19 Ekim 1957 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 19

19 Ekim 1957 tarihli Akis Dergisi Sayfa 19
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

DÜNYADA Orta Doğu Çözülmesi güç muamma Doğu Almanya Bü- Moskovadakı yükelçiliği, geçen hafta ender gö- rülen bir ziyafete sahne oldu. Bütün Elçilik binası baştan aşağı ışıklarla donatılmış, geniş salonlara kurulan sofraların üzeri, havyardan Votkaya kadar, çeşıth ıçkı ve mezelerle süs- lenmış i. Zıyafetın en çok göze çarpan hu- susiyeti, bu davete Batılı gazeteci- lerin çağrılmamış olmasıydı. Anla- şılan, Demirperde gerisi — devletleri- nin temsilcileri bu yemek sırasın- da kendi aralarında konuşmalar ya- pacaklar, aralarındaki bazı meselele- ri halletmeye çalışacaklardı. Ancak ziyafetten sonra Rus gazetelerinde çıkan bazı haberler işlerin hiç de böyle olmadığını gösteriyordu. Rus- yanın | numaralı idarecisi Krutçef, votkasını yudumlarken yaptığı. bir konuşmada, Orta Doğu meselelerini diline dolamış ve şiddetle Türkiyeye hücum etmişti. Krutçef'e göre, Tür- kiye askeri kuvvetlerinin büyük kıs- mını Suriye hududuna yığmış, hattâ bu yüzden Rus hududundaki bazı mühim yerleri bile boş bırakmıştı. Bu, ateşle oynamaktan başka birşey değildi. Bu yüzden bir savaş çıkıp da füzeler havada uçmaya başlayın- ca Türkiyenin aklı başına gelirdi a- ma, o zaman da çok geç olurdu. Krutçef'in bu sözlerine karşı Türkiyede gösterilen tepki, hemen her seferki gibi bir omuz silkme ol- muştu. Türkler böyle palavraları şimdiye kadar çok dinlemişlerdi. Türkiye — Başbakanının — söylediğine göre, Sovyet yapısı silâhların kinden sonra uriye Orta Doğu- nun güvenliğini tehdit eden çok tehlikeli bir barut fıçısı olmuştu ve bu durumdan, sadece Türkiye değil, aynı zamanda bütün Arap devletleri büyük endişe duymaktaydılar Endişe duyan Araplar! G eçen hafta içinde, Arap devletle- rinde vuku bulan son gelişmeler, Arap devletlerinin hiç de Cumhuriyet Hükümeti gibi düşünmediklerini gös- teriyordu. Bir yandan Arap Olimpi- yatları vesilesiyle Beyruta giden A- rap liderleri arasında dostane ko- nuşmalar cereyan ederken, diğer yan- dan, Bağdat Paktı dostumuz İrak, petrolünün Türkiyeye — akıtılmasına bu hafta da bir türlü razı olmuyor- du. Irakın yeni bir pipe-line'a mutla- ka ihtiyacı vardı. Ama yeni borula- rın eskisi gibi, Suriyeye akıtılmasın- da ısrar ediyordu. O Suriye ki daha bir sene evvel petrol borularını hava- ya uçurmuştu! Doğrusu kimse Irakın Türkiye- nin mi, yoksa Suriyenin mi dostu olduğunu anlayamıyordu. Türkiyenin ateş püskürdüğü Suriyeyi nasıl olur da kayırırdı? Fakat maalesef haki- AKİS, 19 EKİM 1957 Dave Beck Sağlam — kazığa bağlanmış kat buydu. Arap Birliği, Türk dost- luğundan ve Bağdat Paktından daha ağır basıyordu. Suriye ve Irak yeni bir iktisadi anlaşma imzalamak ü- zereydiler. Yeni petrol boruları me- selesi de herhalde bu arada bir neti- ceye bağlanacaktı. Her yıl bütçede yer alan Musul petrollerinden kalan 100 milyonluk alacağımızı ödem mekte inat eden İrak, yeni Jestıyle de ne vefalı dost oldugunu gösteri- yordu. James Hoffa Gideni aratmadı OLUP BİTENLER D. P. İktidarının çok ehemmiyet verdiği Orta Doğu siyaseti, Boğaziçi sahillerini Arap sultanlarıyla doldur- muştu. Bu sultanlara Türk kızları arasında eş de bulunmuştu. Fakat rta Doğuda tek bir dost bile ka— zanılmamıştı. Zira siyasette faydalı dost kazanmanın yolu bu değildi. A. B. D. Sendikalar ve idarecileri G eçen haftanın başlarında Türki- yeye gelen tanınmış bir Amerika- lı iş adamı, kendisiyle görüşen bir mu- habire "Amerika şu sıralarda — dış meselelerde olduğu kadar iç mese- lelerde de büyük güçlükler karşı sındadır" diyordu. Amerikalı iş ada- mına göre, bu büyük güçlüklerin ba- şında siyah-beyaz geçimsizliği geli- yordu. Başkan Eisenhower'in Little- Rock'a paraşütçü kuvvetler yollama- sından sonra bu şehirdeki durum biraz düzelir gibi olmuştu ama, Gü- neyin herhangi bir başka — şehrinde iki renk mensupları arasında her an i bir hâdise patlak verebilirdi. Kaldı ki, âsi Vali Faubus da kışkırt- malarına hâlâ son vermiş — değildi. Vali, Little-Rock'taki Federal birlik- lerin kumandanı Edwin Walker'e ge- çen hafta yazdığı bir mektupta, as- kerleri, "genç kızları vestiyere ka- dar takib" etmekle itham ediyordu. Üstelik Vali, bu mektubuna "İşgal kuvvetleri kumandanına" — hitabıyla başlamıştı Gene Amerikalı iş adamına göre, şu sıralarda Amerika'nın başındaki e- hemmiyetli iç meselelerin ikicisi de sendika idarecileri meselesiydi. Ame- rıkadakı belli başlı sendikaların ida- resi gangsterlerin eline geçmişti ve bunlar sendikaların parasını babala- rının çiftliklerinden gelen paralar- mış gibi, keyiflerince kullanıyorlardı. Bu sendikaların en kuvvetlilerinden olan 1,5 milyon üyeli Taşıt İşçileri Sendikası, bir yıldanberi, — yakasını bunlardan kurtarmaya çalışıyor, fa- kat muvaffak olamıyordu. Uzun yıl- lar boyunca Taşıt İşçileri Sendikası- nın başkanlığını yapan Dave Beck, geçtiğimiz Mart ayında karma bır Senato tahkik komıtesı önünde sor- guya çekilmiş ve şahsen — harcadığı 320.000 doların hesabı sorulmak isten- mişti. Beck'in vergi kaçakçılığı yap- tığı da biliniyor, fakat işlerini sağ- lam kazığa bağlayan cinsten bir a- dam olduğu için, kendisini ne se- beple olursa olsun mahküm etmek mümkün olmuyordu. Gelen gideni aratırmış! Beck aleyhine girişilen hareketle- rin elle tutulur tek neticesi bu a- damı tekrar Sendika başkanlığına getirmemek olmuş, fakat bu sefer başkanlık koltuğuna kimin, oturaca— ğ meselesi ortaya çıkmıştı Geçen hafta yapılan seçim sonunda Sendi- 19

Bu sayıdan diğer sayfalar: