28 Şubat 1936 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 9

28 Şubat 1936 tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

28 SUBAT 1936 CUMA CENÇLİK PARKI Bütün Türkiyede eşsiz kalacak olan büyük esere nisanda başlanıyor İstasyona — giderken, — stadyomun rastlayan sahaya, gençlik parkı yapılacağını bundan önce yaz- karşısız mış ve plân hakkında izahat vermiş- tik.Hükümet merkezinin - baymdırlı. ğanı artıracak ve şehri / güzelleştire- cek olan bu parkın inşasına karşılık olmak üzere Kamutay da 600 bin li- raya yakın bir tahsisat kabul et Parkın plânları Bayındırlık bakanl tarafından hazırlanmıştır. Plânda şim- di yer, Opera meydanıdır. - Burada ve İtfaiye meydanının bulunduğu bıraz daha genişletilmesi düşünülen isasyon meydanında birer âbide di- imali vardır. Plân - yapıl ken bu iki âbide Kamutayın köşesin- deki yuvarlaktan Çankayaya doğru ikinci bir hat, mihver olarak alınmış ve park buna göre hazırlan. muştır. işine bir ay sonra başlanıla- bitirilecektir. Eldeki tahsisata göre hazırlanan programda cak ve iki yıl bu yil yapılacak işler şunlar Etrafın tahdidi, tesviyei turabiye, şelâler, — havuzlar, İncesuyun — düzel- tilmesi, ser kısını ve yolların kaba kıs- d Birçok küçük medhallerden başka Parka üç esaslı voldan girilecektir. Bunlar Opera meydanı, istasyon mey- dam ve Kamutayın alt köşesindeki yuvarlak istikametindedir. İncesu mecrası temizlenecek, ve üzeri kapanacaktır. Filitre istasyonundan 40 milimet- relik borularla saniyede 150 litre a- kacak su getirilecektir. Bunun için 106 bin lira ayrılmıştır. Meydanda büyük bir havuz vardır. Üzerinde bir ada- cık bulunan havuzda motör ve san. dallar bulunacak ve ayrıca adaya iki de köprü yapılacaktır. Havuzun O- pera meydanı tarafında 6 eti aslanı | vun ağzından sular akacaktır. Orta- | daki fıskiyeden suyun 30-40 metre fışkıracağı hesap edilmi Parkta, gül bahçesi, kahve ve gazi- molar, Ankara ikliminde — yaşayabilecek İeslar için bahçe, açık hava hallk su, çocuk bahçesi, lâbirent, yüzme havu- zu, athlar için 2200 metre uzunluğunda gezi yolu, yüzme havuzu bulunacaktır. Bu sahaya isabet eden kımısdaki » #açlar başka yerlere kaldırılmağa baş- lanmıştır. Pek yakında, bugün T. İ. Cİ mumi merkezinin işgali altmda bulu - 'an tek bina da yıkılacaktır. İnşaatın bitmesiyle güzel Ankı mız bir eğlence ve dinlenme yeri da- ha kazanmış olacaktır. ULUS .C. NATIA VEKALIT, ANKARA GENÇLİK PARK Resimlerimi: Yapılacak gençtik parkının hiyenin görünüşü ve ağaçlarla bezenmiş güzel bir kısım ESERLERİ: Bugün, biz ve bütün müzik âlemi biliyoruz ki, bu 11. ilkteşrin 1896 ta- rihi, tekmil müzik tarihinde en çok hatırlanmağa değeri olan günlerden lir. Şöhret, üstadın ömrünün son yıllarını aydınlatmış olmakla bera- ber, sanatının büyüklüğü, on beş yir- mi yıl sonra, geniş çevenlerin şuuru- 'na girebildi; yığınların şuuruna ise, fancak, önümüzdeki yıllar içinde gir- mesi lüzemdi Tabiat ve tanrı gibi iki büyük kud- ret, tekmil müzik tekâmülünde, hiç bir zaman, Brukner'in ses dünyasın- daki kadar kuvvetle ifadesini hula- mamıştır. Bethoven, sanatın, mukadderatını kendi tayin etmek hakkı için, müca- dele etti. O, zamana kadar, arıstok- rasinin bir imt yazı halinde olan mü- ziğe, demokratik sanat damgasını vu ran inkilâbçıdır. O tarihten itibaren, kiymetlerin meydana gelişini, yalnız sanatkârın subjektif duyguları tayin etmektedir; yoksa, çorbacının arzusu değil. Bethovenden sonra, dahice çalış- malarının bir verimi olarak müziğe yepyeni sınırlar açan adam, Brukner- dir. Braknerin sanatı, iç mahiyeti me- tafiziktir; o, yeni müzik üstadları a. rasında mistikçidir. Brukner, ister kir teriyalist bir ruhla yaşayan koca bir âlemin orlasında, fani dünyanın üs- tünde olan bir maneci dünyadan ha- ber getiriyor Onun, hayatındaki tekmil eseri, insanın, yüksek bir manevi tekâmül imanına kendini vermesini ifade et- mektedir. Bruknerin sanatında, ken- dini çet yamaçlarını azametli duruşlarile süsliyen kilise ve manas- tırların bulundukları Avusturya Alp. larının, yüksek kilise hollerinin, genç Brukner'in kemanıyla katıldığı köy- dülerin danslarının, hilise merasimi i- le birlikte neşe dolu yaşayışlarının iz- leri vardır. Bütün bunlar, Brukner senfoni: sinde, etraflarına, Avastarya yurdu- 'nun bahar kokularını saçan ve teren 'nüm eden düşünceler hatini almakta dırlar Brukner'e hâs olan asu verim sa- hası, Rişar Vagner'in, sırf enstrüman- tal olan formların hacimlerinin daha ziyade büyültülemi yeceği fikrini güd- mesine rağmen, hiç gözünü yurma dan senfoniyi enstrümantal form esa. 41 üzerinde kurmasıdır. Fakat bunu yaparken de, formel olarak Bethove O, klâsik formları yıkıp atmamı; bilâkis genişletmiştir. İlk parti, (Kla sik senfonilerden farklı olarak) da lise müziği, isterse senfoni yazsın, ma- ANTON BRUKNER YAZAN: PROFESÖR MAKS OVER Viyana enternasyonal Brukner cemiyeti başkanı 1L ima, ekspozisiyonun hitam. grupları, yalnız bir irtibat parçası hizmetini gören bir geçid olarak kalmayan ve, sonradan inkişaf etmek üzere ehemi: yetli ve müstakil bir tem hetini alan sonat formu vardır. Birinci, ikinci, üçüncü muumanla- rın topundaki ve hususiyü, Brukner senfonilerinin ilk partilerindeki eke- pozisiyon, üç temden, yahud da tem gruplarından terekküb etmektedir. Bunlardan Birincisi, çok here, yi #ütlik, kudsilik havası içinde, ruhani Bir karakterde; ikincisi, hakiki bir “terenmüm temi,, ; üçüncüsü ize, kla- sik üstadın, devleşme derecesini bu- dan, enerji dolu mücadeleciliğini i- fade etmektedir. Brukner'in 1863 de yaptığı ilk F - moll senfonisi, mekteb için hazır. lanan bir ders karakterini taşmak. tadır. Bu basılmamış senfeni ile do- kuzunca senfoni arasındaki fark, Bethoven'in birinci ve dokuzuncu sen- fonisi arasındaki farktan çok daha bü yüktür. Bütün bunlarda düstur zincir- Onun, önceden hissettiği, fakat bir türlü ağzından çıkarmak cesaretini gösteremediği, yeni bir ses âlemi 'e çıkmış duruyor, eskiden kalma te- erilerin zincirleri büyük bir gürültü içinde kopuyor ve Brukner, D . moll - mes (1864) si ile bizzat karşımıza çıkıyor. Bugün “birinci,, adını verdiğimiz C - moll senfoni, daha 1866 da haki- Hi büyük Brukner olarak harşımızda. 'Ne mesde ve ne de senfonide, doğ- rudan doğruya “Tanhoyzer” in nağ- melerine rastlanılmıyordu. Halbuki, her iki eserinde de, henüz o sıralarda meydanda olmayan “Parsifal” den &öze çarpan benzerlikler gösterilebil. mişti. Bu da, Vagner ile Brukner e- rasındaki ruhi alâkayı göstermeğe ye- ter mahiyettedir. ——— Subay ve İşyarlara Açdış günündenberi bukmdağum Ankara “KARAMÜRSEL satış mağa - e ve türelhenesi, eiben L OD de tamamcen” alâkenaı heti Hi üddet içinde menir Kİi glan ahi Taksi sokağında No 5 de açtığım terzi her- Aölyesine teşriflerini dilerim. FEHMİ

Bu sayıdan diğer sayfalar: