August 27, 1955 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 4

August 27, 1955 tarihli Akis Dergisi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YURTTA OLUP BİTENLER Demokrasi Dr. Namık Gedik Bir. genç adamdır Doğru yolu bulamayanlar aftalar var ki Ankarada kararsız bir hava hüküm sürüyordu. Möec- lisin tatile girmesinin arefesinde Baş- bakan Adnan Menderes iki hadiseyle "partilerarasıdaki iyi münasebet" den ne kastetdiğini açıkça ortaya koymuş, muhalefetten ne beklediğini belli et- miş, muhalefet başbakanın arzuladığı şekilde reaksiyon göstermeyince - sus- mayınca - Meclis kürsüsünde C.H.P. Genel Başkanıyla sonunda alt olduğu bir münakaşaya girişmiş ve o yandan bu yana sinirli bir hava memlekete hâ- kim olmuştu Gerçi sonradan kan kır- kanının çıkardığına milleti inandırmak İçin bir kampanyaya girişmişlerdi. Ama mızrağın çuvala sığmadığı gibi celse- nin zabıtları ortadayken hakikati de- ğiştirmek di kabil olmamıştı, iki ha- disenin biri DP. Genel Başkanının kendi Meclis gurubunda 'hiç bir şeyi değiştirmeyeceğiz, kanunları onların yfine göre tadil edemeyız, lütfettik kendileriyle medenı münasebetler kur- duk, ama hepsi o kadar, başka bir şey beklemesinler mânasına gelen bir be- hâdise ise cinin daha, başbakan tarafında verılen bir müvafakatname — üzerine u iki mesele karşısında neşrederek " bunları bir tebliğ tasvip etmediğini bildirmişti. Meclisin son celsesine ge- lince, D.P. altı aylık bir yaz tatiline girilmesini istiyor, C.H.P. ise bunca memleket meselesi varken ve millet- vekillerinin ödenekleri daha yeni 2800 liraya çıkarılmışken çalışmaya devam olunması gerektiği tezini savunuyor- du. Bu mevzudaki konuşmaların sırası şuydu: D.P. adına Hulusi Köymen, C.H.P. adına Nüvit Yetkin. Hâkimin ve gazetecinin rolü Zamanımızda diktatörlükler — bir tek günde kurulmuyor. Böyle bir rejimi yerleştirmek — için artık uzunca bir müddete ihtiyaç hisse- diliyor. O yolda- ilk adımlar evvelâ ürkek ürkek atılıyor, anc vemetle karşılaşamadıgı takdırdedır ki sürat artırılıyor ve bir sabah u- tidara hükümet darbesi yaparak de- ğgil, demokrasinin usullerinden fay- dalanarak, yani milletin reyile gel- miş bulananlar sonradan bir dikta- törlük hevesine kapıldıklarında mutlaka ve mutlaka ihtiyatlı davra- nıyorlar, artık belli olmuş sırayı ta- kip ederek hürriyetleri teker teker azaltıyor, muhalifleri teker teker sus- tetkik etmek bu hususta son derece faydalı olabilir. Totaliter rejimlerin — yerleşebil- mek için bir zamana ihtiyaç göster- meleri milletlerin büyük bir şansı- dır. O müddet zarfında diktatör- lerin ümidlerini kırmak, hayalleri- nin asla gerçekleşemeyeceğini ken- dilerine hissettirmek, gidişe karşı barajlar kurmak mümkün hale gel- mektedir. Eğer bir memleketin mü- nevveri, türlü sebepler altında, ba- his mevzuu zaman içinde demokra- siye ihanet etmezse orada totaliter idare asla kurulamaz. Ne var ki te- şebbüsü beşiğinde boğmak lâzımdır. Bunun içinse her şeyden evvel hâ- kimlerin ve gazetecilerin, vazifele- rini bir an dahi ihmal etmemeleri gerekir. Bir memleketin ana muha- fiızı nasıl orduysa, aynı şekilde de- mokrasi rejiminin ilk müdafileri de hâkimler ve gazetecilerdir. Bir idare o şeddi aştı mı artık onu diktatörlük yolundan alakoymak son derece sevkedilir. Onlar hakkında kolaylıkla hüküm alınırsa, bazı hâkimler sızlayan vic- danlarına rağmen - bunlar yakınla rina vicdanlarının sızladığını söyler ler, sonra ellerini havaya kaldırıp “ne yaparsın birader" diye üzerleri- ne tazyik yapıldığını da hissettirir- ler - hükümetin istediği haksız ka- rarları verirlerse, hele Temyiz aynı sebepler yüzünden bunları tasdik e- hakkında hüküm istenilir. sın ve muhalefet susturulunca dik- tatörlüğe giden yol açılmıştır. Halbuki bu müddet zarfında ik- tidara 'hayır" demek kabildir ve o kadar zor değildir. Eğer niçin taki- bata maruz bırakıldıkları herkes ta- başlıklarla, resimlerle verirse - her angi fsir - yapmaya lüzum yoktur, hadısenın ehemmıyetını be- lirtmek çok zaman kâfidir -, mese- leyi umumi efkârın meselesi haline getirirse iktidar bu neviden mace- ralara tekrar girişmekten ürkecek- tir. Arkadan bir tek hâkim kendi- sinden istenilen haksız kararı ver- meyip, hak ve hakikati tazyik ya- panların suratına — çarparsa dikta- torya heveslileri mutlaka durur. Bu- nu yapacak hâkim ise sadece şeref kazanır. İdare makamları kendisine ne yapabilirler ki. Olsa olsa işine son vereceklerdir. Böyle bir meseledeki kararından — dolayı mağdur edildiği bilinen hâkim bir kahraman merte- besine yükselir ve başkalarının avu- katlıkta yıllarca elde edemediği şöh- rete bir tek günde varır. Bu aç kal- mak mıdır, lııtfen söylenir mi? ğer naz nyasında muha- lefet lıderlerı susturulurken g derhal serbest bıraksaydı, eğer ga- zeteciler ve hâkimler demokrasiye süfli sebeplerden dolayı ihanet et- meselerdi, ne kadar tazyik yapılırsa yapılsın sadece vicdanlarının ve vic- danlarının sesini — dinleselerdi bir Hiter memleketinin başına belâ ke- silebilir miydi? AKİS, 27 AĞUSTOS 1955

Bu sayıdan diğer sayfalar: