28 Haziran 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9

28 Haziran 1938 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

i sız ÇIRASAN SARAYINDASSYIL 34110) ML UZAYI, a Yazan:: ZİYA ŞAKİR Saray Bir Anda Silâhlı Askerlerle Sarılmıştı B irdenbire, bir gürültü ile u- ki yandım. Başımı kaldırarak gürültüye kulak kabarttım. İ- İlmden öyle bir his geldi ki, daha /#zla dayanamadım. Kalfama du- Yarmamak için usullacık yatağım- yrıldım. Sessizce kapıdan çık Aim. Bizim odanın bulunduğu deh İzi geçip büyük sofaya çıkacağım Siman, nöbe karşılaştım. (Valde di | koşuyordu. Buna, birşey sora- Madım. Fakat artık daha bariz bir İNirette işitilen ayak patırtılarının Ve silâh şakırtılarının ehemmi bir hâdiseye delâlet ettiğini anla- üm. Tavandan asılı kandillerle, 94 bir surette aydınlanan büyük s0 İyı geçerek pencereden bakan di- r nöbetçi kalfaların yanına yak- Aştım. Ben de aralarına sokularak itafesin arkasından, avluya baktım. | Ve o anda, donakaldım. Gördüğüm manzara, şu idi... Yağ Mur, yağıyordu. Alaca karanlık i- finde, askerler kaynaşıyordu. Bun- arın ortasında dimdik duran, kısa Wkallı bir zait; karşısındaki iki za- ite şu emirleri veriyordu: — Senin bölük, bu tarafa. Senin ölük te, bu tarafa... Askere, sün- #ün takdırın. Ne içeriden dışarıya, de de dışardan içeri kimseyi bırak- Mayın. Emre karşı gelen olursa, erhal süngüleyin, O bu emirleri verirken, a gece (İsirede nöbetçi kalari (Bey) (ilerle Ağalar.da uyku sersemliği ile yarı i #iyinmiş bir halde, ceketlerinin kol rını geçirmeye çalışarak oraya İ oplanıyorlardı. | Beyler, başbaşa vermişler, konu- İlyorlardı. Ağalar da, Abdülkerim farm etrafına toplanıyorlardı. Sa iSallı zabit, öteki zabitlere verdiği imirleri bitirir bitirmez, Beylerle İAğaların toplandıkları kapının önü /9e geldi. Dik bir sesle: — Kapıyı açın. Efendi Hazretleri Nİ isterim, Dedi, Beylerden bi — Efendi Hazretlerinin iradel "İmadıkça kapı açılamaz. Maksat Ne ise söyleyin de içeri haber gön- > Zaten, anahtarlar, içeride Diye, birşeyler söylemek istedi. “kat o sakallı zabit fena kalde elendi, — Dakika geçirecek vakit yok. Şabuk, kapı açılsın. Efendi Hazret #ri dışarı çıkarılsın. Yoksa hepini- Mesul tutarım. Diye bağırmaya başladı. | Anahtar Ağası Abdülvahit Ağa, #hındaki anahtarla kapıyı açtı. Ab lkerim Ağa ile Raşit Ağa içeri İlalâr. Merdiven başına geldiler, öbetçi kalfalira seslendiler: İ > Çabuk!.. Hem Valde Hazret ine.. Hem Efndimize haber ve- . Askerle beraber bir binbaşı gel İş; efendimizi görmek İstiyor. Dediler, Odadan çıktığım zaman, koşa ko © Valde dairesine giden kalfa, hâ Seyi daha evvel haber verdiği i- İN, © sırada Kadın Efendi sofaya İmişti. Fakat büyük bir telâş için kayit. İşte o telâş içinde, nöbetçi Atalar da Abdülkerim Ağanın Rderdiği haberi getirmişlerdi. adın Efendi, “tereddüt içinde rini uğuşturuyor: >— Bu iş, bir acaip oldu. Sakın ol iya duyulmuş olmasın. Sorun 4Sinbaşıya.. Aslanımı, kimin tara. dan ister. Diye söyleniyordu. ag erdiven başından, öfkeli öfkeli N ler geliyordu. Bu seslerin ara- Xda ç m, a Sehzadelerin malyetlerinde ve hr Sy hizmetlerinde bulunanlara (Bey) — Sakın korkma aslanım!.. İnşallah hakkında hayırlıdır. — Çabuk. Çabuk. Kelimeleri | sık sık tekerrür edi- yordu. Abdülkerim Ağa ile Hâfız Ağa, koşa koşa merdivenleri çıkmışlar. Kadın Efendinin Yanınâ gelerek kulağına birşeyler fısıldamışlardı. O zaman Kadın Efendiye biraz emniyet gelmişti. — Varın aslanma haber verin. Sakın telâş etmeyin. Uyku halile belki bir hoş olur. Demişti K sin Efendi ile gelen (Valde cariyeler; inden Emsalnur ile Sirahto kalfalar; efendimizin dairesine koşarlarken, merdivenle ri ikişer üçer sıçrayan Raşit Ağa gelmiş; şu haberi getirmişti: — Telâş buyrulmasın, efendim. Gelenler, hayırlı bir müjde için gelmişler, Şimdi, kapıcıbaşı kulu- nuz beni bir köşeye çekti. “Koş, Valde Hazretlerine haber ver. Me seleden ben haberdardım. Kapıyı kendim açtım; askerleri içeri al- dım. Bir başka iş zanmedip zin- har telâş etmesinler. Sarayın her tarafı askerle sarılmıştır.” diye ha ber gönderdi. Demişti... Bu haber Valde Sulta na artık büsbütün kanaat vermiş, yüzünde açık bir tebessüm belir- mişti, İşte o sırada da efendimiz gel- mişti. Geceliğinin üzerine, tarçın renginde gezi kaplanmış, uzun bir kürk giymişti. Birdenbire uyandığı işin âdeta sersem birhalde “idi. Kadın Efendi oğlunu görür gi mez, ona doğru ilerlemiş; araların: da şu konuşma geçmişti: — Sakın korkma aslanım! İn- şallah, hakkında hayırlıdır. — Korkma dersin amma, Valde. Gelenler, kimdir?. Niçin gelmişler dir. — Bir Binbaşı imiş.. Seni acele ahp götürmek için gelmiş. (Devamı var) UCUZ EĞLENCE... Eğlence yerleri ucuzlyacakmış. Ben de bugün size ucuz, âdeta be- dava, bir eğlence bulmak istedim. Bu eğlence plâjlara giderek orada güneş altında uzanmış yatan k: ve erkek insan tiplerini tetki metkir. Bunun pek zevkli bir eğ- lence olduğunda şiiphe etmezsiniz sanırım. Masrafı da plâjın kapısm dan geçerken vereceğiniz paradan İharettir. Yaşınıza ve halinize gü- venirseniz buna bir de mayo mas- rafı ilâve edersiniz; o da zaten bir defalık, fakat hem güneş banyosu yapmış, hem de hoşça bir vakit geçirmiş olursunuz... Su karşıda, bir kolunun üzeri. ne dayanarak yan olurmuş, bacak larını uzatmış bayana” bakınız. Ya- nında bir erkek büsbütün uzan- mış, arkasının üstünde yatıyor. İ- kisi de, orta boylu olmaktan ziya- de uzunca boylu. Vücutçe hirihi ne uygun. Azalarınn hepsi müle- ip. Başları yuvarlak fakat yüz- leri uzunca, Göğüsleri ve karınları basık değil ama, büyük ve geniş te değil, Kolları ve bacakları uzun. ca, Elleri de kısa değil, Gözleri i Burunları muntazam. Kemik lerinin hiç biri cıkık ve kaba de- gil. İkisi de bütün dahili guddele- ri yolunda isliyen, onların çıkar- dık! hormonların fazlası ve ek- siği olmıyan normal insanlar, Şimdi onları, daha ötede yalnız basına yatan genç kızla miikayese ediniz. O da uzunca, hattâ onlar. dan daha uzunca boylu, fakat on- n daha zayıf. Adalelerinin kü süklüğünü, inceliğini, buradan a- yırt edebilirsiniz. Dikkat ederse. nİz, arka üstü yattığı halde, beli. nin çukuru da fazla olduğunu far kedersiniz. Gözleri iri, saçları gür. Cildi, daha güneşte yanmadan bi le, haylice esmer, Yanından geçer ken iyice dikkat ederseniz, boy- nundaki tiroit guddesinin biraz hü yücek olduğunu © görebilirsiniz. Kendisile ahbap olarak tetkikini ilerletiniz: Kibar, zeki fakat çok sinirli bir kız. Küçük bir üzüntü. den akşamları hararet derecesi ar tar, yüreği herşeyden çarpar, ne kadar yese şişmanlayamaz. Bir a- ralık elinizi cildine dokundurabi lirseniz, fazlaca sıcak olduğunu da hissede; Zaten kendisi de sık ilik hasta denilemez. Fakat tiroit gud desinin fazla işlemesi kendisini hastalığa namzed tutar, Sişmanla- Yamaması, fazla sinirli olması hep ondan ileri gelir. Onun için, gür banyosu yapmakta pek isabet edi- yor. Bir de, sağınızda, biraz uzakça bir yerde uzanmış delikanlıya ba- kınız. O da uzunca boylu, bütün halleri öteki genç kızın hallerine benziyor. Fakat vücudünün kılla- rındaki fazlalık, şüphesiz, gözünü ze çarpıyor. Biraz da yilzlinün faz la uzun ve çenesinin büyük, geniş olması. Bunda hem tiroit herme- nu fazla, hem de kafatasının için- deki ipofiz guddesi fazla işliyor. Bu söylediklerim uzunca boylu halleri dermansız olmadıklarını gösteriyor. Yalnız fazlaca sinirli, © kadar... (Başı 1 incide) “Sayın ihracatçılar, Son üç senelik ihracatımızın yılda vasati olarak 23 milyon lirasını, ya- ni umumi ihracatımızın ayni yıllar. İda vasati yüzde -yirmisini teşkil e- den fındık, çekirdeksiz üzüm, yu murta ve palamut mahsullerimizi ihraçlarımı devletin murakabe ettiği malümdur. Bunlara ilâveten buğday, arpa, tif. tik, yapağı ve portakal maddelerinin de kontrolü takarrür etmiştir. 1937 yılı istatistiklerine nazaran İbu dört maddenin ihracat kıymeti, umumi ihracatımızın yüzde 18 ini teşkil ettiğine göre, bu sene içinde yeni nizamnamelerimizin de tatbika- tina geçilince, yıllık ihracatımızın takriben yüzde kırkı kontrol edilmiş olacaktır. Kontrolu tekarrür eden buğday, arpa, tiftik ve yapağı maddeleri için vekâletçe birer nizamname projesi hazırlanmıştır. Bunların son şekilleri verilmezden vafık görülmüş ve bu imkânı verme- niz sizlerden rica olunmuştu. Şimdiye kadar yaptığımız nizam. namelerde olduğu gibi, yapılması te- karrür eden bu yeni nizamnameler İ hakkında da, kıymetli mütalealarınız İdan, senelerin sizlere verdiği tec be ve vukuftan istifade etmek isti İyoruz. Bu maksatla her mahsule ay- ri ayrı toplantılar tahsis edilmiştir. Kontrolün ehemmiyeti Çalışmalarımızın teferruatma gir- mezden evvel kontrol ve standar zasyon işlerinin lüzumu ve ehemmi. yeti üzerinde biraz durmak isterim Bilirsiniz ki, mallarımızın kalitece, tasnifçe ve ambalâjca ıslahı ve mal- larımızı ideal olarak aldığımız stan- dardlara yükseltmek yolunda alın- imiş olan tedbirler, sarfedilen gayret- ler kontrol ve standardizasyon mesai. Sİ gibi bir formülde ifadesini bulmak tadır. Yaşadığımız şu senelerde şahit ol- duğumuz piyasaların daralması, dış| tearet cereyanlarının kararsızlaşma- sı gibi hâdiseler ve derin değişiklik- ler, bu mesainin lüzüm ve ehemmi- yetini bilhassa tebarüz ettirmekte. dir. Şu son senelerde muhtelif memle- ketlerin tatbik ettiği döviz ve konten jan takyitleri, metropol ile demin. yonlar ve sömürgeler arasında tatbik olunan rüçhanlı muamele ve tarife- ler gibi bir çok tahdidi tedbirler neti cesinde, dünya pazarlarının iyiden İ- yiye daralmasına şahit olduk Dış ticaret münasebetlerinde k rarsızlık, mubadele cereyanlarının is tikrarsızlığı ve bilhassa süratle isti- kamet değiştirilmesi gibi hâdiseler her memleketi bu gidişe göre tedbir- ler almıya sevke! Bu hereümerç arasında bizim vazi- yetimiz nedir? Devletin, dış piyasa- lardaki hissemizi mahfuz tutmak ve genişletmek için, kısa vadeli anlaş malar, klering ve takas yolları gibi dünyanın cereyanına ve hâdiselerin seyrine uygun tedbirler aldığı malü- Binaenaleyh, bir taraftan yıllarca ihracat yaptığımız pazarları muha- faza etmek ve diğer taraftan tica politika İle istisnsi olarak girdiğimiz pazarlarda daimi bir mahreç temin edebilmek için çalışmak zaruretinde- yiz. İhraç mallarının Standardizasyonu Yalnız tağşiş ve hileyi önlemek ta- bil, kâfi değildir. Kontrol, ayni za- manda, yerine göre tiplendirme ve- ya standardlandırma dediğimiz ted- birlerle, mahsullerimizin kıymetlen- dirilmesini de istihdaf etmektedir Bu tedbirlerin ehemmiyetini dahs iyi tebarüz ettirebilmek için, evvele- mirde, ticari tipler ve satiş usulleri bakımından ticaretimizin vazyletine göz atmak faydalı olur. Biliyorsunuz ki, ihraç ettiğimiz mallar arasında standardize edilmiş mal yoktur. Pek azı teamülen tipleş- tirilmiştir. Fakat ekserisinde basit bir tipleşme bile meydana gelme- miştir. Bu sarih vaziyete rağmen, dünya- İneler kazandıracağını da standardize edilmiş mallardan ba- zılarını bu gün harice satabilmekte devam ediyorsak, bunun sebebini standard mala kıyasla aşağı fiyata satış yaptığımızda aramalıdır. Teamülen tipleşmiş dediğimiz mal arda İse tüccardan tüccara büyük farklar görülmekte ve bu tipler kâfi bir insicam arzetmemektedir. Fiyat marjına rağmen standardsız ve hattâ tipleşmemiş malımızı çok Zaman satmak bile mümkün olama- maktadır. Hariç pazarlarda pamuk, buğday gibi büyük ve standard malların dai. ma alıcısı vardır. Fakat, bizim mal larımız gibi, standardsiz mallar için hal hiç de böyle değildir. Eğer bu malları hâlâ alanlar bulunmuyorsa, bünlar senelerdenberi temas netice- sinde, alım usulleri ve verecekleri fi yatlar bakımından kâfi derecede ted- birlerini almış olan kimselerdir Bugün dünya pazarlarında - &iz- lerin müşterileriniz olan « alıcrlarımız yani uzun seneler tecrübe ede firmala çalışmalarını dene , mallarımızı tanımış olan bu adamlar, iyi ve dürüst çalışan ta- cirlerimizin aleyhine olarak, kendi. lerine geniş bir risk payı ayırarak fi- yat veriyorlar. Standard mal gönderen memleket- lerin mallarına alışmış olan bir müş- teri bizim mallarımıza, derhal ve tereddüdsüz alıcı olamıyor. Niçin? Standardlarımız ve hiç olmazsa tip lerimiz bulunmadığı için. Gönderilen malın muhtelif parti leri biribirini tutmadığı için. Ayni parti kendi dahilinde müte- canis olmadığı için. Ve nihayet gönderilen mal, bazan İnümünesini tutmadığı için Standardizasyondan temin edeceğimiz menfaatler Kontrol ve standardizasyon tedbir- lerinin, kısa bir zamanda memlekete açık surette göstermektedir Bunları, muhtasar ve fakat müna- sı derin olan şu birkaç cümlede hu lâsa edehiliriz: 1 — İtinalı, tasnif edilmiş, yekne- sak mal, Muayyen tip, mua yyen bir ambalâj 3 — Ayrı ayrı ihracatçıların gön- derdikleri syni tip malda ayni vasıf. lar, 4 — Nümune üzerine, tip üzerine satış imkânlarının kazanılması, 5 — Kötü niyet sahiplerine içerde ve dışarda kapıların kapanmasi, 6 — Arbitrajların, bazan yüz kızar rın nihayetlenmesi, 7 — Nihayet, bütün bunların hulâ- sası olarak: Kontrolün alıcı pi İlarda yarattığı emniyet ve itimat ha- vası, Ki, alıcı pazarlarda muvaffekıyet- le tutunmak ve pazarları genişletmek hususunda şimdiden tesirlerini göster miye başlamıştır. Arkadaşlar, dış pazarları bir daha çikmamak üzere fethetmek hususun- da bu saydığım neticelerin her biri büyük ölçüde birer kiymet ifade et- mektedir. Bu kıymetleri hakkile öl çebilmek için, dai su bir buçuk yeni vas” munuzdur. İsene evveline gelinciye kadar ticareti mizin müracaat ettiği usulleri, daha doğrusu usulsüzlükleri, Jâfları ve arbitrajları hatırlatmak lâ- zımdır. Kontroldan evvelki vaziyetin ne den ibaret olduğuna bazı misallerle temas etmiştim. Liman işçilerine mas ke taktırmış olan buğdaylar gibi mi- saller, az çok farklarla, fakat ayni vahametle, bu gün kontrole tâbi olan mallarımızda da evvelce tesadüf e len hallerdendi. Bu hususta, Vekâlet dosyalarında, maalesef mebzul şaha- det vesikaları vardır. Bu hatıralar tekrar nazarlarımızda canlanınca, a? zamanda kat edilen me safenin uzunluğu daha iyi seziliyor. Bu hatıralara mukabil, bu gün kon- trol edilmekte olan mallarımızı ya- bancı müşterilerimiz emniyetle satın almaktadırlar. Başvekilin direktifi Sayın Başbakan Celâl Bayar, kon- trol ve standardi: için bütün bir programı ihtivs eden şu değerli sözlerile bütün gayretleri- mizi böyle güzel bir âtiye doğru tev- cih etmişlerdi: sonsuz 'ihti- Ihraç Mallarının Kontrolü Için Ilk Toplantı Yapıldı “Bir malın üzerinde Türkiye menşeinin görülmesini, hariç ma- zarında, o malın kalitesinin temi- natı haline getirmek milli bir da- vamızdır.,, Kontrol işlerinde böyle yüksek bir idealin heyecanı duyulmaktadır. Henüz ancâk kısa bir zaman olma- sına rağmen alınan neticeler bu ide- ale doğru koşmak hususunda cesare- #imizi ve şevkimizi arttırmıştır Esasen, arkadaşlar, büyük ve muh- terem şeflerimiz bu halinde ortaya koydukları ci Türk ihracatçılarının da kendilerine düşen vazifeleri i bildir, Türk ihr larımızda da kendilerine ayrılan saf- larda yer aldı. Burada da öyle olacak- tar... ya koşmaları tâ- catçısı bütün milli savaş Tüccarlarımızın sözleri İzahattan sonra, tüccarlarımızdan Şerefettin Alemdar, söz alarak de « ede |mi z miş olduğunuz izahattan do- layı teşekkür ederiz, çok istifade et- tik. Hükümetimi ehemmiyet verdiğini görmek ve işit- mek bizi sevindirmiştir. Bunu müteakıp İş Limitet müdü- rü Bedri Nedim söz almış ve: — Çok beliğ bir ifade ile izah et- tiğiniz mevzular hepimizi mütehassis etmiştir. Ben ihracatçıları iki grupa ayırırım. Bir kısmı her şeyden evvel memleketin menafiini düşünenlerdir ki, iktisadi hayatımızda yüz kızar- tıcı hallerden daima uzak kalırlar. Diğer küçük bir kısım kendi hasis menfaatlerini dü; nafiini ve iktısadiyatır mânası güç anlıyanlardır. Fakat bu kısım ikinci plânda kalmıştır ki, onlar karşınızda bulunanlar değillerdir. Hükümetin bu işlere karşı da gösterdiği alâkaya hepimiz teşekkür ederiz,, demiştir. Mümtaz Rek dahi mukabele ola - Tak teşe ir etmiş we toplantıya son verilmiştir. Bugünden itibaren sırasile buğday, arpa, tiftik, yapak ve sair maddeler üzerinde ihracat tüccarlarımız tica- ret odasında toplantılara başlıyacak- lardır. Bütün bu toplantılara Müm- saz Rek, riyaset edecektir. Vekâletçe hazırlanmış ok an projeler tüc- carlara dağıtılmıştır. Her tüccaş bu proje üzerinde mü iş cektir. Toplantı bugün $ caret odasında yapılacaktır. Mümtaz Rek'in gazetemize beyanatı Bir aralık kendisile muharririmiiz, görüşen bir Mümtaz Rek, şu söz- - İleri söylemişti Jaksadımız yurdumuzun ihra- ni istediğimiz ve düşündü- gümüz mevkie ulaştırmaktır. İhracat mallarımıza daha düzgün bir istika- met vermek için her türlü tedbirleri alacağız. Yabanci memleketlere Türk mallarının bütün iyi ka rini ta- nıtmak, piy: iyaçlarına göre mallarimızı sevketmek için en geniş bir düşünce ile hazırlıklara başladık. Her memlekette derin tetkikler yap- tardık. Aldığımız raporlar izerine yeni ni- zamnameler hazırlıyacağız. Standard sistemi ile Türk mallarının her ba- kımdan yüksek bir mevkie ulaşaca- ğına emin bulunuyoruz.,, Halde Dünkü Satışlar Bamya kilosu: 22 - 30, Dolmalık biber: 18 - 20, Sivri biber: 25 - 35, Sakız kabağı: 1.50 - 2, Çalı fasulyesi i-İ9 - 11, Ayşekadın fasulyesi: 10 - 12, Kır domatesi: 4 - 5, Bakla: 3-4, A- raka: 10 - 12, Semizotu: 1.50 - 250, Yaprak; 5 - 10, Sarımsak: 2 - 3 kuruş Adetle satılan sebzeler Patlıcan baş: $ - 6, orta: 3 ş ak: 2 -3, Hıyar: Pancar demeti: 3, Maydanoz: 0.30 « 0.50, dereotu: 0.30 - 0.50, Nane: 0.30 - 0.50 kuruş. Kiraz kilosu: 7 - 18, Ti 9 - 14, yerli çilek: 35 - 50, Ağaç çile- ği: 30 - $0, Kayısı » Zerdali: iJ7- 20, Şeftali 15 - 30, Vişne: 10 - 22, Armut: 12 - 18, Dut: 5 - 8 kuruş. Ecnebi Ilmon 100 adet: 200 - 400; Karpuz baş: 40 - 50, orta: 25 - 35, u- fak: 10 - 20 kuruş.

Bu sayıdan diğer sayfalar: