20 Nisan 1957 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 28

20 Nisan 1957 tarihli Akis Dergisi Sayfa 28
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

M U S İ Kİ Konserler Pertiearoli on haftalar zarfında Ankarayı zi- aret eden üç İtalyan piyanisti -Marcello Abbado, Giuseppe Postigli- öone ve geçen hafta Sergio Perticaroli- genç nesil İtalyap piyanistlerinin, yarım asır öncenin büyük virtüözü Ferrucio Busoni'yi yetiştirmiş bir memlekete lâyık olduklarım göster- diler. Öyle anlaşılıyor ki İtalya, bu- gün bestekârlarından çok icracılarıy- la övünebilecek durumdadır. Geçen Cuma akşamı Devlet Kon- servatuvarında bir resital veren Ser- gio Perticaroli, henüz 27 yaşında, ço- cuk yüzlü, çocuk tavırlı bir genç. Fa- kat dünya çapında bir şöhretin eşi- ğinden içeri adımını atmış bulunuyor. Birkaç ay önce merikada verdiği konserlerde, sayısız piyanist arasında dikkat çekebilmek için olağanın azçok üstünde meziyetlere sahip olmak lâ- zımdır. Buradaki konserinde Pertiea- roli, başlıca meziyetinin başdöndürücü bir virtüöz tekniği olduğunu gösterdi. Programı, her nekadar yeni musiki dinletme bakımından son derece alâka çekici idiyse de, sanatkârın bir tefsir- ci olarak ne dereceye erişmiş bulun- duğu hakkında kesin bir hükme var- mıya pek imkân vermiyordu. Bunun— la beraber Mozart'ın La Min 310) sonatını klâsik çağın musıkısini tarif eden bir sadelikle, hemen hiç bir nüans yapmadan, kuru bir doku- nuşla, sağlam ve mustakar tempolar- la çalması, büyük “"Steinway"i bir Mozart piyanosu gibi tınlatması, Sergio Perticaroli'nin iyi bir tefsir- ci olduğuna delil sayılabilirdi. Belki Sergio Perticaroli İyi - tefsirci 28 bu sonat biraz daha romantik bir ifade kaldırabilirdi. eethoven'in Op. 101 sonatı, Pertica- roli'nin tefsirciliği hakkında daha ge- niş bir fikir verebilirdi. Fakat piya- nist, bu eserin yerine Prokofiyef'in Yedıncı Sonat'ını çaldı. Bu sathi ese- rin ilk bölümü, hareketli ve durgun safhaların bırbırını takip ettiği ve böylece bir çeşit tezat tesırının mey- dana geldiği, makinem ir — musiki. İkinci kısmın duygıılulııgıı, konser sa- lonundan çok Hollywood'a yakışabi- lir. Uçııncu -ve son- kısım ise, hiç birşeyi çözmeye yaramıyan bir rit- mik formülün bıkkınlık verene kadar tekrarlanmasından ibaret, piyaniste ancak virtüozluk —gösterisi imkanı veren bir parça. Piyanist eserin mad- di imkânlarından faydalandı ve hay- ret verici tekniğini gösterdi.. Programın ikinci kısmında önce İtalyan dodekafonisti Luigi Dallapıc- cola'nın "Paganıni'nin Temleri Üstü- ne Kanonik Sonatin"! vardı. 15 yıl kadar önce yazılmış bu eseriyle Dalla- piccola, Ankara dinleyicisinin karsı- sına bir oniki ton bestekârı olarak çık- mıyordu. Hatta eserin bir tonu bile vardı (Mi bemol). Dört kısa bölüm- den meydana gelmiş bu sonatın, u- mumi ifadesiyle, elinde kalemı, kar- şısında nota kâğıdı, düşünen, bir La- kım basit kompozisyon meselelerı or- taya atıp onları çozmekle eğlenen bir bestekârı göz önüne getiriyordu. Or- Devlet Operasına Bir Sual Devlet Operası sanatkârlarından ve bu tevekkül ile ışı olanlardan ço- ğunun huzursuz, ümit e bezgi olduklarını bilmek için kulagı kırışte bir gazeteci olmaya lüzum yoktur. Bugüne kadar ta müesseseden pak çok sanatkârın yana yakıla anlattı- ği dertleri dinledim. Arasına ban a te- lefon edip kim olduklarını söyleme- en, al durdurucu -bazan da pek eğlenceli- bilgiler verenler de olur. Anlattıklarına bakılırsa, Devlet Ti- yatrosunda korkunç bir idaresizlik hüküm sürmektedir. Ama, kim dert- siz ki? Diyelim ki perde arkasında olup bitenler, ele güne bildirilmesi- ne lüzum olmayan şeylerdir; bunlar Devlet Tiyatrosunun "ailevi" me- selelerıdır, kirli Ççamaşırların her- ü Öönüne serilmesi maks sızdır Nıhayet bütün bunlar, opera seyircisinden ve gazeteci - münek- kitten çok Devlet Tiyatro ve Ope- rası Genel Müdürlüğünün bağlı bu- lunduğu Milk Eğitim Bakanlığını ilgilendirir. Fakat, sahne kanalıyla halka aksettiği için hem seyirciyi ve gazeteci . münekkidi, hem de ta- biatiyle Milk Eğitim Bakanlığını ilgilendirmesi gereken ve Devlet O- perası Genel Müdürünün idarecilik zaafları ıdarecılıgı saha- sındaki selahıyetsızlığını gösteren bir takım tezahürlere her fırsatta l bu zamanlar sormayı âdet haline getirdiğimiz, tabiatiyle hiçbir za- man bir cevap alamadığımız, sual- leri ta defa daha belirli ve toplu olarak tekrarlamanın zamanı gene gelmiştir. Bu sualler, şuphesız, bir opera idaresinin asgari ehliyetini açıklama takımından uygun bir test yerine geçer. Yüzde doksando- kuz buçuk kesınlıkle soylenebılır ki Devlet Operası Um Müdürlüğü, bir opera ıdaresının ılk ve en basit vazifelerine müteallik bu suallere gene cevap vermiyecektir: 1957-58 mevsiminde bu yıl oyna- nan operalardan hangileri tekrarla- nacaktır, önceki yıllarda temsil e- dilmiş operalardan gene oynanacak olanlar var mıdır ? bunlar yeniden mi sahneye konacaktır? Yoksa eski mizansen muhafaza edi- lecek midir? Hangi operalar önü- müzdeki mevsim ilk defa olarak Devlet Operası repertuarına alına- caktır. Bunlar arasında Türk opera- sı var mıdır? Opera idaresi, herhan- gi bir Türk bestekarına gelecek mevsim o mak üzere bir eser sipariş etmış mıdır" Toplu olarak soralım, gelecek mevsimin tam İis- tesi nedir? Opera idaresi bir abone sistemi tatbik etmekte olduğuna ve abonelerine, yer kapattıkları akşam- lar hangi operaları göreceklerini önceden bildirmeğe mecbur oldu- ğuna göre, bu kesin Jlistedeki her opera, hangi tarihler arasında tem- sil edilecektir? Her akşam başka bir opera oynama usulü önümüzde- ki mevsim tatbik edilecek midir? edilecekse olağanüstü — durumlarda değıştır e hakkı mahfuz kalmak üzere her operanın temsıl edileceği günlerin kesin tarihleri nedir? Gelecek mevsim oynanacak her operanın rejısoru, deko atörü, mu- siki idarecisi kimdir? Bu dallarda yabancı memleketlerden — sanatkâr “ithal" edilecek midir? Edilecekse bunlar kimlerdir? Keza. yabancı şarkıcıların, Devlet Operası temsil- lerinde rol alması kararlaşmış mı- dır? Cevap müsbetse. bunların isim- leri nedir? Hangi operalarda, han- gi rolleri alacaklardır. Opera şar- kıcıları yabancı bir memleket sah- nesinde rol aldıklarında bir operayı -nadir istisnalar hariç- daima asıl dilinde söylediklerinden ve bugüne adar yabancı bir şarkıcı sahnemizi ziyaret ettiğinde partisini meselâ Fransızca söylemesi, fakat bizim oyuncuların Türkçe söylemeleri gü- lünç bir durum meydana getirdiğin- den, gelecek mevsim yabancı bir şarkıcı yanında rol alacak Devlet Operası sanatçılarına, partilerini a- AKİS, 20 NİSAN 1957

Bu sayıdan diğer sayfalar: