April 20, 1957 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 27

April 20, 1957 tarihli Akis Dergisi Sayfa 27
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CEMİ YET Irak Veliahtı Altes Prens Abdülilah, bu haftanın başınd Irak Hava- yollarının bir uçağı ile Yeşılkoye gel- . Altes Prensin bu de İstanbul zıyaretının sebebi "resmi" değil, "hu- susi": Veliaht Hazretleri Bogaz sa- kilinde bir köşk sattın almak için İs- tanbula gelmiş bulunuyor. Yalnız karşılama, töreni, Tresmi ziyaretleri özletmiyecek kadar şatafatlı oldu. Yeşilköy - Hava — Alanında — sevgili prens. Başbakan tarafından, muhab- betle karşılandı. e f kramiye verip vermeme işini yılan I hikayesi gibi uzatan — Denizcilik Bankasının Genel müdürü Yusuf Ziya Öniş, Ankarada bu hususta temas- larda bulunan Gemi Adamları Sendi- kası heyetinin bir vaad kopardığı ken- disine bildirilince şu beyanatı verdi: "Kendı butçemden ıkramıye ödeye- Ama bana verir de dağıt der- lerse başımın üstünde, dağıtırım". Sa- yın genel müdürün 1şç11erın refahı i- çı bu kadar zahmete katlanabilece- ğini açıklaması büyük memnunlu uyandırdı. e emleketimizde "Hoş Memo" di- e tanınan L'il Abner yaratıcısı meşhur karikatürist Al Capp'in kar- deşi Elliot Caplin Amerikanın Halktan Halka programı temsillerinden biri sıfatıyla İstanbula geldi. Bu zatın de- laletiyle içlerinden birinin Amerika- ya davet edilebileceğini haber alan birçok karikatüristlerimiz kendisinin basın toplantısını çekişmeli bir tartış- ma yarışı beline getirdiler. Bu suret- le Halktan Halka programı son za- manlarda bizim karikatüristlerin tat- bikine giriştikleri İstanbuldan New York'a programının bir cüzü oldu. e Her gece oyunlarıyla seyircilerini neşelendiren Muammer Karaca Ba baeskili bir kamyon — şoförüne başka türlü bir oyun oynadı. Negro isimli kayıp Japon köpeğini getirene bü- yücek bir mükâfat vereceğini ilân e- den Karacanın evine koltuğunun altın- da köpekle bir kamyon şoförü gelince sanatkâr kendisini güler yüzle karşı- layıp içeri aldı ve hemen yandaki o- dadan polise telefon etti. Derhal ge- len memurlar şoförü yakalayıp gö- türdüler. Bundan sanıra olanların dog- rusu anlaşılamadı. Muhabirlerin öğ- rendıklerınle gore Bakırköy Sulh Ceza ahkemesi sanığı delil kifayetsizli- gınden serbest bıraktı. Muammer Ka- raca ise adamı yakaladıktan sonra pişman olup acıdığını ve şikâyetinden vazgeçtiğini iddia ediyor, * İngiliz-Türk — Kültür Haftası müna- sebetiyle konferanslar vermek ü- zere İstanbula gelen çocuk mütehas- sısı kadın doktor, Mary Crosse muha- birlerle konulurken nedense bilhassa "İngilterede erken doğumlarda ölüm nisbetinin azalması" mevzuu üstünde rdu. Bu mesut azalmanın son dere- ce iyi bakım ve hastahane tedavisi sa- yesinde mümkün olduğunu söyleyen doktorun verdiği bu malümat mem- nuniyetle karşılandıysa da bızım mem- leket gibi zamanında doğan çocukla- rın bile zor yaşabildiği bir yerle ala- kası anlaşılamadı.. Cinayet sanığı Berbat Süleyman, ay rica devlet büyüklerine hakaret su- Karacalar ve hadise yaratan köpekleri Cibali AKİS, 20 NİSAN 1957 Karakolundan Bakırköy Savcılığına Elliot Caplin Karikatüristlerin — sevgilisi! cundan yargılanmak üzere getirildiği adliye binasında muhabirlerle sohbet ederken 18 sene yemekten bile kork- madığını söyliyerek şöyle dedi: "Zaten o zamana kadar kim hancı kim yolcu kalır belli olmaz... Ben kendisinden kötülük gelmeyen kimseye kötülük etmem" * Bu mevsim zarfında İstanbul şehri- ne birçok soyunma mütehassısı ge- bir kısmının gözünü gönlünü, bir kısmının da yüzünü gözünü açan eğlence yerleri bir bu- çuk ay kadar evvel savcılığın müda- halesiyle biraz uslanır gibi olmuşlar- da. Ama bütün yasaklarımız gibi kısa tirip halktan ömürlü olan bu "hassasiyet" te son zamanlarda tavsadı ve yerini gene başka hassasiyetlere bıraktı. Hele pek soyungan baş artistinin yanma bir başkasını getırıp varyetesini "Pa- risin en güzel vücutlu iki kadınınım dansları" diye reklâm eden bir lokal- e her gece anatomık tetkikler gırla gidiyor. P ek genç yaşında kapısı şöhret ta- rafından çalınan, kitapları rekorları kuran Françoise Sagan'a zengınhk ve şöhret uğurlu gelmedi. “Bonjour Tristesse müellifinin geçen hafta Paris caddelerinde çılgın bir sü- ratle sürdüğü spor otomobil devrildi, Sagan kendini bükmez bir halde has— tahaneye kaldırıldı. Aşk hakkında yaşından çok şey bilen yazarın en bü- yük zevki otomobil kullanmaktı. Ka- zancının büyük bir kısmını son mo- del spor otomobiller satın almaya ayı- rıyordu. Geceleri Paris sokaklarından yıldırım hızıyla geçtiğinin görülmesi olağan hallerdendi. Süratli yaşama aşkı, büyük ümitler uyandıran bir ya- zanın belki de vakitsiz ortadan çekil- mesine sebeb olacak.. 27

Bu sayıdan diğer sayfalar: