6 Eylül 1934 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

6 Eylül 1934 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Tetriks No. 15 Hükümdar, kadınlar aley BABİL VE PERSEPOLİŞS SARNAYLARINDA g Yazan: İshak Ferdi hinde bir şiir istiyordu Şair Huma sirin okumağa başladı: “Kadın bütün çirkinliklerile karşımızda dikilmiş taştan bir hey- keldir. Haydi, geliniz, bu heykeli elbirliğile kırıp parçalıyalım !,, ii Ching — Vong, Çini keler > Hükümdar şaire bir kadeh şa TAP ikram ettikten sonra, Huma- nin kulağına iğildi: > Senden bir şey istiyorum, Huma ! — Emret, büyük tacidar! , 07 Kadınlarm” aleyhinde bir tir, Huma düşünmeden: Dük Diye cevap vermişti. Dörâ şaire fazla bir sey söyle- Medi. Ve hassa kumandânına gö- dünün ucuyla işaret etti: b — AL. Getirdiğin yere götür.. trak! v Taspa tekrar şairi kucakladı... * havuzun başına götürüp bi tı, , Asilzadeler merak içinde, biri- birlerine soruyorlardı: 577 Acaba hükümdarın şaire il- at edişinin sebebi nedir?. — Dirâ şiirden hoşlanır. Hu- madan güzel bir şiir rica etmiştir. Aradan epeyce zaman geçmiş- Yay itler biribirlerine dolanmış- dr. Birden hayuz başında yük- en ince bir ses herkesi uyan- İrmaşkı, iş sir Huma havuzun kenarında- tütuna dayanmış, bir eliyle u- dağınık saçlarını toplamıya Alişıyor, diğer eliyle de tuttuğu dehi sallıyarak: hi Kulaklarınızı bana veriniz.. i dinleyiniz! Diye bağrıyordu. Übya; i Sağiay re mi bu adamı dinliye- | e söylenirken, Huma yeni “Mi okumuıya başladı: en satın a İınmiş bir çellâttı. Çin imparatoru, insan €leri kesilirken eğlenmesini çok severdi. e el ğa 3 “— Akşamdan şarap içmöye|” başlarken, bize çok güzel görünen melekler, şimdi yüzlerindeki örtü- leri indirdiler. Onların benim gö- zümle görüyor musunuz, bilmem? Meğer o melekler, hakikatte, ömrümüzü törpüliyen, ilklerimizi kemiren ne muzır mahlüklarmış... Şimdi onlardan iğreniyorum. Onların sesini duymamak için ömrümü uzaltsa bile kulaklarımı tıkıyorum. Şarap beni uyandırdı.. Gözleri- mi açtığım zaman, karşımda öten bir yığın baykuştan başka bir şey görmedim. Artık onların yüksek kahkahasi, bain bakışlari, yılan gibi kıvrılışları beni teshir etmi- yor. Sabah güneşi doğmadan anla- dım ki, onların kalbi, erkekleri bi- ribirine geçiren bir fesat ve ihti- ras kaynağıdır. Acirım size delikanlılar! Aci- rım size göğüslerinde sırma püs- küller sarkan genç kumandanlar! Kendinizi bu kaynağa düşmekten koruyunuz! O tatlı gülüşlerin, o şen kahkaha» lar, o ezilip büzülüşlerin; ruhu- muzu sarano sonsuz cıvıltıların hepsi sahte., Hepsi yalandır! Kadın, bir muamma değil, bü- tün çirkinlikleri, bütün çıplaklık- lariyle karşımızda dikilmiş duran taştan bir heykeldir. Haydi, geli- niz kahramanlar, bu heykeli el birliği ile kırıp parçalıyalım!,, Şair Humanın $on “şiiri tri- bünlerdeki davetlileri çıldırtmış- t. Hiç kimse Huma'nm bu sözleri hükümdarm arzusiyle söylediği - Zagrep .. .. . dönüşü! Zagrepte Balkan oyunlarma iştirak ederek akla gelmiyecek derecede fena bir netice alan atlet kalilemiz dün &sa- bahki trenle şehrimize döndü. Dinledi- ğimiz şeylere bakarak hayli hoşça bir macera olduğunu iyiden iyiye anladığı" mız bü acı seyahatin umumi neticeleri hakkında yazımızı başka bir güne bıra- karak muhabirimizin müsabakaların ü- şüncü ve sonuncu günü hakkında söy») * lediklerini yazalım: “Beşinci Balkan oyunlarmın üçüncü ve son günü takım bütün gayretine rağmen ancak Bulgarlarla 33 sayı ile berabere, dördüncü olabildi. 110 metre maniada bir kişi nihaf müsabakalara girebildi. 400 ve 1500 metrede finale bir tek atlet bırakamadık. Yunan usulü diks atmada Veysi 35 metre ile beşinci, si) <ir saplı gülle atmada İrfan 29 metre a- tarak altıncı oldu.. Sırıkla atlamada Fethi o müsabaka! harici, Haydar 3,40 atlıyarak altıncı ol- du.. | Üç adım atlamadan Pulyas 13,57 at- liyarak dördüncü, Selim 13,14 ile altıncı | kaldı. 4X100 bayrak koşusuna Raif, Se- mih, Mehmet Ali, Mufahham şeklinde giden takım 45,6 yaparak dördüncü ol- du. Atletlerimizin Zagrepte | yaptıkları dereceler kendi rekorlarından çok dü- * şük olduğu gibi beş altı sene evvel yapi lan derecelerden bile bazıları daha fena idi... Ciddi bir hazırlık ve kontrole tabi tutulmiyan atletlerden bir çoğu acı bir mağlübiyetle memlekete döneceğini ev-| velden kolaylıkla tahmin ediyordu. İ Atletizm kadromuzun bugünkü ha- liyle temsili hiç bir müsabaka kazanıla- miyacağı gibi önümüzdeki seneler için de daha acı mağlübiyetlere doğru gitti“ ğimizi görmek tahmin edildiği o kadar güç bir iş değildir.,, Mıgırdıç mahküm oldu Bitpazarında Artaki efendinin dük- — VAKTI ın Tefrikası: 39 3. VARIT © 5 EYLÜL 1634 Ölüme Susayan Gönül Doktor Cemil de, daha yorgun, aha yavaş bir sesle devam etti: — Cesedini bir uçurumda bul- muşlar.. Katiller denize atmak is- temişler, fakat ceset bir yerde ta- kılıp kalmış.. Nesrin, şimdi mendilini ağzına tıkamış dinliyordu. — Biçarenin evvelâ boğazını sıkmışlar, sonra göğsüne bir kama saplamışlar. İşte bende bunun i- çin Feyyazı itham ediyorum ya... Her halde Feyyaz sizin beraber kaçacağınızı öğrenmiş.. Sizden evvel oraya, o köşke gitmiş, ora- da gizlenmiş, senin doğum ağrıla- riyle kıvranırken, o da cinayeti işlemiş olacak.. Ondan sonra da geri dönmüş, çocuğunu da öldür- müş, seni tutup buraya getirmiş- tir. Bence katil Feyyazdır. — Bence de öyle doktor bey.. Peyman bunu söyliyerek hanı- muının ayaklarına kapandı. Nesrin geriledi. — Ne diyorsun?., Peyman ttriyerek yalvarıyor» du: — Beni affediniz küçük ha- nımcığım.. Doktor Cemil irkildi: — Yoksa sen de mi o haydutla- ra yardım ettin? — Evet. Doktor haykırdı: — Demek Feyyaza sen haber verdin?... — Hayır, kabahatim var, fakat böylesini yapmadım. — Ya ne yaptın? Peyman sustu. o Nesrin, daha munis bir sesle: -— Söyle, dedi. kânından bazı âletlerini çalan Mıgırdı. çın muhakemesi dün neticelenmiş, maz- nun üç sene altı ay hapse mahküm edil | miştir. | | Kadınlar: —Lânet,. Nefret.. Susturun şu maskarayı. Diye bağrışıyorlardı. İki hassa askeri Yavaşça şairi ler. Huma muhafaza altında bir o- kucakladı. Sarayın içine götürdü. | | bunlardan biri balıkçı Mehmet o- Peyman yerderi kalkmadan, her seyi anlattı. Daha İstanbulday- ken Celile yazılan mektubu Fey- yaza nasıl verdiğini, burada gece İ nasıl beklediğini anlattı ve Nesri- ni bitkin bir halde gördüğü za- man, çektiği vicdan azabını hıç- kırdı: Doktor Cemil: — Buraya geldiğiniz zaman, yanında iki kişi olduğuna göre, lacak. daya yatırılmıştı. — Mel'unu gebertmeli, Gibi sözlerden canı sıkılan Dâ- râ, elindeki şarap kadehini karşı tribünlere fırlatarak: — Neden hiddetleniyorsunuz? Dedi, Huma'nm söyledikleri ya- lan mıdır?. Kadılar bağrıştıl — Yalandır. Çünkü biz şimdi. ye kadar hiçbir erkeği aldatma- dık. Bizi aldatan, erkeklerdir. Hu- ma erkekler aleyhinde söylesey- di, hakikati söylemiş olurdu. Karşı tribünlerde sarhoş olan Libya, şaire düşman olmuştu. O geceden sonra ikisinin ara - smda büyük bir gerginlik başla- mıştı, Hükümdarın zevcesine gelin - ce, zaten şairi ötedenberi hima- ye eden prenses Hera, o geceden sonra Babilin bu coşkun şairini tam manasiyle korumıya adhet- mişti. Huma'nın çok düşmanı var- dı.. Ve şair prenses gibi yüksek ve nüfuzlu bir şahsiyetin himayesine muhtaçtı. İ Asilzadeler hükümdardan şai - rin idamını istiyorlardı: — Zevcelerimizi huzurunuzda tahkir eden bu adama ölü Peyman yerinden fırladı: — Balıkçı Mehmet mi?, — Ne o?.. Tanıdın mı?. — Eğer o ise tanıdım.. — Kimdir bu?. — Benim dayımdır. — Ne dedin?. Döktor Peymanın yakasma sa rildr: —— —--— sr vermelisiniz! Diyorlardı. Kumandan zevcelerinden birisi ayağa kalkarak: — Onu (Ching < Vong) a tes- lim ediniz, haşmetmeap! Diye bağırmıştı. Ching - Vong Çinden getirtil- miş müthiş bir cellâttı. Dârâ onu Çinlilerden bir talan altın muka- bilinde satın almıştı. Çin hükümdarı çok gaddar bir adamdı.. Bunun gibi yanında bir- çok cellâtları, baltacıları vardı... Hoşlanmadığı insanları ve bilhas- sa esirleri gözünün önünde kesti- rir ve bu esnada sevgilisiyle ye- | | | | | Yazan : Selâmi İzzet — Kabahatin çok büyük. Fa- kat bu balıkçı Mehmet dayınsa, her ne yapıp yaapcaksın, katilin veya yardımcısının kim olduğunu itiraf edeceksin. Eğero adamı konuşturabilirsek seni affederiz.., Hemen Tuzlaya git. Nesrin dedi ki: — Ben de bir şey söyliyeyim mi?. Doktor Nesrine baktı ve soğuk- kanlılığına hayret etti. — Söyle yavrum.. Ne diyecek- sin?. — Feyyaz hakkındaki cemi söyliyeceğim — Sana onun ne olduğunu ben söyledim.. Beni çıldırtacak mısm? — Neden?. — Ben Feyyazın katil olduğu « düşün- i nu söylüyorum. — Hata ediyorsunuz. — Neden?. — Tuzlada cinayet işlenmedi, — Nasıl işlenmedi?. — Kimse katledilmedi. — Nasıl edilmedi?. — Binaenaleyh katil olamaz, — Nasıl olamaz?. — Siz de Peyman gibi görmüşsünüz. Doktor Cemilin bir meziyeti de sabırlı olmasıydı. Fakat onu sa- bırsızlandıracak şeylere pek o ka» dar tesadüf etmiş değildi.. Hem biraz da inatçı idi. Bunu da iti- raf ederdi. Nesrinin sözleri onun hem sab- rmı tüketti, hem de inadını tahrik etti, . rüya — Ben çocuk değilim. Rasgele lâf söylemem. Oraya gittim. Ko- nuştum. Tahkik ettim. Öğrendim. Peymanın sözleriyle benim sözle rim de biribirine uygun. Binaena- leyh Feyyaz.. Nesrin sözü kesti: — Feyyaz bey namuslu bir in“ sandır. Doktor, başma bir yumruk ye- miş gibi sendeledi. Dikkatle Nes- rinin yüzüne bakarak: — Ya!.. dedi. Doktor Cemil kafasmı kaşımı « ya ve içinden düşünmeye başla” dı: “Acaba bu kız delirdi mi?..,, Doktorun içinden geçirdiğini, Nesrin hissetti: — Korkmayınız, başımda, — Hayır, aklım başında olamaz biraz düşün.. — Düşünüyorum doktor, İyi düşünüyorum. Salim bir kafayla düşünüyorum. Dünyada en büyük vazife.. — Nedir?. — Şeref ve namusu korumak- tır. —E!, Nesrin doktorun koluna girdi. Kulağına iğildi: — Feyyaz hakkındaki bildikle- rinizi bir sır gibi saklayınız. Bu hepimizin saadeti için elzemdir. — Peki, peki ama anlat.. — Anlatamam. Ve parmağını dudaklarma gö- türdü: — Susunuz, annem geliyor. Doktor Cemil çıldıracaktı. Dü- dedi, aklım mek yer, eğlenirdi. Ching » Vong şünüyardu: Çinde, bir vuruşta insan kellesini “Şu genç kız kalbine akıl sir gövdesinden ayırmakla meşhur | ermez vesselâm!..., bir cellâttı.. Babilde, Dârâ'dan korktukları kadar, ondan da kor- karlardı. . ; «(Devamı ver)

Bu sayıdan diğer sayfalar: