5 Ekim 1957 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 32

5 Ekim 1957 tarihli Akis Dergisi Sayfa 32
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SİNEMA Filmler "Kız Kardeşim Eileen" eni Melek Sineması 1957 58 mev- simine Richard Ouine'ın "My Sis- ter Eileen — Kız Kardeşim Eileen" adlı müzikli komedisiyle gırdı Ama asıl komedi daha perde a: önce başlıyor. Ipekçılerın, isim takmaktaki ince buluşları den berı bılınır Zaman zaman filmin sıl adı, ne de konusu ile hiçbir ılgısı bulunmıy bu takma adlar se- yirciye adeta "nisan bır şakası gibi ge lır 'Where the Sıdewalk Ends - Kaldırımın Bittiği "Tehlikeli dın" diye vaftiz ederler; de kadına dair bir şey yoktur. "Beau Brummel"e "Ç Prens" derler filmdeki prens çapkın degıldır çap— kın olması gereken kahra prens değildir, üstelik aşk macerası hüsranla sona erdiği için o da çap- kın sayılamaz Bu örnekler çoğaltıla- hard Ouıne ın filmi de aynı kap ya çıkmakt Film, taşradan şehre İiş aramaya gelmiş iki genç anlatmaktadır: nen Ruth ile güzel kızkardeşi Eileen.. Ruth ve Eileen'in yerleştikleri katın üstünde Helen adlı genç bir santral memuru ile nişanlısı oturmaktadır. Kahram: daki m sebetler l)oyleyken İpekçiler lilmın mini " "Kızkardeşim Helen" - diye turkçeleştırmışlerdır Bir özel isim işleri bu kadar karıştıracak olduk- tan sonra, harcıalem film adlarının ne gunahı vardı? "Şen kardeşler gibi sıradan m hiçbir münakaşaya yol aça— mazdı." Çünkü bu gibi basmakalıp adlara artık iyiden iyiye alışılmıştı. Sıkmayan sadelik Kızkardeşim Eileen" — bütünüyle €N basit bir film. Mevzuu basit, iş- lenişi basit, karakterleri basit, nük- teleri, şarkıları ve dansları basit... Fakat bu basitlik filmin lehine işli- yor. Öbür Amerikan müzikli filmle- rinin çoğunda Trastlanan kaba bü- yüklük ve zenginlik — gösterisinden kaçınılışı; — şatafatyı, — göz boyayıcı sahnelere, sirk komikliğine ve ayışıgı hassasıyetıne yer verilmeyişi film daha sevimli bir hale sokuyor. ichard Ouine'in filmi hiç şüphe- seviyeyi aşan sahnelerinin çoğu Ruth (Betty Garrett) ile Eileen'in (Janet Leigh) kiraladıkları kat çevresinde geçiyor. Geveze Yunanlı ev sahibi, bodrum katının altından geçecek metro inşaatının infilâkleri, sokakla beraber evi de sulayan arazöz, pen- cerenin başına dikilen sarhoşlar, katta oturan nişanlılar filme zaman zaman bir Frank Capra havası geti- riyor. İlk olarak "Drive a Crooked oad" ve "Pushover" gibi iki polıs 32 Tenkidcinin Vazifesi inema yazarlığı memleketimiz- de maga zin yazarlıgı olarak başlamış, ilk ma — yazarları, karşılığında menfaat umarak ya- hut ummayarak, film yapıcıları- nın ve işletmecilerinin yapmışl ardır. Yakın zam kadar sınema yazarlarının çoğunlu- ğu gene filmcilerin borusuna öttü- renlerden iken 1953 yıllarında baş- layan ilk kıpırdanışlar ve gelişme- ler nıhayet geçen mevsim tenkid- ci b erin uyuk bır çoğunluğunun seyircinin, hal yanında yer al- asıyle netıcelenmıştır Bu ümit- Hi bir gidiştir. Yazarın, satıc ının tezgahtarlıgını degıl alıcının yol göstericiliğin ası satıcıları ister ıstemez hareketlerını daha düzene sokmay: alıcısına saygı duymaya yoneltecektır Yazarla- rın meselelerini iyi bılmeleri, ya- kından takibetmeleri, mücadele- lerinde birbirlerine d tek olmala- TI seyircinin şu uyanık tut- mayı kolaylaştıracaktır ma yazarının, tenkidcinin varlıgı filmciler tarafından hâlâ kabul edılmek istenmemektedir. Bir zamanlar bir reklâm vasıtası ol- maktan başka işe yaramıyan bir- takım kalemler bugün nasıl olup a yapılanlardan hesap sormıya yeltenmekted ir? Filmcinin yazarı hiçe sayışı, ona değer vermiye ya- naşmaması aslında halka, seyirci- ye karşı davranışının daha belirli, göze daha çarpıcı bir örneğidir. Filmci yazara ne yaptıgını, nasıl yaptığını, niçin yaptıgını bildir- mek istemez. Bu, aslını seyirci- nin merak ettiği bazı noktaları se- yirciden saklamak — gayretinden başka birşey değildir. Örtülmek, gizlenmek istenen işlerin ne kadar iyi niyetle yapılırsa yapılsın gene de şüphe uyandırdığı bilinen bir gerçektir. Filmci, filmini hangi şartlar al- tında meydana ge tırdıgını teşkilâ ını, elemanlarının kabiliyet dere- cesini, kendisini bu filmi yapmıya iten sebepleri büyük bir dikkatle tenkidciden gizlemeye çalışır. Ken - di çapında bir reklâm faaliyetine gırışmeye, basına, filmden haber ve resi eri Z, eseri hakkında ufak bir bilgi ver— kaçınır. So gönül rahatlıgıyle, tenkıdcı— , bü yuk eserini methetmesini bekler Umduğunu bulamayınca da melodramı ile dikkati çeken, sonra Thıs is Paris" ve "My Sister File en gibi muzıklı komedıler çevi- ren zamanlarda Judy Holliday'in başrollerım oynadı- ğı "Solid Gold Cadillac" ve "Full of Lıfe" gibi komediler hazırlamıştır. Bu son iki eser, Frank Capra'nın en usta temsilcisi olduğu, George Cu- gücenir, hiddet ve şiddet gösterile- rine kalkışır Işletmecı, tenkidciyi önemli bir varlık saymadıgı için, basm gos- tereceği filmlerin resimleri dermek, tenkidçiye halka aracılık etmesi için gereken kolaylıgı gös- termek lüzumunu hiss sim temin etmek için ışletmecıle- rin kapısını çalan sin rirleri çoğu zaman mustehzı bır gülüş, yahut rahatsız edilmekten doğan bir can sıkıntısıyla karşıla- şırlar. Bu ıstıhza, bu can sıkıntısı, aslında seyırcıye beslenen duygu- birkaç temsilciye tevcih e- dılmesınden başka birşey degıldır arririn vazifesi seyircinin tarafını tutmak, onun sözcülüğü- tenkidcinin karşılaştıgı en çetın meseleler bu iyinin, doğrunun, güzelin araştırıl- ması sırasında çıkmaktadır. Bazı zamanlar tenkidci ile seyirci ara- ında da gelen tezatlar, tenkıdcının beğendiği filmi seyir- n beğenmemesi, seyircinin be- gendıgını tenkidcilerin kötülemesi, seyirci yetıştırılmesindeki aksak- lıklardan doğmaktadır. Filmci ve ışletmecılerın kendıl —-. c rini savunur- sarıldıkları "Halk be- genıyor"' sozu, mücadele edilme- si gereken tehlikeli bir anlayıştır. O zaman hoş şeyler olan uyuşturu- cu maddeleri, ustaca söylenmiş al- datıcı sözleri de savunmak gere- kir. S eyircinin tar finı tutan mu- harrir, seyircini yük- seltmege onu zayıf tal avlamak için hazırlanan tuzaklara karşı uyanık bulundurmaya; kendi meselelerini ele alan, işliyen, sami- mi iyi niyetli; kafaları aldatm için işlemiyen insanların eserlerini sevdirmeye savaşmalıdır. Bu, başlangıçta, sonu şüpheli bir kavga gibi görünürse de, bir- likte mücadele, seyircisini hiçe sa- yan bu zihniyetin kafasının çar- pacağı bir kaya olacaktır. 1956 - 57 mevsimi, sinema tenkidçileri a- rasında bir fikir ve ışbırlıgının çe- kırdegını teşkıl et mişti. Bu çekir- deği u me kökle: eşmesi ve tomurcuklanması memleketimize daha iyi, daha doğru, daha güzel bir sinema anlayışının yerleşmesi uğrunda sarfedilen — gayretlerin faydalı meyvalarını vermiye yol a- çacaktır. kor'un da başarılı Amerikan ha yatının çeşitli yonlennı hicveden, liberal görüşlü, iyimser ko- medilerin dev sayılmaktadır Nitekim "Kızk rdeşim — Eileen" de pek büyük özellikler taşımıyan şarşı ve dans sahnelerinden çok, Cap rayı andıran komedi sahnelerıyle seyirciyi oyalamaktadır eserler - verdiği, AKİS, 5 EKİM 1957

Bu sayıdan diğer sayfalar: