15 Mart 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4

15 Mart 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

-— 6 — VAKTT 15 MART 1937 Mançuridegaleyan Devam ediyor Şanghay, 14 (A.A) — Reuter Ajansı bildiriyor : Yeni rejimin teessüsünden beri (o Mançuri'nin mühtelif o kısımlarında yeniden bir çok kaydutluk vak'aları baş göstermiştir. Mançurideki bir — garnizo- nu kıyam etmiş ve Renter Ajan sının Tokyo muhabirinin bildir- diğine göre mezkür şehirdeki a kumandanı katil ve : lal yağma teller Aynı zamanda Pcibo ve battâ Mukdende de karışıklıklar oldu- ğu ve bu iki şehrin civar kas balarının baydutlar taratından ziyaret edilerek yağma edilmiş bulunduğu bildirilmektedir. Diğer taraftan, Şarki Çin de- mir yolunun imtidadınca hattın şark kısmına tahşit edilen bütün Çin kıtaatımın da kıyam etmiş oldukları ve Japon kuvvetlerinin bunların üzerine yürümekte bu- landukları da bildirilmektedir. Harbin, 14 (A.A) — Hei- Louog - Kiang valisi jeneral Ma- Tehan - Chan, Hei-Loung-Kiang ordusunun 3 bölüğünü yeni Man- çuri hükümetine karşı isyan et- miş olduğunu resmen bildirmiş- tir, Fakat jeneralın kıtaatı, asi- leri Aigoun istikametinde tardet- miye muvaffak olmuştur. Cenup'u'arın bu kargaşalıklar- dan müteessir olmadıkları zan nedilmektedir. Hiç bir Çin za- biti, kıyama iştirâk etmemiştir. Japon kuvvetleri kısmen Ja- ponyaya avdet ediyorlar Tokya, 14 (A.A) — Harbiye nazırı, Şanghayda bulunan bir fırkayla -muhtelit livamn Japon- yaya avdet için emir aldıklarını beyan evlemistir. Bir çocuk Bulundu fakat.. Lindbergin çocuğu mu, değil mi, belli değil New « York, 14 — (A, A.) — Cross Wilo polis müdürü refakatlerinde kü çlik bir çocuk olan 4 kişiyi tevkif ets miş olduğunu ve çocuğun oeşkâs linin Lindberg'in yavrusunun eşkâli- ne tamamen mutabık (o bulunduğunu. bildirmiştir. Meseleyi telefonla Lindberg'e bil- diren polis müdürü, o mumaileyhten tevkif ettiği eşhası, çocuğu tanıyabi lecek bir adamın vüruduna kadar ser best bırakmaması cevabını almıştır. 'Trenton (New-Jersey) 1d, (A, A.) — “Trenton' zabıtası kumandanı, Cross ville'de bulunmuş olan çocuğun Lind- bergh'in çocuğu olmadığını bildirmiş. tir, Ankaradaki cinayetin falileri yakalandı Ankara, 14 (Vakıt) — Anka- ranın sayılı zenginlerinden Fah- rettin Ef. yi öldürenlerden Etlik- te tutulan Ermeni kızından ma- ada Ankara seyyar polis me- murları tarafından İzmitte yaka- lanan Ankaralı Ermeni Paron ve Erzurumlu Kâmil bu sabah buraya getirilerek adliyeye tes- lim edilmişlerdir. Hali firarda olan Erzurumlu Dursun aran. maktadır. Bozün akşam o Raşif Rıza mat 2130 dı o TİYATROSU ,Sehzadebaşı Otello 5 perde 2 tablo Şekspirin şah © seri, Perşembe ekşe- m: La dam O Kamelya Darülfünu n meselesi Aptülhamit devrinde maariften'n bekleniliyor niçin çekiniliyordu? Meşrutiyetten sonra hâkim olan telâkki Üçüncü (makalede Abdülhamit devrinin nasil mânevi bir bozgun ha-| . Yası içinde doğduğunu tasvir etmiş, yeni maarif sisteminin “Devleti ebed müddet,, için “sadık memur,, yetiştir. mek gayretiyle acı ve korkunç bir ma ceraya sürüklendiğini de ilâve eyle- miştim. Bu devir; daha başlangıçla- rında mektebe doğrudan doğruya düş! man görünmekten çekiniyor, fakat o- nu, kendi davası için kör bir âlet gi bi kullanmak istiyordu. Medreseyi de orta zamandan kal- ma uyuşukluğundan muhafaza ede- rek icabmda mektebe karşı « bir poli- tika darası gibi - kullanmak hülyası- ua düşmüştü. Saray, bu iki kavvetin müvazenesiyle güya davasını kazan mış, hükmünü emniyetle yürütmüş o- lacaktı: Medrese; dâj ve dua han hocalar, mektepte bende memurlar yetiştire- cekti, o Memurluğun en yüksek men- gel olan mülkiye mektebi hakkmda gösterilen riyakâr ve creayıcl İtina b le, Harbiye ve Tıbbiye mekteplerine karşı izhar edilen çekingen tekayyüt işte ruhi haletin eseriydi. (o Medrese de hocalarma ve talebe ulümune w yuşturucu imtiyazlar ve munfiyetler teminiyle ele geçirilmiş oluyordu. Mektepler, her meslekten mütefennin fakat sadık memurlar (yetiştirirken medresede Meşihat için m''htelif sı- nıflardan hocalar, müderrisler, vâ1z- lar, dâl (duacı) memurlar ve icabın- da merzii âliye uygun fetvalar vere- bilecek “Müftilenam, lar (o hazırlıya- caktı. İlme gelince: Yeni maarif sis“ teminde onu temsil etmesi lâzrm ge- Ten ve evvelce söyle böyle temeli atıl»; mış olan Dartilfünun 1288 de « ikinci makalede arzetiğim şekilde - kapan- mış bulanuyordu. Yeni devrin başlangıcında hâkim zihniyete göre onu diriltmek te mâ» nasızdı: Her şeyden evvel âlime de gli, mütefennin memura ihtiyaç var- dr. Onlar da mekteplerden o yetişe ceklerdi. Hem medrese haricin?” ilim; ne demek oluyordu; ülümayı, ricali ilmiyyeyi medrese yetiştirirdi. Bu an| layışla darülfünum, o sırada memle kette üf'ulesi (fonelion) olmıyan bir müessese gibi görünüyordu. (1316) da diriltmek istenilen darülfünun niha- yet, üç şubesiyle, bize göre yüksek de recede bir darülmalimin olmaktan i- leri gidememişti. Esasen yapabildiği vazife de ondan ibaret kalmış tr. i Mektep ve medrese bu kötü çığırla! temellerindeki bozukluğa yeni ve çok tehlikeli bir za'f unsuru (daha kat mış oluyorlardı. Bende ve dâl detiş- tirmek arzusu artık sistemli ve hara- retli bir surette tatbik olunmıya baş- Tamıştı: Şahsiyeti silik bir hale getiren, se ciyeyi bozan, benliği öldürecek kadar azmıya müslait olan bendelik ve dâi- Tiğin revaç bulması için çalışıyor, bu #l kelimeye sindirilen kötü maksat, zaman geçtikçe daha açık bir surette ve tehakkümle ileriye sürülüyordu. Cmua selâmlıklarınm, culüs ve vi. lâdet genliklerindeki “şehrayini me- serret karin., lerin tasviri için gazete- lerde kullanılan içi riya ve yâlan de-! Tu ölmüş kelimeler, yalatklanıcı kasi deler ve resmi yazılardaki teşrifat ta; birleriyle - bir esaret zincirini andı. ran müselsel « üslüp bu gafilâne per- vasızlığn gülünç ve çok yabancı gös- terişlerdi. İlk ve orta tahsili o devrin sonla- rında, yüksek tahsili meşrütiyette gö“ ren bir nesle mensup olduğum İçin “mektep, e - hiç sıkılmadan - bende Tik ruhunu sokmak sevdasiyle yap» Yan iğrenç telkinleri bütün acılığiylei hatıriryorum: Daha rüştiyenin son sınıfında iken; bize okutulan “ilmi inşa(7),, da “ben,,! diyecek yerde kullanılan (kulları, kö- leleri, abdimemiükleri, çakeridirine- leri) gibi bendelik tabirleri arasmda bir de (bendei diremhirideleri) terki. bi vardı ki bu yaltaklanmanın © za» man ruhumda uyandırdığı nefret ve isyan hâlâ yatışmamıştır?. Demekki bizi “bir hamle satm alım miş bende,, olmak için yetiştirmek is tiyorlard. Tahsil senelnerimiz geçtikçe bu türlü telkinlerin kemiyet ve keyfiye- ti de o nisbette genişliyor, inceliyor, inkişaf halinde bulunan benliğimize adetâ bir sufkasta maruz bulunuyor. du. Millet, cemiyet, vatan gibi keli meler yasak, vatanperverlik telkin e- den kitaplar yasak, meşhur vatanper| verin isimleri yasak, ( hasılı serbest düşünmek yasaktı. Esası itibariyle Türkün ruhunda ki inzibat kabiliyeti, büyüğe ve büyük Tüğe hörmet ve muhabbeti ifade eden zavallı yasak kelimesi, böyle anlaşıt- maz bir şey olmuştu: Bu, “yasa,, 8IZ bi ryasaktı. Ben idadi tahsili görür» ken etrafrmızda bu yasak çemberi - çinde, yalnız yolumun üstüne düşen “dairetumuru askeriye, (şimdiki darül fünun binası) nm kapılarmn birinde rasladığım nöbetçi neferin arasıra| ağımdan sertçe çıkan (yasah!) keli mesinden bir mâna anlıyabiliyors! dum: Mehmetçik güntin bazı saatle rinde herkesin iç meydana #iremiye- ceğini bu merdane emriyle anlatırdı. Bundan başka istibdat idaresi bir si yasi destek gibi kullanmak istediği “hilâfet,, ten, hattâ dinden bile şüphe liydi: içinde (benden sonra hilâfet) otuz sene sürecek, arkasından hüküm darlık başlıyacaktır.) maalinde bir hâ dis bulunduğu için, evvelce mektep- lere kabul ettiği “Dürriyekta şerhi, isminde bir kitabı, sonra telâş içinde toplatıyor, Şerh Sadi'nin meşhur (gülüstan)nınıda senelerce mektepler de, rüştiyelerde okuttuktan sonra bir vehimle derhal yasak ediyordu (*9) İste bu suretle mektep, İstenilen tipte, bir kalıptan çıkmış gibi « me- mur istihsal eden bir fabrika haline getirilmiş oluyordu. Bu tipe uygun yetişenler, “memürlar devleti, nin çarhımda bir dişe takılarak orada şah siyetlerinitamamiyle eriteceklerdi.Mes uliyet, bir mevhume gibiydi: Resmi muharreratım halimesi makam yük seldikçe “emirü ferman hazreti men- lehülemrindir,, şeklini alıyor, emrü fermanı ve bunun zımnında aranma; sı lâzım gelen mes'uliyeti, emir sahi- bi kimse ona brraktyordu. Fakat bu emir sahibi kimdi? Hü- kümdar mr, nazırlar mı, memurlar mı yoksa millet mi? (menlehülemir) kle gesinde gizlenen mes'uliyeti kimse be- nimsemiyordu. Mes'al mevkilerde bulunanlar. ©- nu üzerlerine almaktan çekiniyor! *” sahipsiz kalan mesuliyet, bir devlet ihtikârcılığma (sermaye oluyordu. Halka gelince: O, esasen müslünan- hıkta imanm şartları arasında sayı- lan kadere iman - ki hayrü Şer Allah- tandır şeklinde tesbit olunur - âkide- siyle oyalanmış, kendisine bir teselli bulmuştu. Oyalanış ve teslimiyet tarihe ka rışmış gibi görünen *eebircilik,, mez- hebinin sinsi sinsi ruhlarda hâkim ol- duğunu gösteriyordu - Hakiki mina» siyle bir nevi ilmi determinizmi an-| dırması lâm gelen kadere iman ö- kidesi halkm ruhunda böyle 'ebiri telâkkisine müncer olunca artık ba- grmızdan gelip geçen şeylerin bira s ulü varsa, o da (Allah) olabilirdi. O da (lâyüsel) di. Fakat mademki hay- rüşer (Allah) tandı, olacak olur, ba- şa yazılan gelirdi! Yer yüzünde ( (Allah'ın gölgesi) sayılan hükümdarın da bütün kudre-! ti sarayda teksif etmek istemiş olma- sına rağmen bu Allah'lık mes'uliyetin gölgesinden bile daima kaçındığı, o- nu başkalarına ihsan veya devretmek istediği anlaşılıyor. Hafiye teşkilâtı. nın muhtelif meslekten memurlar 2 rasında ve resmi mertebeler. silsilesi haricinde ayrı bir tezvir şebekesi hali ne getirilmiş olması bu isteğin açık bir görünüşüdür. Ü Onun daha vazih nişanesi padişa- hm meşrütiyeti müteakip meclisi sehnsanda okuttuğu (iftitahi mutuk) Me Şe ta görülür. Apdülhamit, bu nutkun- da: “Hini cülüsumda vazetmiş (oldu- Zum kanunu esasinin mevkiitatbika va zında tesadüfolunan müşkülâta mebni ozaman ricali devlet tarafından göste rilen Jüzum üzerine meclisi mebüsan muvakkaten tatil olunmuş iken me- maliki şahanemde maarifin terakkisi ile kabiliyeti ahali derecei matlübeye isal olununciya kadar kanunu mer kürun tehiri icrası tavsiye ve arzolun muş idüğinden meclisi mebusanın tek rar ictimai vakti merhunuma bittalik mel iemin hertarafında mek tepler tesisiyle maarifin terakhisine ihtimam olunmuş İdi. o Şükrolsn o maksadın husüliyle ««s.s Diyor ve bu defn ızhar olunar, ar. zuya binaen muhalif rey ve miltales da bulunanlara rağmen bilâtereddüt kanunuecsasiyi yeniden ilân eylediğini ilâve ediyordu. O sıralarda intişar eden hukuki ve siyasi (İstişare) mecmuası, bu nu tuktan bahsederken: “Nutku iftitahi epeyce intikadata| uğradı ki bunlara hak ve mahal ver. miş olduğu inkâr edilemez. OCülüsu padişahide Mithat Paşalarım, Kemal- lerin pişvalığı ve tertibiyle vazolunan kânunu esasinin tatbikinde ne gibi ik- tiham olunmaz müşkülâta uğranıp da tatil edildiği ve o zaman ricali dev let tarafımdan gösterilen lüzumun es bap ve delâili neler olduğu ve otuz iki yıl müddetçe milletin ağzımı dik. mek, ayaklarma zincir vürmak sure. tinde tecelliler gösteren o ricali dev. letin kimlerden ibaret Obulunduğu milletçe meçhuldür... Diyor ve bu defa da muhalif rey- de bulunanların dinlememiş olmasını « tarızkârane bir ifadeyle - padişah çin bir “kiyaset eseri,, sayıyordu. Aynı mecmua; mutukta maarifin tarakkisine ihtimam ( olunduğundan bahsedilmesine karşı da şu mühim mütaleayı ileriye sürüyordu. “Millete istidadi meşrutiyet va- kia maarifle nemayap oldu. Fakat bu memlekette maarif terviç olundu de nemez. Padişahm etrafmı alanların, mekteplerden idarei mülke lâzım ne kadar ders varsa kimini büsbütün gi dermek, kimini tağlit etmek veya kırpmak suretiyle âlenen gösterdikle ri gayreti bir tarafa bırakalrm, teftişi zihin ve kalpte istikşafı niyyatta İz- har eyledikleri zararlıklar olmasaydı bu memleket bu gin pek başka olur ve millet ile beraber padişah ta hürr: yetlerini çok zaman evvel iktisap ey lemiş bulunurdu... Bu sözlerde pek derin bir teşhisin izleri okunuyor, Padişahın hususi ve resmi hayatın da görülen bu nevi dalgalı hareket- ler, psikologi noktaj nazarından şah.i yet teşevrüşlerinin meş'ur bir şekli ©- lan ruhi hastalıkları andırıyor. O, bir (obsede) gibidir: Ruhumda İyi, kötü, doğru ve yanlış gören, mes'uliyet is. tiyen ve istemiyen bir kaç (şahsiyet adelâ mücadele halindedir. Şunu da kaydetmeliyim ki; istip. dat devrinin maarif Üzerindeki kor- kakça baskıları bilhassa bu devrin son senelerinde mektepler o aleyhine gösterilen delice tekayyütler; © 74- man mekteplerden yetişen gençlerin rahtunda şiddetli ve ateşli bir aksülü- mel uyandırmıştı. Meşrttiyet, bu aksülâmelin eseri olduğu gibi Balkan, Tarablus garp, Cihan harplerinde ve nihayet İstik- 1âl mücadelesinde hudutlarda, zabit ve İhtiyat zabiti (sıfatiyle çarpışan kahraman vatanperverler kutlesj de gene © “ksülimel (yetiştirdiği temiz nesiller. Fakat bir çok bağlar i- çinde bunalmış olmakla beraber meş. rütiyete böyle heyecanlı ve çok harâ- retli feadkâr hir nesil tevdi edebilen “mektep,in bu nesli ilim idare, siyasi terbiye itibariyle de ayni derecede ciw hazlandırdığını iddia edemeyiz. Ken- di fitri kabiliyetleriyle yetişen ve ha- yatm terbiyetkâr tazyikleriyle pişen nadir şahıslar şüphesiz (bir istisna ———— 16 mart ihtifaline davet Wtanbul Halkevi resliğinden : Istanbulun işgali meş'umuna mü- sadif 16 mart çarşamba günü Eyüpte şehitlikte yapılacak ihti- fale Istanbulda bulunan meb'u- sanı kiramın teşrifleri rica olu- nur. Şehitlikte toplanış saat 14,30 dadır. Saat 13,40 da davetlilerin azimet ve avdeti için Köprü Haliç iskelesinden bir vapur tahsis olunmuştur. Yıldız vapuru kurtuldu Zonguldaktan kömür yüklü olarak İstanbula gelirken Kara- denit boğazı haricinde Anadolu | Karaburnu civarında karaya otur- muş olan Yıldız vapuru dün kur- tarılarak limanımıza getirilmiştir. mız; idare adamına, siyaset adamına ve... Bilhassa seciye - karekter adami- na ne kadar muhtaç olduğumuzu pek acı surette meydana çıkarmıştır: Tan zimat enkazı sayılabilecek olan eski riealden yenj devrede hulül edebilem İer, hattâ bunların en değerli görü nenleri bile meşrütiyeti tanzimatın © yalayıcı ve avütucu ruhuyla uyuşturs mak yolunu tuttular, Himmetleri, bil gilerini pek çok aşmış (olan yeniler de bu hallerine rağmen o ruhtan ken- ! dilerini tamamiyle (Okurtaramadılar ve içlerinde mefküreci görünmek s- tiyenler bile politika ihtirasları için de sönüp gittiler. “Münevverler,, de“ nilen zümreye gelince: Bunlar da mu asır ilmi zihniyetin şiarı olan deter- minizmi halkm eebirellik Akidesini an dıran bir hale getirdiler. Bunlar, meş rütiyetin iptidalarmda büyük Fram sız inkilâbmı örnek edinmişlerdi: (Tarih tekerrürden ibarettir) diyorlar o İnkrlâpta iyi, kötü ne olduysa bizde de aym şeylerin olmasını zaruri gö- rüyorlar ve... Bekliyorlardı. Bu, tan- zimat mektebinin bizi (sikolâstik) zih niyetin bulaşıklarmdan hakkiyle kur- taramadığını gösteriyor. Çok ümitler içinde doğan iyetin obuae:kir hali; nihayet Rep Tetar Pr” şa merhurma ittihat ve terakki kongre İ sinde memleketin selâmet; atiyesinin | ancak ilim ve ahlâkın hâkimiyetile te min olunacağını söyletmişti, Paşanın sadrıâzam olduktan sonra “kanunun hâkimiyeti, lüzumundan da bahsettiği ni hatırlıyorum. Bunlar, bir kaç keli menin İçine sıkıştırılmış Acr itiraflar dı. Ve gene Abdülhamit devrinde ol- duğu gibi, ortada mes'ul yoktu!.. İşte climhuriyet, bu mazinin, mem leketi; ta kenarına kadar getirip bi- taktığı uçurumun başında ortu “ken dine gel, diye sarsan ve kurtarmak istiyen bir kudret halinde doğdu. Milletin "Güzl,, de temsil eden bi seçme kudreti, siyaset ve idare saha sında maziyi tasfiye namına ne yap mak lâzım geldiyse yaptı ve yapıyor. Fakat bütün bu yapılanlar, yeni hö İ yat için bir nevi (morfoloji - şekliy- ! yat) gibidirler ve bunun için daha zi" yade “mlvazenet,, ifade ederler. Ge yesi vatanı en yüksek hayata, kudret li hayat mefküresine götürmek ola8 cümhurlyetin; kuvvani dinamik inki şaflarını temin etmek yazifesi darük fünunumuza düşer. Şu halde mazinin şekillerde olduğu gibi esaslarda d8 tam ve kâmil bir tasfiyeye tabi tutak ması, memleketin içtimai fizyolojisi üzerinde milessir ilim ve fikir har ketleri yapılması, haklı olarak darül fünundan bekleriz. Onun istikbali hs” zırlamak hususunda mes'uliyet hiss€“ si pek geniştir. l Artık darülfünün meselesini vaz€ İ debiliirr. Memleketin buen büyük i meselesinin ortaya konnuş tarzı gel€ cek - sonuncu « makalenin mevzuu © Tacaktır. ANA () Üçüncü makale, vaktin 25 şi Bat 992 tarihli nüshasında, (**) Bu kitap, içinden lâzuni BÜ rülen parçalar çıkarılarak bir mir” tehabat haline getirilmişti. Böyle makla beraber ogene yasak edilmis ben idadinin birinci sınıfında okurkf” mektep idaresi tarafından, - başk& yr Hitapla elliletmiş olduğum, için » G5 dinin içinden koparılıp alınmıştı. $€ bep, İçinde padişakliğa dair bası 9 kunaklı hikâyeler kalmış

Bu sayıdan diğer sayfalar: