15 Ağustos 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9

15 Ağustos 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

15-8-939 pF mevcut cephanenin kıs. mi âzamını nakle muvaffak olmakla beraber mukabil kuvvet- lerin tekrar Aydına taarruzları do- Isyısiyle bir kısmını şehirde bırak. mak mecburiyetinde kalmışlardı. Bu faaliyetlere devam edildiği sırada, muhtemel (bir taarruza karşı cephe kurulmuş ve icap e- den mevkiler de tutulmuştu. Tel- siz telgraf sırtlarına sahra batar- yamızla yüz otuz beşinci alayın üçüncü taburu ve Topyatağı mev. kine de yüz yetmiş altıncı alayın birinci taburiyle yüz yetmiş be şinel alay yerleştirilmişti. Bütün gözler; tekrar taarruza geçmek ü- zere oldukları haber alınan muka- bil kuvvetlerin gelecekleri istika- metlere dikilmişti. Menteşe sahil muhafazasında bulunan yüz yetmiş beşinci ala - yın ikinci taburile Antalyada bu- lunan yüz yetmiş altıncı slay ku. mandanlıklarından gelen bu taar. ruz hazırlığı haberlerini, şehrin tarafımızdan işgalini teakup eden günlerde, Aydın üzerinde gezen tayyareler de teyit eylemişti. Artık, nizamiye kıtalarımız ve milli müfrezelerimiz, & yeni bir harbe hazırlanıyor, Aydın halkı da bu hazırlıklar karşısında kara düşüncelere dalıyordu. ukabil kuvvetlerin, . Berga- mayı tekrar işgal için bü- yük hazırlıklar yaptığını haber a- lan kolordu kumandanlığı, keyfi. yeti Bergama kumandanlığına he. men bildirmiş, tedbir ittihezı Jü- zumuhu tavsiye etmişti. Fakat, altmış birinel fırka (kumandanı Miralay Kâzım Bey, cephenin i- daresini almak üzere, henüz So- maya gelmiş bulunuyordu. Tedbir ittihazma vakit ve imkân bula. mamış, Bergama üzerine yürüme. ğe başlıyan mukabil tarafın faik kuvvetleriyle karşılaşmıştı. O sırada, bu cephede, Somadan Bergama üzerine ilerliyen Cemal ve Âkif Bey müfrezelerinin tek- mil mevcutları altmışar neferi bi. le geçmiyordu. Bu azlığa rağmen, fedakârlarımız harbe atılmaktan çekinmemişlerdi. Cemal Bey müfrezesi, Dikiliden ilerliyen üç bin mevcutlu ve ağır eslihalı bir piyade alayını Sancı köyü civarında karşıladı. Muka. yese kabul etmiyecek olan bu fa. ikiyet karşısında, pek tabiidir ki, mukavemet edemedi. Fakat, adım adım harp ederek Çamköyü, Ala- calar yolu ile Çakırlı üzerine çe. kildi. Akif Bey müfrezesi de, Mene- men yolunu kapamak için bulun. duğu Kayıkköprüsü ve Burhanı. sebil tepelerinden çekilmek mec- buriyetinde kaldı. Tabii, yolu ser- best bulan mukabil taraf ta 20 ha- ziran 1335 tarihinde Bergamayı tekrar işgal etti. E Bu vaziyette, Cemal Bey müf- rezesi Ayvalıkta bulunan kıtasına iltihak etmek üzere (Yukambey) ve Akif Bey müfrezesi de Kınık istikametine çekildi. crgamanın bu ikinci işga- linde, başta kaza kaymaka- mi olmak üzere ahaliden iki yü. ze yakını şehit ve bir o kadarı da mecruh düşmüş, bir haylisinin de âkıbetleri meçhul kalmıştı. Şube relsi Hakkı Bey, hayatını ancak tesadüfün yerinde bir yar- dımı ile kurtarabilmiş ve Berge. manın maruz olduğu acıklı âkı. 'beti alâkadarlara bildirmişti. Bergamanın ikinci defa işgali ve bu yüzden mâruz olduğu acıklı hali civar kasabalar halkının dik- kat nazarlarından kaçmamıştı. He. men herkes, başta padişah olduğu halde, İstanbul hükümetinin salta- nat ve mevkilerini korumak kay. gusu ile, her gün ve taraf taraf tevessü eden bu işgal beliyyesine idi Tetfrika No. 135 Düşman Bergamayı Yine Işgal Etti Fırka Kumandanı Henüz Gelmişti, Düşman Kuvvetleri Faikti, Bu İtibarla Bergamayı Muhafaza Edemedik karşı göz yumduklarını görmüş, memleket ve istiklâlinin kendi si. lâhleriyle muhafazadan başka re olmadığını da anlamıştı artık. Bu kanaati kati surette hasıl eden millet, bir işaret ve irşad bekli. yordu. Itmış birinci fırka kumlan- danı Miralay Kâzim Bey, millette uyanan bu mücadele ar. zusunu takdir etti ve bu mınta. kada işe, Akhisardaki (Reddi İş gal) cemiyetini harekete geçir. mekle başladı. Az zamanda müf- rezeler kuvvetlendirildi ve adet leri arttırıldı. ” Bu kuvvetlerin bir elden idere edilmesini temin için, binbaşı Hüs- nü bey mıntaka kumandanı tayin edildi. Akhisarda, ilk müfrezeyi teşkil ve idare ve hattâ memleket ve istiklâl uğruna şahadet şerefi- ni Manisalı Kara Osman zedeler. den Halit Paşa kazandı. Bu cephedeki ilk milli alayımı- zın kumandanlığını yapan Halit paşa, Aydin muharebelerinin vu. kuu sırasında Harmandalı - Ter- keş cephesinde bulunuyordu. Bir akşam, müfrezesinin iaşe işi için, beraberinde on kadar gönüllü bu. Junduğu halde bir çiftliğe gitti Paşanın bu tarzda çiftliğe gelişi, yanaşmalardan bir rumun şüphö- sini uyandırdı, Türkler hakkında ötedenberi beslediği kinin teşvik e ile çiftliğin cenubunda bu- lunan Papazlı köyündeki rum çö- tesine koştu. Papazlı, beş altı yüz haneli bü. yük bir rum köyü İdi. Manisanın mukabil kuvvetler tarafından iş. galinde, bu köyün nankörleri - si- lâh deppoyunu o yağmalamışlardı. Yaptıkları o çetelerle civardaki Türk köylerine (taarruza başla. mışlar ve çok ta cen yakmışlardı. pop çetecilerinin hazırla- dıkları baskından, tabit ha. beri olmıyan Halit paşa, o geceyi çililikte geçirdi. Ertesi gün, para. siyle almak üzere ısmarladığı ba- #1 erzak ve eşyayı beklerken, gü. pegündüz haydutların baskınına uğradı. Şark tarafında büyükçe ve geçilemiyecek gibi çamurlu bir bataklık bulunan çiftliğin üç yanı da, Papaslıların yardıma çağırdık- ları (mütevelli) ve (Kuldere) Rum. ları tarafından sarıldı., Miktarları iki yüze baliğ olsn bu haydutlar- dan bir kısmı da çiftliğe atıldı. Halit Paşa, uğradığı bu kahpece baskın karşısında hiç de bezginlik ve yılgınlık göstermedi. Yanındaki on kişi ile birlikte bu yüzlerce hay- dudu karşı" silâh çevirmekten çe- kinmedi. (Devamı Var) DOSYADA BULUNSUN, DİYE... Sayın okuyucularımızdan Bay A, Taneri, gazeteye gönderdiği mektubunda, her gün Tan oku- dukça, lokman hekimin yazılarını gözden geçirdikten sonra, onları keserek mahsus bir dosyaya yer. leştirdiğini haber veriyor. Bu za- , dosyasında yer bulmasını pek arzu ettiği varmış: O da Andarte- rit hastalığı... Sayın okuyucumuzun her gün bu gazeteyi okuması soyadının şa. nından olduğu şüphesizdir. Ancak lokman hekimin yazılarına karşı gösterdiği teveccüh, bu yazıların değerinden pek çok fazladır. Ken- disinin yarı adaşı olan üstadımı. zin yazılarını kesip onları hususi bir dosyağa yerleştirmiş olsaydı, elbette daha haklı olurdu. Buhunla beraber, haksızlık be- nim lehime olduğu için, sayın 0- kuyucumuzun arzusunu y e ge tirerek, dosyanın eksikliğini ta- mamlamak bana borç oldu... Baş. ka okuyucularımız arasında da bu hastalık adını işitip, ne olduğunu merak edenler bulunacağını zan- mettiğimden, yazılarıma bu kadar büyük iltifat gösteren bir okuyu- cuya mahsus bir yazı yazmuk hak. sızlık sayılmasa bile, bununla haş- ka oküyucularımı sıkmamıya çalı. şacağım, Andarterit, “ bir zaman daima fence söylemek istiyen hekimle- rin ağzılarında çokça gezen bir tâ- bir olmakla beraber, şimdi biraz eksik sayılır. Ondan dolayı, Çünkü andarterit damarlarının üstüste üç zarından tâ içerdekinin iltihap peyda etmesi demektir. Eskiden iltihabın yalnız bu içerdeki zarda bulunduğunu © zânnettiklerinden hastalığa bu ad verilmişti. Halbu- ki bu zarın yalmz başına iltihap peyda etmesi mümkün olmadığın- dan, şimdi hastalığa arterit yani tekmil kan damarlarının iltihabı derler, Vâkıâ bu hastalıkta ilihap en ziyade içerideki zarda ise de, ötekiler de az çok bulaşmış bulu. nur, Tâbir farkından dolavı sayın o- kuyucumuzla ihtilâf cıkarmıyaca- Eım tabiidir. Ancak bu hastalık, üzerine — mektubunda bir sayfa. lık yer tutan — derin tafsilât sor- ması beni haylicre düsündürdü. Bay Taneri'nin hekimliğin en in. ee noktalarına kadar meraklı ol- duğu anlaşılıyorsa da, başka oku- yucularımın bu kadar derin me. rakta olduklarını tahmin edemi- yorum, Onun için, © suallere ce. vapları biraz kısa keseceğim. Kirmizi kan damarlarının ilü- habı bir kere, hâd yahut müzmin olur. o Hâd cinsi en ziyade kara hümma hastalığından sonra sağ bacağın damarlarında görülür, A- lâmetleri ve neticesi bu dosyaya giremiyecek kadar acıklıdır. Zaten sayın okuyucumuzun su- allerine göre, dosyasında daha zi. yade bu hastalığın müzmin şekli için yer ayırmış olduğu anlaşılı. yor.. Bu müzmin damar hastalığı pek moda olduğu zaman ona arteriyo iskleroz derlerdi. O za- manlarda bizim rahmetli Ahmet Rasim ona bir kaç yazı tahsis et- miş, adını da Arteriyos - kloros demişti, Rahmetlinin koyduğu bu güzel adı yalnış bile olsa onu de- diştirmeğe insanın dili varmazsa da, şimdi hekimlerin çoğu buna aterom derler, Bu müzmin şeklinin alâmetleri de iltihaba tutulmuş olan kırmızı kan damarlarının © bulundukları yere göre başka başka olur. kat ha de olursa olsun, bu hastalık en zi- yade erkeklerde görülür. Ve he- men daima ihtiyarlık alâmeti sa- yılır, Henüz ihtiyarlık sayılamı- yacak bir yaşta da meydana çıka- bilirse de, © zaman da İnsanın vaktinden önce ihtiyarladığına de- lâlet eder... Onun için hekimler- den bazıları, insanın yaşı nüfus defterinden değil, < damarlarının halinden belli olur, demişlerdi. lerin göze görünenle. rinden biri, işe yaramıyacak yazı. ları güzeteden kesip mahsus bir dosyada toplamaktır, denilebilir. Bir hastalık alâmetinin kaybolma- sı, hastalığın kökünden geçtiğine her vakit mutlaka delâlet etmez- se de, alâmet kaybolunca hastalı- ğın da büsbütün geçmesi kolayla. Şır, Onun için, sayin okuyucu. muzdan bu yazı ile dosyasını ta- mamlıyarak arzusunu yerine ge tirdikten sonra, dosyasının tekmi- muharririne karşı büyük iltifat ol. makla beraber, kendisinin âfiyefi elbette daha üstündür. 42723333233337333333333222332322322323233333322 HİKÂYE FECİ BİR YANLIŞLIK Yazan: Mih ZOŞÇENKO MEC CO 722277232 0>2> B u meselede Volodka Zavi. tuşkin kabahatli idi. Çünkü bu kadar acele etmiye hiç te lüzum yoktu. Maamafih hakşa söylemek lâzım gelirse Volodka bir defa ol- sun gelinin yüzüne şöyle ahcı gö- zile bakmamış, bir defacık olsun onu paltosuz ve şapkasız görme. mişti, Bütün bunlara sebep te, her işin sokakta cereyan etmiş olma. sıdır. Volodka Zavituşkin müstakbel karısını tramvayda tanımıştı, Bi. iyor musunuz, hem de ne zaman? Aneak nikâhtan beş gün önce.. Bu hâdise şöyle olmuştu: Bir gün Volodka tramvaya bin- miş gidiyordu. Tramvayda genç bir kız dikkatini çekti. Kızın sır- tında palto, başında da geniş ke. narlı bir şapka vardı. Kız, akçe, pakça, güzel bir şeydi. Tramvay tıklım tıklım dolu !di. Bu akça pakça kızcağız, tam Volod kanın karşısında syakta duruyor- du. Düşmemek için bir elile kayışa tutunuyordu, diğer elile de, göğ- süne bastırdığı bir paketi tutuyor. du. Volodkanın gönlü, bu güzel kı. Zin rahatsız olmasına bir türlü ra- zı olmadı. Münasip bir fırsatını kollıyarak kıza: — İsterseniz, dedi, bir dizime oturabilirsiniz! Belki bu suretle da- ha iyi rahat edersiniz. Kız bu teklife razı olmadı: — Teşekkür ederim, dedi, fakat lüzumu yok! — Fakat hiç olmazsa paketinizi bana veriniz! Kız. çalarlar diye mi, yoksa bir başka sebepten ötürü mü bilmi. yorükn; fakat paketi de vermedi. icn bir gözle bir de. fa daha kıza baktı; sonra da kendi kendine: “Şu tramvay- larda ne güzel kızlara rastlanıyor. İ muşt,, diye düşündü. Kizla delikanlı, bu minval üzere iki tramvay durağı uzunluğunca gittiler, Üçüncü, hattâ dördüncü durağı da geçtiler. Nihayet beşin. ci durakta kız kapıya yaklastı. Vo. Todka da ayağa kalktı, İşte burada kapının ağzında ahbap oldular. Kı- saca, kim olduklarını biribirlerine anlattılar. 'Tramvaydan inince de beraber yürüdüler. Kızın evine gelinciye kadar, en ufak teferrüatına kadar her noktada biribirlerile anlaştılar. Bu hâdiseden iki gün sonra da Vo- lodka kıza evlenme tekliinde bu. Yundu. Kız Volodkanın bu teklifine he- men “peki,, dedi mi? Orasını pek bilmiyorum. Fakat bildiğim bir şey varsa, o da tanışmalarının. ü günü nikâh dairesine giderek kay- dolunduklarıdır. Nikâhtan sonra genç evliler, kı. zın annesinin elini öpmiye gittiler. Kızm evi misafirlerle dopdolu idi. Herkes sabırsızlıkla gelinle güve. yinin gelmesini bekliyordu. Volodka daha evin Kanisından gi. Ter girmez karısını gözden kaybet- ti. Delikanlının etrafını bir takım anneler, teyzeler sardı. Her kafa- dan ayrı bir ses çıkmıya başladı. Önüne gelen delikanlıdan çalıştığı yer, ve ailesi hakkında bin bir çe. şİt izahat istiyordu. Volodka bu zamana kadar hiç görmediği bu kalabalıktan âdeta serseme dönmüştü. Görüyor, İşi- tiyor, fakat hiçbir şey anlamiyor- du. Bu vaziyetten fena halde sıkılan Volodka şiddetle karısına ihtiyaç hissetti. Gözlerile etrafı aradı. Fe- kat bulmak ne mümkün? Evin İ- çinde yüzlerce kız vardı. Bunların içinden, karısının hangisi olduğu. nu ayirdetmek cidden bir mesele !- di: Bahusus karısını bir defa ok sun paltosuz ve şapkasız görme. mişti. Volodkayı bir düşüncedir aldı, Kendi kendine: “Vallahi çattık doğ Tusu,, diye söylenmiye başladı. Ömrümde başıma böyle bir iş gel- memişti, Bunların içinden hangisi- nin karım olduğunu, nasıl anıya. cağım?,, V olodka odalara da'ıp çikar. ya, kızların arasında dolaş. mıya başladı. Karım zannile birinin kolunu bı. rakıp diğerinin koluna | sarılıyor» du. Fakat kollarını tuttuğu kızların hiçbirinden en ufak bir iltifat bi. le göremiyordu. Volodkayı derin bir üzüntü kap- ladı, İçinden: “Gördünüz mü felâ- keti, diye söylenmiye başladı. Ka. rımı bir türlü bulamiyorum.,, Bu arada, delikanlının bu gayri fabii vaziyetini gören kızın akra. baları arasında dâ bir hoşnutsuzluk başgösterdi. Öyle ya. daha bugün evlenen bir delikanlının yabancı kızlara bu kadar sırnaşıklık yap - ması muvafık mı idi? Karısını bulmaktan ü sen ve bu mütemadi aramalardan başı döner delikanlı “kapının ağ- zındaki sandalyalardan birine cök- tü ve kendi kehğine düşünmiye başladı: “Allahvere de-bir an evvel ye- meğe otursalar.. O zaman karımı « bulmak işi bir hayli kolaylaşır. Na. sıl olsa karımı yanıma oturtacak. lardır, bu süretle ben de onu bul, iini ke- Casuslar Nasıl Çalışırlar ? Casuslar, Casus şebekeleri, Casus- ların tevkif. Bugünlerde bütün dün- ya matbuatını easuslara aft taberler | Fransa ve İnriltere, aladıkdarı Als & harieine atı- dolduruyor. mefieket iinde mar. casuslarını hu: yorar, Fakat, modern harbin en büyük unsuru olan casusluk hakkında pek âz bilgimiz vardır. TAN, yarından itibaren bir seri cüsus hikâyesi Beşrine başlıyor. Bu hikâyelerin kahramanı İngiliz casus teşkilâtında çalışan bir kadındır. Bu kadının hayatı baştan başa meraklı, beyacanlı maceralarla doludur. Mo-, | dern casuşluğun içyüzünü anlamak için bu hikâyeleri okumanızı tavst- ye ederiz. Yarın Başlıyoruz suş olurum. Bari, şu şimdi önüm. den geçen sarişin kız karım ölsa.. İster misin karım tapon bir şey çık- sın? Ondan sonra işin yoksa böyle bir karıya gel de kocalıK et!,, B u sırada odadakilerden bi- ri yemek masasının kurul. duğunu haber verdi. Misafirler, â- deta biribirlerile yarış edercesine yemek masasına hücum ettiler. Ki- zın annesi her ne kadar biraz ds- ha beklemelerini, daha sofraya 0- turmamalarını misafirlerden rica ettiyse de aldiran olmadı. Herkes, bir an evvel yer bulmak düşün. cesile masânın başına koşup yer- leşmiye koyuldu. Damadın yeri önceden ayrılmış- &. Sofranın itibarlı yeri ona tahsis edilmişti. Volodkayı yakslayıp bu ayrilan yere oturttular. Volodka, büyük bir sabırsızlık içinde yanına oturacak olan kızı beklemiye baş. <6 MOL SEO ladı, Fazla beklemiye lüzum kal - madan, Volodka, genç bir kızın ge- lip yanına oturduğunu farketti. Vo. lodka yanına gelip oturan genç kı. za bakinca yüreği ferahladı; Çir. kin olmak şöyle dursun. kız ade- makıllı güzeldi. Şapka altında iken biraz iri ve kırmızı görünen burnu bile, şimdi iriliğini ve kırmızılığı- nı kaybetmiş gibi idi. Volodka karısım bulmaktan ve beğenmiş olmaktan doğan bir se. vinç içinde, kendi kadehile yanin- dakinin kadehini doldurdu. Kadehi bir hamlede boşalttıktan sonra de kızı tebrik otti, hattâ daha ilerisi. ne giderek sarılıp öptü. Ve işte kızılca kıyamet te bu za. man koptu. Her taraftan feryatlar, küfürler, tehditler yükselmiye baş- tadı: — Bu ne rezzleti — Böyle bir edepsizlik dünya- nın hiçbir yerinde görülmemiştir. Daha birinci günü herkesin gözü önünde karısını aldatmıya kalkan böyle bir hergeleden hayır mı gelir? Volodka, sağdan soldan yapılan hücumlerdan âdeta şaşkma dön- dü. Meseleyi izah etmek için ber ne kadar bir kaç söz söylemek ir. tedi ise de, bu sırada beynine inen bir bira şişesi zavallıyı büsbütün sersöme çevirdi. Aklını. başından aldı. Volodka, abuk sabuk söylen. miye başladı: — Ne bağırıp duruyorsunuz, kal- taklar? Hep biribirine benziyen bu kadar karı içinde kangisinin karim olduğunu ben ne bileyim? Karımın boynuzu yok ya! O da diğer kari. lar gibi karı.. V olodka bu minval üzere 4 leri, geri” söylenirken, çi. çekler takınmış ve beyazlar giy © miş olduğu halde gelin, kapıdan içeri girdi. Volodkanın kendi hak- kında söylediği son sözleri işitin- ce feryadı bastı: Evin içi mahşere dönmüştü. Kı zır akrabaları Volodkanın kolların- dan, bacaklarından. yakaladıkları gibi onu kapı dışarı ettiler. Valoğ. ka hem çırpınıyor, hem de bağırı. yordu. — Allah hepinizin belânızı ver. sin! Karınız da, eviniz de her $e- yiniz de sizin olsun! Fakat hiç ol- mazsa karnımı olsun doyurmama müsaade ediniz. Sabahtanberi ağzı. ma bir lokma ekmek sokmadım. 'Tabit Volodkanın bu sözlerine kulak asan bulunmadı. Volodka ertesi gün hemen ni- kâh dairesine koşarak karısından ayrıldı. | Hav Tehlikesine Karşı Korunma (Başı 7 incide) O takdirde de telâşa hiç mahal yok tur. Zira telâş korunma tertibatını altüst eder. Sürat elzemdir, fakat intizamlı bir süratle hareket edil. melidir. Gaz bulutundan kurtulma Sığmaklardan uzak bir yerde bulunduğunuzu tasâvvur edin. Ya- hut muayyen sığınağınıza doğr koşarken civarınızda bir zehirli gaz bombası infilik ederek etrafınızı gaz bulutuna boğmuştur. Bu takdirde ilk yapılacak iş, rüz- gârın geldiği istikamete doğru koş- mıya başlamak ve cebinizdeki men. dili çıkarıp gözlerinizi de kapaya. ü zü muhafaza ets Rüzgâra karşı koşmak. sizi sığı. nağınızdan uzaklaştıracak dahi ol. sa gaz bulutundan kurtulmanın yegâne çaresi olduğundan tered. dütsüzce yapılması lâzımdır. Rüzgâra karşı koşulmadığı ve yüz, göz mendille kapanmadığı tak- dirde teneffüs edeceğiniz gazla $i- Bınağa varmadan yolda kalmanız muhtemeldir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: