23 Kasım 1957 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 30

23 Kasım 1957 tarihli Akis Dergisi Sayfa 30
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SİNEMA Filmler Danielle Darrieux "Tayfun'da "Doğu doğudur, bati da batı..." Japonyadan Meksikaya er zamanki gibi gene Amerikan filmleri, mevsim — başından beri gösterilen filmlerin büyük bir çoğun- luğunu tutuyor. Bunların arasında ancak iki tanesi, Joshua — Logan'ın "Picnic - Piknik"i ıle Alfred Hitch- cock'un "The Wro Lekeli Adam"ı oldukça alaka çekıcıydı Av- rupa filmleri nispet bakımından A- merikan filmlerinden çok daha az bir yekün tutmaktaysa da şimdiye ka- dar gösterilen eserlerin en iyisi "Le Monde du Silence . Sessiz Dünya" ve en alâka çekicilerinden biri "İl Bido- na - Kalpazanlar Çetesi" bu azınlık ıçınden çıkmıştı. Maamafih kaynağı ollywood — olmıyan öbür fîlmlerın çogu " i ü 0 " ) nin seviyesine erişmek şöyle dursun, Amerikan filmlerini bile aratacak ka- dar düşük kalitedeydiler. Üçlü aşklar Fransız roman ve tiyatrosunun ezeli teması "üçlü aşk", biri Japonya- da biri de kendi memleketlerinde ya- pılan ıkı filmde tekrarlanıyordu. Yves Ciampi'nin ilk Fransız-Japon ortakya- pımı olarak meydana getirdiği "Typ- hon sur Nagasaki-Tayfun" batılılara Uzakdoğu masalını bir kere daha an- latmaktan başka bir gaye gütmüyor- du. Film,hiç bir dramatik yapı gözetil- meden rastgele birbiri ardına e nen kartpostal manzaraları ve Ja- ponyaya dair yanlışı bılgı veren, bir- takım sahnelerden ibaretti. Asya işi bir üçlü aşk anlatan hikâyesi, "Ma- dame Butterfly” geleneğine sıkıca bağlı kalıyor, Japon kadını -Keiko Kishi- âşık olduğu Fransız mühendi- sini -Jean Marais- eski metresine —Danıelle Darrieux- kaptırdıktan son- ra bir tayfunda — ölüyordu. Bazı iç sahnelerdekı dekor ve renk düzenle- melerinin güzelliğine rağmen Ciampi- nin filmi bomboş, mânâsız, cansız ve zevksizdi. Bir başka Fransız rejisö- rü, Jean Renoir'ın Hindistanda Ganj Nehri kıyılarında yaptığı "The Ri- ver - Rüya Gibi Geçti" adlı nefis fil- mi hatırlayan seyirciler, Japonyanın Cia pi gıbı değersiz ve kabılıyetsız bir rejisör elinde harcanmasına ü lüyordu. Büyük sinemacı Renoir da basit bir ana hat ile işe girişmiş, Hin- distanı bir Avrupalı gozuyle görmüş- tü. Ama zekâsı, kültürü, insan sev- gisi "Rüya Gibi Geçti" nin şiirle dolu muhteşem bir eser olmasını sağla- mıştı. Japonyayı anlatmak için de bu çapta bir yaratıcıya ihtiyaç vardı. Bahse değer öbür Fransız filmi, Jean Delannoy'nın "La Minute de Ve- rite . İtiraf Dakikası"ydı. Delonnoy, Cıampı gibi boyundan büyük işlere girişmediği için eseri a müsama- hayla karşılanabilirdi. "İtiraf Daki- ası", yüzlerce Fransız oman pıyes ve filmi gibi karı-koca-sevgili sında geçen bir hıkayeyı anlatıyordu Jean Gabin hali vakti yerinde bir doktordu. Bir gece, intihar eden bir ressamı -Daniel Gelin- kurtarmıya ça- ğırılıyor, hastayla uğraşırken yata- ğın başucunda kendi — karısıyla ressa- mın sarmaş dolaş bir resmini buluyor- dudu. Eve dönünce, evliliklerinin yıldo nümünü kutlamak için kendisini bek- liyen karısını -Michele organ, si- gaya çekmeğe başlıyordu. Bir tiyat- ro artisti olan karısı sabaha karşı itiraflarını tamamlıyor, gün doğar- ken ressamın hastahanede öldüğü ha- beri geliyor, karı koca Fransızlara mahsus bir anlaşma havası içinde barışıyorlardı Mevzuunda da anlaşıl- dıgı gibi "İtiraf Dakikası"nın, seyir- cının her vakit merakım — cezbeden "Kocasını Aldatan Kadın" hikayesiy- le bir film süresini doldurmaktan başka gayesi yoktu. Zekice tertiplen- miş diyaloglar, Delannoy'nın sağlam ve akıcı mizanseni, Gabin-Morgari -Gelin triosunun tabii ve rahat oyun- ları bu "a la Parisienne" filmi mutel vazı gayesine ulaşılmaya yetiyordu. Yeni hamam eski tas B ir yıla yakın bir müddetten sonra yeniden açılan Şan — sinemasına büyük ümit bağlıyan seyirciler tam bir hayâl kırıklığına uğradılar. İlk açıldığı yıllarda oldukça değerli e- serler göstermiş olan bu sinema son zamanlarda program bakımından ol- dukça kısırlaşmıştı. Yeni mevsime de saçmasapan bir İngiliz komedisiy- le girdikten sonra yoluna bunaltıcı bir Alman melodramıyla devam etti. İlerideki programlarında bu lüzum- suz Alman filmlerinden birkaç tane daha var. Mevsimin ilk Alman filmi Postmeister . Arabacının Kızı" , yıl- larca evvel Türkiyede çok gözyaşı döktürmüş olan "Arabacının Kızı Dunyaşka"mn yemden çevrilmiş bir versiyonuydu. Temiz, parlak, göz a- lıcı renklerinden başka öbüründen farklı hıç bir tarafı yoktu. Halbuki i romantiz- nci yüzyılda gerçekçi bir sanatçının ortaya daha mantıklı, inandırıcı, sa- mimi ve tesirli bir film çıkarmasına yarıyaca ak bazı motifler vardı. Reji- sör Joseph von Baky bütün gayreti- ni renk, dekor ve kostüm düzenleme- lerine —sarfedeceği yerde, fakir ve "İtiraf Dakikası'nda D. Gelin ve M. Morgan Herşeyi halleden itiraflar.. AKİS, 23 KASIM 1957

Bu sayıdan diğer sayfalar: