June 15, 1938 Tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 20

June 15, 1938 tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 20
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

çoktur ki... Bu da nihayet bir alışkanlık meselesi.. Şu hi mi gürler. Fuat en ince yerinden kırılmış bir makine gibi durgun ve işe yaramaz bir li n kafasından kalbine, kalbin- den İm koyuşan zıd hislerin hü- cumu ile yor ve otomobil yolua virajlarında, düzlüklerinde, gölgede ve ışıklar icinde daima rüzgâra eş bir hızla koşmakt Artık konuşulacak birşeyleri kal- mıyan bu iki uzak insan, biraz sonra son defa biribirlerinin ellerini sıkacak- ve bir daha seslerini duymadan, hatıralarına dokunmadan uzaklaşıp gi- deceklerdir. Fuat bu düşünce ile titriyor, yanında kendisine dünyanın en sonsuz saadetini verecek kadını ne olursa olsun bırak- mak istemiyor. Onu ellerinden yakalamak, başını döndüren gözlerine baka baka bütün duygularını gönlüne boşaltmak istiyor. İnanması, sevgisini yadırgamaması için gençliğinin en güzel yıllarını ve en taze, en sıcak heyecanlarını vermeğe hazir.. Lâkin o ne kadaruzak görünüyor. Gözkapakları örtülü.. arada bir kir- piklerinin kımıldanışı bu temiz genç kadın yüzüne ilâhi bir manâ veriyor. Solgun yüzünde bir karanfil yaprağı gibi ince kıvrımlı kızıl dudakları, ne içli bir bükülüşle gönlü karıştırıyor. Otomobilin arkasına dayanan bu bi- çimli başın içinde neler sikle? sö” nüyor?. bunu bir anlayabilse... İşte geniş, ışıklı caddeleri yeçmeğe başladılar. Taksim.. Berrin Yerinde kımıldadı. Fuat şoföre seslendi ve otomobil beyaz apartmanın önünde durdu. n nasıl, niçin, hangi kuvvetin zoru ile? genç kadın anlıyamadığı bir his rüzgârı içinde sarsıldı. Onun böyle boynu bükük, kırık ve sızlayan bir İyad karanlığa karışıp gitmesine , "veriniz bana Bay Fuat, şimdi kalabalık bir yerde iyi bir yemek yi- yecek, sonrada otele gidip yatacaksınız. — Bunu Özden gibi ben de istiyo- — Peki Bayan Berrin ! — Ve yine bu gece hiç konuşma mışız gibi davranacak, bu akşamki sözlerimizin üstünde elle Ben ya size telefon edeceğim ut.. belki birgün biraz daha samimi Bane şabileceğiz. uat yerinde bir dal gibi sallandı, o kadar beklenilmedik bir saadet müj- 18 desi almıştı ki, bu coşkun sevinç içinde hiçbir şey yapamıyacağını anlıyarak sadece eğildi, onun karanlıkta bir ma- nolya gibi temiz ve aydınlık görünen solgun ellerine dudaklarını götürdü bir ateş vardı ki bu dudaklar- da, yıllarca hisse, heyecana uzak kalan genç kadının derisi ile beraber ruhu da yandı. vi Berrin eve girince uzun yollar yü- e günlerce, aylarca aç, susuz kal- insan yorgunluğu ve perişan- iğ er Emek koşarak soyun- ardım etti. Evden ayrıldığı ei içinde olan şeyleri öğrenmek istedi. mek önce Birsenden gelen mek- tubu verdi. dıktan sonra uyuduğu cidin bayanının ed yeşil tuvaletle mor ve sarı tayyörleri yolladıklarını söyledi. rrin küçük çalışma odasındaki divana uzandı. Birsenin krem renkli ince zarfını yırtarak okumağa başladı. Önce derslerinden, vazifelerinden, spor yaparken biraz dan, fakat iki günlük bir dinlenmeden sonra birşeyi kalmadığından bahsedi- yor, sonra da: “Nonocum! diyordu. Fena bir rüya gördüm, uyandığım zaman gözyaşla- rından yastıklarımı sırsıklam buldum. Güya sen bizi bırakıp ayağının burkulduğun- yaşlarımıza gülüyor. Biz ağladıkça yum- ruklarını sıkarak halka oluyorlar ve katıla katıla gülüyorlar. Nereyeğbaş- vuracağımızı şaşırarak iki kardeş kucak kucağa ağlaşıyoruz.. işte annecim, uya- mp ta bu fena şeyin rüya olduğunu anlayınca nasıl sevindim bilemezsin. Sabah mütaleasında sana yazdım bun- ları, mektubumu alır almaz bana tele- fon edersin değilmi Nonocum ? Bilsen ne özledim seni, ne kadar özledim.. Berrin bilek saatine baktı, Han yatak odasına geçerek telefonu açtı: — Birsenle görüşebilir miyim efen- dim ?. — Bir dakika.. lütfen. Genç kadın üzgün bir yürekle kızını bekliyor. Bu fena ndi sinirleri- ni de bozmuş, duygularını allak bullak etmiştir. rüya ke lo.. ah annecim sen misin ? Artık ümüdimi kesmiştim. — Niçin Birsen ? — Mektubumu akşam üstü alman icap ielyordu u. — Şimdi aldım çocuğum. — A, o neden ? Niçin bu kadar geç ? — Dışarıda idim Birsen. — Bu saate kadar dışarıda mı idin dedin ? — Evet çocuğum. Pek mühim işle. rim vardı, lâkin sen söyle bakayım, ayağın nasıl ? Öyle fena rüyaları gör. mek için sebep ne ? Fazlamı yemek erişir Hazim saatini çalışarak mı geçirdin ? — Şimdi bırakalım bunları Nohocum söyle sende beni özledinmi He e ne kadar çok. leyse Se kollarını aç,, kızını bekle, emi canım? Ve sonra telefonda Birsenin Berrin ile an gelen karışık sesler,, rlu olsun annecim, Beni yada gör emi? — Senin de gecen uğurlu olsun yav. rum, hiç biğ0, için üzme kendini.. errin telefonu kapayınca soyun mağa başladı. Canı yemek falan birşey istemiyordu. Pijamalarını giyip te ayna karşısında saçlarını açmağa başlayınca tekrar Fuat gözlerinde canlandı. Oza: man henüz İngeyi görmediğini hatır. layarak yan odanın kapısından içeri geçti. Beyaz karyolanın tülleri indirilmişti. Odada penbe gül rengi bir ışık yan yordu. Küçüğün örtülerini kaldırınca içi aydınlandı, Bu esmer, yumuk yumük çocuk onun en içli sevgisi değil miydi? Yavaşça ellerini, alnını, çukur çenesini okşadı. Ve gine her zaman söylediği gibi “yüzün tamamen ona benziyor, fakat huyun benzemiyecek değil mi yavrum ! en iyi, temiz, dürüst bir erkek olacaksın. Ve ben çok benzediğin halde sevmemezlik et miyorum.,, Dedi. Tunga bu sözlerin sıcak şefkatini emi gibi yerinde kı mıldadı. Siyah saçlarının çerçeveli içinde uyuyan yüzü, genç kadına bir bahar serinliği ve bir ışık sevinci ve riyordu. Örtülerini düzeltip tülleri in. dirdikten sonra ayaklarının ucuna br seni bunun için oni sarak odasına geçti. Divana uzanıp irili ufaklı yastıkları başının altına yerleştirdikten sonra eline bir kitap aldı. Her gece yaptığı gibi uyumadan önce bir iki santi okumak istedi. Birkaç yaprak çevirince tekrar Fuadın bir sözü, sesindeki sıcaklık ve bakışlarındaki nihayetsiz bağlılık kalbini karıştırmağa başladı. Kitahi bir tarafa bırakarak gözlerini yumdi ve yalnız masadaki kayısı renkli ışığı | yakarak derin düşünce denizine daldı, | gitti. Cevattan ayrıldıktan sonra bütün toplantılardan olduğu gibi, arkadaşlar dan, dostlardan, yakınlık gösteren bü tüm insanlardan da kaçmıştı. — Arkası var — UZ

Bu sayıdan diğer sayfalar: