24 Haziran 1930 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4

24 Haziran 1930 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

4 > WAN Bit hadise, bir müşahede (Ginbariyet ile kıralık ara- sındaki farkın büyüklüğü malumdur. Gerek © nanariyat, gerek tatbikat itibarile birinin ötekine faikiyeti (meydandadır ve bunlardan birincisinin diğerine faikiyeti bekçi ile korkuluk ara- sındaki fark kadar büyüktür. Meselâ bir tarlayı kurdun, ku- şun taarruzundan muhafaza için bazan bir (korkuluk) dikmek kâfidir. Fakat bir korkuluğun faydası nihayet idrak kabiliyeti noksan Oolan ve korkoluk ile bekçi arasındaki farkı tayin ve tefrik etmekten aciz bulunan iptidai mahlüklara karşıdır. İn- sanlar arasındaki cemiyet hayatı henüz iptidai bir halde iken had- dizatında bir (korkuluk)tan farkı olmıyan kırallar da bir memle- ketin şöyle böyle idaresine kâfi gelebiliyormuş. Fakat medeni ha- yat şeraiti yükseldikçe artık milletlerin mukadderatı korku- luklar ile idare edilemez. Onun için milletin mukadderatını mün- tehap bir reisicümhura, aklı ve şuuru yüksek bir bekçiye ver- mek lâzım gelir. Bu noktai nazardan bakılınca cümhuriyet. ile kırallık arasında muhayyer bırakılan bir memleke- tin mutlaka - cümhuriyeti alıp kırallığı atacağına hükmedilir. Fakat son zamanlarda Roman- yada cereyan eden ahval bir kere daha bize şu hakikati gös terdi ki esasen kırallık ile idare edilen bir memleket kıralık ile “cümhuriyeti idare arasında mu- hayyer bile bırakılmış olsa yine cümburiyeti alıp kırallığı kolay- ca atamıyor. Filhakika (Romanyalılar bir müddet çocuk bir kıral ile idare edildiler, Fakat bu suretle ida- renin ilânihaye mümkün olamı- yacağını anlayınca bir türlü cümburiyeti idare ilân etmeğe yol bulamadılar. Birkaç sene evvel ahlâki kusurlarından dola- yı resmen kırallık hakkından iskat etmiş oldukları (Karol)u kıral olarak başlarına geçirdiler. Acaba bu halin sebebi nedir? Cümhuriyetin kırallığa faikıyeti güneş kadar açık iken ve koca bir memleketin vesayet altında bir çocuk eli ile idare edilmesi mümkün olamıyacağı meydana | çıkmış iken Romanyalılar nasıl oldu da esaslı bir şekli hükü- met tebeddülüne gidemediler? Kırallık usulünü bir tarafa ata- rak cümhuriyet usulünü kabul edemediler? Biz bu sebebi şu suretle izıh edebiliriz: o Cümhuriyet demek idare kitaplarında tarif edildiği Yarım ds cöveli VAKIT 24 Haziran, 1880 Belçikada mukaddema dar- pene naziri olup elhaletihe- zihi devleti Osmaniye kon- solosluğu hizmetinde bulu- nan zet bu kerre Babialiye bir lâyiha göndermiş ve bunda memeliki Osmeniyede bulunan metelik akçayı irae ettiği bazı şeraitle iştira edeceğini bilbe: 4ffel envsından birer mümüne talep eylemiştir. i Memleketin her tarafına şamil İ si etrafında geniş bir menfaat VAKIT 24 Haziran 1730 Darülfünun gürültüsü Mesele yatışmış değildir | FEDAYİLERİ ErriZ Üstarafi 1 inci sayıfamızda |) kabul olunmamasının Maarif ve- kâletinden rica edilmesine de ayrıca karar vermiştir.,, Bu tebliğe bakılırsa, Tıp fa- kültesindeki ihtilâf halledilmiş, günlerden beri dedikodu ve mü- nakaşa mevzuu olan Kâzım Esat B. meselesi kapatılmıştır. Dün kendilerile temasa gek diğimiz bazı müderrisler bilâkis meselenin bu şekilde kapatıla- mıyacağını söylemişlerdir. Yukarıya aynen dercettiğimiz beyannamede Kâzım Esat B. in dişçi mektebine tayininde ve- kâletçe bir usulsüzlük mevcut olmadığı kaydedilmektedir. Ken- dilerile görüştüğümüz müderris- ler, esasen Kâzım Esat B. in Dişçi mektebine tayininde Tekâ- letçe usulsüzlük yapıldığı iddia edilmemiştir, demişlerdir. Kâzım Esat B. evvelâ Tıp fakültesi meclisinde Dişçi mektebi emrazı sinniye muallimliğine intihap e- dilmiş, fakat bu muallimliğin bütçede tahsisatı olmadığından, Darülfünun Emini Neşet Ömer B. in tensibi üzerine ve fakülte meclisine haber verilmeden Tıp fakültesi mebadii emrazı dahiliye muallimliğine kayırılmış, Kâzım Esat Beyin muallimliği bu şe- kilde, bu ünvan altında tasdiki âliye iktiran etmiştir. hap suretile bir vatandaş geçir- mek değildir. Netekim kırallık da sadece devlet röisliğinin bâ- badan evlâba irs tarikile intikâl etmesinden ibaret olmadığı gibi. Bir memlekette kıralık tees- süs ettiği zaman bu usulün ken- dine mahsus olan tesiratı ve netayici yavaş yavaş milli bün- yenin her tarafına sirayet eder. Bu memleketin siyasi fırkaları kıralık fırkası olur. Bu memle ketin idari teşkilâtı kıralık esa- sından kuvvet alır, Bu memle- ket içinde bulunan her nevi te- şekküller ile kıralık arasında münasebet ve irtibat hasıl olur. olmak üzere kırallık müessese- ağı kurulur. İşte bugünkü Romanyanın va- ziyeti böyledir. Eğer bir gün orada halkın içinden gelen da- ha büyük bir inkilâip kuvvetile kırallık idaresi cümhuriyete döner ise gene bir çiftçi fırkası bulu- nur. Fakat o vakitki çiftçi fır- kası bugünkü çiftei fırkasından çok başka bir şey olur. Diğer mevcut fırkalar da inkilâbın te- siri altında yeni istihaleler görür. Binaenaleyh eğer bugün Roman- yada kırallık idaresi devam ediyor! ise bunun sebebi Romanyalıların kırallığı memleket hesabına cum- huriyete möreccah buldukların- dan değildir. Ancak Romanya- daki mevcut siyasi teşekkülle- rin yeni idare ile kendi bünye- lerine ârız olacak tahavvülle- rin neticesini göze alamamala- rından (o mütevellittir. & Bunun içindir ki Romanyalılar bir kor- kuluktan başka bir şey olmayan çocuk kıralı başlarından kaldır- dıktan sonra daha ilerisine gi dememişler, bir kaç sene evvel ehliyetsizliğini Obir kanun ile ilân ettikleri bir kıralı tekrar başlarına geçirmişlerdir. Mehmet Asım İşte ihtilâf bu noktadan çık- mıştır. Tenkit edilen cihet de fakülte meclisi kararının tağyir edilerek Kâzım Esat Beyin inti- hap edilmediği bir muallimliğe intihap edilmiş gibi gösteril mesidir. Evvelki günkü fakülte mecli- sinde bu mesele konuşulmuştur. Maarif vekili B. Kâzım Esat Beyin tayinine ait olan bütün evrak ve vesaiki müsteşar Meh- met Emin Bey vasıtasile buraya göndermiş, bu vesaik fakülte meclisinde tetkik edilmiş, usul- sözlüğün Maarif Vekâletinde ok madığı kat'iyetle anlaşılmıştır. Bunun üzerine Neşet Ömer B. usulsüzlüğün kendisinde. olduğu- nu, meclisi bilâhere haberdar etmek Üzere, bu şekli halle müracaat ettiğini söylemiştir, Fakülte meclisinde itiraf edi- len bu usulsüzlüğün beyanname- de mesküt geçilmesi ve yahut kaçamaklı bir şekilde ifade edil- miş olması, bazı müderrislerin hayretini mucip (olmuştur. Bu vaziyet karşısında meclis zabıt- larının neşredilmesi talep edile- cektir. Süreyya Ali Beyin istifasına gelince, malümdur ki, istifalar pullu bir istida ile ve merciine arzedilmek suretile yapıldığı tak- dirde muteber olur. Halbuki Süreyya Ali B. bu şekilde bir istifâname vermemiştir. Ancak yüksek tedrisat müdür vekili Şükrü Beye “bir tezkere * yaza- rak istifasınm “vekil Beye ar- zedilmesini / bildirmiştir. Şükrü Bey keyfiyeti telefonla vekil Beye bildirmiş, vekil bey de is- tifayı kabul ettiğini, süylemiş, Tıp fakültesi reisliğini vekâleten Neşet Ömer, Beyin idare etme- sini bildirmiştir. © Bu vaziyet karşısında ne su- retle hakaret edileceği bir türlü kararlaştırılamamıştır. Süreyya Ali B. kendisinin usulü dairesinde istifa etmedi- ğini söylemişse de, diğer taraf- tan istifa kabul edilmiş bulun- maktadır. Bu istifayı geri al- mak da mümkün değildir. Rasim Âli B. ne diyor? Tıp fakültesi muallimlerinden Rasim Âli B, neşrettiği bir mek- tupta, Neşet Ömer -Beyi şid- detle ittiham etmiş, Neşet Ömer Beyin “Darülfünundan çekilirim amma, yıkar da çekilirim» de- digini söylemişti. Neşet Ömer B. bu sözleri, yalandır, diyerek tek- zip etmişti. Dün bir muharririmiz Rasim Âli Beyle görüşerek bu cevaba ne diyeceğini sormuştur. Rasim Âli B. demiştirki: — Mektubumda yazdıklarımın hepsi doğrudur, hatta, darülfü- nunu yıkarım, cümlesi de... Neşet Ömer B. genede ısrar ederse o zaman verecek cevabımız var- dır. Mubarririmizin, sizce Tıp fakülk tesi meselesi kapanmış mıdır,sualine Rasim Âli B. şu cevabı vermiştir: — Hayır, bilâkis.. Asıl mesele bundan sonra (o başlıyacaktır. Neşet Ömer B. hatanın kendi- sinde olduğunu söylemiştir. Or- tada bir cürüm mevcuttur. Bu cürmün kanunu cezada tabil bir cezası vardır. Fakülte meclisi işi tatlıya bağ- lamış olsa bile, Millet meclisi Sak Ya iki kadın gelmezse... Mağarade bir aşağı bir yukarı dolaşan ill. kardeşin yegâne düşüncesi bu idi — G5 Firar Haldun ile kardeşi içeride yerleştikten sonra maceralarının en "sıkıntılı safhasına girdiler, artık bekliyeceklerdi. e Ölesiye susuz olan Zeydun bu ıssız ve karanlık mağarada su aramış, mağaranın duvarlarından sızan suları avucunun içinde biriktire- rek içmiş, başını serinletmiş, Haldun onun yaralarını yıkamış, bu sayede Zeydun oldukça isti- rahat etmişti. Daha sonra Zeydun kardeşine koprü üzerinde geçen mübarezesini anlatmış, bununla epeyce vakit geçmişti. Kaptan Ali yere yuvarlandığı zaman Zeydun onun yanına yaklaşarak onun işini bitirmek istemiş, fakat Ali ona Allah aşkına, Muhammet aşkına ant vermiş, bu esrarkeş- ler milleti için kendisini öldür- memesini niyaz etmiş, bunun üzerine Zeydun onun işini Şeyhul- cebele bırakarak çekilmek iste- miş, fakat hain adam hasmı dö- ner dönmez kamasile onu öldür- mek istemişti. Bunu müthiş bir mücadele takip etmiş, Zeydun ancak binbir müşkülât ile çeke- bildiği hançerile bu kavgaya ni- hayet verebilmişti. Bu hikâyelerin nakli bittikten sonra mağarada intizar, iki Kardeşi sıkmağa başladı. İki kardeş magarada bir ileri bir geri gidip geliyorlardı. Maktul iki esrarkeşin cesedi yanlarında idi. Zaman geçiyor ve ay dağ- lara doğru batıyordu. Iki kardeş bir aralık sustular, "sonrâ yene Zeydun sözü açtı: — Ya Mesrure ile Melike gelmezlerse?!. Haldun kat'i dedi. — Şafak sökünceye kadar bekliyelim de ondan sonra dü- şünürüz. İkisi de tekrar bir ileri bir geri yürümekte devam ettiler. Zeydun onların gelebilecek- lerine pek akıl iremiyordu. Buranın yeğâne methali olan mağaranın kapısı kilitli ve arkası demirli idi. Zeydun bunları soruyor ve kardeşinden cevap bekliyordu. Haldun ona Mesrurenin daha evvel bu kapılar kapalı olduğu halde geldiğini hatırlattı, Uzaktan bir fısıltı duyan iki kardeş serapa dikkat kesilmiş- lerdi Mağaranın dibinde ölüle- rin yanında duranlar vardı: — Bunlar kim olabilirler... zenan na e değildir ki, cürüm ve cezayı affetsin. Bana kalırsa mesele bundan sonra ehemmiyet kes- betmiştir.,, Kadri Raşit Pş. ne diyor? Evvelki gün içtima: terkeden müderris Kadri Raşit Pş. da şunları söylemiştir: « — Beniçtimadan çıktıktan sonra mesele halledilmiş.. Esasen yapılan usulsüzlük meydana çı- karıldıktan sonra yapılacak ne kalırdı? Bir daha böyle şeyler yapmayın denilerek mesele ka- patılmıştır. Bence devlet otoritesine mü- balâtsızlık göstermek kat'iyen doğru değildir, fakat bir şartla: Devlet kuvvetini temsil edenler de, kendilerine hürmet ettirme- sini bilmelidirler. em olacaklar, ölülerin yaletleri... . Haldun kılıcını çekerek dayanmağa başladı ondan * ilerledi ve dikkat etti, iki hayalet bulunduğu kaktı. Bonlar onlara d yorlardı. Ayın bir k kopan ışık, gelenlerin mücevherleri pirildatmıştı. ler konuşuyorlardı: — Onları göremiyorum. burada bu iki maktul : bulunmarı neye delâlet | — Canım atları burada, i mekki onlarda burada! | Gelenlerin kim oldukları © şılmıştı, iki kardeş birden seslen” — Melike,. dr Melike derhal cevap verdi — Zeydun' Haldun, : şükür... Melike, Mesrureyi kolları sına alarak öpinüş, öpme, Mesrure, o Melikenin arasından kurtularak: y — Sizin gibi dudakları bir prensesin, benim sil keşlere hizmet eden bir #9 temas etmesi yakışık alma” | Dedi j , 5 Melike hiç dinlemedi vet. — Nesi yakışık imarli senin sayende esrârkâş!e ü metkârı olmaktan kurtul. Mesrure bir şey demedi Y o da Mesrureyi öptü v€ Zeydunun kollarına birakti — Efendiler, burada ” lecek dakikamız yoktur. prensesi hemen Aleve bi çünkü bu at arazi üzerin vaffakiyetle yürüyebilir. şu öldürdüğünüz adam rinin atına bin. Emi: Dumana bin, bende "i ata binerek hepinizin gideceğim. A Mesrure (o biran geçir” atlardan birini buldu ve atladı. Ötekilerde ayni hareketleri takip ettilefi. dakika sonra, hepside © bir dağ tepesini iniyorlar" # ine uçurumun dibine varmi / Işık namına yalnız serptiği hafif pırıltı fade ediyorlardı. Göneşin doğuşu: 4,20 — beli” ogi Ayen doğuşu: 279 — bet — e SİNİ Namaz vakitleri Sahak Oğt İlin Akşar va : 227 ile isir 1948 » — 08 Bugünkü hav# Bugün rüzgâr hafif iyi olacıilır

Bu sayıdan diğer sayfalar: