzerinde durmaz. İyi bir âşık iyi bir diplomattır. E- ğer erkekler bu kadar dar görüşlü ve aptal olmasaydı aşk facinlarımın ço- ğu olmazdı. Bu iddiam doğruluğu- nu anlamak istiyorsanız şu tecrübe- Yi yapınız. Lokantada yalnızsınız. Tam karşı- nızda, evli veya değil, sevişen bir çift var. İkisi de birden bire somur- tuverdiler, Bilhassa kadın tavır ve hareketleriyle kızdığını ve gücendi- ğini göslöriyor. Sinirlidir ve her an sofrayı bırakıp kaçacak haldedir. Er- kek, bu gücenekliğe sebep olan nok- tada ısrar eder durur ve onun bu ha- reketi kadını daha ziyade sinirlenip kızdırmakta devam eder, Yemeğin sonuna geldikleri zaman artık müna- sebetleri kesilecek vaziyet hüsü ol- muştur. Halbuki erkek o sırada kadı. | na karşı nasıl lisan kullanılması lâ. nm geldiğini bilseydi, kadının sinir. lerini yatıştıracak, ve davanın büyü- ğildir. Türkçesi ayrıca kendi başına yazılmıştır. Türk (okuyucuların alâkadar olacakları meseleler nis- peten biraz daha uzun, onları alâ- kadar etmiyen kısımlar nispeten biraz daha kısadır. Fazla olarak 1935 tenbâri Hindistanda bazı de- Zişiklikler olmuştur ki, bunları da nazarı itibare alıyorum, Türkçesi- nin İngilizcesinin ikinci tabiyle be- raber çıkması da bence iyi oldu. Birinci tabındaki yanlışlıkları dü- zeltmek fırsatını buldum. Bana bu kitapta açık konuşmak için cesaret veren âmillerden biri de Hintlilerin siyasi, gayrisiyasi len Ta ği bütün hayat! meseleleri çok ser - best münakaşa etmeleri oldu. On- ları dinledikten; bir Hindis- tanın görebildiğim şeylerini ciddi- yetle tetkik ettikten; Britiş müzeumda uzun bir müddet Hin- distan hakkında okuduktan sonra bu kitapta tespit ettiğim kanaatle- re vâsıl oldum, Bunlar herhangi | Hindistan seyahatinin, yahut her hangi Hintlinin Hindistan hakkın- daki fikirlerine uymuyabilir. “Bu- günkü Hindstan,, ın muharriri bu kadar karışık ve zor bir mesele hakkında mutlak ve hakiki bir ne- ticeye erdiğini iddia etmekten çok uzaktır. itabın “Mahatma Gandi,, ve “Hinduvizm,,e dair Olan bilhassa Üçüncü kısımdaki tashih- lerinden dolayı (Mr, Mahadev De- $ai) ye, Haricanlar hakkındaki ver diği malümettan dolayı profesör Malkeniye, Camia Üniversitesi ve kısmen Müslümanlar hakkında mü nakaşalarından dolayı doktor Zahir ve profesör Mucibe; “Tuz grevi, ve umum genç Hindistan hakkında ki verdiği kiymetli malümattan dolayı Kameladeviye teşekkür 6- Aerim. Bundan başka da isimleri zikredilen ve edilmiyen, Hindu ve Müslüman birçok mütefekkirlerin arasında memleketlerinin dini, iç- timai, iktisadi ve siyasi meselele- rini benimle münakaşa edenlere minnettarlığımı burada tekrar et- mek isterim. Hattâ isimlerini zik- retmediklerimin bile söyledikleri- ni doğrudan doğruya kendi ifade- lerile yazdığımı da burada ilâve etmek mecburiyetindeyim. Hindistana ait şahıs, yer ve salr İsimlerin hecesini (V. A. Smith) in klâsik olan Oksfort Hint tarihine göre tespit ettim. HALİDE EDİP Paris, 1 Kânunusal 1938 mesine mâni (olacaktır. ranmak lâzımdır. Sinirle- nen bir atı teskin için okşamak lâzım olduğu gibi, kadına da yumuşak dav- GÖRÜŞLER İbni Sinâ 3 ve Tıbbiyeliler Bayramı Yazan: SABİHA ZEKERİYA Amerikada tahsilde iken ilk defa ifizyoloji dersi alıyordum. Müdetris derse başlamazdan evvel tıbbın ta- İrihi hakkında gayet uzun bir mukad- İdime yaptı. Tıbbın ilk babaların, İİpokrat ve (diğerlerini o sayarken İbni Sinayı da arilattı ve “beynelmi - lel tap âleminde ilk korucusu İbni Sinadır ve bir Türktür.,, dedi. Yabancı bir memlekette, yabancı talebeler arasında tıbbın ilk kurucu- su bir Türk olduğunu duyduğum za- man dehşetli bir gurur ve sevinç duy- muştum. Tıbbiyeliler bayramı müna- sebetile İbni Sinaya karşı gösterilen hürmeti ve bir Türk doktorunun (A- kil Muhtarın) Fransız Akademisine âza olduğunu gazetelerde okuduğum zaman ayni gurur ve sevinci duydum. o Tıbbiye mektebi Osmanlı tarihin den itibaren bu memlekete çok hizmetler etmiş, beynelmilel âlemde isimleri geçen doktorlar yeti işe tir. Tıbbiyelilerin bu memlekete hiz- meti yalnız tıp sahasında, fen saha- sında değildir. İçtimaf terakkiler sa- hasında da harbiye mektebile omuz omuza yürüyen büyük faaliyetler göstermiştir. Abdülhamit istibdadıma karşı ilk hürriyet aşkını bu memleke- te aşılıyan, bu uğurda büyük fedakâr lıklar yapan, kurbanlar veren, Mar- marada boğulan tıbbiyelileri de bu münasebetle hatırlamak ve hatırala- rını tesit etmek vazifemizdir. İ Tıbbiye mektebi İttihat ve Terak- İkinin istibdada karşı kafa tuttuğu günden, 3i Mart mürtecilerine, Bü- yük İstiklâl Harbinin şanlı za- ferlerine kadar, her içtimai ıslahat vükiasında ön safta yürümüş,/Türk gençliğinin zulme, fstibdada, adalet sizliğe isyan duyan ruhunu en bay ta ifade etmiştir. B usebeple tibbiye İ mektebi yalnız yetiştirdiği çocukların İlim, fen, tıp sahsisında gösterdikleri terakkilerle değil, bu memleketin İç- timsi yükselişine yaptığı hizmetler» le de övünebilir. Bu itibarla tıbbiye- liler bayramı yalnız tıbbiyelilerin de- Hil, bütün bir memleketin bayramı- dır. Bu bayram hem kendilerine, hem bütün memlekete kutlu olsun. SANAYİ : Bakırköy Bez Fabrikasında Çalışmalar Sümer Bankın Bakırköydeki bez brikası, faaliyetini gittikçe artır- maktadır. Iş kanununun tatbikinden itibaren fabrika, sekizer saat çal - şan#üç ekip kurmuş, işçi miktarını 714 ten 848 © çıkartmıştır. Fabrika, 1935 te 479,427 liralık 1,002,774 ki- lo pamuk satın almışken 1936 sene- sinde bu Miktar 635,725 liralık ve 1,327,886 kiloya yükselmiştir. Geçen 1937 senesinde ise daha fazla arta- rak 658,740 liraya çıkmıştır. Devlet pamuklu endüstrisinin bu kadar bü- yük bir pamuk müstehliki olması pö- muk piyasalarımız için çok faydalı gö rülmektedir. 1937 senesinde fabrika 8,337,949 metre bez dokutmuşrur. Iki senelik dokuma nispetine göre, İbu miktar diğer senelere nazaran yüz de 17 artmıştır. Iplik imalâtı da ge çen senelere göre artmış ve 1937 de 203,490 kilovatı bulmuştur. a Ayvacıkta Zeytin Kursları | Ayvacık (TAN) — Bayramiçin İs- İyi bir âşık iyi bir artisttir. Ne va- | rail ili ve Kutluoba köylerinde açı - kit söz söylemek, ne vakit susmak lâ- sım olduğunu bilir, Erkeğin hatası şuradadır ki, kadını anlamak için lüzum görmez. Bir radyo aldığı zaman onun her tarafını anlanıya çalışır. Bir ev kâfi derecede zaman sarfına kiraladığı zaman en ufak teferruatı: nı tetkik eder, Fakat kadını tetkik e- dip anlamıya ehemmiyet vermez. İşte kabahatin başı buradadır. Gönül Doktoru lan zeytin budama kursları bitmiştir. Zeytin bakım memuru Cemal Bider kazamıza gelmiş, Küçükkuyu ve Gül pınaf nahiyesi merkezinde halka mah sus iki zeytinçilik kursu açılmıştır. Kurslar bitince yapılacak'ameli im tihanda kazananlara budamacı vesi- « |kası verilecek, elinde vesikası olmı- yan kimse zeytinleri budayamıyacak» tar, Geçen seneki kurslarda 200 kişiye vesika verildiği gibi bu sene de bir o kadar vesika verileceği umulüyor.

Bu sayıdan diğer sayfalar: