12 Mayıs 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 8

12 Mayıs 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YURTTA OLUP BİTENLER Hattâ pek çok kimse o bahis- .- yi geride bırakmak niyetin- İ m demokrasiy- liydi. te bahsedilmesini seviyordu o halde rey toplamak 1ç1n boyle bir yola sapıl- dın bahsinde artık hiç olmazsa D.P r müsamaha- kâr bulunduğu bıldırılmelıydı Parti için ikinci bir handikap var- dı: Devletçilik. Bu prensip de tasrih edilmeli, Devletçilikten ne murad o- miş gibi propaganda yapılıyordu Bu suretle hem dinsiz, hem de solcu bir parti: yani komünist! Böyle etiket- lerle bılhassa köylüden rey sağlama- nın imkânı yoktu. Halbuki program ele alınıp üzerinde seçmeni tatmin edecek rötuşlar yapıldıgı takdırde mahzurlar ortadan kalka nin propagandasına karşı bır 'zırh te— min edilece Doğrusu ıstenılırse buna taraftar olanlar daha ziya rızdı. Kurultayda da fikirlerini mü- dafaa etmeye hazırdı İpin ucu Ismet İnönü inkılaplara — inanmış bir adamdı. Atatürkçülüğü o ma- nada anlıyordu. Yeni harflerin kabu- lünden bu yana bir tek kelimeyi eski harfle yazdığını gören — olmamıştı. Medeni hukuka candan bağlıydı. Ka- dının hakları bahsinde son derece ti- tizdi. Bütün ısrarlara rağmen şimdi- ye kadar bir tek siyasi nutkunu dini tabirlerle süslememiş, seçmenden rey isterken Allanın adını karıştırmamış- tı. Partisi içinde bir çok kimse bu titizliği anlamıyordu. Adnan Mende- res her konuşmasında Allahı bin ke- re anıyordu kendisine "müslüman başbakan" diye propaganda yapılı- yordu; buna mukabil inönü böyle tek- liflere dahi fena halde kızıyordu. Ne olurdu, şu lâikliğin daha liberal bir tarıfînın yapılmasına, taraftar olsa.. nönü'nün titizliği, şuradan iteri geliyordu. İnkılapların ucunu bir .P. ve bilhassa kendisi bırak- tı mı bunlar süratle dejenere olurdu. Bu yüzdendir ki partinin programıy- la oynamak doğru değildi. Hattâ ha- kikaten bazı tadilata lüzum bulun- . Din bahsine gelince, İnönü böyle bir fasıl açmayı daima reddetmişti. Aklı başında herkes ko- laylıkla görebilirdi ki C.H.P. dinsiz değildi. Bunu ispat için, hele muha- lefetteyken "ben dinsiz değilim" de- menin zerrece kıymeti olmayacaktı. Din, politikadan tamamile — ayrıydı. Allanın adını da seçmenden rey is- terken anmanın lüzumu yoktu. Din insanların hususi hayatıyla alâkalıy- dı İnönünün şahsına gelince, onun aile hayatım ve ailesi mensuplarının akidelerini bitenler kolaylıkla fikir ediniyorlardı. Ama o faslı bir poli- 8 tika mevzuu yapmak! Asla. İnönü- yü buna hiç kimse, hiç bir şey paha- sına razı edemezdi. Diğer taraftan C.H.P. iktidara geçtiği takdirde din bahsinde son yıllarda yapılmış olanlara elbette ki dokunmayacaktı. Zaten dokunması- na da imkân yoktu. Programındaki laiklik anlayışını devam ettirecek, herkesi vicdaniyle başbaşa bırakacak, bilhassa dinin devlet işlerine karış- Dünya ve Ahret z afer evvelâ, bu gazetede çı- kan yazıların onları yazan- ları değil doğrudan doğruya D. P. yi ilzam ettıgını bildirdi, on- dan sonra .H. iktidarının laiklik anlayışını tenkid etti. Zafer'e göre .H.P. "iktidar devresinde vicdan hürriyeti an- layışı hakkında çok manalı ör- nekler vermiş, tatbikatta bulun- muş, muhalefete geçtikten son- ra da aynı anlayışlara sahip ortaya koy- muş"” tur. Çok doğru! nokta insa- nın aklım karıştırıyor. HP. nin iktidar devresinde başlayıp muhalefete geçtıkten sonra d devam eden vicdan hürriyeti anlayışı bızzat Atatürk tara- fından tesbit edilmiştir. Halbu- ki bugün D.P. nin en başında bulunanlar CHP. den ayrılıp iktidarı almak maksadiyle mü- cadeleye atıldıkları tarihe ka- dar bu anlayışın sadece çok ha- raretli taraftarları değil, üste- lik aralarından bazıları çok şid- detli tatbikçileri de olmuştur. O halde şeref ve şan kime ait? İktidara geçmek için, Atatürk'- ün en hassas bulunduğu mev- zularda tâviz verenlere mi; yoksa iktidara geçmeme paha- sına bu mevzularda "inad ve 1s- rar" edenlere mi? Atatürkten mevki kapmak için onun, inan- madıkları bir anlayışının şam- piyonu kesilenlere mi; yoksa in- kılâplara yürekten inanlara mı? Kısacası demagoglara, o- portünistlere mi; yoksa idea- listlere mi? Zafer'de D.P. adına konuş- tuklarını iddia edenler şunu bi- ze bir anlatıverseler! tırılmasını önliyecek, iki —mefhumu iki mukaddes mefhum olarak kendi hususi yerlerin» bırakacaktı Fakat Inonu bunu ugünden ilan et- meyi, bir nevi dını olitikaya alet etmek sayıyordu Millet nasıl ister- se öyle olaca İşte bu ısrardır ki bir çok "Men- deres usulü hayranı" nı kırıyordu. ir yandan inkılaplara bağlı kalın- dığı ilân edilir, diğer taraftan siyasi nutuklara besmeleyle başlanabilirdi! Maksad rey toplamak ve iktidara azmetmişti. Partının idealist ve genç unsurlarının bö; mücadelede enel Başkam hararetle destekliye- ceklerine şüphe yo) ktu Doğrusu is- tenilirse bu onların vazifesiydi he.. Zira Atatürk inkılaplarını herkese ve her şeye karşı azimle korumak en başta Atatürk neslinin vazifesi de- ğil miydi? Küçük politika oyunları ve kötü nümuneler bu vazifeyi unut- turmam. İktidara gelmek için Hem iktidara gelmenin yolu da zükte veya programda degışıklık yapmak değildi. Din — istismarcılığı dahi artık verimli yol olmaktan çık- mıştı. Öyle olsa, D.P. iktidardan böy- lesine süratle kaymazdı. C.H.P. Kurultayın sonunda milletin karsısı- na, milletin mukadderatım eline al- maya lâyık bir parti olarak çıkma- liydı. Bugün için böyle bir manzara gösterdiğine kargalar dahi gülerdi. Partının ne şahıs ve ne de plân ola- rak en ufak bir hazırlığı yoktu. Ana- a degışkl ğinden ne anlıyordu? prz.ıtik fikirleri neydi? e- vap di et İnönünün bir kaç nutkundakı kırıntıları gostermek ko- kin edici, fîkırlerınde samim zırlıklar yapılmalı, bir nevi kabine" kurulmak, iktidar değişik- lıgının bir defa daha şahıs değişik- liğinden ibaret kalmayacağı millete ispat olunmalıydı. Bu yapıldığı tak- dirde D.P. nin dinsizlik ithamıymış, komünist demesiymiş, şuymuş veya buymuş; hepsi bir avuç sabun köpü- ğünden ibaret kalırdı. İsmet İnönü aylardan beri bunun hazırlıklarım yapıyordu. Parti için- de mevcut güvendiği şahsiyetlerle te- mas ve onları yan yana vazife al- maya ikna etmişti. Şahsi husumetler, rekabetler ortadan kalkmalıydı. Ne vardı ki, bir türlü paylaşılamıyordu? Demokratik zihniyeti, tenkide taham- mülü, değişik fikirler taşıyarak dahi toplum hayatının mümkün olduğunu, toleransın lüzumunu evvelâ parti i- çinde göstermek şarttı. Bır Günaltay- la Barutçu, bir Gülekle Aksal, bir Sirmenle Sancar pek alâ "pasıük ko- egzistans" yapabılırlerdı ve yapma- lıydılar. Her halde C.H.P. nin bilhassa Ge- | Merkezi yeni baştan teşkilâtlan- dırılmaya şıddetle muhtaçtı. 1950 den u yana her yda görülen İ- ııonu duşmanlıgı ve Genel Sekreter- lik mücadelesi ise şimdi en hafif do- zundaydı. Zafer'in yaylım ateşini o mevzulara tahsis etmesi bir taktik AKİS, 12 MAYIS 1956

Bu sayıdan diğer sayfalar: