15 Haziran 1938 Tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 23

15 Haziran 1938 tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 23
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

tle, Ba DE et et , bazan A. yan yaş. rmedim. rdu. Şo- Iyı açtı, * araba. 1, büyük nantosu, ötr şap. iler var- sre indi. aldeydi. annesi” e başini ün akis in üzeri- rorlardı. koluna ayrılıyo- titreyen aşaallalı » döner Memur: küçük arlörler, i möyli- em my Filiz, adimlarinı sıklaştırdı — Bilet ği m iyi ol- du anne. Şimdi i rahat Yataklı vagona girdiler. Filiz, bilet numarasını taşıyan kompartman buldu. Çantayı filenin içine bıraktı, Şapkasını çıkararak astı, Vapurdan çıkan yolcular, koşa koşa gara gidiyorlar, elleri çantalı, sepetli adamlar vagonların basamaklarına tır- manıyorlardı. Aradan dakikalar geçti. Tren bütün yolcularını aldı. İkinci kampanada; genç kadın, kızını kucaklıyarak indi. Onun gözleri yaşlıydı. Filiz, gülümsemeğe ça- lışıyordu. Tren kalkmadan önce eğile- rek annesine fısıldad — Hasan gelirse, yakında dönece- ğimi, bana darılmamasını söyle Kısa bir zaman sonra, tren ardan çıkmış, bahçeler arasından koşarak ilerliyordu. “. Yağmur yağıyordu. Otomobilin cam- ları çarpan damlalarla m iliz, şoföre seslendi — Kuzum, biraz Otomobil hızlandı. Genç ilin sarar- mış ince yüzünde daha iri görünen ye- şil gözleri heyecanla parlıyarak, şofö- rün ellerine bakıyor, hafifçe gülümsiyen renkli dudakları yarı aralıktı. Bir eliyle otomobilin penceresi yanından sarkan kordona asılmış, öbür eliyle sıkı sıkı çantasını tutuyordu. beş gün kalacağı teyzesinde, bir haftayı onların ısrarları, zorlarile geçir- miş, daha fazla duramamıştı. Tren yol- culuğu, teyzesinin yuvası, evinden uzak kaldığı günler, ona yalnız birşeyi kuv- vetle hissettirmiş, Hasanı çılgın gibi sevdiğini anlamıştı. Gelmediği akşam- lar, onu pencerede boş yere bekleme- nin bile, bir saadet olduğunu düşünü- yordu. — Nerede duracağız efendim?.. Genç kız, ln sesile dalgınlık- tan ayıldı. Camın yağmur benekleri arasından akya dikkatle baktı. Ken- i semtine gelmişti. Eve birdenbire girmek istediğinden, otomobili dur- durarak ad Şoförün parasını vererek çantasını aldı, Rüzgörla karışık yağmura göğüs gererek evine doğru yürümeğe başladı. İçinde taze bir ümit vardı. Ağır bir ka- pak gibi heyecanlarinın üstüne inen bir haftayı, geride bıraktığına; eski ha- yatının devamına kavuştuğuna sevini- yor, kalbindeki tatlı bir çarpıntı, ona, yeni haberler alacağını müjdeliyor gis iydi. Evinin önüne gelince; demir kapı: nim gıcırdamamasına dikkat ederek içeri girdi. Kumlu yolda, yavaş adımlarla yürüyerek, mermer basamakları çıktı. Anahtarile kapıyı açtı. Koridora sü- züldü. Dışarımın soğuğuna karşılık, içerisi ılıktı. Genç kız, bir ân gözlerini kapa- yarak, evinin temizlik kokan havasını, büyük bir hasretle içine çekti. Saat her zamanki gibi işliyordu. Banyodan gelen bir su şırıltısı Filizin kulaklarını okşadı. Çantasını bırakarak, oraya doğru birkaç adım attı. Banyonun kapısı açık- tı. Annesi, sırtında ropdöşambr, küve- tin önünde yüzünü yıkıyordu. Filiz, gülerek, sevinçle ona baktı. Genç kı- zın belirsiz ayak sesini duyan anne, birdenbire döndü. Filizi karşısında gö- rünce, kollarını açtı : Ah yavrucuğum... Kızım!.. Güzel çocuğum!.. Filiz, annesinin açık kollarına atıldı. Yanaklarını, genç kadının yüzüne sü- rüyor, biribirini hasretle öpüyorlardı. — Daha fazla kalamadım anne... Buraları özledim... Annesinin kollarından sıyrıldı. Göz- leri onun yüzünde dolaşıyor, evden u- zak kaldığı bir haftanın nasıl geçtiğini anlamak istiyordu. Genç kadın, Filizin bakışlarındaki sorguyu anlamış gibi, neşesi kaçtı, kı: rik, üzgün bir sesle: — Hasandan hiç ses seda çıkmadı Filiz1., Genç kızın solgun yüzü bir- denbire Beni Kısaca : — Ya Diyebildi. Sonra konuşulan sözler- den kaçmak ister gibi, lâkırdıyı değiş- tirdi : — Seyahatim iyi geçtil teyzem, eniş- tem, küçük Yıldız, beni büyük bir se- vinçle karşıladılar. Şerefime ziyafetler, eğlenceler yaptılar. Bir ay bırakmak istemiyorlardı... İşlerimi ileri sürerek, zorlukla ellerinden kurtuldum... Yurt e âlemde acaba? Derslerime direktör bakacaktı. Fakat bilmem ki, benim ka- dar uğraşmış mıdır? Ben hemen gide- yim... Birçok işler birikmiğtir... Telâşla söyliyordu. Saklamak iste- diği yürek kırıklığı, arada bir sesini titretiyordu : — Şimdilik Allaha ısmarladık anne. yap, yıkan, sonra git... N nini tamamile kullanmadın... Gitmesen bile olur... Genç kız, önüne bakarak düşünü” yordu: — Doğru annecim... Gitmekte ma- na yok... Zaten yorgunum. Gece uyu: madım gibi birşey... Yatağı yadırga- dım. Başını kaldırdı. Gözleri yaşlıydı : — Hasanın gelmeyişine hiç aklım 2 ermiyor anne i Ondan ei kuvvet verici sözler bekliyor gibiydi. Genç: kadın, inandı... rıcı ve tatlı bir sesle. — Üzülme çocuğum, dedi. Sabırlı ol! herşey yoluna girer. Hasanın gel- memesinde muhakkak bir sebep var- dı Güç kiz, mırıldandı: — Belki... i Annesinin ardısıra yürüyerek salo- na girdi. Paltosunu, şapkasını çıkara- rak bir iskemle üzerine bıraktı. Ken- disini diyanın üstüne atarak, çenesini | avuçları içine aldı. ii Filiz, elini alnından geçirdi, terle- mişti. Yavaşça yerinden kalkarak, dı- şarı çıktı, Talebeler, sınıflarda dikiş ve metot dersi yaptıklarından salon boş- tu. Tavandan yere kadar inen aynalar biribirlerinin içinde akisler yaparak, du- varlara sihirli bir genişlik veriyordu. Filiz, parmaklarının ucuna basarak yürüyordu. Birisine rastlamaktan kor- kuyor, yalnız kalacak bir köşe arıyor- du. Prova odasının kapısını yarı aralık görünce, akasyalı yola bakan pence- relerinin, yüreğe sükünet veren mân- zarası aklına geldi. Hemen içeri gire. rek kapıyı örttü. Geniş camlar, akas- yalı yolla beraber, geniş bir MADZAFAYI kucaklıyordu. Filiz, alnını cama dayadı. Uzaklar- dan kopup gelen sert bir rüzgâr, gök- teki koyu renkli bulutları sürükliyor, mavi gök gibi görünüyordu. rüzgârin kuvvetine aa eğmiş gibi, birer tarafa eğilmişler Genç kız, dünya seda bütün varlıkların, ai birer oyuncağı ol- duğunu düşündü. Mevsimlerle çiçek çan, meyve veren, sonra Y solan yeşillikler; dalgalarla çalkalanan eniz, balan gemiler... Kendisi de tıpkı akasyaların yapraksız kalışları gibi, ümitsizliğin çıplaklığına bürünmüştü. Kalbi tatsız, yorgun ya göğsünü rahatsız ediyor, vücudunu ince bir ter kaplamış, avuçları ıslaktı. e) şey bü- tün saadeti, emi ve korkusuz gün: leri, uzak ve i bir rüya gibi geli- yordu. Başını salladı: kadar kuvvetsizmişim!.. anacığım yi j e kendi arasında mukayese- Tıpkı ak haklağıdın. bila ul m A a var —

Bu sayıdan diğer sayfalar: