7 Temmuz 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 26

7 Temmuz 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 26
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

KADIN Bir başka fotoğrafta 2 yaŞında bir kız ayağında sert takunyalarla görülü- yordu. Ev ekonomisi mutehassısları, l)u küçük kızın resmini de cekler, fakat bunun mahzurlarını da dinleyicilere iyice anlatacaklardı. e çamaşır seren kadınların fo- toğrafı neden çekilmişti? Çünkü Ana- yolunun birçok köylerinde ipe çamaşır asmayı bilmezlerdi de ondan.. Gözle merikan öğretim metodunda göz kulak kadar, belki kulaktan fazla ehemmiyet kazanmıştı. Bunun isin ev ekonomisi mütahassısları da gittikleri köylerde bol, bol film ve projeksiyon göstereceklerdi Yalnız bu film ve projeksiyonlar o derece — cazipti ki, çoluk çocuk birden içeriyi dolduru- veriyor, dinleyiciler öğrenmek — arzu- suna biraz da eğlenmek arzusunu ka- . Onun için' filmden zıyade “Flanelgraf” metoduna yorlardı. "Flanelgraf” kapalı büyük bir tavla kutusu gibi birşeydi. Dinleyicilere izah edilecek şeyler resimlerle bu fanilenin üstüna tespit edilerek anlatılıyordu. Resim- eğitim ra kâğıdı parçası yapıştırılmıştı ve bu, derhal fanileyi tutuyordu eselâ A- danada, karasinekler vasıtasıyla bu- laşan bir göz hastalığı, o kadar güzel bir şekilde canlandırılıyordu ki, 'Flanelgraf" ta bunu seyreden her an- ne masum yüzlü yavrucakla, hain kara sineği hafızasından hiç silemiyor, derhal öğretilen tedbirleri hatırlıyordu. Ateşsiz. ocak öylerde tatbik edilecek olan bu usul, o derece Muvaffak olmuştu ki ev ekonomisi mütahassıslarından Ziraat Mühendisi Saadet bunu — An- karadakı evinde de tatbik edecekti. Süheylâ Teo- yediği kuru fasulya, pilâv ve koşafı hiçbir zaman unutamıyacağınısöylüyordu. "Ateşsiz ocak" bir tahta sandıktan, bir saç veya teneke kutudan, iki tuğladan i- baretti. Tahta sandık yere konulup, içine ya sac kutu yerleştiriliyordu. . Bundan sonra sandık ile ku- tuarasına bol bol saman veya kâğıt doldurulabilirdi. Ocak bu şekilde, ha- zır olunca yapılacak şey çok basitti: pişirilecek yemeği tencereye koyup bir defa kaynatmak ve bir defa kay- nadıktan sonra tencereyi ocaktan a- çıp teneke kutunun içindeki kızgın iki tuğlanın üstüne oturtmak sonra tene- kenin kapağını kapatıp ustune bir ot yastığı koymak ve en üstü de ge- ne sandığın kapağı ile kapamak. mek üç saatte, kendi kendine fevkalâde lezzetli olarak pişer.. Ka- ranfil sokağında, bu tecrübe yapılır- ken tek tencere yerine üçlü bir se- fertası konmuştu ve üç sefertasında- ki yemek te üç saatte kendi kendine 26 pişmişti. Yanma tehlikesi yoktu. Tek bir defa kaynatılmakla, yemek yalnız- ca kızgın tuğlaların hararetı ile pişi- yo .Hem ateş ekonomisi, hem za- man ve gayret ekonomisi mevzuba- histi. Çünkü sabahleyin tarlaya gi- decek olan kadın, yemeğini bir defa kaynatıp ateşsiz ocağına yerleştire- cek, öğleyin gelince onu hazır ve sı- cak bulacaktı.. Buzsuz. buz dolabı Karanfil sokağında, insan doğrusu mucize kabilinden şeyler duyuyor- ğürt tesellisi değildi: Bu çıtalara ge- rilmiş tellerden yapılmış bir dolaptı. Rafları da kümes telinden yapılmış- tı. Bu tel dolap içi su ile dolu bir büyük tepsiye oturtulmuştu. Üstünde de gene, ıçı su dolu bir başka tepsi vardı. tırmak lâzımdı... Bez bir yandan ısla- nıyor, bir yandan kuruyordu ve bu sayede dolabın içindeki yemekler dı- şarının hareretinden 8 derece kadar düşük bir hararette muhafaza edili- yordu. Vaktiyle Amerikada bunu çok kul- lanmışlardı. Şimdi bile elektriği olmı- yan yerlerde yumurtalar, bu buzsuz buz dolabında saklanıyordu. Cemiyet Kadın erkekten zayıf mıdır? on anlarda memlekette bırçok din dergılerı çıkmaktadır. bunlar halka, ahlâk kaideleri üzerine dayanan dinimizi olduğu gibi tanıta- bilirse sevinmek lâzımdır. Bir cemiyet ancak ahlâk ve fazilet prensipleri aşı- lanarak yükseltilebilir. Fakat bunlar gene bir takım yanlış tefsirlerle cemi- yet hayatımızı uyuşturma siyaseti gü- derlerse bizim de yapacağımız şey, her mak, mücadele etmektir Nedense din derdemez birçokları ta- assuba sapmayı ilk vazife sayıyorlar. Bunların 1 numaralı mevzuları kadı- nın dışarda çalışmasına engel olmak- ır. Bunun için, kadına sözde en cazip yoldan itab edilmektedir: "Kadın h e bünyece zayıftır, tıibben bu çoktan bul edilmiştir. Onun için kadın evde oturmalı yalnızca ev işleriyle iştigal etmelidir."' Bütün ileri cemiyetlerde, kadınlar dışarda çalışıp hayatlarını kazanmaya teşvik edilirken bizde, din yolu ile, yapılan bu aksi ve yanlış propaganda- yı hoş karşılamak imkânsızdır. Zaten kadınların evde kapatılıp kalmaları i- çin ileri sürülen esbabı mucibe tama- miyle sakattır. Evvelâ en sön araştır- malar şunu ispat etmiştir ki "ev işle- " ri" ağır bir işçinin sarfettıgı gayretle- vazifesi 0ldugu için ve fe- dakarlıkla yapmıştır Fakat bu yanlış mütalâaya verilecek en güzel cevap son zamanlarda, sala- hiyetli kimseler tarafından ortaya atı- lan "kadın üstünlüğü" iddiasıdır. Belki bu iddia da yersizdir ve belki birçoklarımıza mübalâğalı görünecek- tir ama yanlış noktaları varsa da "ka- dının tibben erkekten zayıf olduğu" diasını tamamiyle çürütmüş, yok et- miştir. İşte bunun için de bizim, son zamanlarda bütün dünyada kadın bün- yesi üzerinde söylenen şeyleri bilme- miz lâzımdır. Kadınlar daha çok yaşarlar Kadınların - erkeklerden daha çok ya- şadıkları artık reddedilmez bir ha- kikat olarak "tıb" tarafından kabul edilmiştir... | Zayıf gö;ünınekten hoşlann kuvvettiler Havva anadan — miras kalan bir politika mı ? AKİS, 7 TEMMUZ 1956

Bu sayıdan diğer sayfalar: