18 Temmuz 1934 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7

18 Temmuz 1934 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Dilenci ! .Hir Muvaffakıyetin Sırrına Dair.. “ra Müller, hasisliğiyle tanmmış kadmdır. Yalnız o kadar değil... > hasis, hemi de haşin bir kadm!.. kendisiyle anlaşmak kolay de- * Onun için, eşi dostu olmak şöy- Psun, konu komşusu bile yoktur. — kirseye selâm verir, ne de onu için $ Miyan bulunur, demek mübalâğa- nış “İ *Pılmak sayılamaz. O, böyle bir tdef pdr! her rav8 Mah lari a, üldete ve kadının sm var. Her sabah Jam sekizde balkondan halı silk - * Bu âdeti, hiç mi hiç ihmal et- | Halmın üzerine sopa ile patır, kü- Yürürken de, konu komşunun sa- Uykusu esnasında rahatsız olaca - hatırma getirmeğe lüzum gör - » Konukomşu, istedikleri kadar Jan şikâyet etsinler. Bu kadına şi- | er vız gelir, Kendisine söyleni- | lilardı, bir kulağından girip bir | ndan çıkar, Şunu da ksydede - 4 ki onun her sabah ayni saatte ha- k âdetinden memnun olan bir onşusu mevcut... Bunlar, bu su- Yamanında İşlerinin başma git - imkânmı elde ediyorlar. Saatin ile uyanmalarına hacet kal- Li b. Bu kadının başka bir Adeti de, ka - İN üzerine bir kâğıt yapıştırmak- Bu kâğıdın üzerinde, evinde kapt- açmaz dışarıya fırlayıp karşi” sikanı kıyasiya ısrran bir hayva - | bulunduğu yazılıdır. Gerçi, kendi- sesisliği dolayısiyle köpek besle - | * ama dilençilerin kapıyı çalmala- Mani olmak için bu çareyi tasar - tir, Sadece dilencilerin kapıyı çal- karşı... Çünkü kendisine ne | © gelir, ne de esmaf.... O, kendi” | il, *Ya giderek alış veriş etmeği *deri ama Gstüne başkaları da ya - “B Yapıştırır, tebeşirle yazı ya- Unlar, evde oturanın haşinliğine in. *liğine © tariz yolludur. Dora > bu kâğıtları homurdana ho - iş p İaraşa atar, tebeşir ik |, 39ne homurdana homurdana bezle sileri F, pp ib bütün bunlara rağmen, bu iş da bir gün bir dilenci- İçi lm, R miştir, in e tür, > kendisine patates çor- Buna ne dersiniz? açebi, herkesi meraka dü” | caba sebebi nedir?... Hay- fak dilenci, karasakallr bi dam, N te, rayoe ve kadının kendi Li "diği kocaman kâseden ka- Baz orda işiyor! etmeğe mümkün olduğundan kişi lr bir tarafa bırakalım liy,, “serada konuşmaya iculak < iç, Sen, içki öçmişsin. Ağzın içki Piyano muallimi Melina Papelyan Hanr mın küçük talebeleri konser verirken, çocuklardan ziyade bu kadınlar sevinç gösteriyordu. Bunların, o çocukların neleri olduğunu söylemeğe hacet var mı?!.. Hırsıza Sorulacak Mühim Mesele! Bir adam, karakola gitti, Ko - miseri görmek istedi. Komiser, yeni bir vakanın tahkikatiyle adam, soluğu tevkifanede aldı: — Niçin görmek istiyorsunuz?. Evvelki gece sizin eve girip te kaçarken sokakta bekçi tarafın - dan yakalanan sabıkalı için mi? Onu müdiriyete sevkettik. Sulh ceza mahkemesi de hakkında tev- kif müzekkeresi kesmiş, müddei - umumilik tevkifhaneye gönder » miş!. — Ya!.. Öyle mi?. değil demek?. — Hayır, tevkifhanede! Polis memurlarının verdiği bu Burada izahattan sonra, evine hırsız giren| adam, soluğu tevkifhanedealdı: » — Sabikaimükerrere eshabin- dan birisini göndermişler buraya. Asıl adr, aksi gibi hatırrmdan çık- tı işte! Ali mi imiş, Veli mi imiş, ne imiş. Öyle bir şey... Yalnız Arada Fark Yok! lâkabı hatırımda kaldı. Ona “Tilki, diyorlar! Kapıdaki derhal! tanıdılar: — Hı, evet, hırsızlık etmiş. — İşte benim evimden! — Yaa!... Peki, siz ne diye onu ziyarete geliyorsunuz?. — Ona mühim bir mesele sora- cağım. Gardiyanlar, evine giren hırsızı mühim bir mesele için ziyaret et- mek istiyen adamı, şöyle bir süz- düler: — Müdür beye haber verelim gardiyanlar gene bir evden — Allahın bu 1ssız kır yerinde yaptırdığınız bu binanın (one işe wyarıyacağını cidden merak ediyo» s#um i — Bunda © merak edecek ne var?.. Eğer, yağlı bir müşteri bu- lursam, sayfiyelik ev olarak kira” ya vereceğim, Bulamazsam, çiftçi- lere zahire anbarr olarak kiralıya- cağım! —Ben yokken, bu koltuğu doldura- <ak muvafık bir adam lâzım! — Müdür Beyefendi! doldurmak lâzımsa, hatta sizden bil muvafık olan, ben varım! — Yedi sene evvellu. o, bir mani- | taturacı idi. Jçkiye dadandı. Eliide, a. | vucundaki parayı tüketti. Beş parasız kocayı ne yapayım? Kendisini boşa- l yy Siz mi onu boşadınız? y — Evet, boşadım. Yazla en i tırdım, iş gördürdüm. tokluğuna gz eyl heri eri disini sıkı fıkı kon » iyi bırakmağa alıştırdım. Tam uslanmıştı, ki bu veliye vaz anladı, yüreğine indi, öldü. Fi Ci tekrar onunla evlenecektim Ki sonra, Dora Müller, dilen- ui iy : österdi: eli li git!, İşte Me du, Pek sik olmamak üzere, #r* rada bana uğrayabilirsin? kızdım, öyle — Mübalâga etmeyiniz, Beyefendi! rasakallı adam, alt katta durdu. Ce « | binden çıkardığı pis bir defteri karış. zi Z — Benimle dansederken: kendisini sanki bir bulut üzerinde uçuyormuş gibi hissettiğini söyledi! — Ne şairane! — Fakat, yalan!.. Bulut üzerine değil, bep ayaklarıma basıyordu. Öy- Meyer ki, yeni iskarpinlerimi berbat mübalâgadan hiç hoşlan- mam. Geçende herifin biri mübalâgalı lâkırdı söylüyor, atıp tutuyordu. öyle —.. v » 7 — VAVIT 15 TEMMUZ 19340 2 bir... Bakalım, müsaade ederse... Evine giren hırsızı ziyaret et - mek istiyen adam, bir az sonra tevkifhane müdürünün karşısın » daydı: — Sebebi ziyaretiniz?. — Efendim, ona gayet mühim bir şey soracağım! — Yani,.. Ne? — Bu adam, gece bizim eve gi- rerken, kaynanamın odasının pen gere parmaklıkların: kesmiş, ca - mı kırmış ve onun odasından ge- gerek sofaya çıkmış! — Peki, sonra? — Sonrası... Kaynanamın uy- kusu pek hafiftir. Biz, üst katta-| ki odada karımla şöyle hızlıca yürüyecek olsak, derhal uyanır, tavân süpürgesiyle tavana vurur! — Peki, sonra?. — Böyle olduğu halde, nası! olmuş ta kaynanamı uyandırma - dan sofaya geçebilmis?. İşte s0- racağım mühim mesele bu!. | kızdım, ki küplere bindim! tırdı. Oradaki kayda baktı, önünde- bulunduğu kapıyı çaldı. Kendi kerdi- sine marıldanirken, iğreti sakalını çı - kardı, bıyıklarını burdu. Gözüne si - yah camlı gözlük taktı, — Tamam!... Kadının adı Kravze, kocasının adı Emil, kırk sekiz yaşında- ölmüş... Bunlar iyice ezberimde.. Su- ratım da, onun kocasmın suratına ben- zedi! m. Bu adam, dilencilikte yeni bir usul keşfetmişti. Dul kadınların kocaları - na dair malümat toplıyor, ölenlerin resimlerini görüyor ve kocalarını hatır- latacak kıyafette, dul kadınların'kar- biraz| şısma çıkıp, dilenmekten muvaffak ne- ticeler alıyordu. İşte, demin Dora Mül- ler gibi bir kadının bile alâkasmı w - yandırmış, çorbasını içmişti! Mm izl Naciye Hanımefendinin, dede yadigârı çalar saati vardı. — Kârı kadim bir guguklu saat Saat başlarında, bu saatin kafes şeklin- deki iki kapağı birden açılır, yap - ma bir kuş dışarıya fırlar ve saat kaçsa, o kadar öter, tekrar içeriye girer, iki kapak..... yahut çifte ka- natlı kapı kapanırdı!, Senelerdenberi işliyen, arada bir tamir gören bu eski saat, günün bi- rinde gene durdu. Naciye Hanım efendi, saatin işlemediğinin far - kına varınca, konağa yeni gelen hizmetçi kıza seslendi: — Kız, oldu bu saate? Ben gece yatar» ken kurdumdu. Galiba bozuldu. Kuş dışarya çikmiyor! Pervin!.. Bugün ne Toy, görgüsüz bir kız olan Per- vin, şu cevabı verdi: — Yok, Hanımefendi, saat bo- zulmuş değil.. — Ya kuş neden dışarıya çık- mıyor?. Hizmetçi kız, göz ucuyla, min- derin üstünde kırıtan tekir kediyi, Mestanı gösterdi: — Odada kedi var da, diye, kuş dışarıya çıkm Dikkat Ve Rikka Pek çirkin ve o nisbette de ki- birli bir kadın, bir gün Gülhane parkındaki sıralardan birinde o » turuyordu. Bu sırada, önünden ikinci defa olarak geçen bir ada- mı, şemsiyesinin ucuyla dürterek, durdurdu: — Demin, dedi, bana dikkatle baktınız. Sebebini sorabilir mi - yim?. Ben tanıdığınız bir kadın değilim! Bana dikkatle bakmanı- zin sebebi ne?. sa ale Şu cevabı aldı: e — Affedersiniz. Yanlış tefsir ediyorsunuz. Filhakika ben size baktım, ama dikkatle değil, rik- katle!. Kaza Ve Resim! — Senin nişanlm olan şoför, Maslak yolunda bir kazaya sebep olmuş. Sonra da kaçmış, ha?.. kapar — Kazayı yapan o değil, ama öyle sanıyorlar. Sen nereden duy- dun? — İlâhi hemşire! Nereden du- yacağım? Bütün gazeteler yazı- yor. Hatta resmini de koymuşlar, Tüyler ürpertici şey! — Evet, resmi pek çirkin çık « mış ama.. Kendisi hiç de öyle de- ğildir! Amerikan Nüktesi Hâkim, sabıkaları olan suçlu mevkiindeki bir adamı, sorguya çekerken, şöyle bir cevapla karşı» Taştı: — Ben, ıslah olmuş bir ada - mım! Hâkim güldü: — Ne söylediğinin farkmda mısın ?, — Eevet. Bu, bir hakikatti a tir, Islahhaneden daha Yeni çektrmy! ni a

Bu sayıdan diğer sayfalar: