6 Eylül 1934 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 14

6 Eylül 1934 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

» İ ij İ i İ — 14 -—- VAKİT 6 EYLUL 1934 Kaptan ve Çarkçılar hangi mektepten yetişirler? Kaptan ve Çarkçı mektebini kuran Hâmit Naci Bey hatıralarını anlatıyor Dişlerini gıcırdatarak: “ Bir dakika kazansaydım görür- dünüz, dedi. Bu dakika onun torpili yerleştirmek için İstanbul limanında işliyen bir çok vapurların kaptan ve çarkçı- ları hangi mektepten yetiştiler, a- caba merak ettiniz mi? Ben, bu- nu hiç düşünmemiştim. Öğren- dim ve bu yüzlerce kaptan ve çarkçıyı yetiştiren mektebin Ha- mit Naci Bey adında bir emektar vatandaş tarafından kurulmuş bir müessese olduğunu duyunca Ha- mit Naci Beyi bulmak ve hatıra- larını tesbit etmek yollarını ara - dım. Seksen yaşında olduğunu işa- ret ettikleri | Hamit Naci Beyin Heybeliadada oturduğunu duy - muştum.. Adını bilmiyen yoktu. Biv genç beni evin kapısma ka - dar götürdü. Sordum: — Tayyare Cemiyetinin işleri ile meşgul olmak üzere gittiler. bir saate kadar gelirler. Cevabı aldım. Düşünüyordum. Bu yaşta hâ- Vâ vazife peşinde... Hasta oldu- ğynu da biliyordum. Kendisiyle görüşmeden evvel “Türk ticaret kaptan ve makinistler cemiyeti, nin ona gönderdiği bir mektubu ve Hamit Naci Beyin bir cevabi- nr okumuştum. Cemiyetin Hamit Naci Beye yazdığı mektup şuydu: Pek muhterem Hâmit Naci Bey - efendiye: Rahatsızlığınız biz cemiyet azala - nı pek müteessir etmiştir, Denizci liği izinen mühim bir rüknü ve bü - yüke mahrumiyetler içinde yetiştirdiği bir çok denizel evlâtlarının hakiki ba- ni ve pederleri olan zatı âlilerine can- rmızla öperiz.” Bu mektuba Hamit Naci Be - yin, yetiştirdiği evlâtlarına ve mesleğine beslediği aşkı çok sa- mimi surette anlatan cevabı da şöyleydi: Pek sevimli evlâtlarım. Hastalığım dolayısiyle lütfen gös- termiş olduğunuz derin alâka beni pek mütehassis etti. Meptubunuzu otuz dokuz dereceli haratetle yatarken al - dım. Ve bu yakınlığın manevi tesiri, iyi olmamda büyük bir âmil oldu Siz- lerin muvaffakiyetiniz, seksen senelik hayatım en büyük müküfatıdır. Si. ze candan teşekkür eder ve gözleri - nizden öperim evlâtlarım..” Bugün seksen yaşında olan bu genç ve dinç ruhlu ihtiyarın ken- di tesis ettiği mektebinde asılı resmine bütün muallim ve talebe- ler hürmetle selâm vererek geçer- lermiş. ... Hamit Naci Bey, Kırşehir me- busu Lütfi Müfit Beyin kayın pe deridir. - Konakta Lütfi Müfit Beyle konuşuyoruz. Müfit Bey anlatıyor: — Kayınpederim bütün hayatını vatana hizmetle (o geçirdi. Şimdi de durmıyor, rahatsız, istirahate muhtaç olduğu halde tayyare işleriyle meş - gul. Memlekete tayyare lâzım. Bizi kurtaracak bundan sonra odur. di » yor... Konağın önünde bir araba dur- du. Müfit Bey: — İşte, dedi, geliyor. Hamit Naci Beyin yukarı kal- kan dik başma baktım. Seksen yaşın bir nebze kudretini eksilte- mediği keskin bakışları ile karşı- kâzanamadığı | bee Naci Bey mektebinii dan sıhhat ve âfiyetler temenmi eder, | muhterem. ellerinizden derin saygılas | laştım. Fakat, hasta olduğu mu hakkaktı. İki ellerinin yardımı ile yorgun vücudünü güç taşıyor- du. Bizi selâmladı. Ziyaretimin sebebini öğrenince, gözlerinde şefkatli bir baba bakışı sezdim. Dedi ki: — Hay, hay.. Hayattaki mücadele- İerim Türk gençliğine bir misal olaca- ğınr düşünerek kabul ediyorum. Yok- sa, gurur ve iftihar için değil, Sonra Müfit Beye döndü: — Artık çok yorgun bulunduğu - mu hissediyorum, dedi Yürüyerek gelmeği tecrübe ettim, Tıkandım. Hamit Naci Beyle karşı karşı- Yayız. Soruyorum: — Hangi mektepten mezunsu- nuz. — Bahriye mektebinden. 1293 se- nesi 26 Nisanında o Bahriye mülâzüm sanisi olarak çıktım. Doksan üç har - bine iştirak ettim, Kafkas cephesinde Sohum, Oçamçite, Çürüksuda harp ettik. Sonra Bohçaadalı Ferik Hasan Paşa ile bulundum. Necmi Şevkette | idik, — Harpte tehlikeli anlar ge- | çirdiniz mi?. Hamit Naci Bey, keskin bakış- ları ile gözlerimin içine baktı ve sordu: -— Tehlikeden maksadınız nedir? — Korkutan bir vaka; ölüm tehlikesi... Güldü ve cevap verdi: — Harpte tehlike, korku, Diye bir şey yoktur. Orada yenmek, kazanmak vardır ölüm. — Peki o halde, dedim, kazan dığımız, yendiğiniz bir val dakikaydı!,, n muâllimleri ve talebesi arasında. Yukarıda Hâmit Nâci Beyin son resmi... Seneler, hatıraları kalın tülle - riyle örtemiyor. Her insanın, geç» miş günlerin hatıraları dimağı - nm bir köşesinde, bütün hayatı müddetince yaşıyor. Ve insan o hatıraları yaşarken, gözleri derin- lere dalar, zihnini bir renk geld Gençlik hatıraları. Hamit Naci — Çok, dedi. Size hangisini saya: yim. Yedi zırhir ile 'Tunanm Sülne Boğazında idik. Bir Rus torpidosu Kartal vapurunun dumanını görmüş, gizlice aramıza girmiş, İclâliye zırh - İısınım kıç tarafından bir gönderli tor» pito yerleştirirken bizim möbetçimiz görmüş ve vakit geçirmeden el hum- barasinı yerleştirmiş. Bu hal, iki tara- fin da ateş açması ile neticelendi. Fa- kat biz de torpido tehlikesinden kur- tulmuştuk. O sabah nöbetçi idim. Denizde üç kişinin çırpındığını gördüm. Derhal Hasan Paşaya haber verdim: — Git buraya getir. Emrini ver. di. Tereddüt etmeden filika ile yanaş- | mağa başladım. Sonradan bu işin çok i tehlikeli olduğunu arkadaşlarım söy - ledikleri vakit te gülmüştüm. Bunlar Rustular. Filikaya çıkardım. Elbisele- ri lâstiktendi: — Kumandanınız sordum. kimdir... diye İçlerinden biri: — Ben Puşkin dedi. — Buraya gelmekteki maksadınız nedir? Dişlerini gıcırdatarak İngilizce: , — Bir dakika kazansam “görürdü- nüz.. Cevabını verdi, Puşkin'in bir dakikası, torpitoyu yerleştirmek için kazanamadığı daki. ka idi. Her üçünün de ürerinde ta - Bey de yokladı. Yüzüne hafif hissediyordum. Halk kitaplarından: Kıyılardan Stepe! Sadri Etemin Anadoluda gezme notlarını okurken irsan sanki muharrirle adım adım gezdigini sanıyor Geçen Yıl seyyar kitap sergisi | ile hemen baştan başa Anadolu - | yu dolaşmış olan Sadri Etem, o dolaşmalarında > tutmuş olduğu İ pek canlı, pek özlü ve pek dişe | | dokunur notları şimdi bir kitap | şeklinde çıkardı. (Kıyılardan stepe) adını taşı - yan bu kitapta çok kuvvetli gö - rüşlerle okuyucuyu tam manasile | kendine çeken © ve kendi gezip tozduğu yerlerin ta ciğergâhıma kadar sürükliyen Sadri Etem'n bu kadar yavuz ve yaman bir ya- zıcı olacağı ta dokuz yüz yirmi se- kiz yılından belliydi. O zaman İstanbuldaki mecmualardan biri- nin açmış olduğu en güzel hikâ- yeler yarışında (Bacayı indir, bacayı kaldır) isimli hikâyesile birinciliği almış olan Sadrinin ile- ride bambaşka ve çok derin gö- rüşlü bir yazıcı olacağı seziliyor- du. O günden şimdiye kadar yaz- mış olduğu bir çok hikâyelerde bize, edebiyat çerçevesi dışında sandığımız pek çok canlı tablolar gösteren ve bu suretle hikâyeye, romana (yepyeni ve bambaşka mevzular sokarak bu âlemde pek faydalı varlıklar göstermiş olan Sadri Etem şimdi de tuttu, (Kı- yılardan stepe) adir kitabında bizi de kendisiyle birlikte kâh şi- mendiferle, kâh kamyonla, kâh yaya olarak Anadoluda baştan başa dolaştırdı. Bugünkü Anadoluyu, hele Sad- rinin Step adını verdiği Anadolu- yu en 14sız bucaklarına kadar ol- | duğu gibi bütün hakikatiyle gör | mek istiyenler onun bu yeni ki - tabmı mutlaka okumalıdırlar. Görüş, duyuş ve sezişlerinin derinliği ile bugünkü Ankarayı, Eskişehiri, (OKonyayı, (o Ereyliyi, Torosları, Mersini, Sivası, Çam- | libeli, Amasyayı, Zileyi, Sam - | sonu ve bütün bu şehirlere, kasa- balara bağlı en ücra köyleri kita- ...... banca kılıfları vardı. Denizde müca « | dele ederlerken tabancaları düşür - dükleri anlaşılıyordu. Ben kendileri - ne yaklaşırken tabancaları olsa imiş. derhal ateş edeceklermiş. Puşkini İstanbula getirdim. Ken - dişine elbise aldım, Ahbap olduk. Ken- disinden çok istifade ettim. Bazan: — Naci Bey, eğer tabancamı dü - şürmemiş olsa idim sizi çoktan öldür. müştüm... derdi. Puşkin, uzun müddet İstanbulda kaldı. Bilâhara Grandük Nikola İs - tanbula geldiği vakit Abdülmecitten istedi, Ve onu Sivastopol kumandan: | yaptı.” n Hamit Naci Beye sordum: — Kaç sene muallimlik yap- tınız?. — 306 da Ticaret kaptan mekte - binde Hukuku Düveli bahriye, huku- ku ticareti bahriye,: umumi işaretler, teşrifat ve merasimi bahriye dersleri- ni okutmağa başladım. Bu mektepte yirmi üç sene hocalık yaptım. Sonra bütün muallimlerin ertesi günkü ders- leri yazarak Meclise maarife göstere- rek tasvip almaları kararı çıktı. Ben de istila ettim. Harple beraber kırk | sene askerlik yapmıştım. Muallimli - gim esnasında deniz işleri hakkındaki tetkiklerim bana ciddi bir mektep ih- tyacmı hissettirmişti. Bunun netice- sidir ki, şimdiki mektebi o vakit “Ti- careti bahriye kaptan ve çarkçı mek- tebi” namiyle kurdum. Bu mektebi yirmi sene yaşattım. Bu müddet zar- fında üç yüzden fazla mezun verdim.” Hamit Naci Bey, mektebi ilk bında olanca hakikatleriyle cns- landıran Sadri, ne iyi etmiş te bu İ gezme tozma notlarında zerre ka” dar samimiyetten ayrılmamış v€ zerre kadar da hayale yer verme” miş?, İçinde yapmacığın, özentinin ve hayalin zerresi bulunmıyan ve ' baştan başa bir hakikat olan Sad- rinin bu notları arasmda meselâ bugünkü Konyanın “bir. tasviri var ki: “Orta zaman konuşuyor!,, Başlığını taşiyan (bu tasvir. yalnız başlı başıma küçük bir ne fisedir!. Konyanın bugünkü gö rünüşü, bugünkü varlığı ile bütün tarihini kısaca anlatan ve bir iki sayıfa içinde o tarihi ( talâkatle dile geti Sadri Konya, Konys Ereylisi Niğde gibi, Bor gi" bi yerleri de ayni üslüp le yaza” rak notlarının arasına edebi far'h parçaları da #rkıştırmak suretiyle seyahatnamesini çeşnilendirmiş tir. İnkılâbın Anadoluda yaptığı ve daha da yapacağı sonsuz iyi” likleri bu çok faydalı kitabında can ve yürekten birer birer sayıp döken Sadri kitabının basına İs” tanbuldan, İstanbulun Kadıköy kıyılarından ve Marmara plâ rından iki küçük enstantene al * miş ki bu iki küğük ve havsi İ manzaranın böyle, sırf yurt kay” gusu İle yazılmış olan bu güzel kitapta ne işi var? diyenler bel” ki bulunur: Fakat kitabın başın da (Yataklı vagonlar mabudesi” ve (Tunçtan kadınlar) isimler'si taşıyan İstanbulun zamane züpne beylerivle zamane zibidisi hanım” larının bu iki hikâyesi oraya ibret için konulmuş! Kitabın başında n iki havai v€ dekolte hikâye gözden gesir'ldik” ten sonra insan busünkü Ar>0* lunun ne demek olduğunu daha iyi anlıyor. Osman Cemal! defa yüksek kaldırımda bir tavan arasında açtığını söyledi: — Bu bareketimi görenler dedi güldüler, Fakat ben sebat etmeğe ka” tar vermiştim. Bina insanı okutma. dedim... Beni tanıyanlar - çocukların! | gönderdiler. Yavaş yavaş mükemmel binalar da bulmağa imkân bulduk.” Bütün hayatında bir an ener”. jisi bitmiyen temiz ülkülü Hamit Naci Beyin mektebe ait hatıralâ* rınt toplayan kütüphanesini ge? "- dim. Duvarları süsliyen bir çok resimler onun heyecanlı hayatı * nın. birer hatıralarıdır. Bir ço” harplere kendi mektebinden gön” derdiği gönüllülerin kazandıkla"" muvaffakiyeti tebrik eden yüzle” ce mektup var. Bunlar Bahri? Nezaretinden, Harbiye Nezar€” tinden, zırhlı kumandanlarmda”” dır. Hamit Naci Bey, mektept©” ayrılışını da anlattı: — Mektep, dedi. Benim vücudü”” la kaimdi. Ben öldükten sonra dağ” lacaktı, ; Vekâlete müracaat Maksadıma muvaffak oldum. VeKÂ let satın aldı ve bugün bütün vesaiti ile ve noksansız olarak yaşıyor.” Hamit Naci Bey, şimdi 78 * yare Cemiyeti için çalışıyor- NA 4

Bu sayıdan diğer sayfalar: