12 Ekim 1957 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 31

12 Ekim 1957 tarihli Akis Dergisi Sayfa 31
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

bir orkestra gösterisine vesile teşkil etti; Fakat bu eser Ravel atmosfe- rinden mahrum kaldı "Debussy de Dorati vasıtasiyle kendini anlatabilecek bir besteci de- ğildi. "La Mer" gibi tefsiri çok güç ve münakaşalı bir partisyon, Antal Dorati ve çapını açıklama fırsatı ver- medi. Eserin senfonik cephesine ışık tutulamadığı gibi, tasvir edici rafının da dinleyici hayalinde canlan- dırdığı, büyük bir denizin ihtişamı, süküneti, hırçınlığı, rengi, kokusu değil, mhayet sesli bir günde Haliç'- in denizi olabilirdi. Amerikan eserleri Dorati'nin program yapışı da, ida- resi gibi, hesaplı ve nisbetliydi. Zaten, bir şefin ilk ve başlıca vazıfe— lerınden birinin program — yapm olduguna inanıyor, "program bir sa— nat eseri gibidir; bir yapıldı mı onu seversiniz, okşarsınız; fakat hiçbir ye rine dokunmıya kıyamazsınız" diyor- du. Ancak, Amerikan eserlerinin se- çilişinde daha düşünceli davranmak mümkün olabilirdi. Bir memleketin sanatını dış dünyaya tanıtmanın en muteber çaresi olarak folklora daya- nan saçmalıklar sunmak olduğuna |- nanan bir görüşün neticesi olarak seçılen eserler. Amerikan bestecile- ri hakkında doğru bir fikir vermek- ten uzaktı Türkiye konserlerinde çalınan beş Amerikan eserinden an- cak bir tanesi (Barber'in "Medea" sı) halk lehçesinden uzaktı ve o da bu bestecinin seçkın bir partisyonu değildi. Daha önce "Kalp Mağara- sı" adlı, konusu Yunan efsanelerıne dayanan bir bale için yazmış olduğu musikinin malzemesinden faydalana- rak "Medea'nın Meditation ye İnti- kam Dansı" adlı bu orkestra parça- sını yazmış olan Barber'in, kullandı- ğı melodik ve ritmik malzemenin hiç de yeniden işlenme hevesini vermi- yecek kadar zayıf olması dolayısiy- la bestecinin neden tekrardan böyle bir çalışmaya lüzum gördüğünü dü- şünmemek elde değildi. Minneapolis Konserleri, gerek İs- tanbul ve gerek Ankara'da — büyük başarı İstanbul'daki mati- ne konseri hariç, her iki şehirdeki konserler için bütün biletler tama- men satılmıştı ve dinleyicilerin tak- dir gösterisi muazzamdı. Her kon- serde orkestra birçok ek parça çal- Şef Dorati, çeşitli memleketlerin dinleyicileri arasında kıyaslama yap- tığını, doğu ile batı dınleyıcılerı a- rasında tepki — bakımından ük farklar olduğunu, Türk dınleyıcılerı— ni batı — dinleyicisi kategorisine soktuğunu, doğu dinleyicilerinin da- ha çok modern — musikiden hoşlan- dıklarım, meselâ Barber'in Hindis- tan'da Beethoven'den daha çok hoşa gittiğini söyledi. Herhalde turne büyük başarı ka- zanmış, Minneapolis Orkestrası sa- yesinde Amerikan kültürünü yaban- cı memleketlerde yaymak isteyenler bir merhale daha aşmışlardı AKİS, 12 EKİM 1957 CEMİ YET merikada Beynelmilel Para Fonu toplantılarına katılan ve — orada Türkiyeye yardımın arttırılmasım taleb eden Maliye Bakanı an Polatkan hafta başında İstanbul'a döndü. Vekilimizin "eli boş" geldıgı yoktur: yanında si- rivayetinin aslı ema yıldızlarına parmak ısırtacak kadar çok bavul vardı. eçen hafta İstanbul'a ziyaret e- den Amerika Temsilciler Mecli- si Dışişleri Encümeni âzası an- nair Farbstein Rusyanın Turkıyede fabrika kurmasına dair fikrini — so- ran gazetecilere şöyle dedi: "Mito- lojide bir efsane vardır. Bir adada yaşayan üç deniz kızı — söyledikleri şarkılar ve güzellikleriyle civardan geçen gemilerin tayfalarını kendin- den geçirir, teknelerin kayalara çar- pıp parçalanmalarına sebep olurlar- mış. Rusların teklifleri bu balık kadın ların şarkısına benzedi." Amerikalı daha sonra Amerikanın bize yardım etmesinin Zzaruri oldugunu sözlerine ilâve etmiştir. Yani "deniz kızları" nın türküsünü bastıracak bir Ame- rikan şarkısını beklemeğe devam etmemiz tavsiye olunmaktadır Türkiye mütehassısı Amerikalı ik- tisatçı Max Thornburg kendi tabi- rıyle "ikinci vatanı" olan memleketi- mize geldi. Seyahatinin tamamen turistik mahiyette oldugunu söyle- yen iktisatçı bunu ispat için derhal eşiyle birlikte Karadeniz seyahati- ne çıktı. abancılar Türkiyenin iktisadi tet- kikler yapmak için gelen iktisat- çılara tekin olmadığını anlamış bulu- nuyorlar. Max Thornburgtan hemen bir gün sonra İstanbula gelen Tür- kiyedeki eski Amerikan İktisadi Mis- yonu Başkanı Mir. Dayton "sırf eski dostlarını görmek üzere" memleketi- mizde bulunduğunu ilk fırsatta a- çıkladı. Kaldığı otelin holünde Kasım Gölekle uzun uzun görüşen iktisat- çı Ankaraya da uğradıktan — sonra memleketimizden ayrıldı. C umhuriyetçi Parti Genel Başkanı Fehmi ren geçen hafta içinde bir basın toplantısı yaparak, "İstan- bul kıymetli devlet adamları — için bir kale olmalıdır", dedikten sonra İstanbulda mücadelesinin yapılmamasını bir araya getirerek müşterek bir İstanbul listesi hazır- lamalarım tavsiye etmiştir. Demok- rat Partinin işbirliği mevzuunda çı- kardığı kanunlardan haberi olmadı- ğı anlaşılan lider ticari vaziyetimizin düzelmesi için de şu cidden orijinal teklifi ileri sürmüştür: "Tütünleri- miz için Hindistan ve Pakistan iyi birer pazardır. Bu sebeplerle mek- teplerde Hintçe mecburi olmalıdır. Bu —yapılırsa memlekete milyonlar- ca lira döviz girer. "Son senelerde memleketimize akan milyonlarca do- ların kaynağının da halkımızın iler- leyen İngilizcesi olduğu — böylelikle anlaşılmış bulunmaktadır. Dunyanın en küçük devleti San Ma- rinonun temsilcisi Dr. Hektor Pi- erre Vaes Kalamışta bir evde bol şam panya ve bol pastalı bir batsın top- lantısı tertipleyerek hükümetinin Tür- iye ile dostluk ve ticari münase- betlerini geliştirmek — arzusunu be- lirtti. Bu dostluğun tahakkuku neti- cesinde San Marino temsilcisi Tür- kiyede bir nevi nebati yağdan imal edecekleri plastik maddenin ismini "Atatürkon" olacağını sözlerine ilâve etti. Bu plâstik maddeden tes- bih yapılabileceği umulur; o takdir- e yeni madde emleketımızde ya- bancıların verdiği demeçleri okuyan- ların ya sabır çekmesine de yaraya- bilir. S abık Irak Başvekili Nuri Sait Pa- şa ve ailesi memleketimizden ay- rıldılar. Uçağın rötar yapması vs bozuk bir motörün tamirinin — uza- ması yüzünden Nuri Sait Paşa iki gün içinde altı kere hava meydanı- na gidip gelmeğe mecbur oldu. Ma- mafih tamirat sebebleriyle gidip gel- meye alışık bulunan Sir Nuri Sait'in hiç keyfi kaçmadı. ünya Tıp Kongresine iştirak eden delegelerden tanınmış Alman dok- toru Gurenburg Pazar günü Hilton Otelinin büyük cam kapısını farket- meyerek olanca hızıyla cama çarpmış ve sol dizini kırmıştır. Acıdan bayı- lan doktorun imdadına diğer doktor- lar koşmuştur metre boyunda, sekiz milimetre kalınlığında olan cam arpma neticesinde boydan boya kı- rılmıştır. Sigorta Alman doktorunun imdadına koşup 1000 lira ödemekten kurtarmıştır. Pakistan Başvekili iken çok meş- gul bulunduğu halde sabık baş- vekil olunca bol bol seyahat imkânı bulan ve bu arada Türkiyeye gelen sayın Muhammed Ali memleketimiz- den ayrılmadan — evvel "şahsi dos- tu" Adnan Menderesle görüşmek ü- zere Ankaraya da uğradı. Başveki- limizin yakın istikbalde bu ziyareti iade imkânını bulması temenni edilmektedir. Adaylara.. Particilere.. Reşit ÜLKER in VAZİFE (Siyasi Müşavir) Cildi, vesikalı propaganda mal- mesi ile doludur P.K. 1113 . İstanbul 20 lira ödemeli 31

Bu sayıdan diğer sayfalar: