April 20, 1957 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 20

April 20, 1957 tarihli Akis Dergisi Sayfa 20
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Burdan başka İstanbul yok... Yolculardan biri şoföre hak veri- yor: — Boşu boşuna kaldırım çiğniyor- lar - Artık bir taksi kapısı açamayan da insanını diye yaşamamalı dünya- da... Bu ağır sözlere nasıl dayanılır? Şo- för de yolcular da hep beni haksız çı- karıyorla Karakoyde bir yolcu 1nmek istiyor. Arka kapı açılmaz. Şofö — Yukarı kaldır dıye bar bar bağı- rıyor. Yolcu — Kalkmıyor' diye bağırıyor — Asıl be — Asılıyorum kalkmıyor. açıyor, adam çıkar r ne olmaz ben de k pıyı açamam diye dışarı atıyorum kendimi. Şimdi Karaköydeyim. Zar zor bir araba buluyorum. Kapının kulpunu sola çeviriyorum, olmuyor, saga çevir olmuyor, yukarı a-ah, aşa- a-ah.... Bre aman. Şoförden papa- rayı yiyeceğim sağlam. Asılıp duruyo— rum. Kulpu dert cihete çeviriyorum, bana mısın demiyor. İt be. itl.. Şoföre soruyorum: — Nereye iteyim — Nereye itilir yahu ? İt.; İtmesini de mi bilmiyorsun.. İleri dogru it. Hiç böyle içeri doğru itilip de açı- lan kapı görmedim. — Kapıyı itme be!, kulpu it!. Hele şükür kapı açılıyor. Şoför du- mu?' Başlıyor söylenmeğe tabii... Yolcu- lar da ona katılıyor. Bizimki Galata- saraya geldiklerinde inen bir yolcu- nun peşinden bir defa daha atıyor kendisini dışarı. Bir başka arabaya biniyor. Ama gene aynı zorluklar, ay- nı hakaretler, alaylar. Cinayet can burnuna gelmıştır artık. Sesini yük- seltiy ———Bırader diyorum, hepsinin ka- pısı bir başka çeşit bunların. Bizim ne suçumuz var bunda. Kimini sağa, kimini sola çevireceksin. Kimi yukarı, kimi aşağı... Bir kısmini iteceksin, bir kısmını çekeceksin... Şoför büsbütün kazıyor: — İnsan bu kadarcık şeyi de bilmez mi be. Ford arabaların kulpunu sola, Studbakerleri sağa çevireceksin. Şev- role oldu mu iteceksin kulpu. Hilman- ları kendine doğru çekeceksin Fiat arabası oldu mu önce bir sağa çevirir, sonra üstüne basarsın. Buick'ler en kolayı, bir sola bir sağa çevirir, kulpu kendine doğru biraz çeker, sonra, bir- az yukarı kaldırır, kuvvetlice aşağı indirirsin, sonra kendine doğru çekip de hafifçe üstüne basar itersen çıt di- ye açılır kapı.. Şoför, durmadan her marka otomo- bil kâpısının nasıl açılacağını anlatı- yordu. Ben tatlı tatlı dinliyordum a- ma lâfının sonunu kötü bağladı: —İnsanın bu kadarcık bir şeyi öğ- renmemesi için mankafa olması la- zım." "Kazan Töreni"ndç sıkıntılı günler- de, böyle kahkahalar içinde okuyabi- leceğiniz. tam 24 hikâye var. 20 T Hekimler Tıbbi yayınlar Hekimlikte doküman, günün mev- zuu haline gelmiştir. Bunun bir mesele olarak ortaya çıkması elli yıl önceye rastlar. O sıralarda tıb gaze- telerinin sayısı mahduttu. Milletlera- rası münasebetler sınırlıydı. Tıbbi ha- berler yayınlayan bir gazeteye, bir- kaç ihtisas mecmuasına abone olmak hekimin formunu muhafaza etmesine yetiyordu. Bugün ise mesele, son- suz derecede zorlaşmıştır. Pariste ya- pılan milletlerarası tıbbi yayınlar, kongresinde Angela'nın da işaret et- tiği gibi bugün tıb kongreleri çok art- mış, tıbbi yayınlar sonsuz derecede çoğalmış. Thompson'a I göre yeryü-. B tıbbi yayınların Trolü bu durumlar karşısında büyük bir ehemmiyet ka- zanmaktadır. Bütün bu dergiler gay- retlerini birleştirmezler ve koordone etmezlerse tam mânasiyle faydalı o0- lamazlar. Tıbbi bilgilere ihtiyaç bakı- mından hekimleri ayrıca sınıflandır- mak da lâzımdır. Pratisyen hakim günlük birçok vazıfelerı arasında ne araştırmalara, de n uzun oku- maya imkân bulamaz, Ona kısa ha- berler, esasa müteallik hülâsalar, ça- buk sındırılen mütehassıslar tarafın— dan kritiği yapılmış ve süzülmüş bil- giler lâzımdır. Mütehassıslar, daha et- raflı, daha tam, fakat gene muayyen mevzulara münhasır bilgiler isterler. Araştırıcılar ise gene belirli noktalar- da sınırlı, fakat çok geniş bilgilere muhtaçtırlar. Hastanın başında Bilgisini genişletmek için zünde yayınlanan tıbbi dergilerin sa- yısı 3 bini aşmaktadır. Ne kadar iyi organize edilmiş olursa olsun, bir tıb gazetesinin okuyuculara bütün bu ya- yınlardan haberler ulaştırabilmesi im- kânsızdır. Tıbbi yayınların bukadar çoğalmasına ihtisas dallarının artma- sı da sebep olmaktadır. Her ihtisas kendi mecmuasını veya mecmuaları- nı — yaratmaktadır. Enternasyonal plânda'da artık 3-4 memleketin tıb gazetelerini okumak bile yetmemek- tedir. Bu şartlar altında yurdun ücra bir yerinde yerleşerek sanatını icra eden bir hekimin en dar bir ihtisas dalında, ancak ana dâvalara münha- sır bir kütüphane kurabilmesi de im- kânsızlaşmış durumdadır, Birçok he- kimler için lisan zorluklarını da bun- lara eklemek lâzımdır. Memlekette vazife gören hekim mesleki eserlere muhtaç Bilgi çeşitleri Bütün bilgilerin temeli bibliyografi- dir. Yanı kitap bilgisidir. Araştırı- cılar ve yazarlar için de ilk çalışına va- sıtası kitaplardır. Kütüphanelerin ku- rulması için de bibliyografiye ihtiyaç vardır. Bibliyografi veren mecmualar, meselâ index medicus bu bakımdan son derece faydalıdır. Ancak bunların da islah edilmeleri, eksiklerinin ta- mamlanmaları lâzımdır. Bir yandan da enternasyonal normlara göre stan- dardise edilmeleri, gerektir. Pratisyen tabib için bıblıyografî faydalı değil- dir. Araştırıcı için de kâfi değildir. Pratisyen tabib için, bunların hülasa- ları lâzımdır. Araştırıcı ise muayyen mevzualarda derinleşmek ister, bibli- yografi onun için zaman kaybı de- mektir AKİS, 20 NİSAN 1957

Bu sayıdan diğer sayfalar: