27 Kasım 1954 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 30

27 Kasım 1954 tarihli Akis Dergisi Sayfa 30
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TİYATRO Yeni projeler Memleket tiyatrosu Maarıf Vekâleti bir karar almış: bü- yük şehirlerimizden başlamak üze- re, vılayetlerde Devlet Tiyatromuzun bırer şubesi urulaca ve memleke sathına yayılan bu tiyatrolar «Memle- ket Tiyatrosu» nu meydana getirecek- lermiş. Fevkalâde bir karar, ideal bir roje!.. Bu suretle Ankaradaki — tiyatroda, sahneye çıkmak imkânını — bulamayan sanatkârlara yeni sahneler açılmış ola- cak, Devlet tiyatrosu, resmi bir amme müessesesi olarak faaliyetini imkân nisbetinde memlekete yayacak, Tiyat- ronun içtimai kalkınmamızdakı vazife- si bu suretle ifa edilebile Ancak; halen tıyatroya hasret çe- ken ve daha büyü nacak, belki uzun tahsil saltılacak, Ankaradan olan tecrübeli sanatkârlar, kurslar tertipleyerek - istidatlı kadrolarım takviye edecekler, böylelik- e memlekette hem tiyatro sanatının kalkınması hem de kültür seferberliği realize edilmiş olacak... Plân ve program olarak kalpleri- mizde sevinçli heyecan dalgaları yara- tan bu müjdenin tatbikinde — karşılaşı- lacak güçlükler hesabedilmiş midir? İlk hamlede İzmir, Bursa, Adana veya aşka üç vilâyet tıyatrosunun kurul- masına teşebbüs edildiği taktirde! Ku- rucu, tatbik edici ve yetiştirici eleman- larımız sayılmış mıdır, kaç tanedir? evlet — konservatuvarının — Ebertten sonra yetiştirdiği kaç eleman — vardır? Halen Ankara'da birinci genç olarak sahneye çıkarılacak genç kız ve genç gönderilecek mahalli gençlerle erkek sanatkâr bulamamazken, şube tiyatrolarına kimler — gönderilecektir? Diyelim ki, bu gün Devlet tiyatrosu bünyesinden bir ikinci tiyatro için, ikinci derecede bir kadro teşkil oluna- ilir ve bır vilâyete gönderilir; ge- risi? Ya enlerden boşalacak yerleri kimler dolduracak Lüzumlu sahne sa- natkârını neresi yetıştırecek Kabıl iye- ti varsa De let nservatuv; neden ilk devre unları avarında sanatkar yetıştıremıyor" Bütün bunl ü kü le, tiyatronun en ru ol e memleketimizde yokluğu bilinen «Tiyatro idareci» lerini nereden bu- lacağız, onları kim ne zaman yetiştire- cek? Görülüyor - ki, Devlet tıyatroları fikri fevkalâde fikir olmaktan ileri gi- 30 demez. İzmirde, Bursada, Adana'da ve- ya başka taraflarda, Devlet — tiyatrosu şubeleri kurulabilir.. Nihayet para ve kadro işidir. Yapılır, fakat — mesnetsiz olduğu için, kaynağı bulunmadığı için, prensibi tesbit edilemediği için muvak- kat olur, sonu gelmez, yazık olur. den — evvel Ankaradakı Devlet Tıyatrosu nun kadrosunu - bil- hassa kadı sanatkâr bakımından - takviye etmek Devlet tiyatrosuna, Öğ- retici ve yetiştirici rejisör — getirtmek, tiyatroda, hem Trejisör hem de aktor olmak ve ekseriya istediği rolü oynıya- bilmek için re]ısorluk yapmak istiyen- leri tesbit mek, — rejisörlüğü — tercih edenleri ve eger aktörlükten — daha musaıtse bir rejı egıtımıne tabi tutmak ve hepsinden de Devlet konser- vatuvarım tıyatro elemanı yetiştirebi- lecek bir duruma sokmak, heveslilerin alâka gösterecekleri bir müessese — ha line getirmek lâzımdır. Yoksa, bir çok defa olduğu — gibi gösteriş olsun di urulacak tiyatro- lar hiçbir kıymet ifade etmezler. Ankara Umum Müdürün gölgeleri T ebliğ tahtasının önü bir anda doldu. Herkes okunanın hakikaten ya- zılı olup olmadığını anlamak için, tah- taya raptıyelerle ılıştırılen yazıyı göz- leriyi e Iyı a nı dinlemek veya bizzat görüp — oku- makla ış bıtmıyor herkes — yanındaki- n yüzü bakarak, — düşüncesini de ogrenmege çalışıyordu Aslına b kılır- sa mesele pek üzerinde durmayı icab- ettirmezdi. Umum Müdür azıfesı ica- bı, her zaman tiyatro mensuplarma ta- mım yapabilirdi. Bu tamimde: Umum müdür, kendisini gormek istiyenlerden bölüm tiyatro ve opera bölümüne — mensup olanları hangi saatte kabul — edeceğini Pek yerinde bir tebliğ bildiriyordu. idi. Zira, her aklına esen, günün her saatinde Umum Müdürü ziyaret et- mek isterse, işler nice olurdu. Fakat!.. İşin 1ç1nde bır <<fakat» vardı ya- zıyı okuyan nalı ya- nındakinin yuzune b «nihayet buna mecbur oldu» demesini bekliyor- du. Çünki tiyatroda bir hizip, bir azınlık, bilhassa bir iki kişi vardı ki, mum müdürü bir dakika olsun yal— nız bırakmıyordu. Hele birisi, günün hemen her saatinde Umum — müdürün golgesı vazifesini — üzerine almış — gibi ususi bir iş için, her hangi bir muracaatta Umum müdürü yalnız bu- up konuşmaya imkân yoktu enin de diğer bazı gölge- lerle bırlıkte Devlet tiyatrosunun inki- şaf yolunu — gölgelediğini her — halde u üdürün görmüş olması ica- beder. m müdür bir prensip adamı olarak tanınmıştır.. Bununla beraber Devlet tiyatrosunun başına — bu ikinci defa gelişi üzerine, tiyatroda yürüttüğü sıyaset kendısı hakkındakı kanaatimi- zi sarsacak bir mahiyet arzediyor. <<Hıçbır şeye hayır dememek» «Kimseyi gücendirmemek» — «İdar mek» bakımmdan belki bir çıkar yol— dur - hıç ihtimal ver'mıy TUZ - ama bır üessesesini düştüğü — derbeder lıkten başıboz ukluktan kurtarmak için celbedilen bir sanat adamının <İdarei maslahat» yolunu tercih edecegıru ak- lımıza getirmek bile istemi m Müdürün 1dare sıstemınd çok sertlikler olduğunu, — başkalarının hak ve — selâhiyetlerini kullanmalarına imkân bırakmıyan bir karakterde — bu- lunduğunu söylemiş,. yazmış ve Devlet Tıyatrosunda böyle bir idare tarzının müsbet netice vermeyecegmı iddia et- yatrosunun golgeler tarafından — idare edilmesinin münasip olacağını ileri sürmemiştik. Ne biz, ne de, tiyatroyu seven bir başka refikimiz... u bakımdan tahtaya, asılan bu manidar tam den m —müdürün etrafını saran brtakım maksatlı mu- habbet gölgelerinden rahatsızlık — his- setmeye başladığı manasını — çıkararak memnuniyet duyduk. Nihayet Değişiyor Devlet Tiyatrosunun Küçük ve Büyük Tiyatrolarında uzayıp giden ilk iki eser nihayet değiştiriliyor. — 3 asım Salı akşamı Küçük Tiyatroda — Yaslı Aile komedisi, Büyük Tiyatroda da 2 aralıktan itibaren Gılgameş destanının alı temsillerine başlanaı Bir miras meselesı etrafında işlen- miş olan Yaslı Aile komedisi Yugoslav yazan Branislâv Nusiç'in eseridir. Elli küsür eser yazmış olan muharririn biz- de sahneye çıkan ilk eseri olmakla be- ve derine le yazılmıştır e göre mübarek hıkayesı olarak veya menfur oluşunun hülâsa edilebilir. Gilgi Destanından — alınarak Tanrılar ve lnsanlar adı ile sahneye konulan telif efsane, Orhan Asena'nın- dır. Edebi şahsiyetini kendi sahasında yazdığı muhtelıf yazılariyle esasen ta- itmiş - bul ena'nın bu eseri edebıyatımız için büyük bir değer taşımaktadır. Şair felsefe ile şiiri mez- cetmeye çalışmış ve yarattığı eserde, yeni bir destanın özelliklerini belirtme- ye muvaffak olmuştur Devlet Tıyatrosunun iki sahnesine vazedilen her iki eser, müellifleri bakı- mından muvaffakıtetlerını teslim ettir- mişlerdir. Devlet Tiyatrosunun iki muvaffak eseri, şanlarına lâyık bir başarı ile tem- sil edı edemediğini ise, ancak öÖnü- müzdeki günlerde gorebılecegız AKİS, 27 KASIM 1954

Bu sayıdan diğer sayfalar: