Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
-— REÇUTTT v v 20-9-1938 - —f HİK ÂAr 1 E Asümâni futbol Yazan: Bernard Shaw Çeviren: Hikmet Tuna Vest-End hastanesinde çalışan tıp talebesi, bayan Hairns'i Gray's İnn Road'da kaldırırken, betibenzi uçmuş olan otobüs şöforu, — Ölmüş mü? diye sordu. Tıp talebesi, — Bayan, pis pis sizin benzininize kokuyor. Dedi. Şöfor, kadının üzerine eğildi. — Bu koku benzin kokusu değil. Metilalkol kokusu; adam akıllı içmiş. Belki de siz onun füzel koktuğu ka- naatindesiniz. Cevabını verdi. Polis, — Yaptığınız işi biliyor musunuz? Kardinalı öldürdünüz. Dedi. Rengi kireç gibi iken şimdi yeşile çevrilmiş olan şöfor, — Hangi Kardinalı? Diye sordu. — Otobüsün kıç tarafı otomobilin içine girdi. Kudsiy h'ın boy dan kaldırrlarak, tepesinde bir şehir bulunan bir yamacın kenarına atılı- verdi. Bu şehir, kendisini kurtarmak ümidiyle yanında çalıştıran, fakat o- nun metilalkolüne karşı olan bağlılı- ğından dolayı bu düşüncesi akamete uğrıyan, eline sayısız şişeler dolusu Ren şarabı teslim edilmesinde bir be- is olmadığı halde — mobilya verniği içmesine mâni olmıyan Sen Pankras peskop d da asılı duran fotoğraftaki Orvieto'ya çok benziyor- du. Bayan Hairns, Orvieto'ya dair, fo- toğrafın tozunu alırken gözüne çöp kaçmış olmasından başka bir şey ha- tırlamıyordu. Korku ve sıkıntı, onun kulağına, Pentonville Hil'e hiç ben- zemiyen, bambaşka bir yer diye fı- sıldadı. Bu şehirdeki hayatın, kendi- si için, perhiz ve imsak, temizlik, nefsini kontrol etmek, vaktini şaşma- mak ve buna benzer zulümleri ifade nun “hart” ederek kırıldığını işittim. Diye anlatan uşak, ölen efendisinden şikâyet ettiği için değil, bu ânf ölüm onu ağlattığı için ağlıyordu. Bir çocuk da, vaziyeti tenvir mak- sadiyle; — Sen Pankras peskoposu; diye söylemiş oldu. Büyük bir şaşkınlık içinde olan şö- for, — Eyvah, başrma gelene bak! Diye haykırdıktan sonra, anlını silerek, sanki havanın içinden peydah olmuş gibi hâdise yerinin etrafını birdenbi- re çeviren kalabalığa döndü ve, — Elimden ne gelebilirdi ki? Oto- büs kaydı. Diye ilâve etti. Hayretini gizliyemiyen seyirciler- den biri, — Böyle yağışlı bir havada bu ka- dar hızlı gidince her otobüsün kaya- cağı gibi. Mütaleasında bulundu., Ve ondan sonra orada toplanmış olan kalabalık, otobüsün hızlı gidip gitmemiş oldu- ğu meselesini münakaşa etmeğe baş- ladı. Bu arada da, şöfor, tekmil Gra- y's İnn Road'ın “Evet”ine karşı “ha- yır” ını var kuvetiyle müdafaa edi- yordu. Mamafi, Bayan Hairns hakiketen fuzel kokuyordu. Elinde bir şiling fazla parası kalınca o, bunu hemen hemen kırk yıldanberi yapıyordu. Kendisi, ne görünüşte güzel ve ne de kılık kıyafeti düzgün bir kadındı. Ağzına kadar tıka basa dolu olan o- tobüsün göğsü üzerinden geçmesi, o- nun şeklinde hayret edilecek derece- de az bir değişiklik yapmıştır. Peskopos'a gelince, onda da bir sıy- rık ve ne de bir damla pislik görülü- yordu. O, peskopos oluşuna ,bir ço- cuk gibi mağrurdu ve bu gururunu, boynunun dimdik tutmak suretiyle tebarüz ettiriyordu. Bundan dolayı, otobüsün sağa sola yalpa yapan kıçı yYüzünden otomobil birdenbire durun- ©a, boynu kırılmıştı. Otobüsün köşeyi ânt olarak dön- mesi, bayan Hairn'si fena halde kor- kutmuştu. Bunun da bir ehemiyeti o- lamazdı; çünkü, daha büyük bir te- tiklik bile onu kurtaramazdı ama, ca- nr da hiç y ştı. Ciğer | la- rından birine dokunan bir tek kırık kaburga kemiği, ona ağrı veriyordu. Ancak, büyük bir korku sinirleri bo- Zup, ezici bir siklet kaburga kemikle- Tini una çevirdikten sonra bunları Yürek ve ciğerlerle birlikte bir lâpa haline sokarsa, işte o zaman acınmak gülünç olur. Oyun bitti. Tedavisi mümkün olan şey, tedavi edilmez ol- du. Fâni, ebedileşti. kkk Bayan Hairns, Gray's İnn “Road"- eden ten de daha korkunç ol- duğuna dair onda kati bir kanaât var- dı. Artık o yolun yolcusu olduğun- dan, dan bir yetişip, salla- ANDAÇ (HAVA SEFERLERİ) Ankara - İstanbul arasmda Pazardan mada her gün : Yeşilköy'den Ankara'dan ha hareket : reket : Nöbetçi Eczaneler 8.30 8.30 Pazar , 3 Ege ve Çankaya eczaneleri Pazartesi — : Sebat ve Yenişehir Salı 1 İstanbul eczanesi « Çarşamba — : Merkez - Perşembe — : Ankara “ C Yeni ve Cebeci eczaneleri uma : Cumartesi : Halk ve Sakarya N Lüzumlu Telefon Numaraları Yangın ihbarı: (1521). — Telefon, müra- caat, şehir: (1023-1024). — Şehirlerara- sı: (2341-2342). — Elektrik ve Havagazı lnz_a memurluğu (1846). — Mesajeri Şehir Anbarı: (3705). — Taksi telefon numaraları; Zincirli cami civarı: (2645, 1050, 1196). Samanpazarı civarı : (2806, 3259). — Yenişehir, Havuzbaşı, Bizim taksi: (2323) — Havuzbaşı: Gü- ven taksi: (3848): Birlik taksi: (2333) — Çankırı caddesi, Ulus taksi: (1291), İstanbul taksisi: 3997 Otobüslerin ilk veson seferleri Sabah Akşam İlk Son sefer — sefer Ulus M. dan K, dere'ye — 6,45 — 23.00 K. dere'den Ulus M.na — 7.15 — 23.20 Ulus M. dan Çankaya'ya 725 — 23.00 Çankaya'dan Ulus M.na 7.10 — 23.20 Ulus M. dan Dikmen'e 6.30 — 20.00 Dikmen'den Ulus M. na — 7,00 — 20.30 Ulus M. dan Keçiören'e 6.00 — 21.00 Keçiören'den Ulus M.na 6.30 — 21.30 Ulus M. dan Etlik'e 6.30 — 21.00 Etlik'ten Ulus M, na 7.00 — 21.30 Ulus M, dan Cebeci'ye 7.00 — 23.00 Cebeci'den Ulus M, na 7.00 — 23.00 Cebeci'den As, fabl.ra 7.00 —— As, fabl. dan Cebeci'ye —— 1700 Yenişehir'den Ulus M.na 7.00 — 23.00 Ulus M. dan Yenişehir'e 7.10 — 23.00 S. pazarı'ndan Akköprü'ye 6.15 7.00 Akköprü'den S. pazarı'na 7.30 9.45 & U. Meydanıyle istasyon arasında her beş dakikada bir sefer olup tren za- manları seferler daha sıktır. U. Meydanıyle Yenişehir, Bakanlıklar, Cebeci, Samanpazarı arasında saat 8 den 20 ye kadar vasati her beş dakika- da; saat 20 den 21 e kadar her on daki- kada; saat 7 den 8 e ve 21 den 23 e kadar her 15, 20 ve 30 dakikada bir muntazam seferler vardır. x K0 Akşamları Ulus Meydanı'ndan saat 23 deki son seferlerle bunların Ulus mey- danı'na dönüşleri sinemaların dağılıs saatlerine tâbidirler. Posta Saatleri Teahhütlü 18 e kadardır. Posta saat 19 a kadar İstanbul cihetine mektup kabul eder, Tren Saatleri ŞEHİRLERİMİZİN SOSYAL ÇEHRESİ VİLÂYETLER GELİRLERİNİ -— NERELERE HARCARLAR! Hususi idareler bütçelerinde kırk milyon liranın sarfedildiği halk hizmetleri evletin halk işlerini teşkilât ve tesisleri yanımn- da ve onunla muvazi olarak giden hükümetin bir iki — organizasyonu vardır: Hususi idareler.. Ve hususi idareler, daha fazla mahalli işlerle uğraştıkları için, faaliyetleri, va-- tandaşları daha yakından alâkalan- dırır, Vilâyetlerin ilk tahsil, sıhat, nafıa işleri, ziraat ve saire gibi, ço- ğu vatandaşın günlük hayatına gi - ren mevzularla uğraşmak ve bunla- rı tanzim etmek vazifesi, hususi ida- relere verilmiştir. Hususi idarelerin gelirleri, bir yekün halinde hiç azımsanmıyacak kadar yüksektir. Son mali senede bu miktar, kırk milyon lirayı aşmıştı. Yani bütün devlet bütçesinin, altıda birinden fazla olan bir miktar.. Acaba hususi idareler, bu parayla ne gibi hizmetler. görmektedirler? Memlekette okuma arzusu, bir he- yecan dalgası halinde köylere kadar uzanırken, rejimin vatandaş hayatı- na verdiği hudutsuz kıymet, her ta- rafta sıhi tesisleri bir zaruret hali- ne korken ve nihayet ekonomik kal- kınma, iç ticaret, adaima genişliyen iş sahası, coğratya bakımından memleketin börünmez bir bütün ha- line gelmesini emrederken, bu va- zifelerin mühim bir kısmını üzeri ne almış olan hususi -idarelerimiz bu işlere ne kadar para harcıyorlar? gören Bu rakamları tetkik ederek, vilâ- yetlerimizin coğrafi, iktısadi, kül- türel ve sosyal ihtiyaçları hakkında bir fikir elde etmiş olabileceğiz. Çünkü nisbetler arasında görüle- cek olan büyük farklar, sırf bu ihti- ve na sallana bir reverans yapıncıya ka- dar, büyük bir tasa ve kaygu içinde yukarı baktı. Arkasından gelip yeti- şen, peskopostan ; Peskopos, — Beni yukarıdaki büyük kapıya kadar götürecek bir araba burada bu- labilir miyim? Diye sordu. Bayan, Hairns, — Ben de buraların yabancısı oldu- ğum için, hakikaten bilmiyorum., Di- ye cevap verdi. Bayan, “bilmiyorum” derken, peskopos yoluna devam ede - rek, kadınla daha fazla meşgul olma- dı ve yaya olarak yürümeğe karar verdi. ayırın bir kenarında bir beygir otluyordu. Bayan Hairns beygiri gö- rünce, ruhunda astimani bir— teselli ışığı parladı. Yirmi dört yaşında ve- ya bu yaş etrafında iken gençliğinin nuru söndüğü gündenberi, birçok yıllar, fasrlasız olarak Metilalkolün- den başka bir şeye karşı alâka duy- mıyan bu kadın, beygirlere karşı a - cayip bir sevgi beslemek için, daha doğrusu kendisinin ifade ettiği gibi, beygir için dünyaya gelmişti. Bu sevgi hem budalaca hem masümca bir sevgi idi. Fakat, gel gelelim, bu sev- gi, ona, normal olarak ve ekonomik zarüretler dolayısiyle bir el araba- siyle dolaşan, lâkin cibiliyeti itiba - riyle at ve hayvan hırsızı olan mer- hum Alfred Hairns ile evlilik bağla- rını temin etmişti. Güçlü kuvetli bir at meraklısı olan bu adam, kendine bir beygir satın a- lamıyacak derecede yoksuldu. Yalnız bu kadar da değil; o, Londra'da ken- dine bir mesken bulamıyacak, iki ki- şilik bir yatak veya bir kat elbise te- darik ve temin edemiyecek ölçüde fukara idi. Fakat, buna rağmen, Lon- dra'da daima onun adresi vardı; So- kakta asla çıplak gezmediği gibi, ne bayan Hairns ve ne de kendi yerde yatmıyordu. İster tedarik edebilsin, isterse edemesin, mesken, yatak ve elbise sahibi olmanın zaruri olduğu hakkında sosyete kendisini ikna et- mişti, Bundan dolayı, o da bunlara malikti. Bir beygire de malik olma- nın bir zaruret olduğu kanaati, onda bir idiosenkraji halinde yaşıyordu. Bu itibarla, kendini geçindirecek bir mevkide olmadığı halde, daima bir beygir bulundururdu; çünkü bey- girin masraflı olduğu şöyle dursun, ©, kendi kendini ödiyen bir hayvan- dı. Otomobiller hakkında da yüzde Haydarpaşa'ya : — Her sabah 8.20. Her akşam 19.15 ve 19.50 de (Pazartesi, Per- şembe, — Cumartesi Toros sürat.) Samsun hattına : —Hergün 9.35 (Kayse- hat dir.) Diyarbakır hattı : Hergün 9.35 Zonguldak hattı : “ 15.00 Kırıkkale'ye rayotobüs .. 16.05 Gündelik: Hicri - 1357 Rumi - 1354 Recep: 25 Eylül: 7 D. Ss. D. Güneş: 5 43 Akşam; 18 11 Bir kuyudan su yeriner maden çıktı. Fakat... Fransa'nın Brest şehrinde iki ki- şinin ölümü ve bir kişinin yaralan- masiyle neticelenen bir kuyu kazası olmuştur. Bu şehirde küçük bir çiftlik işlet- mekte olan bir adam, tarlasının için- de bir kuyu kazdırmıştır. Fakat ku- yudan su yerine maden damarı çık- mıştır, Bundan son derece memnun olan çiftlik sahibi “madeni kendi gözümle bir de ben göreyim” demiş, kuyunun içine inmiştir. Fakat daha iner . in- mez, adamcağız kendisini kaybetmiş- tir. Kuyunun dibinden ses gelmeyince kardeşi hemen aşağıya inmiştir. Fa- kat o da orada kıvrılıp kalmıştır. Bunu gören daha iki çiftçi halat- lara bağlanarak kuyuya sarkmışlar, fakat birisinin bağlandığı halat yarı yolda kopunca o da kuyuya düşmüş ve belkemiği kırılmıştır. Hâdiseyi haber alan itfaiye süratle kaza mahalline yetişmiş kuyudan iki ölü ile bir yaralı çıkarmıştır. Ölülerin maden damarından çıkan zehirli gazle zehirlendikleri tesbit e- dilmiştir. seksen nisbetinde aynı noktai nazarı güdüyordu. Ondaki idiosenkraji, Evelin Ba- nks'a çok elverişli geliyordu. Çünkü kendi de onun gibi idi. Bayan Evelin, insanın bir beygire nasıl ihtiyacı var- sa, bir kadına da ihtiyacı olduğu ve ikisi arasında hiç bir fark olmadığı hakkında, onu hiç bir zorluk çekme- den kandırdı. Eyelin, bayan Alfred Hairns oldu ve on üç çocuk dünyaya getirdi. Anne ve babanın beygir lehi- ne olarak, gıda ve bakımı esirgemele- ri yüzünden bu çocukların on .biri öldü. . , rinin, hususiyetlerini îıi:.ihirine benzemesinden doğmuş- tur, 1936 mali yılında 62 vilâyetimiz- de hususi idare bütçeelerinin yekü- nu 38.081.496 liradır. Bu hususi ida- relerin yapmakla mükellef olduğu halk hizmetleri arasında, grup halinde toplanabilecek olan şunlar vardır: Nafıa, umumi meclis ve dai- mi encümen masrafları, hususi mec- lis teşkilât masrafları; maarif; zira- at; sıhat; cemiyet ve hayır işleri; muhtelif ve müşterek masraflar.. 38.081.496 liranın bu işler üzeri- ne sarf şekli şudur: 6.252.001 lira nafıaya; 651.164 lira umumi meclis ve daimi encümene, 4.976.063 lira hu- susi muhasebeye ; 11.789.514 L. kültür işlerine; 871.231 lira ziraat ve bay- tar işlerine; 2.384.578 lira Sıhat ve içtimal muavehnet işlerine; 882.454 lira cemiyet ve hayır işlerine; 5.464.604 lira muhtelif ve müşterek masraflar için harcanmıştır. Bu paraların yekünu 100 üzerin- den kıymetleri şudur: Nafıa işleri- ne umum yekünun 18.8; umumı mec- lis ve daimi encümen masraflarına yüzde 2.0 i; hususi muhasebe teşki- lâtına ve masraflarına yüzde 15 ğu; kültür işlerine 35.4 dü; ziraat işle- rine 2.,6 sı; sıhat işlerine yüzde 7.2 si; cemiyet ve hayır işlerine gene 2.6 sı; muhtelif ve müşterek mas- raflara yüzde 16.4 ü sarfedilmiştir. Fakat asıl enteresan ve vilâ- yetlerimizin iş karakterle- canlandıran mesele; bu nispetlerin muhtelif vi- lâyetler üzerine taksim tarzıdır. Meselâ, varidat ykeünu, 687.938 lira olan Afyon vilâyetinin nafıa işlerine harcadığı para 147.987 li- radır ki, bütün bütçesinin yüzde 24 üdür. Afyon umumi meclisi, daimi encümen ve kalemlerine varidağınma yüzde 1. 9unu; hususi muhasebeye 23.7 sini; maarife 31.7 sini; ziraat ve baytarlık işlerine 3.5 ini; Sıhat işlerine 4.1 ini; cemiyet ve hayır iş- lerine 2.3 unu; muhtelif ve müşte- rek masraflara 8.8 ini vermiştir. Halbuki bu arada meselâ doğu vi- lâyetlerimizden biri olan ve 189.516 lira bütçesi bulunan Ağrı; nafıa iş- lerine Afyon'dan yarı yarıya eksik olarak gelirinin yüzde 12.1 ini; u- mumi meclis ve daimi encümen iş- lerine Afyon'unkinden hemen bir misli fazlasiyle 2.9 unu; hususf mu- hasebeye yüzde 6 küsur eksik ola- rak 17.1 ini ve kültür işlerine yüzde 4 eksik olarak yüzde 27 sini; ziraat ve baytar işlerine Afyon'a yakın o- larak yüzde 3.9 unu ve sıhat işleri- ne Afyon'un yüzde 4.1 ine mukabil 3 misli fazlasiyle yüzd e13.1 ini ver- mektedir ve meselâ Afyon'un müte- ferrik ve müşterek masraflara ayır- dığı para yüzde 8.8 olduğu halde Ağrı'nın yüzde 23.7 dir. Gene bir misal olarak, varidatı daima az, bır senede 48,0607 liradan ibaret sıa nküçuk bir vilayetimizin bu parayı ne nısbetlerde hangi işle- re harcadığını anlatalım; tıakxârı bütün- gelirinin hemen yarısını, yüzde 49.8 ini nafıa işlerine işlerine vermiştir. Bu nispet, bize derhal şu hükmü verdirebilir: Hakkâri'nin yola çok ihtiyacı vardır! Hakkâri, buna mukabil, ziraat ve baytar işlerine hiç para ayıramamış- tır, Cemiyet ve hayır işlerine de pa- ra koyamamıştır. Bir az da büyük vilâyetlerimiz ü-, zerine rakam verelim: Meselâ İs- tanbul'un aynı yıl bütçe yekünu 4.371.686 liradır. İstanbul vilâyeti gelirinin yüzde 18.8 ini nafıa işleri- ne, yüzde 1,0 ini umumi meclis ve daimi encümen işlerine; 11.5 ini hu- susi muhasebeye; 51.6 sını kültür işlerine, 3.0 ını ziraat ve baytar işle- rine; 3.0 ını cemiyet ve hayır işleri- ne; 6.2 sini de muhtelif müşterek masraflar için harcamaktadır. İstanbul, gelirinin yarısından faz- lasını kültür işlerine harcıyan vilâ- yetlerimizden biri olarak başta geli- yor. İstanbul'da ilk tahsil yapan ço- Cuknispetinin, Türkiy h neden elde bulundurduğunu bu râa- kam, bize çok güzel anlatmaktadır. Ankara'ya geçiyoruz : aynı se- ne Ankara vilâyetinin büt- çe yekünu, 3.,783.304 lira idi. Bu ge- lirden nafıa işlerine ayrılan yüzde 20.2.yi, kültüre 22.1 ri, ziraat ve 'baytarlık işlerine 5.6 yı, muhtelif ve müşterek masraflara 9.2 si sarfe- dilmektedir. Ankara, İstanbul'a gö- re daha çok ziraat mıntakası ve hay- van yetiştiren bir yerdir. İki vilâ- yet bütçesinde ziraat ve baytar işle- rine ayrılmış olan meblâğ, bunu an- ! latıyor. h Son olarak bir de İzmir'in rakam- ' larına bakınız: bütçesi yekünu 3.286.995 lira olan İzmir vilâyeti, bu gelirinin vüzde 18.1 ini nafıa işleri- ne ayırmıştır. Bu miktar Ankara'- dan az ve Istanbul'a yakındır. Kül- türe ayırdığı yüzde 35.6 dr. Anka- ra'dan çok, Istanbul'dan azdır. Hangi vilâyetlerimizin, hangi .şlere en çok para harcamış a vnde geldiklerini tetkix 1936 bütçesinde nafıa iş- lerine en çok para harcıyan vi- ,lâyet Hakkâri'dir. Nisbet şudur: 49.8.. En az ayıran Bitlis: 5.7.. Umumi meclis, daimi encümen ve BZ edelim: kalemlerine en çok para ayıran vilâ- yetimiz, Bitlis'tir. Nispet; 5.9. En az ayıran iki vilâyet vardır. İstan- bul ve İzmir. Nispet yüzde 1.0 dir. Hususi muhasebeye en çok para harcıyan vilâyet Ankara'dır; yüzde , 38.8. En az harcıyan vilâyet Bursa- dir; 5.3. Kültür işlerinde İstanbul başta geliyor: 51.6. ku az Hakkâri: 8.5. Ziraat ve baytarlık işlerinde baş- ta gelen vilâyet Sıyastır: 7.9. O se- ne bu işlere hiç para harcamamış bir , vilâyetimiz de vardır: Hakkâri. Sıhat işlerinde yüzde 16.2 ile Ma- latya başta gelmektedir. En az sar- feden Çorum'dur: 1,9, Vilâyetlerimizin bütçeleri Tevam- h olarak yükselmektedir: bü çeleri milyonu geçen vilâyetlerim' n sa- yısı 7 yi bulmuştur. Dahiliyla vekâ- leti, hususi idarelerin mem- , kad- rolarını pekiştirmiş, sarfiy:-Ölş tam bir kontrol ve mürakabeye “lmış; işleri programlaştırmış ve ; (mlaş- tınmıştır. Bir husust idarele&)» ban- kası meselesi tetkik edilmeli Üdir. Şehirlerimizin bayındır'/ $ında, kültür, ziraat, sıhat işlerind t;re şe- hir hayatını alâkalandıran 14 ütün meseleleri belediyeler veı_,dııusî idareler, iki büyük müessesedir ki, onların faaliyet ve verimi, şehirleri- mizin sosyal çehrelerini tayin eder. İlk denizaltı kablosu ne zaman yapıldı ? Denizaltı kablosu bundan yüz sene evel keşfedilmiştir. Bunu bulan bir ingilizdir. Bu kâşif evelâ, kab- lo ile yeni dünyayı eski dünyaya bağlıyan bir plân yapmış, sonra bunu tekemmül ettirmiş fakat tatbik sa- hasına ondan çok sonraları konabil- miştir. İlk kablo 1850 de Manş denizinin altında yapılmış, Fransa ile İngilte- ree'yi birleştirmiştir. Bundaki fenni güçlükler düşünülecek olursa o de- virde böyle bir işin çok büyük bir e- ser olduğu kabul edilmeğe değer. Manş denizine kablolar 24 saatte serilmiştir. 1858 senesinde de Fran- sa ile Amerika Birleşik Devletleri a- rasında kurulmuştur. Bu hâdise Nev- york'ta büyük bayram — yapılmasına vesile olmuştur. Fransa'nın en çok çocuklu bir nahiyesi Fransa'da 825 nüfuslu küçük bir nahiye vardır. Bu nahiye, ötedenberi kadınlarının çok çocuk doğurmala- riyle meşhurdur. Geçen mayıs ayı içinde burada altı annenin 110 çocuğu bulunduğu tes- bit edilmiş ve kendilerine madalya verilmiştir. Köyde en çok çocuğu ©- lan aile Dularjal ailesidir. Bu aileye 20.000 frank mükâfat verilmiştir. Bu ailenin on iki çocuğu vardır. Geçen- lerde on üçüncü çocuk dünyaya gel- diği zaman Fransa cümhurreisi bu çocuğun vaftiz babalığını kabul ede- rek aileye ve nüfusa karşı sempatisi- ni göstermiştir. Alplar'da üç kişi kayıp Bundan 20 gün evel üç dağcı Alp dağlarına tırmanmak üzere Cenevre'- den hareket etmişlerdi. Cenevre'de bugün büyük bir endişe hüküm sür- mektedir. Çünkü o gün bugündür bunlardari bir haber alınamamıştır. Bir tüccar, karısı ve arkadaşı ile birlikte ağustosun 26 sında Monbelân tepesinin cenup garbinde bulunuyor- du. 31 ağustosta bunlar Alpların en yüksek sığnağı olan Valo sığnağında görülmüşlerdir. Fakat ondan sonra nereye gittikleri tesbit edilememiş- tir. Korkunç uçurumlar arasında kal- mış olmaları ihtimalini düşünen bir arayıcı kervanı yola çıkmıştır, y ei Ankara Borsası 19 Eylül 1938 Fiyatları ÇEKLER Acılış Kapanıs Londra 6.04 6.04 Nevyork 125.72 1xZ5.72 Paris 3.3875 3.3875 Milano 6.6150 6.6150 Cenevre 28.3650 28,3650 Amsterdam 67.7075 67.7075 Berlin 50.3125 50.3125 Brüksel 21.24125 21.24125 Atir... 1.1050 1.1050 Sofya 14925 1.4925 Prag 4.3325 4,3325 Madrit 6.04 6.04 Varşova 23.6675 23.6675 Budapeşte 25.0350 * 25.0350 Bükreş 0.9025 0.9025 Belgrat B1 2.81 Yokohama 35,26125 35.26125 Stokholm 31.1425 31.1425 Moskova 23.3475 23.3475 ESHAM VE TAHVİLÂT 1933 türk borcu I 19.20 19.20 (Vadeli) 615 e O * 19,15 19.15 (Peşin) Nü AW AŞ ' valklık SAÇ M aü » e ÜD e LÜĞ A |