1 Kasım 1930 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4

1 Kasım 1930 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

4 — © Unutulan manto 5 ğyoğlniz bir boyahaneye ; mântosunu temizlemteğe gelen bir matmaze!, orada kaşla göz arasında bir takım eldiven- lerle şapkaları aşırmağa kalkmış fakat önüne geçmişler. Işin tuhafı, yabut kötüsü bu © çapulcu müşteri giderken telâşla mantosunu dükkânda bırakmış. Eğer bu manto da bir yerden araklanmış değilse, yaz'k mat- mazel kısa günde dehşetli zarara! uğramış demektir. x z k Emi ve ahrette velki gün 12 numaralı tram- “vay, İ40 numaralı otomobiline çarpmış. Bu kazayı anladık bir tanıdık diyor ki: — Canlılara işiten öldürece- ğine ölülere çarpsın daha iyidir. Başka biri bağırdı: — Dünyada ellerinden çek- - mediğimiz kalmıyan bu belâlar- dan ahrette de kurtulamıyacak mıyız? cenaze - Kadıya mülk! fsi kişi konuşuyordu: -— Hamdullah Suphi balo gecesi M. Zekeriye Türk ozağınden kovmuş! ; — Mahkeme kadıya mülk ol- odu desöne! Bey, Beyi | Toplu Iğne - Adanada — Cumhuriyet bayramı “Ögünü neler oldu? © Adana da cumbur'iyet bayra- © mu şenlikleri esnasinda müessif bazı badireler olmuş S. C. Fır- kasi mensupları -zabitaya karşı — gelmişlerdir. © Hadise şu süretle “ olmuştur. Büyük bir kalabalık halinde elanSerbestciler bayraklarla yü- © rümüşler halk fırkası önünden © geşçrken “kahrolsun, diye ba- gırmışlar ku sırada bir berber dükkâmna hücum ederek cam- ları kırmış intizami muhafaza için - çalışan polise hücum etmiş ve “bir polisi yaralamıştır. “$. C. adamları hâkümet aley- bine tefevvukatta bulunan bir adama kalabalık arasından çıka- — rılmasını söyliyen komiser Niyazi © efendiye hücum etmiş, komise- gin kak müdafaa için havaya z ri sıkmağa mecbur iştir. © Vali Vehbi B. limmln tankla — için askeri kuvvet istemiş askeri kuvvet geldikten sonra halk — dağılmıştır. Bu sırada bir çok - polis dövülmüştür. Taşkinlık yapanlardan on beş i tevkif edilmiştir. Memleket haberleri © Bozöyükte elektrik “Bozöyük muhabirimizden: — Kasabamızın en büyük ihtiyaç- larından olan elektiik mesölesi © bu sene halledilmek üzeredir. © “Bir ecnebi şirketi tarafından © kasabaya altı kilometre mesafe- de bulunan kara su deres'nde ifler yapılmaktadır. Bu keşif- lerden kara su deresinden 6000 olt kuvvetinde elektrik cereyanı | edilebileceği anlaşılmıştır. kuvvetteki elektrik cereya- ğ n şimdilik kasabada bulunan iz , ticarethaneler ve resmi ei in tetvirine kifayet ede- tetkikat i - a iF VAKIT 1 Teşrinsani 19 3U işaretler: nkılabın tamamlanması için İnsanların nasil hasisi, acelecisi, cin- gözü, sefihi, âli, ukalâsı, geri ruhlsu, uy sah, hırçını varsa, nazariyelerin de ha- sisi, acelecisi, cingözü, sefihi, âlimi, u- kalâsı, geri ruhlusu, uysalı, hırçını var- dır. “Tedrici tekâmül, sözü de bu naza- iyelerden biridir. l Bu nazariye ukalâdır. Allâmedir. Fa| kat âyni zamanda sinsi, kurnaz ve cin| gözdür. “Tedriet tekâmül, ulema yüzlü, ve bitaraf tavırir, olduğu yere yamanan, kapılandığı yeri terketmek istemiyen. bir düşünce tarzıdır. Tedrici tekâmül hareketi inkâr et- mez, fakat kaplumbağayı nümüne alır. İllerliyormuş gibi gözüktüğü halde ye- rinde sayar. Allâmelik — tasladığı, ilim bezirgânlığı ettiği halde hiç te ilmi de- ğildir. Çünkü atlamayı inkâr eder hal- buki, hayatta her tekâmül bir atlama- dir. Ve bu atlamalar bir oluşu devrinin nihayetidir. Her tekâmülde bir inkılâp,! ve bir değişme vardır. Halbuki tıkırını yoluna koyanların e linde terdici tekâmül bir nefis ve men- faat müdafaasına mahsus siperdir. Tedrici tekâmülden bal. . Jenlere, bilhassa bunu cem'yet içinde tatbik et- mek istiyenler, gayet açık olarak, kur- nazen tabiye yapıyorlar. Geride kalan lara, | erini bana verdin... Daha ilerisine: “— Yer senin, fakat yavaş yavaş! dan senelerce mütenaim oldular. Bu allâme nazatiyenin bizdeki taraf tarları, yüz seneye yı ındır, mütemadi- yen İleri hareketlere mâ-' oldular, Tanzimat niçin iuvaffak olamadı. Çinkü: Tedrici otekâmülden bahsedenler, di. İşi yüzüne gözün: bulaştırdı. Meşrutiyet muvaffak olamadı, çün- kü: “— Tedrici :“imül dedi, cezı; bir h: veketle demokrasi kültürünü. memle kes 5“*“madr. Tedrici tekâmül dedi, En büyük filosof Türk demokresisi- ni: “— Asri islâm ovleti diye bir ku- şa benzetti. Tedrici tekâmül diye boyuna ir “aa, maziys avı .8 verdi, “Şer” şerif, mecel-| le, medrese tekâmülü tedrici sofrasın dan senelerce mütenaim oldu. ö Mektep cümhuriyet d:vi'ae kadar mc1»»-s ile yan ya..ı yürüdü, çünkü te kâmülü tedrici böy e istiyordu. “ezri ha. »ket edince tevhidi tedrisat de “al (irinkılâp; halide meydana çıktı. Tevhidi tedrisat kanununun neş- rinden sonra ki mektep ve medrese, şap kanın, yeni harflerin kabulünden evvel ve-sonraki vaziyet cemiyet hayatında inkılâpçılık tedrici tekâmülcülük ara sındaki farkı gösterir, Fakat hâlâ bir çok işlerimizde ted- rici tekâa” rahlesinin başında “nasa- ra, yansuru,, çekiyor. Meselâ bir şehir pilânımız hâlâ mev. cut değildir. Çünkü hâlâ şehir işinde tedrici tekâmül fikri kafamızda bir kurt gibi yaşıyor. Darülfünun meselesi için ayni şeyi düşünüyoruz. Emin Bey İbile “tedrief tekâmüle taraftarız diyor, | i Yani Jarülfünun halile kalacak, kimse nin rahatı bozulmuyacak.. İşler tıkırın. da yürüyecek. Ne âlâ gey. İnkılâbın tamam olması için ilk şart münevverlerin kafasındaki tedrici te- kâmül denen, rahatına düşkün atıl uz- viyeti söküp atmak, onun yerine yara- tıcı tekâmülün, yaratıcı inkılâbına bel bağlamaktır. < SE Gayri mübadillerin emlâki Gayri mübadillerin emlâkini takdir için Yunanisianda teşkil edilecek (Oolan beş © heyeti Maliye vekâleti nihayet bu on gün zarfında teşkil edecektir. Bu heyetler iki ay zarfında işle- İmrenilecek bir örnek İki gün evvel (VAKIT) m bir köşesinde çok güzel, pek büyük ve gerçekten imrenilmiye lâyık bir fa- zilet örneği vardı. Faziletin cemiyet! ten doğduğunu gösteren bu örnek- ten bir kere de ben bahsetmekten! kendimi alamadım. Amerika reisicümhuru Harding| ölünce memleket reislerine lâyık ve yüz altmış bin ingiliz lirası sar-| federek muhteşem bir eser meyd na getirmiş. Bizim paramızla iki milyon İira tutan bu abidenin ne| heybetli bir şey olacağı kolayca kes! irilebilir. Bu gibi eserler memleke-, in maddiliğini güzelleştirdiği ka- dar, manevi hazinelerini de teşkil eder. Bazan bir mermer abide bir cilt tarihten daha beliğ olur. İşte! bu abide de onlardan biri olacak- ti, Evet o'acaktı amma eğer açılan! idi! Sevgili okuyucularım bu abi denin açılması işi kime teklif edildi ise redde uğradı. Şimdiki reisicüm- bur, gibi eskisi Kuliç te açıkça bu teklife sırtlarını çevirdi. Tamamlan! mış abide, yelken bezlerinin örtü- süne sığınmış günahkâr bir kul gi- bi duruyor. Çünkü “Harding,, in hususi ha- yatı berrak ve aydmlık değilmiş. Çünkü Hardingin hizmetçisinden bir çocuğu varmış. Çünkü cemiye- tin vicdanı tebcil edeceği şahsiyet- lerde en küğük bir noksana bile ta- hammül edemezmiş. Bu retlerde bunları duyduktan sonra, ister istemez kendi memle- ketimin manzarasını gözden geçir- dim ve fena oldum. Hirsızlığı mah- keme salonlarında meydana çıkmış olanlara bile cemiyet boykot ilân stmemiştir. Bir çift beyaz eldiven en kirli e- lin cürmünü örtmiye ve ipek bir ye-. lek'en kirli vicdanı ağartamğa kâfi şrk olanlar vir ki gündüz " sokağa çıkmağa utanacakları yerde başka- larma saldırmaktan ve feragat ro- lü oynamaktan çekinmiyorlar !.. Ah ne olurdü şu Amerikadaki fazilet havası ile bizim de ciğerleri» miz dolup boşalsa, yüz karalarını yaşatmasa idi!... Seyvak ——— Tatabeti aklıye kongresi ; Türk tababeti akliye ve asa- biye cemiyeti 930 senesi kogresi dün öğleden sonra Bakırköyünde emrazı asabiye ve akliye hastane- sinde aktetmiştir. ç Reis Mazhar Osman B. em- razı akliye ve asabiyedeki bir senelik yeniliklerden bahsede- rek kongreyi açmıştır. Dokior Ismail Niyayi B.Tıbbiadli noktai nazardan Paranoyya üze- rinde tebliğatta bulundu. Dok- tor Konos B. “Uyku hastalığı hakkında söyledi. Doktor Ihsan Şükrü ve Ahmet Şükrü Beyler beyin (o damarları (hastalıkları hakkında Projeksiyonla resimler gösterdi ve beyanatta bulundu. Doktor Fahri Celâl B. bir katil vak'asını — tablil etti Ahmet Şükrü B. Malarya aşısı ile te- davi edilmiş bir beyin frengisi hastasını gösterdi ve hastalık hakkında izahat verdi. Kongreye iştirak eden zevat müessesenin —Laburatovarlarımı, hasta © paviyonlarını (o elektrik tedavisi ve rontken dairelerini gezdiler. Tevfik Satim Pe. Eugün Avrvpeys gidiyor Etıbba odası reisi Tevfik Sa- lim Pş. bugünkü ekispresle Av- rupaya gidecektir. Paşanın se- f rini bitirmiş olacaklarına nazaran 25-3 ay zarfında tevziat kabil olacaktır, Sli yahatı bir buçuk ay sürecek ve bir abide yaptırmağa karar vermiş ; geliyor. Türlü kepazeliklerle bula-| KIZIL E-) G ÖMLEK Evin önünde muharebe şiddetle: devam ediyordu bir cesaret ile, sarsılmıyan bir İ£- man İle karşılıyacaktı. Bu o neticenin bütün tehlikelerine yalnız başına muka vemet edecekti. Fakat kendi şahsi se lâmeti için kan döktürmiyecek, müslü-| manları biribirlerine kırdırmıyacaktı. Müfsitlerin kapıyı yakmâaları, ona kendisini bel.liyen akibeti ihsas etmişti. Kendisi bu manzarayı gördükt a sonra yex'ne otarmuş, --hafını açmış ve ti- lâv“*. başlamıştı; “O müminler için zatı kibriya nez- İ dinde ecri azim vardır ki: Birtakım kim seler gelip te kendilerine: düşmanları- niz size hücum için toplandılar, onlar-| dan k “kraslısmız, dedikleri zaman, bu haber onları: Cevab. Hakka olan iman larımı bir kat ar” sir, Allahın nusreti bize kâfidir, o en büyük muhafızdır,! derler. (41 Bu ilâhi sözler Osmanın metanetini takviye etti, Kur'anın göğsünde çarpan yılmaz kalp onun içinde çarpıyordu. Hz. Osman biraz düşündü. Onlar bu a yeti ne müthiş şerait altında okumuş- lardı, Kendilerini bekliyen akibet, hep- sinin kılıçtan geçmeleri, hepsinin faik kuvvetler karşısında muzmahil olmala- rı iken onlar bu ilâhi tebşirat ile hare ket etmişler ve hatıra gelmiyecek hari» kalar karşısında kalmışlardı. Osmanın gözleri yaşardı, Onun içini gizli bir iş- tiyak yak'yordu. Dışarda bir takım 2- damlar onun hayat... istiskal ediyor» lardı. İstedikleri * .dar etsinler. Onun refakatlerini - özlediği, (o refakatlerine| yükselmek ve kendilerine tekrar kavuş- mak istediği kimseler bu atta hr sılaştığı #damlardan çök” ül dür ler, Osman tilâvetinz devam etti. Dışarda olup ten hadiseler arak ou alâkadar etmi, ordu. Müfsitler kapıyı yakarak yere yık- tıktan sonra içerde bulunan Hasan, Hü- seyin, Talha oğlu Mehmet, Zübey : oğlu Abdullah, As oğlu Sait, Mervan kılıç- larını sıyırmışlar ve mukavemete hari zrlanmışlardı. İçerdeki hizmetçiler on- lara İmtisal ettiler, ve müfsitlere karşı bir cephe teşkil ettiler. Bu gençlerin hepsi de aldıkları em- rin hilâfına hareket ediyorlardı. Çünkü bu müfsitlere karşı sakin durmağı haz-| medemiyorlardı. Bunların hepsi de kii lıçlarını iyi kullanan cesur, kahraman gençlerdi. Müfsitler bunların hamlâsile| gerilemişler, bunlara karşı ne yapacık- larını kestirememişlerdi. Aşağıda silâh gakırtıları arasında: — Osman çekil! naraları duyulu “ du. Bir aralık (o “fsiiler arasında: — Hücum ediniz, diye bağıran se duyulmuş, bunlar da hücum etmişler, gençler biraz gerilemek mecburiyetinde kalmışlardı. 'Müfsitler arasından bir kişi kimseye görünmeden fırlamış, Hz. Osmanın bu- Tunduğu daireye loğru kor -uştu. Bu adam İçeri girmi; Osmanın karşısında dikilmiş, ona: — Bu işin başından çekil de seni br- rakıp gidelim, demişti. Osman cevap verdi: — Ben Cenabı Hak bahtiyar olanları tekrim, betbahtları tezlil edinciye kâ- dar yerimde kalacağım. Bu adam bu cevap karşısmda bir şey diyememiş ve geri dönmüştü. Arkadaşları ona ne yaptın diye sor- İdular: — Bu adamı öldürmekten başka ça-| remiz yoktur. Fakat onu öldürmek te günahtır. Cevabmı almışlardır. ©“w müteakıp Leys oğullarından bi- Iri, cidal sahnss'“den ayrılarek içeri girmiş, o da Hz. Osmanın karşısında di kilerek tehdit amiz bir vaziyet almış, o- na — Seni öldürme; : geldir:, demiş. Osman ona cev#p vermişti: — Sen be» öldüremezsin... — Ne 'en?... ' bu müddet zarfında mesleki tet- kikatta bulunacaklır. MEST yan: — Çünkü bir gün sen Hazreti Pey- as gelmiş o da sana dua Jetmişti. Sc E: ızavi esmda ba iyi etmiş olursun, 2ys “Zullarından ola bu adar he- men geri dönmüş ve müfsitlerden ay- rl rak gitmişti. Onu müteakip bir başkası daha tali- ini tecrübe elmek istedi. İçeri girdi, ge 'ne Osman önüne dikildi: İ — Çekil, yoksa seni öldürürüm, de- di. Osman bu adamın yüzüne de baktı İ ve cevap verdi: ! o — Sen de peygamberi görmüş bir Idamsın. Beni öldüremezsin. — Çekil, yoksa seni öldürürüm! — Sen nahak bir kanı dökemezsin. "Çünkü bir gün Hazreti Peygambere igelmiş, Ya resulüllah! Cenabı hakkın . ,beni yarlığaması için niyaz et, demiş, o da senin bu arzunu yerine getirmişti. Sen şimdi o mubarek ve makbul duayı kaybedeceksin, yazık değil mi?... Bu adam da geri dönmüş, ve başını alarak savuşmuştu. Hazreti Osman her yanına girenin bu şekilde savuşup gilmesi müfsitlerin izisleri tarafından emmiyetle nazarı dikkate alındı. Vaziyet bu şekilde de- vam ederse müfsitlerin maneviyeti kr- rılacaktı. Cemaatin içine karışan Sebe oğlu Meymun oğlunun kulağıma iğildi ve bir şeyler söyledi. Meymun oğlu onun yanından ayrıl. dı. Gafikiyi buldu. Onun kulağına iğil- di Sebe oğlunun arzularını ona bildir- di. Gafiki, Mehmedi gizlice arattı. Meh- met, bir taraftan vaziyeti seyrediyor- du. Gafiki, onu yakaladı: — Haydi, Mehmet, dedi, sıra senin- r. | Mehmet istemiyerek kalktı, Gafikiye dü dü: — — Ben şu duyardan eTİyarak içeri İ gireceğim *©"İşi bi! . oğim, dedi. Gafiki, o tarafa baktı, — Pek âlâ, dedi. Mehmet dediği yere ilerledi, duvarı Jaştı ve görünmez oldu. Gafiki #damlar rı çağırdı. Onlarla beraber Mehmedin aştığı duvarı aştı ve içeriye doğru ilerle diler, Evin önünde muhzrebe devam edi yordu. Hasan ve arkadaşları mütemad! yen mücadele. ediyorlardı. Bi* aralık İbni Selâm gelmiş, müfsitleri bertaraf etmek için bir kaç söz söylemişti. On lara: — Ey nas, demişti, bu kılıcı kmnâ sokunuz, yoksa bu kılıç bir daha kınınt giremez. Bu şehir meleklerin metafı lan şehirdir. Bu cinayeti irtikâp edecek olursanız bu şehirden melekleri kovar” sınız. Müfsitler bu sözlerden ürkmüşle'” fakat içlerinden biri onun yüzüne bufi” mut: — Sus çıfrt oğlu çıfıt; söz senin gibi yahudi oğullarma mu kâldı, kartşma v9 işlere sen... “ İbhi Selâm hakikaten yahüdizade 14 fakat ashab en kıdemlilerindent” Kendisinin samimi müslüman olduğü"” İda kimsenin şüplosi “oktu. Hatta onu" Imüslüman olması bütün yahudi leyhine çevirmişti. Mehmet duvarı aştıktna son İOsmanın yanma girmiş, Osman dostane karşılamıştı: Sd — Merhaba Mehmet, beni ziyar“ imi geldin!!! | Bu istihza Mehmedi sinirlendirdi K — Evet, seni ziyarete ve send” sap sormağa geldim. — senden hesap mı, ne hesabi oğlun sen bu hesabı kendinden sonr3 yi etmez misin? — Hayır, bugün benim sende” Li sap soracağım gündür. saha ğ He gi Sor bakalım, sana karşı bi” tim mi var. (Bümedi . * | (4) Hönül Esir ciğt 3 sa 76 ği Hi

Bu sayıdan diğer sayfalar: