1 Eylül 1937 Tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 18

1 Eylül 1937 tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 18
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

nun açık kestane kabuğu rengi göz- lerinde büyük bir iş başarmış; en yüksek eserini yaratmış insanların ilâhi parıltısı Çektiklerini tamamen unutmuş görü- nüyor. Koyu kumral saçları yastıklara dalga dalga serilmiş.. Biraz dar, prüzsüz alm stünde incecik, kumral kaşları sükün içinde. Gül renkli yanakları, kızıl bir karan- fil yaprağını çok andıran dudakları hafif Kolları örtünün üstünde, O kadar biçimli, öyle güzel bilekleri var ki.. Küçük, beyaz, parmak uçları ince ve son ran zarif olan bu eller,. genç ka- dına ilan en büyük saadetini kazan- dırmağa yeti Bu si an bir elişi, bir dantel EN uçuşu ne güzeldir. u güzel parmakların, saçları arasında lans istemiyecek bir yürek bulunur in bu gün her zamankinden daha güzel.. Erkekler de bunun farkında, Yüz- başı Cevat gözlerini karısından alamıyor. üçüğün çıngıraklı” sesi, paroln almış askerler gibi, odadakileri harekete geçiri- or. Ve sonra kalblerinin yarısını bu hasta odasında bırakarak eve dönüyorlar, Yüzbaşı Cevat sevinçten uçuyor. Mut» fağa ark Fatma kadına, Remziyeye emirler verirken; içinden geçenleri anlamak için sesini dinlemek yetişiyor. Geniş masanın başında, Yili yudum çaylarını içerlerken Berrinin sıhhatı, rengi, bu günkü fevkalâde güzelliği ve nihayet küçüğün ismi konuşmalarının esasını ku- ruyor. Doktor, genç hastasını on günden önce bırakamıyacağını söyledi. Cevat haftada iki gün karısını görebilecekti. Nesrin ise 16 j r gün bir saat uğruyor; kendisini sabır- akla bekliyen Berrine evden haberler götürüyor. O, dünyanın en sonsuz saadetini kol- larına almış bir insan tokluğu ile, birân evvel buradan çıkmak.. sevdiklerinin ara- sına katılmak, yavrusunu doya doya kol- larına almak istiyor, İlk kızını doğurduğu zaman henüz on altı yaşındaydı. Bir hafta öyle acılar çekmişti ki.. Küçük kıza aylarca ısınama- mış, onu yadırgamıştı, Halbuki şimdi çir- kin, kapkara, buruşuk şey diye eğlendik- leri küçüğü öyle seviyor, öyle candan se- viyordu ki... Göğsüne bastırdığı zaman içinden sıcak, yakıcı birşeyin sızdığını, da- marlarına aşktan üstün bir sevginin yayıl- dığını ve hiçbir zaman duymadığı heye- canların kaynaştığını duyuyordu. Şimdi Cevadı daha çok sevdiğini, kü- çük yuvalarını daha çok özlediğini hisse- diyordu. Artık saadeti bütünleşmişti. , Evlendikleri gündenberi prüzsüz bir sessizliği ile uyuyan hayatlarına, bambaşka bir değişiklik verecek. Evin işlerini,. yaşa yışlarını tamamen değiştirecekti. Artık akşam yemeklerinden sonra bir parça garamofon çalıp, birkaç gazete, mec- mua karıştırdıktan sonra esnemeğe başlamı- yacaklar; günün uzun saatlerini doldurmak için, bir sürü şey bulup çıkarmağa çalış- mıyacaklardı. Cevat, karısını nasıl bakacağını, küçü- ün sarsılmaması için nasıl tedbirler alaca- ğını, bir seri önemli konferans veren bir hatip dikkati ile anlatıyordu. Birsenin, kardeşini kıskanmaması için her akşam irili ufaklı paketleri küçük kızın önüne seriyor : — Kardeşin bak sana neler bakalım beğenecek misin? diye onu arasında sıkıyord k Berrin'in çıkacağı gün İi tırılmıştı. Nesrin evi baştan aşağı temi birçok eşyanın yerlerini değiştirm deşine nefis .bir yatak odası hazı Remziye beyaz önlüklerini, İ başlıklarını kolalamış; saçlarına k bir yeşil kordela takmıştı Belki Berrinden çok, küçük içir sızlanıyorlardı. Onun beyaz beşiği ler, tüller, kordelalar içinde hazı mer ellerin, ancak bir ipekböceği büyüklüğünde minik ayakların bu ö üstünden nasıl kımıldıyacağını düğ lardı. i Berrin'in eve gelmesine birgün li Nahit, nöbetçi olduğu için anci yarısından sonra gelecekti Nesrin erkenden odasına çekildi sebebini anlamadığı birşey vardı. E leyiş, bir acı, bir ağlama isteği. kendini göstermiyen bir el, ruhun sünü açmış; onu geçmişin çok layer ralarına sürükleyip götürüyordu. yalanmak, bu kötü duyguyu yel için eline bir kitap aldı. Birkaç | çevirdikten sonra kafasının büsbülü $ ka yerlerde olduğunu, kendini © remediğini gördü, ört yıldır Nahitle evliydi. Fal lâ in korkunç izi varlığımı) linmemişti. En ince bakımla üstün! gerildiği halde geçmişin korkulu, gi buhranlı hatıralarını ayak altına a i çektiklerini unutamıyordu. Düşünmemek, unutmak için içki i fine, herhangi kötü bir alışkanlığı! ni kaptıran insanlar gibi o da, Nabi# ; müştü. r Onun yanında iken gülüyor, bf y zevki ve şenliği içinde yaşıyordu. |

Bu sayıdan diğer sayfalar: