30 Mart 1957 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 26

30 Mart 1957 tarihli Akis Dergisi Sayfa 26
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Dr. Ülkü Sema Aran Hayırlı olsun, — teğmenim!, vil ve asker diye ikiye ayırmıştı - O- nun kaputunu evirip çevirdiler, kas- ketını başlarına geçırdıler Bunlar senin için çok fazla a- ğır degıl mi?" diye sordular. Teğmen Aran ciddiyetle: "Hayır" dedi. Kaputunu, kasketini itina ile kaldırdı. Ufak tefek, kumral, seki bakışlı bir kızdı ve pırıl pırıl üniforması ile if- tihar ettiği her halinden belliydi. Bir- aç gün sonra rzuruma annesi ve babasının yanına hareket edecek, ta- tilini onların yaranda geçirecekti. Bir Veteriner albayı olan babasının kar- şısına ordunun ilk kadın subayı ola- rak çakmak Ülkü Semayı hem çok se- vindiriyor, hem de çok heyecanlandı- riıyordu. Fakat son gunlerde artık heyecana alışmıştı. Bir gün birdenbi- re ona "tamam imtihanlar bitti, dok- tor çıktın" demişlerdi.. Birgün ev- vel talebe birgün sonra doktor ol- mak kolay alışılır şey değildi. Ama Ulku Sema bununla da kalmamıştı Aynı zamanda ordunun ilk kadın subayı olmuştu!. İşte Ülkü Sema Aran Askeri Tıbbi- ye müdürü Albay Remzi UÜlgerin oda- sına bu heyecanlar içinde koşmuş ve hakikaten subay ve doktor olup olma- dığını sormuştu. Albay Remzi bir "baba"siydi. Ulku Semayı gülerek karşılamış: — Evet Teğmen Ülkü Sema Aran, demişti, sen artık hem doktor, hem de subay oldun!." Çok geçmeden, Teğmen Ülkü Sema Aran kendisini Temsil Bürosu, mensupları ile gazete- cilerin arasında bulmuştu.. Gazeteci- ler insana neler ve neler soruyorlar- dı. Ülkü Sema kah suluyor, kâh kaş- larım hafifçe — çatıyordu. Fakat her 26 Ülger talebelerinin suale cevap veriyordu. Bir gazeteci- nin sorduğu tıbbi sual, onu imtihana girmiş gibi terletmişti. Bu, Teğmen ÜUlkü Sema Aran için imtihanların kolay kolay bitmiyeceğine — kuvvetli bir delildi. Hakikaten birkaç saat son- ra feğmen üniforması ile — kendisini Ankara sokaklarında bulan genç dok- tor, belki en zor imtihanla orada kar- şılaştığını anladı.. Herkes kendisine bakıyordu ve bazı subaylar ona selâm vermeden geçiveriyorlardı. Belki he- nüz gozlerıne inanamıyorlardı. Bere- ket versin bu pek nadiren oluyordu. Çünkü Teğmen Ulkü Semayı bundan daha çok müteesir edecek bir hare- ket tasavvur etmek güçtü.. Onu müteessir eden bir sual de, kı- ta hizmeti için Anadoluya gidip git- miyeceğine dair sorulan sualdi. "— Beni hnereye verirlerse oraya sevinçle gideceğim, diyordu. Gayem memlekete ve orduya hizmettir. Ana- dolunun birçok münevvere ihtiya- cı vardır.. Bunu bilenlerdenim.." — Zaten nereye giderse gitsin Ulkü Sema Aran en kıymetli dostlarını ki- taplarını da beraber götürecek ve hiç- bir zaman yalnız kalmıyacaktı. Sivil arkadaşları Dr. Teğmen Ül- kü Semayı zevkle, âdeta gıpta ederek dinlediler. Konuştuktan sonra onu anlamak o kadar kolay birşeydi ki.. Ülkü Sema Aran en çok sevdiği yolu seçmişti. "Flou - Look" İ kinci Dünya Harbini müteakip ol- taya atılan "New - Look"tan son- ra moda her mevsim, yeni bir hat is- mi ile ifade edilmişti. 1957 başında ise, Parisli büyük terziler modanın artık kalıplardan kurtulduğunu, hiç- bir hat ismi taşımıyacağnı serbest ve hür olduğunu bildirdiler. Halbuki bu serbest ve hür modayı en iyi şe- kilde ifade edebilen iki kelime mev- cuttu ve "Flotf - Look" yani dökük, yumuşak görünüş — kelimesi hakıka— ten 1957 modasının bütün sırrını ifşa ediyordu. Cefasız güzellik Eski bir söz vardır: Güzel olmak için cefa çekmek lâzımdır, ilerler. İşte 1957 modası her şeyden evvel bu eski sözü yalanlıyordu Bir kadın ce- faya katlanmadan da güzel olabilir, hem de daha güzel olabilirdi. 1957 modasına göre giyinmiş bir kadın ar- tık istediği gibi koşup, — istediği gibi sıçrıyabilirdi. İsterse en şık elbisesi ile ayağını altına alıp kanapeye otu- rur, rahat rahat merdivenleri tırma- nabılırdı Hatta isterse en şık elbisesi ile bisiklete binip pedal bile çevirebi- lir ve ciğerlerinin bütün genışlıgı ile rahatça nefes de alabilirdi. Bir ziya- fet sofrasında artık çatalının ucu ile yemek yemek mecburiyetinde değildi, sandalyelerın ucuna ilişerek oturmak- tan da kurtulmuştu. Çünkü vücudu- nu muayyen yerlerinden boğulmuş su- cuğa benzeten çok fazla dar, çok faz- la sıkı, kalıplı, balinalı, grogrenli, sert astarlı elbiseler, fazla sıkı — korsalar giymekten artık kurtulmuştu. 1957 modasına uyarak giyinen bir kadının kocası da bir hayli yükten kurtulmuştu.. Gece bir yere çıkarken artık saatler saati karısının giyinme- sini beklemiyecek, fermuar kapamak kopçaları birbirine çin terler ulaştırabilmek i- dökmiyecektir. Balanciage'ın "Flou-Look'a uygun iki modeli Sucuğa benzememek hürriyeti AKİS, 30 MART 1957

Bu sayıdan diğer sayfalar: