12 Mayıs 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 28

12 Mayıs 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 28
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

MUS Orkestra Derde deva aranıyor U zgün bir sanatsever "ilk defa o- larak bir konserde dinleyici sayısı nın, orkestra üyeleri sayısından da- ha az olduğunu gördüm" Bahis mevzuu konser, tahmin edılebılecegı gibi, Cumhurbaşkanlıgı Orkestrası- nın son konserlerinden biriydi. Musiki zevki gittikçe artan bir şehırde orkestra konserlerine göste- rilen büyük alâkasızlık, Flarmonıyı bir kalkınma hareketine sevkedem mişti. Hele son haftalarda verılen her orkestra konseri, baştan savma programı ve icra kötülüğü bakımın- dan bir öncekine taş çıkartıyordu. Uyelerden bir kısmı, "nasıl olsa bat- tık" düşüncesile, — diğerleri de alış- kanlıklarına ve rahatlarına halel gel- memesi için, orkestranın hem maddi durumunu düzeltmek, hem de musiki seviyesini yükseltmek için üst ma- ka ilik Eğitim Bakanlığı - nez- dinde müsbet ve tesirli bir teşebbüse geçmiyorlar, duruma gerçekten üzü- len bazı üyeler ise bu umumi şaşkın- lık ve sakat tavır karşısında ekalli- yette kalıyorlardı. Oysa ki, orkestra- nın acilen halledilmesi gereken bir- çok derdi vardı: çalgılar eski ve bo- zuktu; kamış, tel gibi malzeme bu- lunmuyordu; personel maaşları gü- lünç derecede düşüktü, sanatkâr şe- refiyle ve ihtiyaçlarıyla kaabili te- lif değildi. Bu yüzden bazı orkestra Üyeleri itibarlarından — fedakârlığa mecbur kalıyorlar, maddi durumları- nı duzeltebılmek için barlarda, gazi- nolarda çalmağa mecbur kalıyorlar- dı. Orkestrada ıç dısıplın dıye bırşey kalmamıştı. Herkese bir "kaytarm a zihniyeti hâkimdi. Meselâ güç p sajları evlerinde çalışmalarım mutı kişinaslara teklif eden şefler, bir esp- ri yapmış gibi karşılanıyordu. Bütün bu sebepler, orkestranın müzikal ic- ra evsafının çok olmasına yol aç Bu müessesenin 127 yıllık bır tarıhı olduğu ancak, konserlerde çı- an köhne seslerden anlaşılıyordu. Gene de hiç bir sorumlu kişi çıkıp da bu hazin durumu düzeltmeye, bu âertlere deva bulmaya yanaşmıyor- u. ÜUmitler tamamen suya düşmüş o- lamazdı. Bir ıslahata girişmek için asla geç kalınmış değildi. Her şey- den önce orkestra üyelerini maddi re- faha, sanatlarından başka hiçbir şey düşünmiyecek duruma kavuşturmak, sonra da onları demir elli bir şefin sıkı disiplini alttına koymak lâzımdı. Cumhurbaşkanlığı Orkestrası sanıl- dığı kadar kötü bir orkestra değildi. Meselâ, geçen cumartesi günkü kon- serin eserlerinden biri sırf yaylılar için yazılmıştı. k defa sanki beş altı kişilik bir toplulukmuş gibi ses veren yaylılar grubund defa cüsse ve renk vardı. Demek ki iş ba- şa düştüğünde gayret artıyordu. Or- kestranın dertlerinden biri de, "stra- tejik" mevkiler için ehlıyetten ziya- de kıdemin göz önünde tutulmasıydı. Bu bilhassa korno ve trompetlerde kendini gösterir. Geçen hafta, bu gu- Menderes Estergon Kalesi gibidir (Osman Kapaniden) 28 rupların birinci iskemlelerinde nasıl- melerine, trompetlerin de (hele solo partilerde) kampana — berraklığıyla çalmalarına ımkan verdi. Ama şey- tan şu orkestraya bir oyun oynama- sa olmazdı. Her zaman rabıtalı ça- lışlariyle dıkkat çeken ağaç nefesti- l a garip bir buhran geçili- yorla 'ın do minör piyano kon- sertosunda şef Richard Engelbrecht'- n bazı beceriksizlikleri daha ortaya çıktı Bir kere bu zat, Mozart idare etme hevesinde,n kendini tamamen kurtarmalıdır, İkincisi, konserto ida- re etme riskini üstüne almamalıdır. Zira, iş konserto şefliğine dayandı mı muhterem misafirimiz basit bir "darp vurucu" bile olmaktan çıkıyor. Ta- mamen Trotayı şaşırıyor; neredeyse solistten ve orkestradan medet umar hale geliyor. Solist Fezal Ustar hak- kında, bu şerait dahilinde bir hüküm vermek haksızlık olabilir. Programın yazılışı bermutad cid- diyetten uzaktı. agner'in Tristan Ve Isolde'sinden "Prelude ve Liebes- tod" u sadece "prelud" diye yazmak, söylemeğe lüzum bile yoktur ki, ese- rin ancak bu kısmının çahnacagını dante 11ave etmek acaba hangi akla hizmet etmektir? Sonra, bu haftaki programda izah notları yoktu. Bir şey kötüyse, onu kaldırmak değil, 1s- lan etmek gerekir. Bu yüzden Herr Engelbrecht'in "Yaylı Sazlar Sonatı" hakkında - yanlış ve eksik bile olsa - bir bilgi edinemedi Bestekâr burada "sonat” kelime- sini ilk mânasında almış ve her hal- de bestesindeki — şekilsizlik için bir mazeret dıye kullanmış. Richard En- gelbrecht'in "sonat" 1, bir ara Bach kendini gösteriyorsa da, daha çok bir geç-romantik eser intibanı veri- yor. Üstüste bindirilmiş ostinatolar halinde, birer ikişer ölçülük mü rer cümlelerin ardarda sıralanma- sından meydana gelmiş, insicamsız ve bunaltıcı bir musiki. Ama, eserini çalmaları hususunda Cumhurbaşkan- liğı Orkestrasını ikna edebildiği için Herr Engelbrecht hesabına memnun olduk. Bizim bestekârlar bunu pek başaramazlar Ne de olsa misafirper- ver milletiz! Opera Kaybolan âşık B ütün olup bitenler geçen pazar nu ve o akşam s ğını opera idaresine bildirdiği zaman başladı. O gece, iki aydır yarı bos sa- lonlar ve uykulu seyirciler huzurun- da sürüp giden Don Giovanni temsil- lerinden biri daha vardı ve Umur Pars da Don Ottavio'yu teganni ede- cekti. Fakat hastalanmıştı işte! Böy- le bir durum karşısında opera idare- sinin yapacağı tek şey, nasıl olsa rol tevziatı hiç bir zaman halka ilan e- dilmediğine göre, hasır bulunması gereken yedek Don Ottavio'ya - Nev- AKİS, 12 MAYIS 1956

Bu sayıdan diğer sayfalar: