29 Ekim 1955 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 17

29 Ekim 1955 tarihli Akis Dergisi Sayfa 17
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

yoktur. O halde, ortada hakaret nerede? Eğer hakaret aranıyorsa yukarıdaki a * çıklamanın yanıldığın hemen ertesi günkü Turk Sesine bakmak kâfidir. Türk Sesi, gazetenin niçin devredıldıgı— nin ibret verici delilidir. O gün, gazete- nin birinci sayfasında, hem de tepede, üç sütunluk başlıklarla bana hücum e- diyordu. Yazının sadece ismini söyliye- yim, mahiyetini anlarsınız. Milli Da- mat. Burun, bir insanın en hususi kal- kis okumasınlar, da başka gazeteleri! karıştırsınlar. O ya- nda küfürler demokratik küfür değildi, uluorta küfürdü. O yazıda hakaret sullerimde yeni bir keşif yapılmıyordu, bildiğimiz külhanbey ağzı kullanalıyor- u. O yazıda ima yoktu, açıkça iftira ve isnat vardı. 17 Kasım tarihli bir Türk Sesi gazetesi buldurunuz ve o yazıyı oku- unuz. Türk Sesi gazetesi, işte bunun i- çin kâğıt üzerinde devredilmişti. Eğer ortada bu anlaşma — mevcut bulunmasaydı da b Mükerrem Sa- rol Türk Sesi gazetesı uzerındekı hakla- rından tamamile vaz geçtiği halde dedi- ğiniz gibi <«muvazaa iddiasına kalksay- dik» hakikaten suç ışlerdık Ama bu an- laşma mevcuttu ir suç olmayan mu- vazaa mevcut olunca da bizim yaptığı- mız vazifeden ibaret kalmaktadır. Bun- dan dolayı bizi kim kabahatli görebilir? Düşününüz, Türk Sesi gazetesi bile Dr. Sarol gazeteyi devrettikten sonra bulunmamızı savmaktadır. Sarol gazeteyi devretmediğine göre orta- da kabahat kalır mı? Bir dâvanın sonu- na kadar müdafaası hakaret kasdına at- fedilebilir mi? Eğer Dr. Mükerrem Sa- rol'un Türk Sesini Atıf Sakar'a hakika- ten devrettiğine bir an inansaydık, hat- ta devretmediğinden emin bulunmasay- dık bir tek satır yazmazdık. Niçin hakaret edelim Dr. Mükerrem Sarol'a, durup durur- ken niçin hakaret «delim? Niçin azaa isnadı suretiyle şöhretine Za- mu rar verelim? İcraatından memnun ol- madığımız tek bakan Dr. Mükerrem Sa- rol değildir. Akis mecmuası bugünkü başbakan yardımcısını da tenkit tir. Adalet bakanına da şiddetle hücum etmiştir. Milli Eğitim Bakanının da a- leyhinde neşriyat yapmıştır. Ama hi birine «esasa istinat etmeksizin» muva- zaa isnadına kalkışmatmıştır. Zira Bevoğ- lu Dördüncü Noterliğinin 20744/867 sa- kayıtlı mukavelenamenin altında Çicekdağ veva — Yardımcının Sarol'un imzası vardır. Basın işlerini tedvire memur bir devlet baka- nının gazete sahibi olmaması gerektiği- ne hâlâ ve her zamandan çok inanıvo- ruz. Bunu ifadeden bizi menedecek bir kuvvetin bulunamıyacağına kaniiz Reis beyfendi, size her şeyi oldugu AKİS, 29 Ekim 1955 gibi anlatmış bulunuyorum. Bundan sonra karar vermek sizin hakkınızdır. «Kâğıt üzerinde devir» yazısı bir fikrin müdafaasının son kısmından başka şey değildir ve Dr. Mükerrem Sarola haka- ret akıldan dahi geçmemiştir. Ben sa- bık devlet bakanını müddeti ömrümde â- zami beş defa görmüş, kendisile âzami üç defa iki kelime konuşmuşumdur. Ya- zılanların her satın düpedüz ve çırılçıplak hakikattir. FEğer bir insana hakaret edilmek istenilirse çok daha te- sirli, çok daha akıllıca ve çok daha teh- likesiz yolların bulunabileceğini zor değildir.. Muvazaa isnadı. B bir ısnadın sadece hakaret kasdıyla ya— pılabileceğine nasıl inanılabilir zlerimin sonuna ldım. Bunları kâinat kadar eski bir fikirle bitir- mek isterim: İnsanlar şerefleriyle yaşar- lar. Şerefle yaşamak ise vicdanın emret- tiğini yapmak ve başka bir şey, yapmamaktır. Eğer hasta karımızı, oku- k mecburiyetin- anamızı kısaca eskilerin tabiriyle viran olası hanedeki evlâdı ayali düşünerek vicdanlımızın se- sini boğarsak kendimizi sıfatlandırmak Sö: belki Teşekkür Pazartesi günündenberi gerek biz- t candan teşekkürlerimizi Akis, çizdiği yolda azıml mekte devam edecekti için insandan başka bir kelime arama- mız icap eder. Herkes vazifesini yapma- mak için kendisine göre sebepler bula- bilir. Eğer hepimiz onlara kapılsak dünya yaşanılır halinden çıkardı. — Akis mecmuasının sahibi iki aylık nişanlıyken mahkemeye verildi. Akis mecmuasının sahibi iki aylık evliyken hapse mahküm edildi. Akis mecmuasının sahibini yolun- dan döndürmek sını okuyanlar çizilmiş olan yoldan kıl kadar inhiraf göremezler. ize her şevi, o]dugu gibi anlattım. Bütün hakikatler bulunuyor. di. Beni gene de mahkum edebilirsiniz bana Jlâyık göreceğiniz cezayı tecil de etmeyebilirsiniz, benim — hapsedilmeme hükmedebilirsiniz. Zerre kadar üzülmem Vicdanımda en ufak bir azap yoktur. Ben vazifemi yaptım, inandığım dâvavı müdafaa ettim. Nerede olursa olsun, huzur içinde uyuyabilirim. Darısı cümlenin başına, muhterem hâkimlerim Karara kalıyor Metin oker'in konuşmasından sonra müdahil vekillinin tekrar ayağa kalk- ADALET tığı görülmüştür. Burhan Apaydın son sözden sonra konuşulmaması gerektiği halde bir takım mütalâalar beyan etmiş- tir. Bunun üzerine Reis Metin Toker'e yeniden bir söyleyeceği olup olmadığını sormak zorunda kalmıştır. O zaman Me- tin Toker şu cevabı vermiştir: «— Son söz suçlunundur. Müdahil ve- kili suçlu oldukları kanaatinde bulunma- l u son sözü illa kendisinin söyleme sini istemektedir. Soyledı decek bir şeyim iddetten kıpkırmızı kesilerek ayağa fırlayan Burhan Apaydın'ın yeni «so! i dinleyicilerin gülmeleri arasın- da kaybolurken' reis celseye beş dakika a- ra vermiş, beş dakikanın sonunda kara- rın pazartesi günü tefhim edileceğini bil- dirmiştir. Karar bu haftanın sonunda pazartesi günü tefhim olunmuştur. Karar Benim ilâve e- kararda dâvanın kısa bir tarihçesi sonra ikinci s,; kalan «Kâğıt üzerinde devir» başlıklı ya- zı ele alınmaktadır. Metin Toker'in bu yazıyla hiç bir delile müstenit olmaksı- zın Dr. Mükerrem Sarola muvazaa isnat ettiği ve onun şöhret ve itibarına halel getirdiği kanaatinin dâvanın ilk safha- sında mahkemede belirdiği, fakat ikinci safhada sanığın talebi üzerine Beyoğlu Dördüncü Noterliğinden getirtilen muka- velename münderecatından ortada bir is- nadın bulunmadığının anlaşıldığı bildi- rılmektedır Mahkeme mukavelename ile ispatı yoluna gidilmediği, vukuf raporu bahis mevzuu edilmektedir. Kararda bundan sonra, gene duruş- manın ilk safhasında müdahil Dr. Mü- kerrem Sarol'un avukatının «Devlet Ba- kanı gibi âmme vazifesi almış bir şahsın dolambaçlı yollardan gizlediği ve muvazaa vaptığı yolunda bir isnadın Bakanın şeref ve haysiyetini kıracağı» vo- lundaki sözleri ve dâvanın son celsesinde muvazaayı «bir hakikatin üçüncü şahıs- lardan gizlenmesi» şeklindeki tarifi — ele alınmak adır. ılen mukavelename ve ibraz e dilen deliller karşısında müdahil vekili- nin taleplerinin de yerinde görülmediğini belirtmiştir. Kararda' ayrıca yapılan neş- riyatın' gazetecilik — vazifesi — meyanında bulunduğuna dair ehlivukuf tarafından verilen raporda varılan kan bir is- nadın mevcut olmaması karşısında ıştı— rak edilmektedir. bundan sonra, bütün bu sebeplerden dolayı sanık Metin Toker'in beraatına karar verildiğini bildirmiştir. 17

Bu sayıdan diğer sayfalar: